3 Temmuz 2023 Pazartesi

Blogları Canlandırma Projesi - Haziran



Herkese selamlar umarım sıcak yaz güneşi ve serin sularla keyifli ve iyisinizdir canım blog ailesi. İki üç haftadır herkes denizde fakat ben daha sezonu açamadım. Ama bu hafta dört gözle uzak diyarlardan çok minnoş çok tatlış bir arkadaşımı bekliyorum ve geldiğinde sonundaa deniz sezonunu açacağız ah düşüncesi bile insana iyi geliyor :) Gelelim mecliste toplanmamızın asıl sebebinee.. BCP Haziran temamız Fransız Edebiyatı veya Doğa'ydı. Gönül isterdi ki Fransız edebiyatının o ruhsal dalgaları arasında cırcır böceklerinin sazların arasından yükselen sesini dinlerken yudumlanan bir bardak taze ve buz gibi limonata eşliğinde arada sırada ağza atılan frambuazlar gibi tatlı bir eseriyle karşınızda olaydım fekat zaman az ve etrafım bayram sebebiyle karman çormandı. Ben de Doğa temasını seçip bir belgesel izlemeye karar verdim. Umarım siz de seversiniz :)

Mission Blue

Robert Nixon

2014 - ABD

1s.34dk.

Belgesel

Belgesel, efsanevi bir oşinograf ve TED ödüllü Sylvia Earle'nin okyanusları aşırı avlanma ve zehirli atık gibi tehditlerden kurtarmak için yürüttüğü çalışmaları izleyiciye aktarıyor. Bir okyanus tutkunu olan ve hayatını okyanus bilimine adayan Earle, ulaşılması imkansız sayılan derinlikleri keşfe çıkma cesaretiyle herkese ilham vermiş ve özellikle de bir kadın olarak cinsiyetçi anlayışlarla karşılaşsa da korkusuzluğu ile bir idole dönüşmüştür. Belgesel yalnızca denizleri ve doğayı korumalıyız düşüncesiyle sınırlı kalmayıp Earle’nin yaşamından yola çıkarak bilim dünyasında hem kadın hem de anne olmanın ne kadar zor olduğuna değiniyor.

Belgeseli izlerken okyanusun ortasında en derinlerde bile çöp bulunduğunu görmenin sinirlerimi gerdiğini söylemeliyim. Çöp konusunda hepimiz ilkokuldan hatta öncesinden beri eğitiliyoruz yine de şu sorunu çözememiş olmamız korkunç doğrusu. Tek yapmamız gereken şu fikre her yönüyle sahip çıkmak: “Okyanusa yaptıklarımız bizim geleceğimiz ile doğrudan bağlantılı. İçinde yaşamıyor olsak da her balinanın, yunusun veya mercan resifinin olduğu kadar bizim de okyanusa ihtiyacımız var.” Bunu sadece okyanus olarak değil içinde bulunduğumuz tüm çevre için düşünmeliyiz. Hem toplum olarak hem dünyanın geri kalanı olarak bir durup kendimize gelmemiz gerekli.


10 Haziran 2023 Cumartesi

Blogları Canlandırma Projesi - Mayıs

 

Herkese selamlar umarım hepiniz iyisinizdir. BCP Mayıs ayı konularımız Deneme, Eleştiri, İtalyan Edebiyatı türleriydi. Benim için biraz zorlayıcı oldu çünkü bir şeyler okumaya gerçekten vakit bulamıyorum. Bu nedenle konuyu kıyısından köşesinden yakalamak için İtalyan Edebiyatından uyarlanma bir film bulmaya karar verdim. Umarım seversiniz.

