9 Ekim 2022 Pazar

Blogları Canlandırma Projesi - Eylül

 


Herkese BCP Eylül takviminden selamlar :) Bu ay blogla ilgilenmek konusunda epey başarısızım hiçbir şeye yetişemiyorum. Hatta bu yazıyı yazmak konusunda da kararsızdım başta ama 12 ay atlamadan yazmak için söz vermiştim sözümden dönmek istemedim. Okul daha yeni açıldı ama şimdiden çok yoğunum. Aklım hep tezde umarım her şey yolunda gider. Panik bir kişiliğe sahip olmak zor arkadaşlar. Her neyse bu ayın konusu Yemekler ve aşçılık olarak belirlendi. Aslında aklımda bir Kore veya başka bir uzak doğu ülkesinden filmler diziler seçmek vardı ama seçimim başka oldu umarım seversin siz de. Bu arada yemek ve aşçılık konulu filmler genel olarak sanırım birbirine çok benziyor. Odak noktasında depresyonda ve dibe vurmuş bir aşçı ve onun hayata bakış şeklinin değişmeye başlamasıyla işlerinin süper mükemmel hale gelişi. Yani en azından benim izlediklerim genel olarak böyleydi :) Gelelim yoruma.

Burnt

ABD / 2015

100 dk.

Dram, Komedi, Yemek, Mutfak, Başarı

Adam Jones (Bradley Cooper), Paris'te 2 Michelin yıldızlı bir restoran yönetmiş usta bir şef. Ancak sorumsuz tavırları ve madde bağımlılıkları restoranını kaybedip dibe vurmasına yol açmış durumda. Kariyerine yeniden başlamak ve 3 Michelin yıldızı elde etmek isteyen Jones, Londra'da etrafına yetenekli bir ekip kurarak her şeye en baştan başlamaya karar verir. Steven Knight'ın senaryosunu yazdığı John Wells'in ise yönetmenliğini üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda Bradley Cooper, Sienna Miller, Jamie Dornan, Emma Thompson, Uma Thurman, Daniel Brühl ve Omar Sy gibi isimler var.

Açıkçası Bradley yakışıklılığını bir kenara bırakırsak filmde bağırıp çağırarak dolaşan ve elemanlarını ezip suyunu çıkartan, memnuniyetsiz, suratsız, psikopat bir aşçının en iyisi olma çabasını izliyoruz. Onun elemanlarından biri olsam o mutfağı dağıtıp istifa ederdim geri de dönmezdim arkadaş böyle biri şef olamaz olsa da onunla çalışılamaz. Ayrıca filmi kaliteli göstermek için dahil edilmiş yukarıda saydığım isimlerin çoğu filmde neredeyse oynamıyor gibi sadece görünmek için dahil olmuşlar kısacası. 

Bu arada Steven Knight daha önce de benzer bir film yazmış o da çok beğenilmemiş anladığım kadarıyla. Belki de çıldıran egoist şeflerle ilgili senaryoları bırakmalı demişler güldüm buna. Gerçekten de neredeyse bütün mutfaklı filmlerde çıldıran bir şef ve yüce egosu söz konusu oluyor ve bu gerçekten sıkıcı.

Klişeleri bir kenara bırakırsak iş çıkışı vakit geçirmek ve sıradan bir mutfak konulu film izlemek isterseniz tercih edilebilir bir film. Daha iyileri mutlaka vardır elbette. 

12 Eylül 2022 Pazartesi

Blogları Canlandırma Projesi - Ağustos

Herkese selamlar uzun bir aradan sonra nihayet biriken yorumları yanıtladım. Bir sürü yorum da spam bölümünde buldum oraya neden gittikleri hakkında bir fikrim yok gerçekten. Sonra gelemediğim bcp yazılarınızı okudum. Şimdi nerdeyse Eylül'ün yarısına gelmiş olsak da Ağustos yazımı yazıyorum :)

Bu ay için konu Latin Amerika Edebiyatı, Seçkin Yazarlar, Seçkin Yönetmenlerdi. Seçkin yönetmen teması için Tony Scott'ı seçtim. Yönetmenin Top Gun, True Romance, Crimson Tide, Man on Fire, Spy Game, The Taking of Pelham 123, Déjà Vu gibi sevilen aksiyon filmleri var. Seçkin oyunculardan Denzel Washington'ın yer aldığı iki filmini izledim ve filmlerden birinde yine seçkin oyunculardan John Travolta da yer almakta. İkisi de benzer temalara sahip aksiyon filmleri. Umarım seversiniz :)

Unstoppable

Durdurulamaz

ABD /2010 / 89dk.

Tony Scott

Deneyimli bir tren teknisyeni ile genç bir kondüktör, başında kimse olmayan, kontrolden çıkmış bir treni durdurmak ve nüfusun yoğun olduğu alanda ortaya çıkabilecek büyük bir felâketi önlemek için saatle yarışırlar. Tren raydan çıkıp büyük bir felâkete sebep olmadan önce ellerinden geleni yapmaya çalışsalar da, tren zamanla yarışırcasına, büyük bir hızla ilerlemektedir. Basit bir konu olsa da yetenekli yönetmen kurguyu öyle bir işlemiş ki heyecan hiç bitmeden film izleniyor. Öte yandan benim gibi mantık hatalarına takılan biriyseniz abi bunu niye düşünmemişler böyle şey olur mu diye diye izleyebilirsiniz. En başta treni durdurmadan trenden inen sonra da arkasından koşturup yetişeceğini sanan o sinir bozucu görevliye kafayı taktım. Yani böyle bir hata olur mu yapılır mı diye bir süre düşündükten sonra dünyada epey saftirik insan olduğunu düşününce olabileceğine karar verdim. Bir de neden treni takip eden helikopterlerden bir kişinin trene inmeye çalışmadığını anlamadım. Filme can veren asıl unsurun Washington'ın iyi oyunculuğu olduğunu söyleyebilirim sanırım. Akşam rahatlamak için klasik bir aksiyon filmi arayanlara tavsiye edilir.

The Taking of Pelham 123

Metrodan Kaçış

ABD / 2009 1s.46dk.

