23 Şubat 2013 Cumartesi

Olay Bir Harf Yanlışında :)


  Selamlar kavanozdan blogun sessiz sakinleri! Durduk yere grip oldum eski tip yöntemlerle iyileşmeye çalışıyorum dört gündür. Grip her zaman mutasyon geçiriyor biliyorum ama bu kez ne acayip bir şey olmuş öyle o.O Bu arada Psy İstanbul'a geldi, yetenksizsinizin çekimlerine katılmış sonra konserde sadece 15 dakika durmuş ama olayın diğer boyutu çok daha heyecanlı arkadaş!

  G Kore'den bir sanatçı ülkemize geldi, bu da demek oluyor ki Bigbang'i buralarda görme hayalimiz artık hayal olmakla kalmayacak :)

  O değilde çok şaşırdığım ve sevindiğim bir şey daha olmuş. Zaten böyle şeyler benim hastalanıp gündemden uzak kalmamı bekliyor her zaman cık cık cık, neyse.. BigbangTurkey ekibi Psy'a bir çiçek buketi göndermişler ve üzerinde de Korece yazdıkları bir not varmış. Ama notta iki tane yazım hatası yapmışlar. Ne var bunda olabilir diyebilirsiniz tabii ama olay o değil. Notta "PSY hoşgeldin! Mutlu yıllar. BINGBANG TURKEY" yazıyormuş. Mutlu yıllar ne için onu anlamadım ama tahminimce Çin yeni yılı içindir. Psy notu twitterda paylaşırken Bigbang üyelerini de etiketlemiş. Onlar da bu harf yanlışını tatlı ve sevimli bulmuşlar. YG Entertainment bu konu hakkında dedikodu bile yapmış :) Onca zaman sesimiz duyulsun, burada da VIP'ler olduğu bilinsin diye twitterda onca tag dolaştı ama pek dikkat çekmedi hatta hiç dikkat çekmedi diyebilirim, fakat bu bizim hatamız tabii olay bir harf yanlışındaymış :) Yabancı VIP'ler bu durumu çok kıskanmış saçma saçma laflar etmişler falan.. Bigbang üyeleri twitterda harf yanlışları yaparak paylaşımlarda bulunmuşlar sanırım bir de :)

  İşte öyle bir şeyler, duramadım battaniyemden uzak kalma pahasına da olsa yazayım dedim :)

  Bu arada siz şimdi bu yazıyı okurken gribim size de geçmiş olabilir onun için sorry... Olabilir ya öyle bakmayın garip garip, her şeyin temeli enerji değil mi bu evrende? E o zaman neden mümkün olmasın?

  Kavanozdan blogun antikorları, güneş ışıkları, mors alfabesi ile "S.O.S" gönderebilen birine yardım etmek için gelen savaşçının katanasının gücünün asıl kaynağı olan meteroitleri... Evet biraz saçmaladım ama silmiyorum bunu dursun, suçu da gribime atarım n'olcak sanki :) Dikkat edin kendinize ^^

~Sessizgemi~

13 Şubat 2013 Çarşamba

Bayram Kömbesi


  Selamlar kavanozdan blog sakinleri :) Hayatımda ilk defa bir tarif vereceğim bakın rezil olsam bile gülmeyin anlaştık mı? Bu tarifi anneannemden aldım, memlekette bunu özellikle Ramazan Bayramlarında yaparlar, koli koli yapardık biz de bundan, bak özledim şimdi :) Komşular birbirine yardıma giderdi çabuk yapılsın bayrama yetişsin diye, onca teyze nine toplanınca da bir günde biterdi. Adına çörek diyenler de var ama biz kömbe diye biliyoruz. Yüzyıllardır süren bir gelenek orada bu, bayramda yapılır ve eşe dosta dağıtılır ayrıca gelen misafire çayla ya da şerbetle ikram edilir. Laf aramızda anneannemin yaptığı kömbe meşhurdur orada, kimse onun elini tutturamıyor :D Bir de bunu hiç dolaba falan koymuyoruz zaten kuru saklanması lazım ve 3 ay dayanıyor hiç bozulmuyor, sadece nemli ortamda olmaması lazım. Vallahi ya 3 ay dayanır bir şeycikler olmaz, biz memlekette yaptığımızda kolilerle taaa Ereğli'deki teyzemlere gönderirdik :) Şimdi geçelim tarife, bakın nasıl anlatacağım bilmiyorum gülmeyin.

