24 Kasım 2019 Pazar

Ağaç Ev Sohbetleri 12



  Son zamanlarda kpss ales yds bermuda üçgeninde kayboluyorum. Sürekli birçok derse çalışıp test çözmem lazım, bunun yanında ruhuma iyi gelen şeyleri de yapabilmek için çok az vakit kalıyor elimde. Ben ders çalışmayı severim, öğrenmeyi severim ama bunun için zaman sınırlaması olması beni endişeli ve stresli bir hale getiriyor. Hepsinin aynı anda olması ise tam bir karmaşa 👻 Bazen de amaan boşver dünyanın sonu değil diyorum. Elimde kalan zamanda dizi film izliyorum zihnimi dinlendirmek ve biraz gülümsemek için iyi oluyor. Geriye kalan zaman kumlarını da uyku ve blog için ayırıyorum. Eskiden bu kadar çok uyuyamazdım ama sanırım yoruldum. Ders çalışırken uyanık kalabilmek için kocaman çay kupalarında türk kahvesi içiyorum. Kahve bağımlısı olmuş olabilirim. Neyse işte öyle, bazen kayboluyorum, blogda olamıyorum sebebini açıklayayım dedim :)

  Yıllardır zaman konusuna kafamı taktığım ve zamanı iyi kullanamadığım bir gerçek. Tüm bu sebeplerle yine sohbet yazımı son güne bırakmış oldum. 😏

  Bu haftaki sohbet konusunu ben seçmiştim bakalım ne demişim. 😂😇 

  “İnsanların ruhlarının rengi ve bir formu olduğunu düşünüyor musunuz? Örneğin, gün ışığı gibi veya pembe kiraz çiçeği gibi. Öyleyse sizin ruhunuz nasıl bir forma ve renge sahip olurdu?”

  Ben ruhu bir çeşit enerji olarak düşünürüm ve duygularla bağlantılı olmalı. Ruhun enerjisi duyguların gücü ile şekil almalı ve buna göre de rengi değişiyor olmalı. Çünkü bu çok ütopik konuyu mantıksız şekilde mantıklı düşünecek olursak ki - bu cümlede herhangi mantıklı bir şey söyleyip söylemediğimden emin değilim- var olan her şey enerjidir.

  Canım Einstein'ın şöyle bir sözü varmış deniyor “Her şey enerjidir ve her şey yalnızca bundan ibarettir. Sahip olmayı istediğiniz gerçekliğin frekansına uyumlandığınızda artık yapacak bir şey yoktur o gerçeklik size ait olur. Bundan başka bir yol yoktur. Bu felsefe değildir. Bu fiziktir.”  Aslında çevremizde gördüğümüz her şeyin rengi biz onları öyle algıladığımız için o şekilde. Işık ve dalga boyutu, hepsi bu, yani enerji. Aslında biz bir karanlığın içindeyiz. Çevremiz aslında gördüğümüz gibi değil. Tamamen zifiri karanlığın içindeyiz. Bir boşlukta gibi. Uzaydayız yani. Ama bir şeyler oluyor ve nesnelerin emmeden geri yansıtabildiği enerji dalgalarını renkler olarak algılıyoruz. Geri yansıtılan dalga boyu da ışık spektrumunda hangi renge denk geliyorsa nesneyi o renkte görüyoruz. Karadelikler neden görünmüyor sanıyorsunuz ayolcum onlar tüm dalga boylarını emiyor geri gelen bir şey olmayınca da renksiz oluyorlar görmüyoruz işte. Bir nesne tüm dalga boylarını emerse renk yansımayacağı için onu siyah görürüz yani aslında siyah bir renk değildir. Atomlar moleküller kimyasallar geri yansıyan ve emilen dalga miktarına etki eden şeyler var. Bu nedenle insanlar mavi olmuyorlar ya da deniz bu nedenle portakal suyu gibi olmuyor. Ne kadar dalganın geri yansıtılması gerektiği kuantum meselesi onu çok açıklayamayacağım zaten uzmanlığım da değil. Ama şunu anladığım kadar söyleyebilirim atomların moleküllerin değişen enerji seviyeleri var ve o sınıra göre dalga boyunu alabilirler gerisi yansımak zorunda filan. Neyse sonuç olarak tüm bunlardan yola çıkıp duygulardan da etkilenen ruhun yapısının ve kabul edebildiği enerji seviyesinin değişken olduğunu ve sonucunda kırmızı bir çilek gibi tek bir renge bağlı kalmadan istediği renge bürünebildiğini düşünüyorum 😎