Tony Scott

Film bir kitap uyarlaması ayrıca 1974 ve 1998'de iki farklı film uyarlaması daha varmış. Denzel Washington sıradan günü bir metro treninin kaçırılmasıyla kaosa dönüşen New York şehri metro hareket memuru olan Garber’ı canlandırıyor. John Travolta ise baştan aşağı silahlı dört kişilik çetenin lideri Ryder rolünde. Ryder bir saat içinde yüklü bir fidye ödenmediği takdirde yolcuları öldürmekle tehdit etmektedir. Garber, Ryder’ı zekasıyla alt edip rehineleri kurtarabilmek için metro sistemi üzerine engin bilgisinden yararlanır. Ama Garber’ın çözemediği bir muamma vardır: Hırsızlar parayı alsalar bile, nasıl kaçabilirler ki? Olayın arkasında başka neler olabilir? Amerikalıların kanında kahramanlık var klişesini kenarda bırakırsak aksiyonu için izlenebilecek çerezlik filmlerden olarak not edilebilir. 


5 Ağustos 2022 Cuma

Blogları Canlandırma Projesi - Temmuz

 


Herkese erimiş ve yere düşmüş bir dondurma gibi trajik ve kaotik derecede sıcak bir Ağustos gününden selamlaar :) Geç kalmış bir BCP yazısıyla karşınızdayım. Bu proje de olmasa bloğa gelebildiğim yok öğrenci olmak ne zor bir meslek arkadaşlar. Temmuz teması İspanyol Kültürü, Romantik-Dram olarak belirlenmişti. Yani ikisinden birini veya hepsini seçebiliyorduk hatırlarsanız. Ben de bu nedenle bir Kore romantik draması seçtim umarım seversiniz :)

Bu arada Temmuz ayının isminin Sümerce Tammuz'dan geldiğini biliyor muydunuz kendisi Sümerler tarafından hasadın koruyucusu ve çoban olarak kurgulanmış bir şahsiyet :D 

Our Beloved Summer

Güney Kore 2021/2022

16 bölüm

+13

Aslında bu dizi beklediğim kadar süper eğlenceli bir yapım değildi. Çokça yavaş ve fazla uzun bir diziydi yani bana kalsa her şeyi 8 bölümde anlatsalar da olurdu. Yani aslında bu şekilde uzun uzun bir anlatımı izlemek isteyenler için düşünülürse hoş yanları da vardı liseden evliliklerine kadar hayat hikayelerini detaylı şekilde izlemek mümkün. Dizinin bana hissettirdiği şey sonbaharda bir terasta bahçeye ağır ağır yağan bir yağmuru kahve içerken izlemek ve yağmurdan başka bir şey duymamak gibiydi. Tabi böyle bir yağmuru izleyecek ruh halindeyseniz ve zamanınız varsa böyle bir şey inanılmaz zevklidir. Yine de bir müddet sonra bu hava şartı sizi bunaltabilir. İşte dizi böyleydi :D

Konusuna gelirsek Choi Woong ve Kook Yeon Soo (bu kızın adı nedense bana komik geliyor) lisede en başarılı ve en başarısız öğrencinin yaşamına odaklanan ve sürekli her an onları gözetlemeye dayalı bir belgesel için zorla bir araya getirilen ve birbirine tamamen zıt kişiliklerden oluşan gençlerdir. Buraya kadar ah dedim acayip komedi bir şey çıkar bundan. Ama öyle olmadı dizi aşırı sakin ilerliyor arkadaşlar. Neyse. Bu ikili daha sonra sevgili olmayı başarır. Fakat... Zıt karakterleri yüzünden liseden sorna ayrılmaya karar verirler. Belgeseli çekenler yıllar sonra ikisini tekrar bulur ve devamını çekmeyi teklif eder. Çünkü ilk belgesel internette aşırı beğeni toplamıştır. İkili araları bozuk olmasına rağmen belgeseli çekmeyi kabul eder. Bu saatten sonra da aralarında daha önce fark etmedikleri yönlerini fark ederek yeni bir arkadaşlık ve aşk doğar. 

Açıkçası diziyi izlerken herhalde altı bölüm filan atlamış olabilirim :D Siz yine de bir şans verin ^^

Yeniden görüşünceye dek <3



2 Temmuz 2022 Cumartesi

Blogları Canlandırma Projesi - Haziran

Herkese yeni bir Bcp takviminden selamlar canım blog ailesi :) Haziran temamız Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi, Epik ve Fantastik olarak belirlenmişti. Bu arada hemen söylemeliyim ki HP ve Lotr hayatımın iki efsane serisi kitaplarını defalarca okudum ve filmlerini defalarca izledim. Lotr genişletilmiş versiyonunu da kaç kez izledim hatırlamıyorum. Bilgisayarımın kaldırdığı kadar oyunlarını da oynamıştım. Şuan dizisini izlemek için sabırsızlanıyorum ^^ Tolkien mümkün olsaydı tanışmak ve ders almak istediğim bi efsane olurdu anime yazarlığı ve çizim konusunda da Miyazaki benim içi efsane işte neyse konuyu dağıtmadan bu ay için seçimlerime gelelim ^^

Archive 81

ABD / 2022

İlk sezon 8 Bölüm

Dram, Korku, Gerilim, Fantastik, Bilimkurgu, Gizem

+18

Aslında birçok yönden Dark ve Stranger Things gibi dizilere özenmiş olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğim bir dizi. İkinci sezonu iptal edilmiş bu arada sanırım bunu da baştan söylemekte fayda var. Dizi boyunca gerilim ve gizem yoğun olarak bulunmakta. Konunun nereye varacağı çok belirsiz ilerliyor. Bana kalırsa senaryo yazılırken ne yaptıklarına tam karar veremeyip ilerledikçe yoğunlaşmışlar diyebilirim :D Çünkü gerilimli polisiye bir olay gibi başlayan dizi sonradan korku filmine sonradan bilimkurguya sonradan da fantastiğe dönüşüyor. Olayın içinde bir şirket sırrı varmış gibiyken sonradan tarikatçı birtakım olaylar ortaya çıkıyor. Türü hakkında resmi olarak Bilimkurgu denilmiş olsa da bana daha çok Fantastik geldi bu dizi. 