  Süt, çok az maya, bi tutam tuz ve alabildiğine kepekli undan bir hamur yapıyoruz. Süt yerine su da olabilirmiş ama böyle daha lezzetli oluyor. Nerede bunun ölçüleri demeyin göz kararı halledin lütfen çünkü anneannem alışmış yıllardır yapmaya bi ölçüsü yok dedi zaten bu işlerden anlayan yapar dedi. O dedi ben değil :) Neyse işte hamuru güzelce yoğurduktan sonra dinlenmeye bırakıyoruz. Hamur kabının üstünü nemli bir bezle örtmemiz lazımmış.

  Dinlenen hamuru gayet büyük parçalara ayırıyoruz. O Kadar büyük parçayla uğraşamam derseniz boyutunu istediğiniz kadar ayarlayın işte. Sonra bu parçaları oklava ile birer santim kalınlığında açıyoruz bir güzel. Açılan yufkanın içine her yerine gelecek şekilde yeteri kadar margarin ve tahin sürüyoruz. Bu arada margarinin oda sıcaklığında beklemiş olması lazımdı söylemeyi unuttum :) İsteyen tahinin yanında pekmez de sürebilir. Ardından yufkamızı en ortasından deliyoruz ve buradan başlayıp dışa doğru rulo şeklinde yuvarlıyoruz. En son kocaman bi halka olunca bir yerinden koparıp bir ucundan ufak bezeler halinde sarıyoruz. Bu şekilde her yufkadan dört ya da beş tane beze hazırlamış oluyoruz. Anlatabiliyor muyum kendimden şüpheliyim ama devam edelim :)

  İçi tahinli bezelerimizi alıyoruz ve oklava yardımıyla, ben merdane öneririm, bir parmak kalınlığında ufak bir daire şeklinde -bir el büyüklüğünde ya da o civarlarda- açıyoruz. hamur yırtılır tahini dışarı taşar falan diye korkmayın taşsın bir şey olmaz. Bütün bezeleri bu işlemden geçirip kömbe haline getiriyoruz.

  Neredeyse hazır..

  Bir kapta yoğurt, sıvı yağ, çörek otu, biraz un ve susamdan oluşan koyu kıvamlı bir karışım hazırlıyoruz. Hazırladığımız bu yüzü, fırına atarken kömbelerimizin sadece üst yüzüne süreceğiz. Biz yaptığımız kömbeleri bir tepsiye yerleştirip yoğurtlu yüzü de hazırlayıp fırına gönderirdik pişirme işlemini fırında yaparlardı. Muhtemelen sıcaklık 300 derece falan olurdu. Evdeki fırınlar da iş görür tabii, geçen yıl yapmıştı annem. Fırını önceden ısıtmalısınız derece hakkında bir fikrim yok, kömbeler tepsiye yapışmasın diye ne yapılır emin değilim, tepsiye margarin sürülebilir sanırım, yağlı kağıt olur mu ki acaba? Fikri olan? :)

Resimleri netten buldum tam olarak değil ama işte bunlara benzer bir şey çıkıyor ortaya. İkinci resim daha çok benziyor aslında. Bir gün vakit bulup yaparsam kendi yaptığımın resmini eklerim :)

  Bu kömbeleri daha sonra fırında tekrar ısıtabilirsiniz, ya da soba üstünde ya da mikrodalgada. Sorun olmaz, ayrıca sıcakken daha güzel :) Memlekette bunu yaptığımızda öyle çok olurdu ki akşamları yemekte ekmek yerine falan kullanırdık artık :D

  Neyse işte böyle yapılıyor ve tadına doyum olmuyor efendim (: Biraz zahmetli olduğundan çokça yapmayı tercih ediyoruz biz hep. Bir de ben pekmezli sevmiyorum çok tatlı oluyor. Bu işlerden anlayanlardan ricam tarifte yanlış görünen bir şey varsa beni uyarın lütfen :) Yapan olursa da gelip yaptım oldu şahane falan yazarsa sevinirim ^^

Afiyet olsun (:

~Sessizgemi~

12 Şubat 2013 Salı

Hangi Şekilde Kitap Okursunuz?



