10 Ağustos 2018 Cuma

Farkındalık


  Duyuruyu deep çingudan olduğu gibi alıntılayacağım çünkü o çok güzel anlatmış :)

  :

  Duyanlar vardır, bir süre önce, müzik tarihinin The Beatles ile birlikte en önemli iki müzik grubundan biri olan The Pink Floyd'un gitaristi, şarkı sözü yazarı, hüzünlü bestecisi, yaralı ruhu Roger Waters güzel bir davranışta bulunmuştu.

En güzel Floyd ve Waters şarkılarından biri olan Another Brick in the Wall ( sadece duvarda bir tuğlasın) adlı efsane şarkısını bir Türk vakfına hediye etmişti, iki yıllığına. İzev'e. İstanbul Zihinsel Engelliler için Eğitim ve Dayanışma Vakfı). Bu şarkı bizim müzisyenler tarafından seslendirildi. Bu şarkı 10 milyon kez dinlenirse zihinsel engelliler için bir yaşam köyü kurulacak.

Şimdilik 2.5 milyon civarı dinleme oldu. Kötü tabii. Daha çok izlenmeli. Bunun için de duyurulmalı. Bunu bir mim gibi görelim. Bu videoyu duyuralım. herkes dinlesin ve çoğalsın sayı.

Bu güzelim önemli yazıyı biricik Mermaid düşündü. Eh, küçük deniz kızı, en sevdiğim çizgi filmdir, gelmiş geçmiş. Ondan sonra da Nemo geliyor tabii. Arielle de bayılırım.

Mermaid'in yazısının linkini veriyorum. Yazısını okuyun, şarkıyı dinleyin, isterseniz blogunuzda paylaşın. Zihinsel engelli arkadaşlarımız için küçük de olsa bir katkımız olsun.


http://mermaidinyolculugu.blogspot.com/2018/08/mim-farkndalk-yklmak-zorunda-olan.html

:

İşte böyleee :) Şimdi izlemeniz için videoyu da ekliyorum.


8 Ağustos 2018 Çarşamba

Stajyer Vampir Jedilar


  "Işın kılıcım vardı." dedi Wren. Ellerini telaşlı ve beceriksizce bir kavuşturuyor bir tişörtünün etekleriyle oynuyordu. "Ama fırtınada kaybettim." Küçücük omuzları duyduğu kederle çökmüş görünüyordu. Gözleriyse yerdeki kaplumbağadaydı. Kaplumbağa kocaman sarı bir papatyayı ağır hareketlerle yere devirmiş şimdi üzerinden geçiyordu. Bir yandan içinde bulunduğu ana odaklanmaya çalışırken bir yandan da kaplumbağanın yaşını hesaplamaya çalıştı. Beş buçuk yaşında olabileceğini düşündü çünkü üzerindeki çizgiler öyle gösteriyordu. "Üzülme..." dedi arkadaşı Lenu. Fırtına uzun, sıkıcı ve yorucuydu. Bu dünyada fırtınasız bir gün yoktu. "Biz jedilar ışın kılıçlarımız olmadan da harikayız." diye ekledi. Wren ışıldayan gözlerini bu kez yerden ayırıp Lenu'nun yüzüne çevirdi. Sahiden de öyle mi diye düşündü. İkisi de onaylar şekilde kafalarını salladı. Bir yandan da gülmeye başlamışlardı.

  Lenu kaplumbağayı yerden tek eliyle alıp diğer eliyle minik çimlerle birlikte toprağa yapışmış olan papatyayı düzeltti. Sonra da beraber konuşarak yürümeye devam ettiler. Kaplumbağa havada yürüdüğünü sanarak ayaklarını sallayıp duruyordu. Fırtınalı bir dünyaya göre bu gün güneş parlak ve sıcak, denizden gelen meltem serin ve tatlıydı. Karanlık ve kasvetli fırtına, içlerinde dolaşan Moa hayaletleriyle her an geri gelebilirdi ama şimdi tüm o korkunç yaratıkları unutmak için biraz zamanları vardı. Gölge bir yer bulduklarında kaplumbağayı orada bıraktılar böylece güzelce dinlenebilecekti. Yürüdükleri yol gittikçe alçalarak en sonunda ışıl ışıl bir nehre varıyordu. Oraya ulaştıklarında diğerlerini serin sularla oynarken buldular. Neşeli kahkahaları göklerde yankılanıyor, birbirlerine su fırlatarak eğleniyorlardı. Kimisi yüzmeyi ve sularla oynamayı tercih etmişken kimisi de ağaç altında dinlenip kitap okuyordu. Arkadaşlarına tek tek seslenip el salladılar. Hepsi de Moa hayaletleri yüzünden zaman zaman zor anlar yaşasa da içlerindeki ışıkla neşelerini korumayı başarmışlardı.