Finzi Contini'lerin Bahçesi

Il Giardino dei Finzi-Contini

Yazar: Giorgio Bassani

Yönetmen: Vittorio De Sica

İtalya (Kitap 1962 - Film 1970)

Savaş sonrası İtalyan yazarı, şair ve romancı Bassani bireylerin yaşamını dönemin olayları ile iç içe işlemesiyle tanınır. Eserlerinde özellikle Ferrara ve çevresini ele almıştır. Kitaplarından yapılan alıntılara baktıkça betimlemeleri benim kadar sevdiğini gördüğüm yazarın tüm kitaplarını okuma isteği duydum ve bunu not ettim. Benim için betimleme bir kurgu için çok önemlidir. Kelimeler zihinde şekillendikçe bir sinema izliyor veya o anı her detayıyla yaşıyor gibi olmak isterim bu yüzden yalnızca olaya odaklı olan kitaplar bana yeteri gelmez. 

Edebiyat uyarlaması olan filmler de daha önceden uyarlama olduklarını bilmesem bile bunu tahmin etmemi sağlayacak bir auraya sahip olurlar. Yazarın betimlemelerinin ve olayları aktarışının gücü filmde kameranın açısına, renklere ve hareketlere yansır. 

Vittorio De Sica tarafından yönetilen Finzi Contini'lerin Bahçesi, 21. Uluslararası Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı ve 1971'de En İyi Uluslararası Film Akademi Ödülü'nü kazanmış,  En İyi Uyarlama Senaryo Akademi Ödülü'ne de aday gösterilmiştir. Filmin müzikleri 1970'te RCA Victor etiketiyle satışa sunulmuş. Filmin şarkıları ayrıca birkaç sahnede sergilenmiş ve birkaç ödüle aday gösterilmiş. Ayrıca yazarın kendisi de yaşamı boyunca pek çok ödül kazanmış ve 1992de bütün uğraşı değerlendirilerek Feltrinelli ödülünü almıştır.   

Eserde orta sınıftan gelme, aşk ve cinsellik işlerinde acemi, iyi bir aileye sahip olan, saf delikanlı, malikânesine kapanmış, kendi âleminde topluluktan kopuk bir yaşantı süren soyluluk heveslisi, zengin ve seçkin bir ailenin gözbebeği olan çok zeki, kültürlü, afacan, değişken huylu kızı Micòl’e tutulur. Ve bunlar, uğursuz 1938 yılında olur: Irk Yasaları yeni çıkarılmış, kent halkı arasına açılan uçurum giderek genişlemektedir.

Bassani'nin bu hikayede kendi gençliğini ve kendisini eleştirdiğini aktaranlar olmuş doğrusunu bilmiyorum. Bu arada Bassani filmi beğenmiş olsa da son sahneler kitapta yer almadığı için çekinceli bir tavır gösterdiği aktarılmış. 2000 yılında Roma’da ölen Bassani, vasiyeti üzere, Ferrara’da, bu eserinde anlattığı Musevi mezarlığına gömülmüş. Kentin belediyesi yazarın Finzi Contini’lerin aile gömütünü kurguladığı noktada, ona bir anıt diktirmiştir.

15 Mayıs 2023 Pazartesi

Blogları Canlandırma Projesi - Nisan

 


Herkese selamlar. Aslında bugün muhteşem bir güne uyandık diyerek sözlerime başlamak isterdim ama umutların rötar yaptığı bir günden merhaba arkadaşlar. Yine de fırtına ve yağmur günü ele geçirse de güneşin açacağına olan inancımızı koruyalım. Akademide de başarıyı pes etmeyenler kucaklar.

Konuyu burada fazla uzatmak istemiyorum.

Bcp Nisan konumuz Belirli Yazarlar ve Yönetmenlerdi. Buradaki "belirli" ibaresini neye göre almamız gerektiğine tam karar veremedim yani çok ünlü olanları mı seçmeliydik yoksa ünlü olmasa da bir yönetmeni veya yazarı tanıma amacıyla onun birkaç eserine mi bakmalıydık? Sanırım bu biraz kişisel tercihe kalmış diye yorumladım ve iki film seçtim. 