  Kitap denince aklıma ilk Deep çingu geliyor artık :) Bazen okumadığı, bilmediği kitap var mı diye merak ediyorum (: Bu güzel mim de ondan geldi, teşekkürler çingu ^^

  Deeptone yolda yürürken bile kitap okurmuş, aslında kitap okumadığı zaman yok sanırım, ben biraz takıntılıyımdır kitap okuma konusunda. Kendi yazısında mimi ona gönderen Pelin Pembesi'nden alıntı yaparak yazarların nasıl kitap okuduklarından bahsetmiş böyle şeyleri ben de hep merak ederim, yazarlar nasıl okur nasıl yazarlar merak ederim, onun yazısını okumak istiyorsanız acele edin çünkü mim yazılarını blogunda fazla tutmuyor :)

  Mimde bize yöneltilen soru: Hangi şekilde kitap okumayı seversiniz?

  Yukarıda da bahsettiğim gibi kitap okumak konusunda bazı takıntılarım var, zaten çok takıntılı bir insanımdır. Dışarıya çıktığımda yanımda hep bir kitap bulundururum ama dışarıda okuma fırsatını çok az yakalarım. Genellikle kalabalık bir yerde uzun bir süre beklemem gerektiğinde insanlarla sürekli göz göze gelmemek için en büyük kurtarıcımdır kitaplar. Öyle durumlarda kalabalıkta kitabı anlamak zor olmuyor fakat evdeyken sessiz olsa bile yanımda birisi varsa ne kadar basit olursa olsun o kitaptan hiçbir şey anlamam.

  Kitap okurken rahatsız edilmemeliyim, hatta rahatsız edilme ihtimalim bile olmamalı. Kitaplar bence ruhu olan varlıklar. Algıladığımız evrenden farklı birer boyuta açılan küçük kapılar onlar. Açıldıkları boyuta gidebilmek için onlarla iyi anlaşmalı insan.

  Kütüphaneye gitme fırsatım hiç olmadı ama mümkün olsaydı her gün kütüphaneye giderdim. Kitapçılarda ve sahaflarda dolaşmayı da severdim büyük ihtimalle. Eski kitapları daha çok seviyorum. Yıpranmışlıkları bilgelik dolu gibi geliyor, sararmış sayfaları ve kırışmış kapakları bir şeyler anlatır sanki. Evde babamın gençliğinden kalma kitaplar var ve onları zamanla tekrar tekrar okurum. İçlerindeki notlar ve altı çizilmiş cümleler her seferinde daha anlamlı gelir.



  Dışarıdaysam bir ağacın altında dinlenerek kitap okumayı severim. Evdeysem ya halının üzerine yayılırım ya da yatağımda uzanarak okurum. Yazın balkonda kitap okumak da güzel oluyor, zaten buranın sıcağı evin içinde hiç çekilmez ama balkondaki esinti ve güneşin sesi kitapla beraber çok iyi gidiyor :) Kitaplardan notlar çıkarmaya ve içlerinde bulduğum, merak ettiğim şeyleri araştırıp not etmeye yeni başladım maalesef. Artık kitap okurken biraz dağınık oluyorum, ajandam yeni notlar için açık bir şekilde yanımda durur ve renkli kalemlerim de onun yanında bekler. Her yeni notu faklı renk bir kalemle yazarım. Bir de gece kitap okumayı daha çok severim, karanlıkta minik el fenerimle sayfaları aydınlatarak çevremdeki karanlığa sarınıp okumak daha zevkli geliyor.

Böyle yemyeşil, papatyalarla dolu bir yerde kitap okumak da güzel olurdu herhalde :)

  Kitapların en küçük yazılarını bile okurum bu arada, öyle bir takıntım da var. Arka kapaktaki yazıları, ön sözleri, son sözleri, okunabilecek her yeri okurum yani..

