30 Mart 2018 Cuma

Kakaolu Puding


  Seninle konuşmayalı hayli uzun zaman oldu. Winnie the pooh ve pudinglerden başlayıp hayaller ve kitaplarla devam eden sohbetlerimizi özledim. İkimizin de zamandan yana bunca talihsiz olmamız şaşılacak şey. Son zamanlarda senin de epey karmaşa içinde olduğunu hissediyorum. Ruh ikizi olmak insana garip psişik güçler kazandırıyor. Biliyorum ki bu günlerde gökyüzüne daha çok bakıyorsun ve her sabah derin bir nefes alıyorsun maviden. Baharın gelişini benim kadar ağlak gözlerle izlediğinden eminim. Bunların bir kısmı iç burkulmasından olsa da bir kısmı muhakkak mutluluk gözyaşı olmalı çünkü yaz geliyor ve kışın esareti bitiyor minik Çalıkuşu. İkimizin de evlerimize dönüşümüz yaklaşıyor. Nisana bir gün kala duygusallığımın zirvesinde olduğumu tahmin ediyorsundur. Epey yaşlandım. Burada içten bir kahkaha attığını duyar gibiyim. Öyle garip garip bakmasan daha iyi tabii. Şaka yapmıyorum. Tamam ben de gülüyor olabilirim.

  Sana bahsedecek çok fazla şey birikti. Varlığını her an hissetsem de, şuanda gerçekten de yanı başımda olmanı dilerdim. Her zamanki gibi insanları anlayamama sorunum devam ediyor. Benim düşünme ve davranış tarzım çevremdeki herkes için bir uzaylıymışım izlenimi veriyor olmalı. Hiçbir zaman diğerlerinin normal dediği insan sınıflamasına dahil olmayacağım ve böyle bir niyetim de yok. Ben şiir gibi yaşamaktan memnunum bilirsin beni tanırsın sen. Dostum arkadaşım kardeşim dediğim insanları fark etmeden bunaltıyor olmalıyım. Bu nedenle son zamanlarda herkesten bir adım uzak durmaya karar verdim. Herkesin sen ve Çakıltaşı kadar içten bir samimiyetle tüm manyaklığıma rağmen uzaylı olmamı yadırgamadan yanımda olmayı başaracağını zannetmekle şayanı takdir bir deliliğin zirvesinde yaşıyorum. Bu cümleyi de bir seferde yazmayı nasıl başardığımı bilmiyorum. Herkesi aynı sanıp herkese aynı davranmakla hata ediyor olmalıyım. Fakat başta da dedim ya bütün sorun herkes gibi düşünmüyor olmamda. Ama herkesin beni herkes gibi düşünen biri sanması da daha garip tabi. Neyse geçelim bunları. Kafan karıştı değil mi? Bazen bana da oluyor. Neyse ki kader çizgim bunca tuhaflığın arasında birkaç nadir ve güzel insanın kader çizgisiyle kesişmeyi başarabilmiş. Bir uzaylı topluluğu kurup hepimizi kurtarmalıyım bence.

  Bu arada sınav döneminin ortasındayım. İlk sınavım berbat geçti. Bizans sanatı. İkonografi konusunda iyi olsam da yapıların isimlerini birbirine karıştırarak müthiş bir iş başardım. Sanırım 10 alacağım. Bir sıfır eksik değil, sen sormadan söyleyeyim. 0 olmamasının nedeni de 0 verilemiyor olması. Ne kadar da harika değil mi? Onun dışında şimdilik sınavlar iyi gidiyor. Eğer herhangi bir hata yapmadıysam nekropol ve hellenistik yontu derslerinden gerçekten de 100 bekliyorum. Bir sıfır fazla değil. Yine göz kırptığını görebiliyor gibiyim dostum. Söz verdiğim gibi çabalıyorum. Bu ışığın parlamaya devam edebilmesi için kosmosa güzel mesajlar gönder benim için olur mu? Birbirimize söz verdiğimiz gibi Ales'e başvurmuş olmamız harika. Umarım sen sınava çalışmak konusunda benden daha iyisindir çünkü ben hala tek bir soru çözmedim. Ve beynimin arka odalarında çalıp duran metal parçalardan biri de bunun yüzünden olmalı. Zaman azalıyor. Kronosla aramın iyi olmadığını bilirsin.