  Şimdi bir de her rengin dalga boyu farklı. Mavi ve mor en düşük dalga boylarında ve kırmızı en yüksek dalga boyundadır. Bu da enerjilerine yansır. Kırmızıyı sıcak hissederiz ve insanlar kırmızının öfke aşk veya tutku rengi olduğunu mavinin soğuk hissedilmesinden dolayı da huzur ve sakinlik veren bir renk olduğunu söylerler. Buna da renk tesiri deniyormuş. Bundan yola çıkarak da duygulardan etkilenince ruhun yine renk değiştireceğini söyleyebiliriz 👻😋

  Bu şekilde bir güzel kafamızı karıştırdıktan sonra yani diyorum ki evet ruh bir eneridir ışık bir enerjidir renkler ise elde edilen veriler olduğuna göre ruh renk ve form değiştirebilir ve bunlar da duygularımızla şekil alabilir diye düşünmekteyim. 😄

  Benim ruhumun da duygu durumuma göre bazen ay ışığı bazen güneş ışığı gibi olduğunu düşünürüm. İsmim de ayın ve güneşin etrafındaki ışık demek zaten. Bloğumun sağ tarafındaki o resimde gördüğünüz gibi yani. Hareyi görebildiğiniz gecelerde atmosferde bir olay olacak demektir belki bir fırtına. Yani ruhumun böyle bir enerji taşıdığını düşünmeyi severim. İsimlerin gücü olduğunu da düşünürüm. Ama bu ayrı bir konu. Bazen ateş böceği olabilir mesela ruhum bazen kiraz çiçeği bazen bir çakıltaşı olur. Üzüldüğümde yağmur olabilir mesela. Çok üzgün ve aynı zamanda çok öfkeliysem belki fırtına ve şimşeklerle dolu olabilir. Bir de lavanta veya dağlarda yamaçlarda açan minicik mavi çiçeklerden olabilir. Genel olarak renginin lavanta ve mavi ama heyecanlı meraklı ve hareketli olduğumda da talı turuncuya çalan bir sarı veya kırmızı olduğunu düşünüyorum. Tabi çok pastel renkler de olabilir çok coşkuluysa duygularım parlak renkler de olabilir sonuçta bu enerjiyle alakalı bir şey 😃 ha bir de ruhun çevredeki diğer şeylerin enerjisiyle de etkileşimi olduğunu düşünürüm hatta başka insanların ruhları da bizim ruhumuzla etkileşim içinde bence sonuçta her şey enerji yaa 😏

Ne çok konuştum ay yeter ders çalışayım yine gideyim de, görüşürüz bakalım bakalıım :)

S..

18 Kasım 2019 Pazartesi

Ağaç Ev Sohbetleri 11


  Yoğun geçen günler ve hala atlatamadığım grip sebebiyle blogla pek fazla ilgilenemediğim için geçen hafta yazamadığım Ağaç Ev 11'i şimdi yazıp kurallara yine meydan okuyoruum oleey :D Ay şaka bir yana katılmışken bu sohbetlere aksatmak, konu atlamak istemedim. Bu gün yeni konunun başlayacağı gün olsa da bir vampir olarak geceye kadar hala dünde olduğumuza karar verdim ne de olsa bizim için gün ayın doğmasıyla başlar kikiki :D

  Ağaç Ev Sohbetleri 11'in konusu Momentos'tan gelmiş bakalım bakalıım ne demiş :)

  "Ergenlik döneminizde rol model aldığınız biri var mıydı, kimdi? Yetişkin biri olduğunuzda bu rol model hakkındaki fikriniz aynı mıydı?"