  Küçükken memleketteki evimizin önünde bana ait minik bir salıncağım vardı, o salıncakta sallanarak hikaye kitaplarımı okurdum. Okuldayken de ders aralarında tek yaptığım kitap okumak olurdu. Uzun yolculuklarda kitap okumayı hiç başaramam, mide bulantısı gibi bir sorunum yok ama çevreyi izlemekten kendimi alamadığım için kitap okuyamıyorum :)

  Kitap okumayı ve kitaplardan bahsetmeyi seviyorum fakat yeteri kadar kitap okumadığımı düşünüyorum. Hele bu yıl -geçen yıl mı demeliydim?- neredeyse hiç okuyamadım, dersler ve katıldığım tefrika yarışması sağolsun. Kitap listem oldukça kabarıktı ve listeyi de kaybettim sanırım. Bundan sonra listeyi biricik bilgisayarım LastExile'ımda kayıtlı tutacağım.

Sevgili Asiruh, Hoi Hoi, Bir Garip Kişilik, Watson ve Çalıkuşu bu mim sizlere gelsin :)

~Sessizgemi~

8 Şubat 2013 Cuma

Resimler ve Sözler


Yağmur yağdığında gökyüzünün gri olmasına aldırma.
Bulutların üzerinde masmavi bir sema var.
Onu göremiyor olman,
Olmadığı anlamına gelmez.
İnanmaya devam et..

~Sessizgemi~

6 Şubat 2013 Çarşamba

Hayat Naneli Şekerlerle Dolu



  İnsanların seçim yapmak zorunda oldukları anlar vardır. Siyah mı beyaz mı? Sağa mı sola mı? İyi mi kötü mü? Bulut mu güneş mi? Ay mı yıldız mı? Gitmek mi gerek, kalmak mı? Beklemek mi vazgeçmek mi? Dayanmalı mı pes etmeli mi? Tutunmalı mı bırakmalı mı...

  Fakat her şeyden zoru seçim yapamamak değil seçim yapmamak için direnmektir. Bir çiçek güneşi görmeden, bir gün göreceğini ümit etmeye çalışarak yaşayabilir mi? Bir gün gelir direnci kırılır daha fazla dayanamaz. O zaman bir seçim yapması gerekir. Körü körüne inanmaya devam ederek ne olduğunu umursamadan ümit edecek mi, yoksa her şeyden vazgeçip güneşi göremeyeceğini kabullenecek mi? İlkin inanmaya devam etmeyi seçer fakat ikinci kez karlar yağıp direnci kırıldığında bu kez bir seçim yapamaz, aslında seçim yapmamayı seçer. Ümit etmenin, beklemenin ona bir faydası olmadığını bilir fakat vazgeçerse elinde hiçbir şeyin kalmamasından korkar. Yaşamak için bir sebebinin olmaması her şeyden korkunçtur. Bu yüzden ne ileriye bakabilir ne de her şeye sırtını dönebilir. İki seçeneğin arasında yaşamaya devam eder.

  Ve bir gün öyle bir an gelir ki ikisinin de baskısını omuzlarında hisseder, iki kat daha fazla yorulur. İki seçeneğin arasında öyle bir sıkışıp kalmıştır ki artık seçim yapamamak canını acıtır. Seçim yapmamak için direnmeye çalışmak ruhunu paramparça eder. Gittikçe daha fazla solar çiçek. Ruhu parçalanmaya devam ettikçe daha fazla solar... En sonunda ondan geride pek fazla bir şey kalmayacaktır. Bunu bilse de seçim yapmamaya devam eder. Ne inanabilir ne de vazgeçer..

  Hayat naneli şekerlerle dolu...

(Öylesine bi yazı, taslaklarda kalmış, ne için yazdığımı da hatırlamıyorum)

~Sessizgemi~

5 Şubat 2013 Salı

Çook Karışık 11'li Mim


  Ne zamandır bir türlü yazamadığım bir mimle geldim blog. 11'li mim adı ama nedense bana hiç de öyle gelmedi. Kafa karıştırıcı, zor, insanı düşünmeye iten ne kadar soru varsa bu mimde toplanmış, e üç kişiden de alınca bu mimi 11 soru oldu mu sana 33 oO... Sonra bi de 11 gerçek var bi de 11 soru da kendin yazıyorsun -.- Bakalım nasıl cevaplayacağım.. Sevgili Asiruh, Ebru i.S ve Deeptone'a mim için çok teşekkür ediyor ve geçiyorum kurallar ve sorulara..