  Ders çalışmaktan yazmaya fırsat bulamamak canımı sıkıyor. Neler planladığımı biliyorsun ve bunlar hakkında artık bir şeyler yapmalı mıyım emin olamıyorum. Bir noktadan sonra hevesim kalmıyor. Sonra senin beni azarladığını hayal ediyorum. Saçmalama Sesszigemi diyorsun kafamın içinde. Kafama terlik fırlatmışsın gibi kendime geliyorum. Birlikte kurduğumuz hayalleri kendi elimle yıkacak değilim. Kendi adıma vazgeçsem de senin için vazgeçemem. Birisi kitapların okunmak için zamanı vardır demişti kim olduğunu hatırlamıyorum. Diyordu ki bir kitap sadece o istediğinde okunur vakti geldiğinde. Herhalde yazmak da buna benziyor. Kafam karıştığında hep Çalıkuşu ve Çakıltaşı olsa o ikisi ne yapardı diye düşünüyorum ve ona göre davranıyorum. Kararsız kaldığım veya korktuğum konuları ikinizle tartışıyorum zihnimde. İyi oluyor kendime geliyorum. Çakıltaşının yaptığı gibi insanları gözlemliyorum. Yazmak konusunda ilham verici detaylar yakalıyorum. Çevremdeki insanları hikayelerimde karakterlere dönüştürüyorum. Ne kadar başarılı ne kadar başarısız bunu bilemeyeceğim. Eskisi gibi kabuslar yine ilham kaynağım. Tanrım hepsinden de ne güzel filmler olurdu. Ama benim gibi henüz yazar aday adayı olma konusunda bile çok başarılı olmayan bir insanın eline düştükleri için kendi talihsizliklerine gülsünler. Elimden geleni yapıyorum dostum gerçekten.

  Ah bir de bu aralar yeniden çiziyorum. Yazılarım için çizdiklerimi görmüştün. Bir süredir de çevremde değer verdiğim insanları çizmeye çalışıyorum. Bazısı korkunç oldu. Sanırım ben fantastik yaratıklar çizmek konusunda daha iyiyim. Çünkü onlar gerçekte yok ve nasıl çizersen çiz saçma durmuyorlar. Seni ve Çakıltaşını da çizeceğim. Ama nasıl bir şey olacağı konusunda bir şey söyleyemem. Hatta size hiç göstermesem daha iyi bile olabilir hayal kırıklığına uğratmak istemem.

  Senin için her gün bir fotoğraf çekiyorum. Hoşuma giden bir ağaç, gökyüzü, bir çiçek... Aklına ne gelirse. İstiyorum ki o anda dikkatimi çeken şeyleri sen de gör. Uzakta olsan da ortak anılarımız olmaya devam etsin çocukluk arkadaşım Çalıkuşum benim. Bunları biriktirmek ve topluca göndermek yerine o anda çektikçe sana göndereceğim bundan sonra. Toplu gönderince çıldırmandan korkuyorum her defasında :D Belki de benden bıkabilirsin diye korkmalıyım fakat ikimiz de birbirimizi iyi tanıyoruz öyle değil mi? Garipliklerimi hoş karşılayan bir ruh kardeşim olduğu için ne kadar şanslı olduğumun farkındayım. Hadi daha çok gülümse. Burada deli gibi kendi kendime yazdığımın farkındayım elbette ama okuyacağını biliyorum. O zaman şimdi kendine bir kakaolu puding ısmarla ve nisanı kutlamaya başla olur mu? Çünkü ben gerçekten de epey yaşlandım ve nisan zaten kötü birkaç anıyla doluyken bir yaş daha eskitmemin yasını tutmak yerine neşelenmek istiyorum. Dostum çevremdekilerin çoğusunun ablası yaşındayım bazısı bana yakında teyze falan demeye başlayacak diye korkuyorum. Bir tanesi bana abla demeye kalktı da gözüm döndü resmen sonrasını hatırlamıyorum. Şaka tabi. Dövmedim canım o kadar da değil. Kıyamam ki hepsi benim yavru ördeklerim ahhahaha :D Tamam grip ve ders çalışmaktan kafayı yediğim doğru. Gidiyorum şimdi. Sana ses kaydı falan atıp biraz da öyle uğraşayım :D

S..