  Sanırım bu hafta sohbetleri yazmayı geciktirmemin bir nedeni de konunun pek zor olması. İlk başta epey düşündüm eğlenceli esprili yazabilirim, daha gerçekçi yazabilirim ya da yazmam ya da hepsini birden yapabilirim diye. Sonunda yazıyorum ama nasıl bir şey yazacağımı hala bilmiyorum.

  Dün yeğenimi ilk defa kucağıma aldım. Benden uzakta yaşadıkları için tanışmamız epey gecikmeli oldu. Şuan daha 4 aylık. Ona sarılırken yaşamı için güzel dilekler diledim. Beni görür görmez gözlerimin içine baktığında sanki ruhlarımız evvelden beri tanışıyor gibiydi, bir de öyle bir gülümsedi ki, tamam dedim bu çocukla kafalarımız iyi uyuşacak en sevdiği teyzesi ben olacağım kiki :D zaten başka teyzesi yok allahım ne kadan komikim :D Neyse işte düşündüm ki bir insanın bebekliğinden itibaren çevresinde yüzlerce insan oluyor. Başkalarında iyi şeyler buluyoruz, kötü şeyleri de buluyoruz ve sonucunda bulduklarımızın ne kadarının bizde de olması gerektiğine karar veriyoruz. Bir insanın bir çok huyunu ve düşüncesini sevebiliriz ama o insan da mükemmel değildir onda da sevmediğimiz şeyler olabilir böylece o insanın aynısı olamayız ama ona benzeriz. Ve bu şekilde benzediğimiz tek bir insan olamaz. Biz herkesten birazız. Herkesten ve her şeyden biraz.

  Hayatımız boyunca da örnek aldığımız en az bir ve birkaç kişi olur. Onları çok önemser ve yaşamımızda olmalarından mutluluk duyarız kendimizi çok şanslı buluruz. O kişilerin yaptıkları her şey, söyledikleri tüm sözler, davranışlar, bizim için özeldir önemlidir ve öğreticidir. İşte onlardan öğrendiklerimiz bizi şekillendirir. Örnek almaya en yakınlarımızdan başlarız ve çevremiz ve dünyayla iletişimimiz genişleyip geliştikçe bazen bir yazarı, bazen bir ressamı bazen bir öğretmeni, bir arkadaşı, bazen de bir film karakterini veya bir düşünceyi örnek alırız. Ama burada konu bir düşünce veya hayali bir karakter değil yaşamımızda bulunan kişiler.

  İnsanın çevresinde olan kişilerin ve olayların insanı nasıl etkileyip nasıl bir insan olacağına yön verebildiğini çok küçük yaşlardan beri düşünürüm. Bu nedenle ben de kardeşlerime hep örnek olmaya çalışarak büyüdüm. Çünkü küçük yaşlarında onların en yakınında ben vardım. Üstelik aramızda sadece ikişer yaş var. Bazen benim ruhumun 300 yaşında olduğunu söylerler içimde bir anneanne varmış gibi :D Benim kötü bir davranışım yüzünden gelecekte korkunç insanlar olabilirler diye düşünür ve onlara kızarken veya öğüt verirken veya sıkıntılarını dinleyip yol gösterirken bile ağzımdan çıkan her lafa ve gösterdiğim her tepkiye dikkat ederdim. Bu ermiş duygusal değişime ulaşmadan önce 5-6 yaşlarından 8-9 belki de 10 yaşlarına kadar yani çok öfkeli bir çocuktum. Yaşadığım kaybın ve içinde bulunduğum durumun etkisi yüzünden kolay sinirlenir ve elime geçeni duvarlara fırlatırdım. Sonra kardeşlerimi etkileyebileceğimi fark ettim ve değiştim.