Konusuna gelirsek bir şirket tarafından son derece katı gizlilik sözleşmesiyle işe alınan başrol adamımız bir odada saatlerce oturup bozuk video kasetleri onarmaktadır. Onardığı kasetleri de haliyle izleyerek kontrolünü yapıyor. İzlediği şeyler sırasında kasetlerde olmayan ve kendi geçmişiyle bağlantılı şeyler anımsamakta. Bu arada nasıl oluyorsa kasetler zaten kendi geçmişindeki olaylarla ilgili ama adam bütün geçmişini büyürken unuttuğu için neler olduğunu pek bilmiyor. Kaybolan insanlar, tarikat ve şirket sıraları, zaman ve mekan anomalileri, kahinler, farklı boyutlarda sıkışan insanlar ve kaos yaratan aile sırları ile dolu bir dizi. Tavsiyeme gelirsek ilginç yönleri vardı türü sevenler için izlenebilir bir dizi ama çok yüksek beklentiyle başlamamalısınız. Bu arada dizide onarılan kasetlerin kayıtlarını yapmış olan Melody 1994 yılında Visser kasetlerine kayıt yapmakta fakat kullandığı makinenin modelinin 1998'e kadar üretilmediği hakkında bir yorum gördüm muhtemelen başka hatalar da olabilir :) Bir de televizyonun içinden çıkan yaratık klişesi var neyse çok konuşmak istemiyorum bana komik geldi sadece bu :)

Vikings: Valhalla

Kanada-İrlanda-ABD 2022

İlk sezon 8 bölüm

Dram, Aksiyon, Macera, Kurgulanmış Tarih, Fantastik

+18

Vikings'in yan dizisi. Orijinal diziden 100 yıl sonrasında geçen bir zaman dilimini ele alan dizi onun kadar derinlikli olmasa da bu türü sevenler için tavsiye edilebilir. Viking soyundan gelenler ve gelmeyenler İngiltere tahtında hak iddia etmekte ve 3 taraf birbiriyle savaşmakta. Ayrıca Vikingler de kendi içinde din savaşları nedeniyle bölünmüş durumda. Hristiyanlık yaygınlaştığı için pagan inançlarını sürdürmek isteyenler ve yeni dini yaymak isteyenlerin çatışması ortalığı karıştırmakta. Tarihin birebir uyarlaması değilse de birkaç önemli karaktere ve olaya yer verilmiş. İki kraliçe ve tabi ki Viking savaşçısı olan kadınlar da işin içinde. Açıkçası orijinal dizideki kadar derinlikli işlenmiş karakterler bulamadım ben bu dizide. Taht için mücadele veren ve kralları da yöneten kadınlar da sanki laf olsun diye dizide işlenmiş gibi. Yani ben daha güçlü olmalarını bekledim sanırım. Vikinglerin dini inançları ve kültürlerine dair de pek tatmin edici bir şey bulamadım ben. Bilmiyorum belki de çok büyük beklenti ile izlediğim için böyle oldu. Dizi boyunca İskandinav müzikleri duyup duymadığımı da hatırlamıyorum pek ama sanırım yoktu. Birkaç sahneyi izlerken eee noldu şimdi bu kadar mıydı filan dedim yani pek beklentiniz olmasın. Netflix tarzı abuk subuk durumlar da var izlerseniz anlarsınız. Yaa tek bir köprü yıkılınca şehir ele geçirdiler mesela ama yani başka da bir olay görmedik o savaşta. Hiç mi yağma olmadı mesela, orada yaşayan halka noldu yani köprü yıkıldı teslim oluyoruz mu dediler anlamadım. Ay neyse ben bazen çok beklentili izleyince böyle oluyo :) Türü seviyorsanız bir deneyin derim yine de :)

7 Haziran 2022 Salı

Blogları Canlandırma Projesi - Mayıs

 


Herkese gecikmiş bir Bcp yazısından selamlar arkadaşlar. Son iki üç haftadır bloga giremediğim için her şeyi bu haftaya ertelemiş oldum. Bununla beraber yorum yanıtlarken hatalarla karşılaştım ve biraz sinirlerim bozuldu bu blogger camiası ne zaman sorunsuz olacak merak ediyorum :) Canım deepsi sağolsun Blog Beyi'nin konuyla ilgilendiğini söyledi yazıyı yazdıktan sonra ona gidip bakiciğim :) Neyse konumuza dönelim :)

Mayıs ayının konusu Rus Edebiyatı ve Spor olarak belirlenmişti. Bu ay için iki film seçtim umarım seversiniz :)

Aşk Dalgaları

Yönetmen - Senarist: Kristoffer Rus - Julian Kijowski

Into the Wind /Pod Wiatr

2022 / Polonya

1 saat 47dk.

Varşova'da iyi bir liseden mezun olan Ania Londra'da Tıp bölümüne girmiştir. Ailesiyle ve yanlış anlamadıysam ailesinin iş ortaklarıyla deniz kenarında bir otelde tatile gelmişlerdir. İş ortaklarının oğlu ile de evlenmeleri planlanmaktadır ve tatil ikisinin daha iyi kaynaşması için bir fırsat olarak görülmektedir. Ania annesini kaybedeli beş yıl olmuştur ve babası şimdi bir başkasıyla evlidir. Ayrıca yeni evlilikten bir kardeşi vardır. Babasının eşi ile arası çok iyi olmasa da Ania kardeşinin sorumluluğunu paylaşmaya çalışmaktadır. Bu arada hakkında planlanan evlilik konusunda itiraf edemese de olumsuz düşüncelere sahiptir. Bu arada otelde hem garsonluk yapan hem de surf eğitmenliği yapan bir gence aşık olur. Ondan surf yapmayı öğrenir ve onun arkadaş grubuna katılınca uzun zamandır ilk defa dünyanın neşeli bir yer olabileceğini hatırlar. Ailesine bunları itiraf etmek zor bir durumdur. 

Film olmazsa olmaz bir film değil fakat yaz sıcağında izlenecek hoş sıradan aşk filmleri arayanlar için tavsiye edilebilir. 

Bubble

Yönetmen: Tetsuro Araki Senaryo: Gen Urobuchi

2022 / Japonya

1 saat 41dk.

