15 Ağustos 2017 Salı

Papatya Kadın



  Çocukluğunuzun en muhteşem ögeleri olan ailenin yaşlı çınarlarıyla zamanla aranıza mesafeler girdiğinde hayat eskisi kadar muhteşem olmamaya başlıyor. Onlarla iletişiminiz giderek azaldığında her şeyin eski tadında olmadığını anlıyorsunuz. Ve bir gün tamamen kaybolmalarından korku duysanız bile elinizden bir şey gelmeyeceğinin bilincinde oluyorsunuz...

  Bu gün anneannem aradı. Ev telefonundan cep telefonuna bize daha rahat ulaşabilmek için geçiş yaptığından beri belki bir yedi sekiz sene olmuştur. Ama hala kullanırken biraz ürkek davranıyor. Konuşurken çok yazmasın sana deyip durur. Bazen kendi aradığını bile unutup aynı uyarıyı yapar. Kapatacağı zaman da hadi görüşürüz kuzum der, bazen cevap beklemeden kapatıverir. Ben kendine dikkat et anneannem görüşürüz demeye çalışırken o telefonu kapatıverince laflar kaç defa ağzımda kaldı hatırlamıyorum :) Annemlerin kuzenleri ve onların çocukları falan baya kalabalık bir grup memleket hasretiyle Andırın'a varmış. Hepsi de anneannemin hastasıdır. Aslında anneannem Andırın'ın en gözde sultanı. Tirşiği en güzel o yapar. En güzel bazlamalar, içli köfteler ve kömbeler onun elinden çıkar. Müthiş bir aşçı olduğu kadar da zarif bir hanımefendidir. Benim beyaz papatyam. Adımları bile rüzgarda salınan çiçekler gibidir. Herkes hürmet eder, saygı duyar kendisine. Küçükken memlekette kaybolacak olsak kimin torunusun diye soranlara Ömer'le Fatıma'nın dememiz yeterdi. Fatma aslında ismi ama dedem öyle söyler adını.

  Neyse işte bizim akrabalar anneannemin evinde coşkulu bir buluşmanın ardından annemle de konuşmak istemişler sanırım, o kısmı pek anlamadım ama, annem iş yerindedir diye beni aradı anneannem. Hal hatır sormalar selam göndermeler bittikten sonra ne yapıyorsunuz kısmına geçildi. Ondan sonra da anneannem "Tamam kızım, hadi çok yazmasın yine konuşuruz." dedi. Ama kapatmadan önce de "İnternetiniz var mı sizin?" diye sordu. "Var anneanne ne oldu ki?" dedim. "İnternete bir şey yüklediler de annenle beraber bakın." dedi. İnternetin neresine yüklediler diye sordum. Arkadan da birileri bir şeyler söylüyor sürekli bir şeyler açıklıyor ona. Bu kez de  "Sizin evde feysbukunuz var mı?" diye sordu. Ponçik kadın :) "Var anneanne." dedim. "Tamam oradan resim göndermişler size bakarsınız." diye açıkladı. Ben tabi anlamaya çalışıyorum hala. Hangimize göndermişler, mesaj mı atmışlar nedir diye sorunca "Herkese göndermişler hepiniz görüyormuşsunuz" dedi. "Aa tamam anneanne ben bulamazsam anneme söylerim o bulur." dedim. Neyse ki bu kez görüşürüz demeyi de başardım :)

  Öyle işte :)

  S..

14 Ağustos 2017 Pazartesi

Sibernetik Sistem


Biyolojik veriler analiz ediliyor..
Yaşam fonksiyonları yönlendiriliyor..
5. seviye güvenlik ihlali.
Alfa protokolleri çözümleniyor..
..
Bağlantı sürdürülebilirliği zayıf.
Patojenler tespit edildi.
..
Güç aktarımı başarılı.
Nöron aktivitesi olumlu.

Rejenerasyon düzeyi %10'a yükseltildi.
Hasar onarımı devam ediyor.
Patojenler etkisizleştiriliyor.
..
..
Onarım %50..
%70..
%90..
Rejenerasyon tamamlandı.
Bağlantı güçlendirildi.
Yaşamsal veriler olumlu.
Bilinç açık. 
Konak canlı onarıldı.
Sibernetik ağ erişim yetkisi onaylandı.
...


Yine bilimli kurgulu saçma rüya kırıntıları. Diyor ki; yeter artık yazman lazım.

S..