  Bu arada bu bir ödülmüş aynı zamanda, bunun için ayrıca teşekkür ediyorum.
İşte şirin ödülüm, gerçi blogum yeni sayılmaz ama olsun hala acemi bi bloggerım:

 Kurallar -hala anlamadım kuralları du doğaçlama gideceğiz- :
  Size ödül veren kişinin -ki bu durumda kişilerin :)- 11 sorusunu yanıtlıyorsunuz. Sonra kendiniz hakkında 11 gerçek paylaşıyorsunuz. Sonra da kendiniz 11 soru hazırlayıp bu soruları cevaplaması için 11 kişiyi mimliyorsunuz. Oohyy ne zor iş yahu.. 3 aşamalı.. Hani bir siteye üye olmaya çalışırsın da yok şifren olmaz yok ismin olmaz, bir de resimli karakterleri bir türlü doğru yazamazsın sonra tamam oldu dersin bu kez de mailine gelen linki tıklaman gerekir ya, hah öyle hissettim şuan.. -.-

Peki, gelen mimlerdeki soruları birlikte cevaplayacağım..

1) Mutluluk sizce nedir? Sabaha karşı 4'te kapınız çalındı....  Sadece içine dahil olmadan tv izler gibi izleme şansın olsa, geleceğe mi yoksa geçmişe mi birkaç günlüğüne gitmek isterdin?

  Mutluluk huzurdur bence, huzur olmazsa mutluluk olmaz.
O saatte kapı çalsa endişelenirim kime ne oldu diye düşünürüm anında dua etmeye başlarım, eğer kapıdaki gereksiz bir şey için beni böyle korkutmuş ise itinayla bir bardak soğuk suda boğulur..
Geçmişi zaten biliyorum o nedenle geleceğe gitmek isterdim ben.

2) Hangi filmin, dizinin ya da kitabın içine girmek isterdiniz? Sizden genç bir iş arkadaşınız terfi etti...  Çok sevdiğin bir yerde yalnız tatil yapmak mı yoksa bulunmaktan hoşlanmadığın bir yerde sevdiğin kişilerle olmak mı?

  Harry Potter! Veya Yüzüklerin Efendisi :)
  Olabilir terfi edebilir bir gariplik görmüyorum, ne yapardım diye soruluyorsa tebrik ederdim, kendim için de daha çok çalışırdım kendime bi bakardım ne eksiğim var, hatalarım varsa düzeltirdim ne yapayım başka..
  Bak ama bu çok hileli bi soru olmuş sevgili Asiruh'um. Sevdiğim bir şeyi sevdiklerimle paylaşırım ben. Gezilecek bi  yer olsun bi müzik olsun, yani o tür şeylerde yalnız olmak hoşuma gitmez illa sevdiklerim de oraları görsün o filmi ya da müziği sevsin isterim. Sevdiklerimle sevmediğim bir yerde olmak da içime sinmez onlarla oraya giderim ama ilk fırsatta oradan onları da kendimle birlikte kurtarırım..

3) Fırsatınız olsaydı şayet ilk gideceğiniz ülke-şehir neresi olurdu? Sevgilinizin annesi size bir hediye almış ama...  Sevmek mi sevilmek mi önemli sence?

Güney Kore! :)
Bu sorudan bir şey anlamadım ben ama..
İkisi de önemli..

4) Zamanı geri sarma özelliğiniz var, ilk olarak hangi yaşa ve hangi olaya geri dönmek isterdiniz, neden? Arkadaşlarınızla bir kafede buluşacaksınız. Siz biraz gecikmeli olarak gidiyorsunuz ve masada hararetli bir tartışma var. "Keşke daha erken gelseymişim," diyorsunuz içinizden. Ne olabilir?  Türk halk müziği mi Türk sanat müziği mi?