Tokyo'yu dış dünyadan soyutlayan bir anomali içerisinde yer çekiminden ve diğer tüm fizik yasalarından bağımsız hareket eden baloncuklar ortaya çıkar ve adeta kendi bilinçleri varmış gibi havada koloni gibi hareket ederler. Anomalinin yarattığı felaket sırasında Tokyo adeta kıyamet sonrası bir yere dönüşür, pek çok bina yıkılır, şehri sular basar ve umulmadık yerlerde ortaya çıkıp kaybolan karadelikler olayın tuzu biberi olur. Anomalinin dışına çıkmak veya dışarıdan içeri girmek mümkün değildir. İçeride hayatta kalanlar ortama uyum sağlamış ve etrafta atlayıp zıplayarak baloncuklardan ve karadeliklerden kaçmaya alışmış bir şekilde yarışmalar düzenleyerek hayatlarını sürdürmektedirler. Gençler binalardan ve harabelerden atlaya zıplaya oyun parkurunda mücadele ederlerken başrolde olan Hibiki tehlikeli bir hamle sırasında karadeliğin çekimine kapılır ve denize düşer. Hızla karadeliğe doğru sürüklenirken bir anda gizemli bir kız suların arasında onu yakalar ve kurtarır. Kız aslında baloncuklardan meydana gelmiştir tıpkı denizkızı hikayesinde olduğu gibi ve o kitabı okuyunca da kendini denizkızı zannetmeye başlar. Bu kitap sayesinde konuşmayı öğrenir ve Hibiki'yi de prens yerine koyar. Kıza Uta ismini verirler. 

Berlin Film Festivalinde yer alan film buraya kadar oldukça ilginç bir konuya sahip. Ayrıca çizimleri ve aksiyonlu sahneleri de iyi bir görsel şölen sunmakta. Filmde eksik bulduğum şey Uta'nın karakter gelişimi ve ortaya çıkışının altındaki sebebi tam olarak anlayamamış olmam. Filmin sonuna doğru daha sadece bir baloncukken ikisinin karşılaşmış olduğuna vurgu yapılmış ama hey aloo bu baloncuklar nerden gelmiş derseniz ben bir cevap bulamadım. Yani başı sonu tam belli olmayan sadece ana odaklanan bir senaryo var. Bana kalsa daha derin ve daha iyi işlenebilecek bir senaryoyu biraz göz ardı etmişler gibi.

Attack on Titan, Death Note, Psycho Pass ve Fate Zero gibi işler yapan insanlardan daha müthiş bir şey bekliyor insan haliyle :) Her şeye rağmen yine de izlemenizi tavsiye ederim çünkü Uta'nın tıpkı bir kediye benzeyen tavırları oldukça sevimliydi ve bir şansı hak ediyor :) Bu arada müzikleri de Blue Exorcist, Guilty Crown, Aldnoah.Zero gibi yapımlarda da çalışmış olan Hiroyuki Sawano'dan. Bu arada tripofobisi olanlar dikkatli izlesin her yer baloncuk ayol o sorun değil de kızın orasından burasından baloncuklar fışkırınca biraz başım döndü açıkçası :)

Mayıs ayı seçimlerim bunlardı umarım seversiniz yarın yorum olayını çözüp gelemediğim yazılarınıza geleceğim inşallah :)

8 Mayıs 2022 Pazar

Blogları Canlandırma Projesi - Nisan

 


Herkese yeni bir BCP yazısından selamlaar :) Aslında neredeyse Nisan takviminden yazamayacağımı düşünmüştüm fakat buraya uğrayabilmek benim için bir durup nefes almak gibi oluyor ve bu nedenle ne kadar geç kalmış olsam da yazmaya karar verdim. Nisan benim için hem yok oluş hem de yeniden doğuş gibi bir ay, hem de baharın filizlendiği yeni çiçeklerin parıldadığı ve çabucak geçen bir ay. Karmaşık yani sarmaşık gülleri gibi. Ay yine çene çalmaya başladım çünkü yazmayı özlüyorum burada olmadığımda :)

 Bu ayın konusu 1900'lü yıllar, nostalji, siyah beyaz olarak belirlenmişti yani bu üçünden istediğimizi seçebiliyorduk. Aslında siyah beyaz bir film izlerim diye düşünüyordum fakat gerçekten hiç vaktim olmadı tüm zamanım makale okuyarak geçti gibi. Onun yerine eskilerden izlediğim nostaljik dizilerden bahsetmeye karar verdim ve bir tanesini seçtim. Umarım seversiniz :)

Leyla ve Mecnun

Klasik öykünün modern, fantastik, bilimkurgu ve absürd komedi uyarlaması. Yapımında Onur Ünlü, Funda Alp, Burak Aksak, Murat Bör gibi isimlerin yer aldığı dizi bana göre yerli fantastik kurgularda yaptığımız en iyi işlerden birisi. İlk sezonları TRT1 bünyesindeyken günümüzde devamı olan sezonları Exxen üzerinden devam etmekte. Diziyle bağlantılı Ben De Özledim adlı 13 bölümlük bir başka yapım da olmuştu zamanında ki bu da dizinin durdurulduğu ve herkesin geri başlamasını özlemle beklediği 3. sezon sonundaki zamanlarda olmuştu. 

Dizi birçok açıdan bir çok konuda tatlı mizahi eleştirilerle ve sosyal mesajlarla dolu. Esprileri de akıllıca ve yerli yerinde. En çok da bu yönünü seviyorum. Bir de öyle ummadık yerlerden öyle ummadık şeyler çıkıyor ki yani bunu nasıl açıklasam bilmiyorum ama zekice bir senaryosu olduğunu söyleyebilirim.

Konu iki bebeğin aynı hastanede doğup yer olmadığı için aynı kuvöze konulmalarıyla başlıyor ve babalar ikisine Leyla ve Mecnun ismini veriyor. Ayrıca sözleşiyorlar da yıllar sonra nişan yapalım diye. Tabi kız tarafı olayı unutuyor ama Mecnun'un babası unutmuyor. Bir gün haber bile vermeden kız istemeye gidiyorlar. Mecnun ise serseri işsiz güçsüz ve ergen bir tip gibi o sırada. İstemeye istemeye gidiyor babasının zoruyla. Ama kıza ilk görüşte aşık oluyor. Olaylar böyle başlıyor gerisini anlatmayayım. Mecnun aşkından rüyalarında hep çöle düşüyor. Orada bir de her gelene piyango numaralarını söyleyen ak sakallı dedeyle karşılaşıyor. Dede piyango için değil aşk için geldiğini anlayınca Mecnun'un evine taşınıp ona yardım etmeye başlıyor.