11 Ağustos 2017 Cuma

Filler ve Karidesler


  •   Üzerine soğuk birer ışık vuran iki masaya doğru yaklaştırılıyor ve  bir sandalyede oturan sarı saçlı kızın endişeli gözlerine bakıyorum. Doktor bir şeyler anlatıyor. Söylediklerini işitsem de dikkatimi veremiyorum. Kız onu benden daha iyi dinliyor ve sürekli kafasını onaylar biçimde sallıyor. Sanırım burada kafası karışık ve algıları kapalı olan tek aptal benim. Benim anlamadığım şeyleri anlıyor diye ona biraz öfke duyuyorum ancak bu fazla uzun sürmüyor.

8 Ağustos 2017 Salı

Tahtakuruları

beksinski



  İnsan bazen konuşamaz. Kelimeleri ısırır ve susar. Dişleri yüreğini kemirir. Boğazı çöl kumu yutmuş gibi bir hal alır. "Neden bu sıralar sesin hep mutsuz, neden üzgünsün?" diye sorar birisi. "Bilmem herhalde uykusuzum." der geçiştirirsin. Söyleyemezsin hiçbir şey. Ruhundaki fırtınalar bir tek seni yutsun istersin. Taşmasın dışarıya incitmesin kimseyi. Sustukça sürekli surat asan bir insan olmakla da suçlanabilirsin pek tabii. Ama olsun dersin seni kıracağıma kafam kırılsın.

  Sustum ben yine. Zaten sessizgemiden başka ne beklenebilirdi. Bir gün kendi okyanusumda yelken çapa işe yarar ne varsa kalmamış bir şekilde sürükleneceğim. Keder, sebebi bazen belli olmayan tahtakuruları gibi kemirir bedeninizi. Gemi olmak da zor iş anlayacağın blog. İsmini okumaya cesaret edemediğim için izlemediğim filmler var benim. Şuan televizyonda bir tanesine denk geldim ve kaçtım yine. Hayat da biraz böyle benim için. Ondan kaçarak onu alt etmeye çalışıyorum. Şuana kadar iyi idare ettim hakkımı vermelisin. Ama bir yerden sonra saklanıp kaçmak yerine onunla yüzleşmenin bir yolunu bulmam gerektiğini biliyorum.

  İnsanın kaç kişisi var şu dünyada blog? Onlar da tek tek azalıyor. Eksiliyorsun. Tahtakuruları sağ olsun tanrı onları da yarattıysa bir bildiği vardır. Fakat reenkarnasyon diye bir şey varsa beni boşlukta bıraksınlar söyleyin. Siz istediğiniz kadar geri gelebilirsiniz. Ben boşlukta kendimle ve sakince kalacağım.

S...

5 Ağustos 2017 Cumartesi

Denizanası, Martı ve Kaplumbağa


  "Kendini düşüyormuş gibi hissettiğinde gözlerini kapat. Son ses müzik dinlerken bağıra bağıra eşlik et. Bırak sesini duyanlar ne düşünürse düşünsün. Hepsi geçecek. Saatlerin durduğu bir anda. Belki de biraz daha erken bir mucize gerçekleşir ve bu dramanın sonu değişir. Bağırarak şarkı söylemen bittiğinde de katıla katıla gül. Kahkaha at. Çünkü bu saçma sapan komik bir film ve senaryoyu bir deli yazıyor. Gülmen şart. Çünkü bir kez gözyaşı dökersen kabusların çocuğu kuzgunlar peşini bırakmaz. İşte o zaman gerçekten kaybedersin. Ruhunu iyice sakla ve gülümsemeye devam et kaplumbağa. İşte böyle. Her şey geçecek nasılsa bir şekilde. Sonunda iyi olacaksın."

  Kaplumbağa okyanusun kalbinde yüzerken denizanası onun yakasına yapışıp sarf etti bu sözleri. Sonra da geldiği karanlığın içinde tekrar kayboldu. Kaplumbağa hiçbir şey anlamamıştı. Yüzmeye devam etti ve gülümsedi. Akıntı da bu gün ne güçlüydü böyle. Biraz yüzeye çıkıp nefes almalı ve güneşle ısınmalıydı. Böylece martıyla beraber şarkı söylerlerdi. Yolculuk öyle daha keyifliydi.

Bu ne biçim son? Ben de bilmiyorum sorma blog.


Bonus1: My Chemical Romance - Famous Last Words: Yazar bir kaşını kaldırıp gözlerini üzerinize dikerek bunu dinleyin diyor burada.