  Benim etkilendiğim insanlara gelirsek.. Kalabalık bir ailede büyüdüm. Çevremde örnek alabileceğim çok insan oldu. Bu nedenle biraz teyzelerim biraz dayılarım, kardeşlerim, annem, anneannem derken birçok insandan birçok davranış ve huy edindim. Onların olaylara verdikleri tepkiler farklı farklıydı ve ben de hepsinin toplamının birazını kendimde taşıdığımı düşünüyorum. Sonra bir de arkadaşlarım. Onların da her biri farklı farklı özellikler taşıyor çünkü onlar da farklı farklı olaylar ve insanlardan örneklere sahip kendilerinde. Böylece tıpkı bir parfüm üretmek için pek çok bitkinin özütünü çıkartır gibi her sonuç başka bir insana aktarılırken ben de payıma düşenleri topluyorum. Fakat yaşamım boyunca beni en çok etkileyen insanın babam olduğunu söyleyebilirim. Onun yaşamının çok az bir kısmındaydım o da benim yaşamımın çok az bir kısmında mevcuttu ama varlığı ben onu hatırladıkça sürmeye devam edecek. Onu kısacık bir zamanda tanımama rağmen hoşlandığı şeyleri, hoşlanmadıklarını, sevdiği müzikleri, düşünme biçimini, karakterini biliyorum, onu o yapan detayların çoğunu öğrenecek kadar zekiydim çok küçük olmama rağmen. Bazen de onu gerçekten tanımayı başardım mı yoksa onun olmasını hayal ettiğim tüm iyi şeyleri hatıralarımla birleştirip ona yükledim mi bilemiyorum. Yine de öyle yapmış bile olsam bu onun bunu yaptıracak kadar hayatımda etkisinin büyük olduğunu gösterir. Öyle ki, onun yokluğunda ben kendimi onun yerine geçirdim ve onun doldurması gereken boşluğu kardeşlerime hissettirmemeye çalıştım. Kendimi ona veya onun olmasını hayal ettiğim biçimine dönüştürdüm. Şimdi de çevremde etkilendiğim tüm insanlardan, ailemden, arkadaşlarımdan, sevdiğim yazarlardan, kurgu karakterlerden ve ondan da birazım.

Öyle işte konuyu biraz fazla dağıttım yazarken galiba ama olsun görüşürüz yine :)

S..

15 Kasım 2019 Cuma

Dağınık Kelimeler



Hava kötüydü.

Hava güzeldi.

Fark etmezdi.






Seninle
.
.
yürümek
dans etmek

.
.
gülmek
.
.
saçmalamak
.
.
ağlamak bile
.
.
.
güzeldi
.
.
Bir yaz akşamüstünde



Ruhun ruhuma sarıldığında


ne de tatlı



rüzgar eserdi
.
.

gökyüzü, mavi, gün, güneş, fuji, fuji film, blue, sky,
Foto: LadyEvrens&Sessizgemi
Fuji film etkinliği
07.09.2019 15:53 36.885605, 30.705033

Bu şarkı da dursun burada hoşuma gitti :)

le bien et le mal



Eveet, birbirinden alakasız üç şeyi bir araya getirip üçü bir arada kahve yaptığımıza göree bugünlük Fransızca dersimizin sonuna geldiiik...
Taamaaam, espri yapamıyorum evlere dağılalıım -_-
Hey, seen, gözlerini devirmee!

S..