Bu günlerde bu diziye yeniden başladım eski sezonlardan sonra yenisini henüz izlemedim eskiden güncele doğru izliyorum ve hala ilk kez izlemişim gibi gülüyorum :) Mecnun ve Leyla dışında bütün karakterler çok iyi ve derin işlenmiş hepsini severek izliyor insan en çok da İsmail abi ve o gelmeyen gemi meselesi sanırım izleyen herkesin derin yarası. O gemi bir gün gelecek.

İşte böylee dizinin 3. sezonu için yayından kaldırıldığında düşünülen bir final teorisi Ben de Özledim dizisinde açıklanmıştı fakat güncel sezonlarda bunun bir paralel evren olduğuna karar verilmiş oldukça da trajik ve etkileyici bir son fikriydi. Burada bahsetmeyeceğim izlememiş olanlar için :) 

Son not: yarından itibaren cevap veremediğim önceki yorumlarınızı yanıtlayıp okuyamadığım tüm bcp yazılarınızı okuyacağım :)

10 Nisan 2022 Pazar

Blogları Canlandırma Projesi - Mart



Herkese BCP Mart takviminden selamlar canım blog ailesi. Yine yazımı çok geciktirdim ve buralara uğrayamıyorum ödevler sebebiyle ama fırsat buldukça uğramaya can atıyorum :) Bu gün benim doğum günüm bunun verdiği enerjiyle hemencecik bekletip durduğum yazıyı sonunda yazayım diye geldim :)

Bu ayın konusu Tıp olarak seçilmişti. Çok fazla seçenek olduğu için seçmekte zorlandığımız bir tema oldu elbette :) Nisan teması da nostalji esintili 1900'lü yıllarda geçen eserler konumuz olacak şimdiden hazırlanmak lazım :) Bu ay için bir film bir de dizi seçtim umaırm seversiniz :)

Autopsy /Otopsi

Yönetmen: Adam Gierasch

ABD 2008 - 84dk.

Gerilim, Gizem, Korku

Bir arkadaş grubu eğlendikten sonra arkadaşlarını bırakmak için gecenin karanlığında yola çıkar. Kafaları pek yerinde olmadığı için yolda bir anda karşılarına çıkan bir adama çarparak kaza geçirirler. Ne olduğuna bakmak için araçtan inebildiklerinde adamın yardımına koşarlar. Bir ambulans gelir ve tuhaf bir şekilde hasta ve yaralıların güvenliğini almadan ve prosedürlere uyulmadan apar topar hepsini hastaneye götürürler. Burası küçük bir lobisi olan yerel bir hastanedir. Hepsinin kaydını alırlar ve sırayla gece tek nöbetçi olan doktorun çağırması için beklemeye başlarlar. Doktorun çağırdığı hastaların geri dönmemesi ve pek fazla açıklama yapılmaması karşısında ne yapacaklarını şaşırırlar fakat bir hastaneden daha güvenli bir yer olamayacağını düşündükleri için son anlara kadar bu gariplikleri çok umursamazlar. Peki kaybolanların başlarına neler gelmektedir? İzlemeyenler için daha fazla detay vermeyeceğim. Filmin epey eski olduğunu ve bir ABD filmi olduğunu unutmadan izlemek iyi olabilir zira başrol kız başta olmak üzere arkadaş grubundakilerin salaklığına epey sinirlendiğim yerler oldu. Ama konu olarak ilginç bir film olduğu için paylaşmak istedim.


The Cleaning Lady

Yönetmen: Marisol Adler, Milan Chevlv, Stevvenn Depaul

ABD 2022 / 10 Bölüm ortalama 45 dk.

Suç, Dram, Gerilim

Hasta oğlunun hayatını kurtarmak için ABD'ye gelen bir doktor burada lisansı olmadığı için temizlik görevlerinde çalışmaktadır. Bir gün temizlik görevi sırasında bir olaya karışıyor ve doktorluk yeteneklerini sergilemesi sonucunda mafya için temizlikçi oluyor. Sistemin kurallarıyla ve kuralsızlıklarıyla bir türlü baş edemezken artık tüm kuralları kendi yazmaya başlıyor ve sonunda oğlunun tedavisini yaptırmayı başarıyor. Son bölüm dizinin devam etmesi gerekecek şekilde bitiyor. Dizinin bir de 2019 yapımı bir filmi varmış ama izlemedim. Film de bir kitap uyarlamasıymış ayrıca. Dizide kafama taktığım bir iki şey oldu bunlardan birisi bağışıklık yetmezliği nedeniyle karantinada yaşayan çocuğun hiçbir mikropla temas etmemesi gerekirken kadının eldivensiz maskesiz bir içeri bir dışarı gidip gelip bir de çoğu öpüp sevmesi oldu. Yani bu nasıl bir mantık? Neyse dizinin geri kalanı ilginç neyse ki :)

Bu ayki yazımı oldukça kısa tuttum çünkü yine ödev yapmam lazım arkadaşlar sizlerin yazılarınızı da atlamadan dolaşacağım elbette, kendinize dikkat edin çokçaa ^^

7 Nisan 2022 Perşembe

Still Life

Pek çok bahar kışa dönüşürken ve kar taneleri içinde hala biraz sıcaklık bulunabilirken, gençliğimiz kısa ömürlü çiçekler gibi yaprak dökerken yine de gökyüzünde bir parça mavi ve umut kalmışken.. günlerin getirdiği koşuşturmaya rağmen bir çay içimlik anda herkese selamlar canım blog ailesi. Umarım hepiniz iyisinizdir. Buraya özlemle beklenen bir parça umut bırakmak istedim. Yeniden doğuşları benim için de erken doğum günü hediyesi gibi oldu. Bigbang her şeye rağmen yine muhteşem yine Bigbang <3 