  Beş yaşıma dönmek isterdim. Yerden bir çakıl taşı almıştım, çakıl taşlarını severim bana çok anlamlı geliyorlar. Evden dışarıya çıkmamamız gerektiğini söylemiştim, ısrar etmem gerekirdi. Ama ısrar edip mızmız bir çocuk olmak yerine o çakıl taşını aldığım yere geri bıraktım..
  Ne hakkında tartışıyorlardır sanırım soru.. bilmem ki..  çok fazla tartışmaya tanık olmadım hayatımda.
  Imm ikisini de severim ama o anki ruh halime bağlı.. Ama Türk sanat müziğini daha çok seviyorum. Enstrumanlardan da en çok kanun, ud, keman ve ney sesini severim..

5) Bonus kazandınız ve size zamanı ileri sarma özelliği de verildi.. Hangi yaşa yolculuk yapardınız, neyi merak ederdiniz gelecekte? Hoşlandığınız kişi sizi arabasıyla dolaşmaya davet etti, Arabasına gittiğinizde...  Hangi ülkede yaşamak isterdin?

Sınır yoksa tek bir zamana bakmazdım, en çok son anımı merak ederdim. Fakat zaman görecelidir, bunu unutmamalı..
Bu soruyu da anlamadım..
Güney Kore'de yaşamak isteyebilirdim ya da Japonya'da :)

6) Gerçekleşmesi pek olası olmayan ama yine de çok istediğiniz uçuk bir hayaliniz var mı? Sokakta yürürken birinin sizi takip ettiği hissine kapıldınız... Hangi tarz müzikten hoşlanırsın?

  Ohoo çok fazla uçuk hayalim var benim. En basitinden astronot olmak istiyorum, Mars'a gideyim dünya dışı bakteri keşfi yapayım gezegenlerde, Ay'da tarımı gerçekleştiren bir ekibin başında olayım hatta başka gezegenleri tarım için kullanabilelim istiyorum..
  Kalabalığa doğru yürürüm izimi kaybettirecek şekilde davranırım, arkama bakmam gerçekten takip ediliyorsam farkında olduğum bilinmese daha iyi olur sanırım. Çantamdan yansıtıcı bir şey bulup arkamı kontrol ederim cidden takip ediliyor muyum diye.. Başka da bi şey gelmedi aklıma herhalde bi bankaya ya da yakındaysa karakola sığınırım..
  Belli bi tarzı yok dinlediğim müziklerin, arabesk olmasın da.. kulağa hoş gelsin, sıkmasın, saçma olmasın dinlerim..

7) Farz edelim ki oyuncusunuz ve oscar kazandınız ((heyt beee:)) ödülünüzü kimden almak isterdiniz ^.^? Haksızlık... En sevdiğin oyun nedir?

  Jackie Chan'den almak isterdim ödülümü :))
  Hayatın gerçeklerinden.. Ne bileyim anlamadım yine aklıma bu cümle geldi :)
  Oyun derken nasıl yani? çocukluk oyunlarından mı pc oyunu mu? Çocukluk oyunu pek oynamadım ben. Pc oyunu olarak da Prince of Persia, Need for Speed, Crysis, Avatar, Mystery tarzı oyunlar -arabul oyunu diyorum ben onlara.. :)

8) Keşke bunu ben yapmış olsaydım dediğiniz bir şarkı ya da film var mı? İcat ettiğiniz kokteylin adı? En çok nasıl eğlenirsin?

  Keşke ben yapmış olsaydım dediğim şarkı ya da film yok ama eşdeğer derecede çok sevdiğim Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi ve Stephen King'in Kara Kule serisi diye cevap versem?
  Bilmem..
  Arkadaşlarımla sohbet ederek, yazarak, müzik dinleyerek, pc oyunu oynayarak -bu arada 6 yıldır çeşitli sebeplerden dolayı bitiremediğim Sacred oyununu bitirmeyi başardım mutluyum- resim yaparak, çizgi film izleyerek eğlenirim..


9) Sana yapılan en büyük işkence ne olur? -Bu soru cevaplayan kişiyi gıcık etmek için sorulmuş o.O- Gemidesiniz ve kamaranızı .... ile paylaşmak zorundasınız.  Klasik tarz döşenmiş bir ev mi modern tarz döşenmiş bir ev mi? 