Girl

Yönetmen: Lukas Dhont

2019 / Belçika Hollanda

Dram

Profesyönel balerin olmak isteyen 15 yaşındaki trans birey Lara'nın öyküsü. Geçirmesi planlanan operasyonlar için hazırlanırken bir yandan da bale eğitimi alan Lara'nın diğer kızlar tarafından uğradığı zorbalıklar karşısında yaşadıkları ve hissettiği duygular filmde oldukça iyi yansıtılmış. Durağan bir film olsa da sonuna kadar kendini izlettirmeyi başarıyor ve anlatması gerekeni hassas bir şekilde aktarıyor. İzlerken Lara ile gerçekten bağ kurmayı başarıyorsunuz. Ergenlik dönemi zaten yeterince karmaşıkken çevresinde gördüğü zorbalıklar ve işin içine bir de sevilme aşık olma duyguları karışınca Lara'yı izlerken ekran başında empati kuruyorsunuz. Bu arada oyuncuyu da oldukça başarılı buldum üstelik bu ilk filmiymiş. Bu arada Lara'nın babasının onun için elinden geleni yapışı, onun için ev ve şehir değiştirmeyi göze alışı ve hep arkasında duruşunu çok sevdim. 

Close

Yönetmen: Lukas Dhont

2022 / Belçika Fransa Hollanda

Dram

13 yaşında iki çocuk Leo ve Remi her zaman inanılmaz derecede yakın arkadaştır. Ancak aralarındaki bağ okul arkadaşları tarafından garip karşılanıp sorgulandıkça birbirlerinden uzaklaşmaya başlarlar. En yakın arkadaşının bir anda kendinden uzaklaşması yıkıcı etkiler yaratır ve bir trajedi baş gösterir. Yönetmen bu filmde de durağanlık içinde bir enerji yakalamış. Doğa sahneleri ile süslenen ve tablo hissi yaratan sahneler hiç sıkmadan akıyor. Bu türden ağır konuların işlendiği filmlerde oyuncu performansı çok önemlidir ve çocuk oyunculardan her zaman böyle yetenekler beklenmez ancak vay be nasıl oynamış diye diye izledim. Filmde bir iki sahnede boğazım düğüm düğüm oldu. 


10 Nisan 2023 Pazartesi

Blogları Canlandırma Projesi Mart Ayı Raporu ve Nisan Teması

 

Herkese selamlar blog dünyasının inci taneleri :) Mart'ı çoktan geride bırakmışken ve Nisan yağmurlarına inat güneş gülümserken burada toplanıp mis gibi çaylarımızı yudumlarken sonunda Mart BCP raporunu sizlere takdim ediyorum :) İki yılı geride bırakan ve artık gelenekselleşen etkinliğimizde her ay seçtiğimiz temalarda film dizi belgesel vs izliyor veya roman şiir vs okuyoruz ve bunları bloglarımızda yorumluyoruz. Konuda detaylı bilgi için buraya bakabilirsiniz :) En önemli kuralımız etkinliğe katılanların birbirlerinin yazılarına vakit ayırıp güzelce okuyup yorum bırakmasıdır. 

Mart temamız "Kadın Yazarlar ve Polisiye" idi. Bu ay yazılan yazıların listesi:

Makbule Abalı: Anlar İzler Tutkular, Hayat ve Hüzün

Bonheur: Kuzuların Sessizliği, Müzik ve Sessizlik

Yüreğimin İklimi: Cinayet A. Ş.

Oytunla Hayat: Farklı Rüyalar Sokağı, Olmayan Kuşlar Ansiklopedisi, Holy Spider

Okurix: Bana Dokunma - Tahereh Mafi 

Deniz: Olson, Grange ve BudayıcıoğluBlade Runner 1ve 2Malina - İngeborg Bachmann

Oh Yoon Joo: Through Darkness

Fighting: Ayasofya'da Bir Gece

Deep: Ölmeyi Bekle, Çiçekler Ölürken 

Sessizgemi: Beyond Paradise, Donkerbos

Nisan temamız "Belirli Yazarlar, Yönetmenler" olarak belirlenmişti. Siz de ayın son haftasına kadar bu konuda izleyebilir okuyabilir ve son hafta incelemenizi yazıp Okurix'e haber verebilirsiniz. 