7 Kasım 2019 Perşembe

Ağaç Ev Sohbetleri 10


  Ağaç ev sohbetleri tüm hızıyla devam ediyor. Bu haftanın konusu İrem Can'dan; "Korkunç veya anlamlandıramadığınız olaylar yaşadınız mı? Biraz da korkalım!" dedi. Korkalım bakalım :)

  Şunu söylemeliyim ki bu çok zor bir konu :D Çok fazla korkum var hangi birini seçeyim kii :) Köpekler havlarsa korkarım ki ondan herkes korkar bencesi :D Böcekten, karanlıktan, palyaçolardan trafikten, kazadan, hızlı giden araçlardan, kavgadan vs birçok şeyden korkarım. Kavga olunca ben kilitlenip kalıyorum ve tansiyonum düşüyor titriyorum veya nefes alamıyorum o anda. Çok korkarım bağıran kavga eden insanlardan. Kendimi savunamam. Ama sevdiğim insanı korurken vahşi bi kedi gibi saldırabilirim valla tersim pis olur :D

  Yüksekten çok korkarım balkonun kenarına yaklaşamam duvar dibinde dururum balkonda ama orada da çok kalamam. Cam asansörlerde içim çekilir. Dalış denemelerinde yüksekten korktuğum için dalış sırasında panik atak geçirmiştim. Dip çok yüksek görünmüştü. Ay tabi bi de boğulma fobim var o yüzden de suyun içinde çok değişik ruh halleri yaşadım :D

  Örümcekten çok korkarım. Küçükken değişik bi anım var. Mutfakta tezgahtaki mermerin alt köşesinde tarantula benzeri devasa tüylü bir örümcek bulmuştum. O zamanlar görev icabı doğuda bir yerlerdeydik. Oranın böcekleri değişik oluyo. Çöl yaratıkları var ayol. Bu örümceğe yedi kardeşler deniyor. Bir tanesi varsa diğer altısı da oralardadır demekmiş. Aile bağları çok kuvvetli olmalı :D Neyse işte o örümceğin bir sürü gözü vardı onu çok iyi hatırlıyorum. Gözlerinden etkilenmiştim dokunmak istiyordum tüyleri de diken gibi görünüyordu. Ama annem benim kıkırdamalarımı gülmelerimi duyunca merakla gelip neyle uğraştığımı görünce kıyameti kopardı tabi. Beni kucaklayıp dışarı çıkarttı. İçeri giren babam kapıyı kapatıp altını da havlu ile kapattı örümcek kaçmasın diye. İçeriden patırtılar geliyor havluyla vurma sesleri falan. Canavar zıplıyormuş bir de. Onu yakaladılar ve diğer altısını bulamadılar. Sanırım o yolunu kaybedip gelmiş eve. Ama bir atı ısırsa felç edermiş beni ısırsa en yakın hastane bile çok uzakta. O zaman da dört yaşındayım yani minnacıkım. O olaydan sonra toz gibi minik örümceklerden bile korkar oldum.

  Bir de triofobim var boncuk boncuk şeylere bakamıyorum çoğunlukla. Çok kötü olmuyorum ama rahatsız hissediyorum. O yüzden böğürtlen falan yerken bakmadan yerim, onun boncuk boncuk yapısına dikkatim çekilirse rahatsız oluyorum. Korku değil de rahatsız hissetme işte bakamıyorum. Bir de aşıdan falan korkmam ama iğneye dokunamam ben. Söküklerimi dikerken o iğneye merasimle dokunuyorum. Ev arkadaşım baş örtüsü için olan iğneleri hep ortalıkta bırakıyor ah aah... Daha da bir şeyler anlatırsam deli filan sanacaksınız artık yeter bu kadar :D Bir sonraki sohbette görüşmek üzeree :)