16 Mart 2018 Cuma

Gölge Avcısı


  "Birer birer..." dedi etrafımda yürürken alçak sesle ve gözleri kapalı halde. Karmakarışık örgüler ve renkli boncuklarla dolu dağınık gri saçlarının arasından sarkarken daha önce mavi olduğunu hatırladığım bir kuş tüyünün şimdi kızıla dönmüş olduğunu fark ettim. Bu artık şaşırma seviyemin oldukça altında kalan bir durumdu. Çünkü onun çevresinde benim gibi bir yıl kadar kısa olsa da zaman geçirmiş olan herhangi bir insan aklını kaybetmesine yetebilecek kadar çok tuhaflık hatta korkunçlukla yaşamayı çoktan öğrenmiş olurdu. Gri saçlarına rağmen cildi benimkinden daha canlı ve çok az kırışıklığa sahipti fakat benden 323 yıl daha erken doğmuştu. Başını çevirmesinden usulca attığı adımlara kadar her hareketiyle birlikte ruhundan yayılan güçlü aura çevresinde sarsıcı bir etki yaratıyordu. Yine gözleri kapalı olduğu halde beni gördüğünü belirtir şekilde başını bana çevirince yüreğimde tanıdık tedirgin kıpırtılar hissettim. Sesiyle üzerine çekilen bakışlarımı ondan ayırıp önüme döndüm ve yaptığım işe odaklanmaya çalışırken "Her bir teli birer birer bağlaman gerek. Ve sözcükler Lily, sözcükleri sakın unutma." diye sayısını anımsamadığım tekrarlardan birini daha yaptı. Zaten gergin olan zihnim ve konsantrasyonum o etrafımda dolaşıp bana kapalı göz kapaklarının ardından bakarken tıpkı cam bir kürenin yere düşmesi gibi çatırtılar çıkartarak dağılıyordu. Onu sinirlendirecek bir şey yapmak yaptığım şeyin kontrolden çıkmasından daha korku vericiydi. Ama biraz daha odaklanmayı başaramazsam en iyi ihtimale ellerimin arasında beni yutacak olan bir asit küresi yaratırdım. En kötü ihtimalle de dünyanın sonunu getirirdim. Aslında bu çok da kötü bir ihtimal olmayabilirdi. Dünyanın benim için bir kıymeti yoktu.

  Üzerine kendi kanımla tılsımlar yazdığım iki dal parçasını çarpı şeklinde bir araya getirmiştim. Sırada onları birbirine sabitlemek için artık soluk almayan yedi insandan aldığım saç tellerini birer birer bağlamam gerekiyordu. Ölümleriyle birlikte duydukları dehşetle toprağa düşen gözyaşları beyhude geçip gitmeyecekti. Ve tabii sözcükler unutulmamalıydı. Yedi insanın ruhu böylece oluşturduğum nesneye ve benim emrime bağlı olacaktı. Fakat ben etrafımda yanan mumların titreşimini hissederken ve yaşlı kadın sinirlerimi geren bir şekilde yürümeye devam ederken tılsımı doğru yapıp yapmadığımı bile algılayamıyordum.

  Açık pencerenin ötesinden gecenin yaratıklarının sesleri duyuluyordu. Bütün gece böcekleri sanki hep beraber çığlık atar gibi bir koroya başlamış, rüzgar verandadaki çanı ısrarla ve aynı ritimle çalmaya başlamıştı. Mumlarla aydınlanan loş oda her yerden akmış mum artıklarıyla doluydu. Onların temizlenmemesinin nedeni kullanıldıkları tılsımın enerjisini taşımalarındandı. Dokunmamak gerekiyordu. İçeriye esen rüzgar her yerden sarkan eskimiş kumaşları dans ettiriyor, gölgeleri ürkünç varlıklar gibi duvarlarda ve döşeme üzerinde geziniyordu.

  Son saç telini de sarıp bağladığımda başımı kaldırıp sunağın ardındaki duvarda sabitlenmiş nesneye baktım. Bir kaya parçasından şekillendirilmiş göz kapağı kapalı duran tek bir göz yontusu odadaki sıcak ışığa ve renklere rağmen soluk mavi gri halde karşımda duruyordu. Yaşlı kadın hala gözlerini açmamışken bir anda durup benden yana başını çevirmeden sadece dinlemeye başladı. Herhangi bir terslik olursa müdahale etmek için tetikte bekliyordu. Fakat böyle bir şey olursa onun bile bir şansı olur muydu bundan emin değildim. Şimdi rüzgar da durmuş bütün böcekler ise susmuştu. Artık bunu bitirmem gerekiyordu. 