27 Şubat 2022 Pazar

Blogları Canlandırma Projesi - Şubat

Herkese yeni bir BCP yazısından selamlar arkadaşlar bu sefer yazımı gecikmeden yetiştirdiğim için kendimle iftihar edebilirim sanırım :D Herkesin bildiği gibi her ay belirlediğimiz konu ve temalarda bir şeyler okuyor veya izliyoruz ve bunları etkinlik kapsamında her ayın son haftası yorumlayıp yazıyor ve etkinliğe katılan diğer arkadaşlarımızın yazılarını okuyup yorum bırakıyoruz. Detaylı bilgi için şuraya ışınlanabilirsiniz :) Geçen yıldan beri devam eden etkinlik için bu yıl da her ay için konu ve temaları uzun uzun düşünerek seçmiş ve farklı olmasına özen göstermiştik. İşte ikinci ayın teması ve benim seçimlerim umarım seversiniz :)

Şubat teması kısa film-dizi-kitap olarak belirlenmişti elbette birini veya hepsini seçip istediğiniz kadar yorumlama yapabilirsiniz. Unutmadan gelecek ayın teması "Tıp Haftası" olarak belirlendi buna göre hazırlık yapabilirsiniz. Gelelim benim sizler için seçimlerime :)

İnventing Anna

ABD - 2022
Shonda Rhimes yapımı
Biiyografi, Suç, Dram, Skandal +18
1 Sezon 9 Bölüm

Anna Sorokin'in gerçek hikayesinden uyarlanma mini dizi. Rusya doğumlu Alman vatandaşı Anna iflah olmaz bir dolandırıcıdır. Herkesi büyük bir mirasın varisi olduğuna ama varlıklarına çeşitli sebeplerden dolayı henüz ulaşamadığına inandıran Anna hızla sosyeteye ve ünlülerin arasına karışır. Moda için tam olarak ne yaptığı belli olmayan bir vakıf kurmaya çalıştığı izlenimini vererek bu konuda herkesi kandırır. Edindiği zengin arkadaşlarıyla lüks otellerde konaklar, zengin partilere gider, inanılmaz pahalı yolculuklar yapar ve iş kuruyorum diye deli para harcar ama her şeyi bir şekilde diğerlerine ödetir. Daima yakında param gelecek ve bu jestini misliyle ödeyeceğim diyerek insanları kandırır ve bazen de birinden aldığı parayla öbürüne borcunu ödeyerek gönül alır. Bu sırada öyle bir drama çevirir ki herkesi yalanlarına inandırıp her seferinde kandırmayı, kendine acındırmayı başarır. Dizi boyunca Anna'nın oyunlarını ve çevresinde yaşananları görürken bir yandan da davasında neler olduğunu görürken sonucunu merakla bekleriz. Elbette olaylar gerçek hayattan olduğu için insan hayret ediyor kurgu olsa bu kadarı da abartı deriz. Gazeteci ve avukatın başından geçenler filan yine de abartı gelmedi değil ama asıl olay Anna ve insanların ona hala nasıl inanmaya devam etmiş oluşu. Yaptığı şeyler ortada olmasına rağmen kimseden zorla para almamış olduğu da bir gerçek bu nedenle hak ettiği cezayı gerçekten alıp almadığı konusunda yoruma açık. Beni asıl düşündüren şey bunca şeyi yapmışken psikolojik testten geçirilmemiş ve bir tedavi alması gerektiği düşünülmemiş olması. Anna'nın gerçek insa hesabını bulup bakmıştım izlerken oyuncu ile çok benziyormuş. İzlerseniz siz de şaşıp kalırsınız diye tahmin ediyorum :) Bu arada Anna'nın aldığı çeşitli cezaların bedelleri bu diziden kazandığı parayla ödenmiş bu da tuhaf bir detay. Normalde suçluların suçlarından dolayı kitap film fotoğraf gibi şeyler paylaşıp para kazanması yasakmış ama Anna'nın madurlarının borçlarının ödenebilmesi için buna mahkeme kararıyla izin verilmiş. Bununla birlikte Anna'nın bir suçlu olmasına rağmen ilham veren başarılı biri gibi yansıtıldığı söylenerek eleştiriler de yapılmış ki diziyi izlerseniz siz de suçu konusunda dizinin nötr durmaya çalıştığını fark edebilirsiniz. 

A Christmas Carol

İngiltere - 2019
Dram, Fantastik
Steven Knight yapımı
3 Bölüm

Charles Dickens'ın klasik hikayesinden yeni bir uyarlama. Ama bu sefer daha karanlık ve daha ciddi. Bu eserin daha önceki uyarlamalarından oldukça farklı olduğunu söylenebilir. Birer saatlik üç bölüm halinde mini bir dizi. Konusunu neredeyse herkes bildiği için buraya fragman bırakmaya karar verdim böylece dizi kendini daha iyi anlatabilir :)



Gece Uçuşu

Antoine de Saint-Exupéry

Küçük Prens kitabıyla büyülendikten sonra bu kitaba çok bağlandığımı söyleyemem ama yine de kendine has bir atmosferi olduğunu söylemeliyim. Özellikle yazarın kendisinin geçmişine bakınca bu kitabı okurken garip düşüncelere daldım. Yazar askerliğini hava teknisyeni olarak yapmış. Ardından pilotluk eğitimi almış. Askerlikten sonra ticaretle geçimini sağlarken yazarlığa başlamış ama aklı göklerde kalmış belli ki. Bir süre sonra hava postacılığında pilot olarak çalışmaya ve bu alanda bazı cihazların gelişimine katkılar sağlamaya başlamış. Gece Uçuşu'nu bu sıralarda yazmış. Tunus'ta çöle zorunlu iniş yaptığı bir yolculuğunda bedeviler tarafından bulunmuş ki bu Küçük Prens kitabına da konu olmuş. İkinci Dünya Savaşı'nda ülkesi Almanlar tarafından işgale uğrayınca sağlık durumu uygun bulunmamasına rağmen askere yazılmış. Fransa'nın yenilgisiyle ABD'ye gitmiş ve Küçük Prens'i orada yazmış. Ülkesi için olan üzüntüsünden dolayı bu sefer de ABD'de orduya yazılıp Afrika'ya gitmiş görevi de Alman ordularının hareketini havadan takip etmekmiş. 1944'te vurulan uçağı Marsilya açıklarında denize düşmüş ve enkazı 2000'de balıkçılar tarafından bulunmuş.