4 Kasım 2019 Pazartesi

Avokado Bişeysileri

avokado, kahvaltı, breakfast, zeytin, salata
Foto: Lütfiye Tocan
  Akdeniz bölgesinde bahçeli bir eviniz varsa o zaman avokado ağacınız da vardır :D Benim henüz bir ağacım olmasa da avokado çılgınlığından geri kalmıyorum. Sürekli avokado yiyebilirim :D Canım ponçik arkadaşlarım da kendi bahçelerinden meyveleri ve denedikleri tarifleri benimle paylaşırlar :D Mevsiminin gelmesiyle fiyatları da daha makul hale gelince birkaç tarif yazmaya karar verdim. Şimdi yazacağım ilk tarif için Lülü'ye teşekkürü bir borç bilirim :) Öncelikle şunu söylemeliyim ki avokado sade tadı ile de çok güzel ama kimileri bunu çok tatsız bulabilir. Avokadonun tadı neredeyse nötr yani tatlı değil, tuzlu değil, ekşi veya acı değil ve içine eklenen şeylerin tadını alır. Bunun için bir şeylerle karıştırmak ve farklı şeyler denemek güzel :) Ben en çok limonlu tarifleri seviyorum ama tatlı tarifler de çok hoş. Ayrıca bazı fırın yemeklerinde filan değişik şekillerde de kullanılabiliyor.
  Not 1: O avokadonun çekirdeği çöp değil! Onu nasıl fidan haline getireceğinizi de yazının sonunda anlatacağım :D
  Not 2: Avokado seçerken en önemli şey taş gibi sert olanları seçmemek ve renginin siyah olmamasına dikkat etmek. Hafif yumuşak ve yeşil renkte olanları seçmeliyiz. Aldığımız avokado henüz istenilen yumuşaklıkta değilse yanında bir elma veya portakal ile olgunlaşması için bekletebiliriz.

  1. Tarif

1 Salatalık
1 Avokado
1 Sarımsak
Marul Maydanoz ve başka başka otlar
1 Limon
1 Kaşık Mayonez
2 Kaşık Yoğurt
Bir miktar kızarmış ekmek
Çörek Otu
Yeşil Zeytin

  Bu tarif kahvaltı olarak değerlendirilebilir veya akşam yemeğinin yanına salata olabilir. 1 salatalık ve 1 avokado küp küp doğranır. Bir miktar marul küçük küçük kesilir. İsteğe göre maydanoz veya sevilen diğer otlardan karıştırılabilir. Bir kap içinde 1 sarımsak doğranıp üzerine 1 limon sıkılır. 1 kaşık mayonez ve 2 kaşık yoğurt eklenir ve iyice karıştırılarak bir sos elde edilir. Ekmekler istenilen miktara göre kızartılıp doğranır ve bir kısmı sos ile karıştırılır. Doğranan şeyler de bu sosa eklenir. Ekmeklerin Lülü'nün deyimiyle eccük bir kısmı üzerine süs için ayrılır. İsteğe göre çörek otu koyulabilir. Yeşil zeytin de isteğe göre eklenebilir. Şimdi tarif bu şekilde ama istediğiniz malzemeyi ekleyip çıkartabilirsiniz buna. Mesela ben içine kızarmış tavuk parçaları nasıl olur diye düşündüm şimdi onu da denerim bi ara :D Bir de tuzu kendinize göre ayarlayın tabisii vee fesleğen de deneyebilirsiniz :D

  2. Tarif

1 Avokado
Tuz
1 Limon

  Bu en basit olanı ve kahvaltıda filan en çok kullandığım sos. Avokado kolay olsun diye önce parçalara ayrılır kesilir filan neyse işte sonra bir kap içinde çatal yardımıyla ezilir ve tuz ile limon eklenerek sos haline getirilir. Buna sarımsak dövüp ekleyen de var ve kırmızı bul biber ekleyen de var ama ben öyle sevmiyorum.

  3. Tarif

1 Avokado
İsteğe göre seçilen bal veya reçel çeşitleri

  Avokado yine çatalla ezilip sos haline getirilir ve içine bir şey eklenmez. Ekmeğe tereyağı gibi sürmek suretiyle üzerine bal, reçel vb. sürülüp yenir.