3 Nisan 2023 Pazartesi

Blogları Canlandırma Projesi - Mart


Herkese yeni bir BCP yazısından selamlaar :) Bloga girmem için son zamanlarda bu etkinlik can kurtarıcı gibi oldu. Bazen eskisi kadar düzenli ve iyi yazamamaktan endişeleniyorum ancak zihnini meşgul eden ıvır zıvırlardan kurtulabildiği zaman insan yeniden sevdiği şeylere odaklanabiliyor. Havalar ısınırken ve bahar çiçekleri çevreyi süslemeye başlamışken güneşin sanki daha enerji verici olduğunu hissediyorum ve buralarla ilgilenmeye daha hevesli oluyorum. Her neyse çok da fazla uzatıp yine dramatikleşmeden konuya dönelim. 

Bildiğiniz gibi etkinliğimiz boyunca her ay bir tema belirliyor ve bunun hakkında okuyup izliyoruz ve o ayın son haftasında bunun hakkında yazıyoruz. Ben son haftaya pek yetişemediğim için hep sonraki ayın ilk haftasına yazıyorum :) Mart ayının konusu Kadın Yazarlar ve Polisiye olarak seçilmişti. Ben de polisiye konusunda iki dizi seçtim. 

Beyond Paradise

2023 - İngiltere

Yönetmen: Sandy Johnson, Matt Carter


BBC One'ın yeni mini dizisi 6 bölüm olarak planlanmış ve şuan 4. bölümü yayınlanmış durumda. Sezonun 7 Nisanda tamamlanması beklenmekte. 2. sezon planı olup olmadığı şuan belli değil. Dizi ayrıca Death in Paradise adlı 12 sezonluk ve hala devam edecek olan dizinin uzantısı niteliğinde. 

İngiltere Cornwall'da bulunan Looe kentinde çekilen dizi deniz kenarında bulunan Shipton Abbott adlı minik kurgusal bir yerleşim yerinde gerçekleşen polisiye olayları konu almakta. Dramatik polisiye olayları komedi ile harmanlayarak aktarması ile sıradan polisiyelerden ayrı bir konumda olduğu söylenebilir. Dizinin merkezinde ve bahsettiğim diğer dizi ile bağlantıyı kuran dedektifimiz Humphrey Goodman isminde komik biri ki bence ismi de komik. Ayrıca dizide yine Death in Paradise adlı dizide yer alan Martha Lloyd adlı karakter ile beraber Shipton Abbott'a yerleşme ve evlenme planları yapmaktalar. Bu kurgusal küçük kent ayrıca Martha'nın memleketi olarak tasarlanmış ve annesi de burada yaşamakta. Dizi görsel olarak hoş geldi bana özellikle çevre görüntülerini sevdim. Kasaba iz bırakmadan kaybolan bir aile, on yedinci yüzyıldan kalma bir şüpheli tarafından saldırıya uğradığını iddia eden bir kadın, çok değerli bir tablonun çalınması, bir ekin tarlasında tuhaf bir şekilde bulunan bir ceset ve tekerlemelere karşı gizemli tutkusu olan seri bir kundakçı gibi olaylarla çalkalanıyor ve dedektifimiz kendine has yöntemler ile olayları çözmeye çalışırken kırsal bir yere yerleşip sakin bir hayat sürme planı hayal oluyor. 

Donkerbos

2022 - Güney Afrika


Donkerbos Karanlık Orman olarak tercüme ediliyormuş. Dizide hem ingilizce hem de yerel bir afrika dili ve birkaç başka dil kullanılıyor. Dizinin geçtiği Güney Afrikada halihazırda kullanılan bu diller dizide konuşmanın geçtiği karaktere uygun olarak kullanılıp harmanlanarak gerçeklik katmış. Yavaş gelişen bir hikayeye sahip olsa da oldukça ilginç bir polisiye. Birkaç olayın iç içe geçtiği dizi sıradan dedektiflik dizilerinden biraz farklı. Dizi genel olarak karanlık bir temaya sahip. Limpopo'nun yoğun ve karanlık ormanlarında altı çocuk cesedi bulunur ve seri katili yakalamak için geride bıraktığı tuhaf ipuçlarını takip etmek buraya sürgün edilmiş bir detektife kalır. Yeni bir vaka ortaya çıkmadan önce katili bulmak için fazla zaman yoktur ve karmaşık ailevi olaylar da dedektifin işini pek kolaylaştırmaz. Dizi 1 sezon ve 8 bölümden oluştuğu için çabucak izleniyor. 