Bonus2: Nell - The Day Before: Klibi anlamak için paylaşan kişinin yaptığı açıklamayı buraya eklemeye karar verdim Elysium Taro tarafından paylaşıldı: "Öncelikle oyuncular: Lee MinKi (Flower boy band'den tanırsınız belki) ve Song JaeRim (Flower boy ramyun shop'tan tanıyabilirsiniz)
Video intihar etmiş olan ve intihar mektubu olarak bir video bırakan Minki hakkında. Arkadaşı (JaeRim) videoyu izliyor ve kamerayı kurarak ölüm sahnesini tekrar canlandırıyor. Kendisini sahneye, Minki'nin karşısında oturuyormuş gibi yerleştiriyor. Videoyu dinliyor ve zihninden Minki ile konuşuyor yada videoda söylediği şeylere cevap veriyor. Sanırım Minki'nin neden intihar ettiğini anlamaya çalışıyor ve daha fazla şey yapabilmiş olmayı diliyor. Son sahnelerde gördüğünüz (yada göreceğiniz gibi) Minki gerçekte orada değil, o sadece bir video. Bu arada ekleyeyim, Minki'nin cam bir şişeden çayına (veya kahvesine) döktüğü sıvı da zehir oluyor."



S..

4 Ağustos 2017 Cuma

Zaman Değişiyor



  Bundan sonra ne ben senin yaşamına tam olarak şahit olacağım ne de sen benim. Ağladığın güldüğün şeylerden artık benim haberim olamayacak eksiksiz. Benim üzüntülerimden sevinçlerimden de senin haberin. Her gün günaydın deyip sarılmayacağız. Aynı sofrada oturmayacağız. Yaptıklarımızı, yaşadığımız her şeyi artık birbirimize anlatmayacağız. Başkasına attığım tribi yaşadığım öfkeyi senin kucağında dindiremeyeceğim bundan böyle. Benim omzum sana yastık olamayacak. Göreceksin günden güne birbirimizi aramalarımız azalacak. Bu bizim başımıza gelmez sanırdım. Anneler teyzeler birbirinden nasıl uzaklaşır anlamazdım. Biri başka şehirde öbürü başka şehirde olmayı nasıl başarırlar bu noktaya nasıl gelirler bilemezdim. Biz ayrılmayız sanırdım. Ama oluyormuş işte. Birisi diğerini bırakıp gidiyormuş önce. Sonra da zaman kendi oyununu oynuyormuş. Ben arada bir böyle şeyler düşünür kafama takarım sen endişelenme. Bu sadece benim kendi kendime yaptığım bir kabullenme ve veda konuşması. Hayat böyle bir şey gülümse.

3 Ağustos 2017 Perşembe

Biraz Mola ve Müzik

bigbang, kpop,
Bu şey değil mi? Benim bir konu üzerinde çalışırkenki halim :D

  Kulaklığınızı takın. Sesi sonuna dek açın. Ve dinleyin. İsterseniz alt yazıdan Türkçesini okuyabilirsiniz de. Fakat bir de gözleriniz kapalı dinleyin. İnsan kendini başka bir dünyada gibi hissediyor. Nell kendinde farklı ruhlar barındıran nadir gruplardan.

"Bir şey boğucu hissettiriyor.
Soluk alsam bile
nefes alamıyorum 
nefessiz kalıyorum...
Neden her şey çok karmaşık?
....
Hadi, her şeyi unutalım"

Bir yerden bir yere varmaya çalışırken kalbimizin atışını duymayız. Onun nasıl da çırpındığının farkına varmadan geçer günler ve geceler. Nedir bu koşuşturmaca? Nasıl olur da kendi çığlığımızı bile işitmez hale geliriz? Her gün ne olduğunu çözemediğimiz bir baskı altında olan ruhumuz onu görmeyi başaramadığımız her geçen an biraz daha yok olur. En sonunda kendi karanlığında gezinen ruhsuz varlıklar oluruz. Çöldeki kumların arasında nereye gittiğimizi bilmeden yürüyüp duruyoruz. Bazen durup bir mola vermek gerek. Çevremizde dönüp duran kaosu kendi haline öylece bırakmalı kimi zaman. Güneşin gücünden habersiz ışığı altında küçük bir gölgede oturup gözlerimizi kapatmalı ve orada ruhumuzu bulup onu görmeliyiz. Kalbimizin sesini yeniden duyup onu kurtarmalıyız. O zaman daima zihnimizi kuşatan soruların cevaplarını da sonunda bulabilmemiz mümkün olur. Hey, nerede olduğumuzun bir önemi yok. Hadi kısa bir süre her şeyi unutalım. Ve nefes alalım. İşte yaşamak bu... Var olmak karmaşık bir şey...