Gece Uçuşu'nda hikaye hava postacılığında Güney Afrika'dan Avrupa'ya yapılan ilk kargo uçuşları ve bu uçuşlardan birinde uçaklardan üçünün büyük bir fırtınaya yakalanışı anlatılıyor. Aslında bu kitabı okumak zor geldi başta. Başta sadece birkaç kişinin arasında dönen konuşmalardan ibaretti ve ne olduğunu hemen anlayamadım ortalara doğru alışınca daha iyi oldu. Okuması zor yani ama hem yazarın hayatı ve sonu hem de kitaptaki olay beraber düşünülünce bana çok ilginç geldi. Tüm posta teşkilatından sorumlu bir adam var ve fırtınaya rağmen ve uçaklardan birinin düşmesine rağmen uçuşları iptal etmemekte inat ediyor. Ne olacak şimdi diye diye son sayfaya kadar merakla okunuyor. Düşen uçak, havacılığın zor yanları, hele yıldızsız bir gökyüzünde karanlığın ortasında minik bir fenerle yapılan yolculuğun sıkıntısı ve bunların aktarımı insanı hayrete düşürüyor. Yine çok sade bir dille çok şey anlatılmış ve her detayda aklıma yazarın düşen uçağının gelmesine engel olamadım.

Aslında bir iki kitap daha seçmiştim ama yetişemedim onları da okursam başka bir yazıda yorumlarım :)

4 Şubat 2022 Cuma

Blogları Canlandırma Projesi - Ocak

 

Herkese BCP'nin ikinci sezonundan selamlar ^.^ Geçen yıl bir iki ay eksik katıldım ama bu yıl mümkün olursa hiçbirini atlamadan katılım sağlamayı düşünüyorum. Bilenler bilir bilmeyenler için kısaca açıklamam gerekirse her ay önceden belirlediğimiz konularda ve temalarda film, dizi, kısa film, anime, kitap, manga ve bu türden şeyler izleyip okuyup istediğimizi seçip yorumluyoruz. Bu şekilde bcp diye başlık atıp bulunduğumuz ayın konusunu belirtiyor ve seçtiğimiz eseri yorumlayarak daha sonra diğer yazan arkadaşlarımızın neler paylaştığına bakıyor ve yorumla katılım sağlıyoruz. Böylece birbirimizden aynı tema veya konu üzerinden farklı eserler öğrenmiş oluyoruz :) Konu ile ilgili bilgi için Fighting ve Okurix'in detaylı açıklamasına bakabilirsiniz ve geçmiş yazıların listesini de arkadaşlarımızdan bulabilirsiniz :)

Yazıya devam etmeden önce minik bir heyecanımı paylaşmak isterim :) Aylardır hatta sanırım iki yıldır sürekli ve sürekli ve süreeklii sınava çalıştığımı belirtiyordum ales yds yökdil vs.. resmen ösymye kamp kurmuş gibiydim hatta şöyle düşünmeye başladım bu kadar sınava girdiğim için artık bana özel indirim yapmaları gerekirdi :D her neyse bunun dışında birkaç aydır bilim sınavına da hazırlanıyordum. Ve sonunda başardım. Dün açıklandığında başta algılayamadım ama yüksek lisansı kazandım sonunda. Aslında bilim sınavına ilk kez girebildim öncesinde hazırlık aşaması çok yıpratıcıydı bu yüzden beklentim çok düşüktü. Listede birinci sırada adımı görünce yanlış okuyorum sandım. İsmimi başkasıyla karıştırıyorum sandım. Sonra çarpıntım oldu tabi heyecandan. Bu enerjiyle hayata yeniden dönmüş gibi hissediyorum ve toparlanabildikten sonra kendimi bloga attım işte buradayım ^.^

Gelelim bu ayın konusuna :) Bu ayın konusu Uzak Doğu veya Çizgi roman olarak belirlenmişti. Bir şeyler okumak için şuan sadece iki haftam var sonra ne olacak bilmiyorum o yüzden sizin için bir dizi izlemeyi seçtim :) Eğer manga veya webtoon tavsiye edecek olsaydım hala bitirememiş olsam da Dal-Sez önerirdim. Aslında Attack on Titan da çok güzel. Ama ona da daha devam edemedim. O nedenle gelelim dizi yorumuna.

My Girlfriend is An Alien

Çin / 2019

28 bölüm
Komedi, Fantastik, Romantik

Cape Town gezegeninden dünyamıza örnek bitki ve hayvan toplamak ve kendi dünyasına götürmek için aldığı bir görevle gelen başrol kızımız -ki adını telaffuz etmek mümkün değil çünkü bir cümle kadar uzun bir uzaylı ismi var- dünyaya iniş yaptığı sırada bulunduğu yerde bir kazaya uğrayan genç bir adamın hayatını kurtarır. Bu tesadüfi karşılaşma her şeyin karman çorman olmasına neden olur. Çünkü adamı kurtarırken yanlışlıkla güçlerini barındıran ruh boncuğu kendisinden adama geçer. Bu boncuk olmadan geri dönmesi ve yaşam enerjisini stabil tutması mümkün değildir. Boncuğu nerde kaybettiğini de başta anlayamaz. Bir süre sonra kurtardığı adamı unutmuş bir şekilde etrafta dolaşırken ve dünyayı keşfetmeye çalışırken başka bir genç ile karşılaşır ki bu da en baştaki esas oğlanın kardeşidir. İşte aşk üçgeni oluştu. Gerçi kardeşin aşkı da tam aşk değildi ne olduğunu pek çözemedim sanki bir tür hayranlık ve yalnızlıktan kaçmaya çalışma gibiydi. Zaten çok sonraları abisi ve kız tekrar tanıştıktan sonra aralarında gelişen aşka saygı duymaya başladı. Her neyse baya karışık mı anlatıyorum ne :D