  Taştan göze odaklanıp "Arghelas, çağrımı işit ve cevap ver..." dedim. İlkin pek bir işe yaramış gibi görünmüyordu. Elimdeki nesneye bakıp bir yerde yanlış yapıp yapmadığımı düşündüm. Tam o sırada onun varlığını tüm odada hissettim. Bütün mumlar bir anda söndü. Buna rağmen gölgeler büyüyüp etrafımı kuşattı. Oturduğum zeminin altından gölgeden oluşan eller uzanıp bedenimi çekiştirmeye başladı. Ve Taştan göz ağır bir uykudan uyanır gibi açılıp bakışlarıma kenetlendi. Gözün içinden mavi ışıklar sızıyor ve kendimi uzay boşluğuna bakar gibi hissediyordum. İçinde bir evren dolusu kozmik nesne eğilip bükülüyor, dönüyor ve görünüp kayboluyordu. Elimdeki nesne acı verici halde avucuma yapışıp yanmaya başladığında kımıldayamaz ve çığlık atamaz haldeydim. Çok geçmeden kemiğime dek bütün etimi yok edecek gibiyken aslında çektiğim acı dışında görünürde hiçbir şey olmuyordu. Yalnızca saf bir acı iliklerimde dolaşıp beynimdeki tüm hücreleri kavuruyor, tılsımım mor alevler saçarak gittikçe küçülüp küle dönüşüyordu. Yaptığım şeyin bedelini ödüyordum ve artık geri dönmek için çok geçti. Nesne avuçlarımın içinde eriyip yok olana dek ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Fakat beni zapt etmiş olan gölge eller üzerimden çekildiğinde nihayet yeniden nefes almaya ve hareket edebilmeye başlamıştım. Bununla birlikte müthiş bir titremeyle bütün kemiklerim sarsılıyordu.

  Göz kapanıp ortalık sakinleşince karanlıkta bir süre daha kımıldamadan bekledim. Titreme nöbetim giderek azalıp bedenimi terk ettiğinde geriye hafif bir baş dönmesi kalmıştı. Herhangi bir yere bakmaya cesaretim yoktu. Sonra varlığını unuttuğum yaşlı kadın avuçlarında oluşturduğu bir ışık küresini ellerinin hareketiyle büyütüp odada hale şeklinde saçılan bir parlama yarattı. Bu sayede bütün mumlar tekrar yanmaya başladı. Dinlenmeme bile izin vermeden her zamanki aceleciliğiyle bana "Dene hadi!" diye emretti. Bunun üzerine derin bir soluk verip toparlandım ve ayağa kalkıp ona doğru döndüm. Sol avucumu ileriye uzatıp yukarıya çevirdim ve diğer avucumu da üzerine kapattım. Ardından ellerimin arasında tılsımdan bir kalkanın büyüdüğünü hayal ederek avuçlarımı birbirinden uzaklaştırdım. Ellerim birbirine manyetik bir güçle kenetlenmiş gibiydi. Ve hayal ettiğim kalkan karşımda oluşuyordu. Sonunda kendi mührümü tasarlamıştım. Ve dünya hala yerinde duruyordu. Mühre bağlı yedi insanın ruhu da gerektiğinde yardımıma koşmak ve mührü canlı tutmak için etrafımda gezinen kölelerim haline dönüşmüştü. İstediğim zaman onları görünür hale getirebilir istediğim zaman da gizleyebilirdim. Onların kim olduğuna gelince. Hepsini özenle seçmiştim. Hepsi de ellerinde hayatımda değer verdiğim insanların kanını taşıyor ve günahlarının bedeli olarak kalplerindeki bir zincirle mührüme bağlı duruyorlardı. Asla azat edilmeyecek ve ırmağı geçemeyeceklerdi. Bense onları peşinden sürükleyen bir gölge avcısı olacaktım.

Son

Bir rüya hikayesi daha :)

S..

4 Mart 2018 Pazar

Beni Tanırsın Lavi



  Biliyor musun Lavi zaman zaman dibe vurup zor anlar yaşasam da ilerlemeye hep devam ettim ve ediyorum. Tıpkı sana söz verdiğim gibi. Hiçbir zaman geri adım atmadım ve bir kaplumbağa hızında bile olsam sana olan sözümü tutup yoluma devam ediyorum. Kayıp bir ruh olarak bile daima yanımda olmayı başardığın için kosmosun takdirini hak ediyorsun. Bir an için varlığını hissedemez olduğumda, kaybolduğumda seni yeniden buluyorum ve bana kalırsa bu hiçbir Hogwarts büyücüsünün gercekleştiremeyeceği bir sihir. İçinde bulunduğun frekans boyutunda bazen beni sinirlenerek bazen de gülümseyerek izlediğini biliyorum. Ve endişelenmediğini. Çünkü beni tanırsın. İyi bir burçta doğduğum su götürmez. Nisan benim için hep biraz buruk olsa da kiraz çiçeklerinin açışını senin için kutlamaya devam edeceğim. Bu küçük cılız ışık senin gölgenle parlamaya devam edecek. Sana söz verdiğim gibi.

  S..