  4. Tarif

  Sandviç yaparken ekmeğin içine zemin malzemesi olarak kullanmayı deneyebilirsiniz. Ben bunu da çok seviyorum. Sandviç ekmeğinin içine veya tost makinesinde filan kızarttığınız ekmeğin içine ezilmiş avokado sürün ayrıca taze ceviz de ekleyebilirsiniz. Peynir taneleri, zeytin, marul yaprakları ve fesleğen ayrıca isteğe göre sarımsak ile harika bir şey ortaya çıkartabilirsiniz. Peyniri tulum peyniri olarak seçebilirsiniz veya krem peynir de karıştırabilirsiniz avokadoya süper olur. Karabiber de kullanabilirsiniz.
  Başka bir denemede içine çeri domatesi dilimleri ekleyebilirsiniz.
  Veya kızartılmış sucuk, salam, pastırma veya ton balığı koymayı deneyebilirsiniz o zaman sarımsak koymazsınız mesela kendinize göre istediğiniz şeyleri ekleyip çıkartın ve ana malzeme olarak avokadoyu kullanın.
  Ton balıklı yaparken limon da kullanabilirsiniz az miktarda.
  Ceviz yerine Antep fıstığı da tercih edilebilir.
  En basit olarak kızarmış ekmeğe tuz, zeytinyağı ve limonla beraber ezilmiş avokado sürün üzerine ceviz veya antep fıstığı ile karabiber serpin.
  Baharat olarak kekik ve nane de çok yakışır.

  5. Tarif

  Sabah kahvaltıda pul biber karabiber maydanoz ve tuz ile sos haline getirdiğiniz
avokadoyu kızarmış ekmeğe sürüp üzerine de sahanda pişirdiğiniz yumurtayı koyabilirsiniz.

  6. Tarif

  Köfteleri kızarttıktan sonra üstlerine istediğiniz şekilde malzemeler kullanarak hazırladığınız avokado ezmesini sürerek servis edebilirsiniz. Tavuklu salataya avokado dilimleri ekleyebilirsiniz.

  7. Tarif

  Avokadoyu soymadan ikiye kesip çekirdeğini çıkartın. Bir fırın tepsisine koyup içlerine yumurta kırın. Tuz, karabiber, pul biber ekleyin. 220 derecelik fırında 10 dakika pişirin. Fırın ısısından emin değilim herkesin fırın ayarı değişik oluyo onu siz deneyin :D İçindeki yumurta pişse yeter yaa :) Piştikten sonra seviyorsanız üzerine taze soğan ve maydanoz ekleyebilirsiniz. Sonra kaşıklayın gitsin :D

  8. Tarif

  Avokado muz kakao ve balı blenderdan geçirin minik kaplara koyup servis edin. Üzerine hindistan cevizi serpebilirsiniz ve taze nane yapraklarıyla süsleyebilirsiniz.

  9. Tarif

  Meyvelerle süt, vanilya yoğurt ve avokado karışımı ile soğuk içecekler yapabilirsiniz bunun için de blender ile çok iyi çırpmak gerekli.

  10. Tarif

  İstediğiniz baharatlarla ve hatta biraz mayonezle karıştırıp cips ile yemek için sos hazırlayabilirsiniz.

  İstediğinizi deneyin bakalım afiyet olsun :)

  Unutmadım o çekirdekler çöp değil :D Avakado çekirdeğinin dışında kahverengi bir kabuk vardır. Çekirdeğin kurumasını bekledikten sonra bu kabuğu belki bir kürdan yardımı alarak soyun. Çekirdeğin üç veya dört tarafına kürdan saplayın bu şekilde bardaktan içeri düşmesine engel oluyoruz. Çekirdeğin tombik tarafı aşağı sivri tarafı yukarı gelecek. Bu şekilde hazırladıktan sonra bardağa veya minik yoğurt kabı gibi şeylere yerleştirin. Ve çekirdeğin yarısına gelecek şekilde su doldurun. Suyu azaldıkça su ekleyin. bir süre sonra önce kökler sonra da filizi oluşacak. Biraz boy attıktan sonra da bir saksıya dikebilirsiniz. Büyük bir saksıda balkonda gölgede yetiştirebilirsiniz doğrudan güneşe maruz kalırsa ölüyor bu şey. Balkonda yetiştirirken fazla boy atmasın diye belli uzunluğa gelince budayın ve kısa boylu bir ağacınız olsun. İşte bu kadar :)

  S..