  Bigbang'in konseri evimin önünde yapılıyor olsa ve ben buna rağmen o konsere gidemiyorsam işte bu büyük bir işkence olurdu ki zaten mümkün değil evimin önünde konser yapmaları.. Beklemek de işkence nedeni ne olursa olsun. Sonra örümcek gördüğün bi odada uyumak zorunda olmak, düşün örümcek kocaman ve birden kayboldu ve de senden başka kimsenin umurunda değil. Ya uyurken gelip beynimi kemirirse? Tamam abartı bi korku ama korkuyorum..
  Kimle? Cidden aklıma gelmiyor bir şey.. Fare falan mı o.O? Gemi diyince aklıma o geldi ilk ne yapayım çünkü bir kişi olduğundan bahsetmiyor bir şey de olabilir :) Böyle de kaçarım sorulardan (:
  Bak bunu çok düşünmüşlüğüm var aslında. Ben belli bi tarzda karar veremem. Evin her yeri aynı olmasın yani.. Mesela salonum şömineli falan biraz otantik olsun, yemek odam modern olsun, ne bileyim işte her odayı farklı döşemek isterdim, öyle evin her yeri aynı olmasın, hep aynı renkler kullanılmasın..

10) Küçükken en sevdiğiniz çizgi film neydi? :) Şimdi varsa şimdikini de söyleyebilirsiniz..  Yılbaşı büyük ikramiyesi size çıkmış... (ahh keşke:) Sence en önemli meslek hangisi?

  Birçok var aslında çizgi filmlere bayılırım. Şimdiki çizgi filmlerden en çok klon savaşlarını ve gumballı seviyorum :)

11) İsminizi seviyor musunuz? Sizi yansıttığını düşünüyor musunuz? Bir partiye gittiniz ve kapıdan girer girmez bütün bakışlar size çevrildi... Blogunun 200 takipçisi olması senin için çok önemli mi? 

  İsmimi severim evet, beni yansıttığını da düşünüyorum.
  Dikkat çekmeyi sevmem, o nedenle utanırım herhalde..
  Takipçi sayısı kendimi değerlendirmem açısından önemli.. Değerlendirmek derken; kendimi sınamak, iyi bir blog yazarı mıyım değil miyim, yazılarım kaliteli mi, insanlar blogumu okumayı seviyor mu gibi sorulara cevap bulmak ve kendimi geliştirmek için önemli. Bir tanecik takipçim bile benim için çok değerlidir. Beni takip eden insanlar blogumu okumayı seviyorlarsa benden mutlusu yoktur işte o kadar..

ohhyy bittim bittim (:

Kendim hakkında ne yazayım 11 tane bilemedim.. Bu kısmı atlamak istiyorum zaten zaman zaman kendimden bahsediyorum blogda..

  Hmmm şimdi 11 tane soru hazırlayamayacağım çok yoruldum ya bi de acıktım düşünemiyorum, bu bitsin gidip bişiler yemem lazım. O nedenle deep çingumdan kopya çekip birkaç soru yazacağım buraya, onlar dışında yukarıdaki sorulardan istediklerinizi seçip 11 soruyu tamamlayıp ben sormuşum gibi cevaplayın olur mu?

1) Yaşamayı istediğiniz bir dönem ya da çağ var mı? Varsa nedir?
2)Diyelim ki yeni üretilen leziz mi leziz, iddialı bir çikolataya sizin istediğiniz bir ismi koyacaklar. Ne olsun isterdiniz?
3) Size sihirli bir değnek veriyorum. Ve ne isterseniz onu yapacaksınız diyorum ama sadece bir kere kullanma hakkınız var. Ne yapardınız?

İşte böyleee İstediğiniz sorudan başlayabilirsiniz :) Kolay gelsin -cidden!-

11 kişiyi mimliyoruz şimdi:
Bir Garip Şeyma, Çalıkuşu, Watson, Hoi Hoi, Madam Patapuff, Nursalkımı, Hikaruivy, Kuulumsu Kadın,

  11 kişi olmadı olsun aranızda yapanlar varsa sağlık olsun, yapmak istemeyenler -sorulardan gözü korkanlar- olursa evde yokmuş numarası yapabilir ;)
Dur daha haber vereceğim değil mi -.-

~Açlıktan ölen Sessizgemi~