Uzaylı kızımız dünyada Xiao Qi ismini alır. Kısaca Qi desek de olur bence :) Qi uzaylı olduğu için aile ne demek bilemez. Aşkın ne olduğunu da bilemez. Bu nedenle başrolü paylaştığı ve hayatını kurtardığı Fang Leng'in yanındayken sürekli onun hormonlarının kokusunu alıp kendinden geçer. Bunu kontrol etmekte zorlanır sürekli Fang Leng'e dokunmaya çalışması gerçekten komikti :) Fang Leng ise her yağmur yağdığında hafızasını kaybeden ve büyük bir şirketin yönetiminde olan zengin bir adam. Hafıza bankası kurmuş adam kendine. Her unuttuğunda gidip yaşamını izleyip yeniden öğreniyor ve bu arada silmek istediği şeyleri yağmur yağmadan önce bankadan silip tekrar hatırlamıyor aslında iyi bir yanı var gibi ha :D Qi ise aşık olduğunda hasta olduğunu sanır. Ağladığında gözlerindeki suların hiç geçmemesinden korkar. Ve aklında sadece geri dönmesi gerektiği olduğu için aşık olduğunu fark etmez. Uzaylı olmak zor olmalı :) Uzun süre garip garip davransa da kimse uzaylı olduğundan şüphelenmez ki bunu hiç anlamadım. En sonunda kanının mavi olduğunu gördüklerinde aaa sen uzaylı mıydın derler ve hiiç şaşırmazlar. Kaç kez uzaylı görmüş olabilirler ki? Her neyse mantıksız şeylere takılmam dışında aşırı komik ve eğlenceli bir diziydi. Kızın yanında gelen kaplumbağa yardımcısı da aşırı tatlıydı :) Kız çok şirindi. Daha önce izlediğimiz When We were Young dizisinde de oynayan kız oymuş. Bana kalırsa o dizi çok daha güzeldi onu da izleyin derim. Konu zayıf olsa da komedisi için izlenir. Dizinin müziği de çok hoşuma gitti bu arada ^^ Umarım seversiniz ^^



2 Ocak 2022 Pazar

Blogları Canlandırma Projesi - Aralık

 

Herkese 2021'in son BCP yazısından selamlaar derken aslında 2022'de olduğumuzun farkındayım, yine geç kaldım ^^

Bir süredir blogla ilgilenemiyordum. Dedem ve anneannem covid atlattı, dedemin durumu ağırdı neyse ki şimdi iyi fakat beyninde ses merkezi etkilenmiş bu nedenle konuşamıyor ve bunu ona açıklayamıyoruz henüz. Tedavi edilebilir olup olmadığını araştırıyorlar hala. Virüsün öldürücülüğü yanında böyle korkunç etkileri de var. O yüzden dikkat etmeye devam edin. Bu olayların etkisiyle içimden bloğa bakmak gelmiyordu. Şimdi biraz kendime gelmiş durumdayım fakat Ocak ayı sonuna kadar yine aktif olamayacağım zira bilim sınavına hazırlanıyorum. Bana şans dileyin bu kez başarmak istiyorum. Gerçekten bunalmaya başladım çünkü. Ay uzun zaman bir şeyler yazmayınca insanın çenesi de düşüyor. Neyse dediğim gibi Aralık teması ile karşınızdayım umarım seçtiğim diziyi seversiniz :)

Aralık ayı teması zaman yolcuğuğu ve paralel evrenler olarak planlanmıştı. Bu türden elbette bir şeyler okumuştum eskiden ama şimdi kitap incelemesi yapmak istemedim onun yerine eskiden izlediğim ve şimdilerde tekrar izlediğim çok sevdiğim dizilerden birini paylaşmak istedim.

Rooftop Prince

Yönetmen: Shin Yoon Sub

Senarist: Lee Hee Myung

2012 / Güney Kore

Fantastik, Romantik, Dram, Komedi

300 yıl önce veliaht prenses ölü olarak bulunur ve ölümü örtbas edilmeye çalışılır. Eşi Veliaht Prens olayı araştırmak için kendi güvendiği 3 adamı toplayarak bir ekip kurar. Fakat durum ciddileşir ve peşlerine onları engellemek isteyen katiller takılır. Prens Lee Gak ve adamları karanlık bir gecede dolunay gökyüzünde parlarken peşlerindeki ölümden kurtulmaya çalışarak ormanın içinde at sürerlerken bir uçurumla karşı karşıya gelir. Tek çare karşıya atlamaktır. Tam o sırada dolunayın sihri devreye girer ve kendilerini 300 yıl sonra günümüzde bir çatı katı dairede bulurlar. 

Bu noktadan sonra dram geri planda kalırken komedi ağırlıklı bir romantizm ön plana çıkar. Kendini bir anda gelecekte bulan dört şaşkın şok içinde kalınca ve her şey onlara yabancı gelince yaşadıkları korku ve sebep oldukları karmaşa ile ortaya çıkan komik durumlar karşısında bir dakika susmadan gülerek izlediğim bir dizi :) Adamlar at arabasından otomobile, meşaleden neon lambalara ve saraydan sıradan halk seviyesine düşmenin şokuna alışmaya çalışırken bir yandan insan üzülüp kıyamıyor bir yandan da gülmeden duramıyor :) İçine düştükleri evin sahibi geçmişte prensin baldızı olan kızın reankarne versiyonu bu arada. Ama kimse bunu başta anlamıyor ve üstelik prensle evlenmesi gereken esas kız oyken bir kazaya kurban gidiyor ve yüzü yandığı için yerine üvey ablası seçiliyor. Geçmişte ve günümüzde birbirine yumak yumak düğümlenen kaderler nasıl çözülecek ve her şey nasıl yoluna girecek merakla izleniyor.

Prensin yanında gelen adamlarının her şeye abartılı tepkiler vermeleri ve hala saraydaymış gibi davranmaya çalışmaları çok komikti ^^ Spoiler vermemek için çok fazla detay söylemek istemiyorum ama ilk gün saraya dönmeye çalışıp kültür malına zarar vermekten nezarete atılmaları, otobüse binerken ayakkabı çıkartmaları, prensle aynı sofraya oturamayız diye ağlamaları, çok kıymetli sırma saçlarının kesilmesi anı, yeni gördükleri her şeye verdikleri tepkiler, televizyonda gördükleri savaşçıyla kavga etmeye çalışıp evi yakmaları, ve hepsinin olaylar karşısında yüzlerinin aldığı haller... neyi anlatayım bilmiyorum o kadar komik ki nolur izleyin yani ^^

Ayrıca bu diziyi izleyen herkesin Omurice yapmayı öğrenesi geliyor pirinçli omlet acayip lezzetli görünüyor :D

Dizi müzikleri de birbirinden güzel ayrıca en sevdiğim de Ali'nin seslendiriği Hurt adlı şarkıdır :)

Aşağıya kısa bir sahne, bir de müzik bırakayım. Umarım izler ve seversiniz diziyi ^^