(Nell - Vain Hope)


T.O.P

T.O.P, Choi Seung Hyun

  Biz VIP'ler ve eminim pek çok başka fandom olayları az çok takip ediyoruz ve olanlar için hepimiz üzgünüz. Evet biz de öfkelendik takip ettiğimiz sevdiğimiz bir idolün bu şekilde bir skandala bulaşıp bununla gündeme gelmesine ama hey adam az daha ölüyordu. Ve hatasının farkında bir şekilde kendine gelir gelmez herkesten başını eğerek özür diledi. Suçunu kabul etti ve cezasını çekip yeni bir yürekle yeni bir başlangıç yapmak istediğini belirtti. Yüzündeki ifade nasıl kederle dolu olduğunu gösteriyordu. Bu süreç onu resmen çökertmiş. Bigbang gerçekten Kore'de en başarılı birkaç gruptan biri hatta bana kalırsa en iyisi. O kadar çok seviliyor ve o kadar kaliteli müzik yapıyorlar ki haliyle pek çok göz üzerilerine çevrilmiş durumda. Başarıyla parladıkça düşmanları da artıyor. Bu baskı ve sürekli yapılan eleştiriler insanları içinden çıkılmaz bir depresyona sürüklüyor. Onun başına gelenler de bu şekilde başlamış olmalı. T.O.P hakkında yapılan birkaç yorumu okuyunca dehşete kapılmamak elde değil. Neden yaşıyor diye sorgulayandan tutun ağza alınmaz hakaretler eden ve iyileşmeyerek ölmesini dileyenler bile vardı. Zaten ruh hali dibe vurmuş bir insan olarak hakkında yapılan bu eleştirileri umarım şimdilik okumuyordur diyorum ama Kore'de bu mümkün değil.

Dilerim bir an önce toparlanır ve bir daha böyle bir şey yaşamaz. Grubun diğer üyeleri için de aynı şeyi diliyorum. Umarım onları yine bir arada görürüz. Şu insanların onlara eşlik ederken yükselen çığlıklarını bir dinleyin. Harika bir şey bu... Biz dans etmekten utanan ve sert bakışlarının altında bir çocuk gülümsemesi saklayan seni tekrar iyi bir şekilde karşımızda görmek istiyoruz Bay Choi.. 강해 져야! 힘내!




S..

1 Ağustos 2017 Salı

Karanlık Dünya Bölüm 3

anime

  Dışarı çıktım ve koridorda adımlarımın yankısını ürpertiyle işitirken onun kapattığı kapıya ulaştım. Soğuk kapı koluna dokunduğum anda beynim ikiye bölünmüş gibiydi. Davranışımın sonucunu idrak etmeye çalışırken geri çekilmeyi düşündüm ama aynı zamanda elim kendiliğinden hareket etti ve kapıyı açmış oldum. Etrafta onu göremiyordum fakat varlığını algılayabiliyordum. İçeriye adım attığımda onu odanın diğer köşesinde yerdeki bir yığın kağıdı incelerken buldum. Ne yapıyor diye kendi kendime sorup bir cevap aradım. Beni fark ettiğinde bakışlarından orada olmamdan huzursuz olduğunu ve benden hoşlanmadığını sezebiliyordum. Önemli bir işle uğraşırken sessizliği bozup dikkat dağıtacak bir haşere gibiydim onun için.

  Bir süre sadece birbirimize bakıp sırada ne olacağını düşündük. Ben onun beni yemek isteyip istemediğini veya onunla ne yaptığı hakkında iletişim kurabilme ihtimalini düşünürken, o ona saldırmayı mı kaçmayı mı seçeceğimi ya da burada ne aradığımı merak ediyordu.

  Sonra ani ve beklenmedik bir şekilde "Size ne oldu böyle profesör?" diye soruverdim. "Herkese ne oldu? Hiçbir şey anlamıyor ve korkuyorum." Sıra sıra dişlerini göstererek derin bir nefes alıp verdi. Bunu yaparken ciğerlerinin kuvvetinden odadaki havayı vakumluyordu sanki. Beni anladığı belliydi. Cevap veremiyor galiba diye düşünürken yerdeki yığını göz ucuyla kontrol etti ve "Seni göreli uzun bir zaman oldu. Neredeydin de değişmeden kalabildin?" diye sordu. Nasıl konuştuğunu anlayamıyordum ama bunu sorgulayamayacak kadar rahatlamıştım. Beni anlayıp cevap verebiliyordu.