  Wren, Lenu'nun da kendisi gibi neşeli olmayı başarsa da aklının bir köşesinde hayaletleri düşünmeden edemediğini biliyordu. Kendilerini ve dostlarını onlardan korumayı daima başarabilecekler miydi? Edişeliydiler. "Belki de fırsatını bulup vampir olmalıyız." dedi. Bu eskiden beri düşündükleri bir şeydi. Bir vampir hızlı, dayanıklı ve zeki olurdu. Moa hayaletleri bir vampir karşısında asla duramazdı. Üstelik vampirler katiyen yaşlanmazdı. Elbette bu da sorunlar getiriyordu beraberinde. Sürekli mekan değiştirerek yaşamak zahmetli olacaktı. Seksen yılda bir kimlik değiştirmek, yeniden üniversite okuyup güncel bir diploma sahibi olmak, yeni iş, yeni komşular... Oldukça zahmetli ve masraflı olacaktı. Gerçi yıllar boyu epey birikim de yapabilirlerdi. Bunu detaylıca konuşsalar iyi olacaktı. "Pekala," dedi Lenu sonra ellerini teslim oluyormuş gibi sallayıp devam etti "Aslında bir staj teklifi almıştım. Resmi olarak vampir olmadan önce bir eğitimden geçmek gerekiyormuş bu devirde. Vampir ehliyetini almadan önce iki yıl staj. Oldukça kapsamlı bir program. Eğer sen de onaylarsan buna kayıt yaptırırım sonra seni de almaları için görüşürüm. Şu kan içme meselesi konusunda tereddütlüydüm fakat staj bitinceye dek domates suyu içiliyormuş. Sonrasında ise domates suyu ile yaşabiliyorsan ona devam edebilirmişsin. Oldukça iyi ha?"



  Wren bunları duyunca heyecanlanmıştı. Bir staj programı harika olurdu doğrusu. Hemen kabul etmesini söyledi. Masraflar ne olacak diye sordu. Yarasaya dönüşmeyi ne zaman öğretiyorlardı? "Artık o konuda geliştirmeler yapılmış yani herkes yarasa olmak zorunda değil. Mesela bir kedi sana daha uygun bir seçim olur gibi. Bu tercihine kalmış yani. Aylık dişçi masraflarını da karşılayacaklarını söylediler. Üç yılda bir sivri dişlerimizin değişimi oluyormuş." Bunlar oldukça iyiydi. Wren "Şimdiden birikim yapıp kendime bir tabut almalıyım o zaman. O önemli bir detay. Acaba meşe ağacı mı iyi olurdu yoksa çam mı?" diye sesli düşünürken Lenu "Aaa o rahatsız şeyleri artık kullanmıyorlar. Onlar cadılar bayramı için. Dekor olsun diye sonra alabiliriz. Ama Pufidik bir yatak şimdi daha iyi. Zaten vampir olunca asla uyuyamıyorsun bari sırt ağrısı çekmeyelim." dedi. Doğruydu aslında yani gereksiz masraf yapmamak lazımdı. Lenu "Bir ağaç alsan iyi olur." diye önerdi. Vampirlerin depresyona girince tırmanacakları bir ağaçları olması lazımdı bir de kediye kuşa dönüşürse sallanmak için işe yarardı. Wren "Hep bir yarasa olmak istiyordum. Ben yarasa olacağım bu yüzden ağaç iyi fikir." diye onayladı. Gerçi kedi olmak da fena fikir değildi. "Lenu sen kuş olursan ben kediyken seni yersem ne olacak?" diye sordu. İkisi de bunu düşünüp dehşet içinde kalmıştı. Lenu "Arkadaşını yiyemezsin jedi, delirdin mi?" diye çıkıştı çünkü epey korkutucu bir düşünceydi bu. Bu konuda dikkatli davransalar iyi olurdu.

  Güç bizımle olsun diye düşündüler. Sonra da diğerlerinin üzerine doğru koşup su fırlatma oyununa katıldılar.

  S..
  Not:  Ay bu da böyle günlük konuşmalar, bir rüya ve kurgu karışımı :)