  Hatırladığım son şey şehirde herkesin hastalandığı ve insanların denize doğru kaçtıklarıydı. Ben de bir tekneye atlayıp kendimi kurtarmıştım. Hastalık bir patlamadan sonra ortaya çıkmıştı ve kaçabildikten sonra açlığa ve susuzluğa biraz olsun dayanacak kadar erzağım olduğu için şanslıydım. Dört haftayı deniz üstünde geçirmiştim. Artık bir şeyler yapmam gerek diye düşündüğümdeyse karaya geri dönmüştüm. Hiçbir şey eskisi gibi değildi. Güneş dönüşmüş yaratıkların saklanmasını sağlarken gece hepsi ava çıkıyor, hayatta olan insanları ve kendilerinden olmayan diğer yaratıkları avlıyorlardı. Şehirde en iyi bildiğim ve güvenli olacağına saçma bir şekilde inandığım tek yer fakülteydi ve buraya varmam da hayli uzun sürmüştü.

anime


  "Çok şey değişti. Çok şey kaybettik." dedi. Yerdeki darmadağın kağıtları işaret edip anlatmaya devam etti "Dünyanın ekosistemi çökmek üzereyken bir şeyler yapmamız gerekiyordu. Yüksek radyasyona, ısıya ve basınca dayanıp hayatta kalan ne kadar da ilkel ve küçücük canlıların var olduğunu bilmek insana çılgınca şeyler düşündürüyordu. Bu yetenekler neden bizde yoktu? Bu yüzden sayısız deney yaptık ve en sonunda bir şeyler elde etmeyi başardık."

anime


  Neler söylüyordu böyle aklım almıyordu. Anlatmaya devam etmesi için onu dinlediğimi ifade eder şekilde mırıldandım.

  "İnsan dnası ile bu canlıların genlerini sorunsuzca kaynaştırıp sağlıklı embriyolar üretmeyi başardığımızda hissettiklerimiz inanılmazdı. Sonra bunu yaşayan halihazırda yetişkin bireyler üzerinde de denemek istedik. Ama beklenmedik bir değişken yüzünden her denek aynı sonucu vermiyordu. Bazıları başarılı olurken bazıları ya genlerle uyum sağlayamayıp hastalanıyor ya da tamamen başka bir şeye dönüşüyordu. Sonra yavaşça gelişen embriyo deneklerimizde de aslında sorunlar olduğunu fark ettik. Embriyolar gelişimlerini tamamlamak üzereyken ikinci bir aşamadan geçiyordu. Etrafları bir pupayla kaplanıyor ve metamorfoz geçiriyorlardı. Sonra insan olmak yerine yeni birer canlı oluyorlardı. Embriyoların doğumlarını tamamlamasına hiç izin vermedik ve kanıtları da yok ettik fakat yetişkin bir denek gözetim altındayken kurtulmayı başardı. Sonra da ısırdığı herkese enfeksiyonunu bulaştırdı. İlk ısırdığı bendim. İşler kontrolden çıkmadan kendime antikor enjekte ettim ve aklımı korumayı başardım. Bedenimin değişimiyse çok sancılıydı. Sonuçta bir başıma kaldım ve burada yaptıklarımızı düzeltecek bir tedavi arıyorum.."

            death note, animemanga

  Ne diyeceğimi ve ne düşüneceğimi bilemiyordum. Hepsi sanki bir korku filmi gibiydi. Bana boncuk gibi parlak simsiyah gözleriyle baktı ve birdenbire "Belki de cevaplar sendedir. Çalışmak ve doğru sonuca ulaşmak için bozulmamış insan genlerine ihtiyacım var. Bunu çözebiliriz!" diye heyecanla üzerime doğru gelirken birazdan kalbim patlayacakmış gibi korku duyuyordum. Üzerimde deney yapacaktı. Peki bana ne olacaktı? Sırtımdaki çantadan yavru kedinin profesörden hoşlanmayan sesini işitiyordum. Onun bize yaklaşıyor olması onu da ürkütüyordu. Bize ne olacaktı? Her şeyi gerçekten de düzeltebilir miydik? Bu adamın zekasına hala güvenebilir miydik?

anime

Bir kabus dizisi bölüm 3...   

 ~Son~

     S..