11 Mart 2023 Cumartesi

Blogları Canlandırma Projesi - Şubat

Selamlar canım blog ailesi blog yazmamın rutini olan bir Bcp yazısı ile karşınızdayım. Şubat teması şiir ve psikoloji olarak belirlenmişti. Hala bir şeyler yazmak tam olarak içimden gelmese de geleneği bozmak istemedim ve bu yıl hiçbir ayı atlamadan etkinlikte yer alabilmek istediğimden bir film seçip yazmaya karar verdim. Film bir kitap uyarlamasıymış ama izlemeden önce bunu bilmeden ve konusuna da bakmadan sadece psikoloji türünde olduğunu bilerek izledim. İzlerken acaba kitap uyarlaması mı diye düşünmüştüm. Bazen film veya dizi izlerken onun bir kitaptan uyarlandığını hissedebiliyor insan siz de böyle tahminler yapar mısınız izlerken merak ediyorum. Gelelim filmimize.

Kevin Hakkında Konuşmalıyız

We Need to Talk About Kevin

Lynne Ramsay

ABD-İngiltere / 2011 / 112dk.

Dram, Gerilim, Psikoloji

Başrolde Narnia ve birçok başka yapımdan tanıdığımız Tilda Swinton, Eva ismiyle yer alıyor. Eva'nın Ruhsal çöküntü içinden bir türlü çıkamadan ilk hamileliğini ve doğumunu gerçekleştirmesi ve çocuğunu büyütürken bir türlü onunla bağ kuramayışını buhranlı halüsünasyonlar ve zamanı kopuk sahneler eşliğinde takip ediyoruz. Belki genetik belki de değil ama içinde bulunduğu sağlıksız ruhsal durumun oğlu Kevin'de de bebeklikten itibaren ortaya çıktığını fark ediyoruz. Aslında Eva oğlu ile ilgili bir sorun olduğunu fark edip bunu doktorlara ve eşine anlatmaya çalışıyor fakat eşi onun her şeyi kuruntu ettiğini düşünüp üzerinde durmuyor. Yıllar içinde Eva bir kız çocuğuna sahip oluyor ve onunla iletişimde bir sorun yaşamıyor. Kevin ise büyüdükçe daha sorunlu bir hale geliyor ve kardeşine duyduğu kıskançlık dozu git gide artıyor. En sonunda okulda ve evde büyük bir katliam planı kurup gerçekleştiriyor. Film boyunca dikkat çekici şekilde kırmızı renk belli sahnelere hakim oluyor. Özellikle ilk baştaki domates sahnesi ve evden temizlemeye çalıştığı o kırmızı boya üzerinde en çok konuşulan sahnelerden. Bunların birer anı mı kabus mu yoksa halüsinasyon mu olduğu belli değil. Son sahnede Eva'nın oğluna sarılması altında birçok anlam yatabilir ama hangisi doğru olur bilemiyorum. Film psikoloji derslerinde öğrencilere yorumlaması için ödev olarak verilebilecek türden.


10 Mart 2023 Cuma

Günlük

Herkese selamlar canım blog komşularım umarım hepiniz iyisinizdir. Aslında bu sayfayı yaklaşık üç saattir açık tutuyorum ama daha yenice yazmaya ikna edebildim kendimi. Bloğa tam döndüm derken ülkecek büyük bir enkazın altında bırakılmış olduğumuz konusuyla yüzleştik ve yaşanan felaketin etkisini üzerimizden atamadık. Bir şey yazmaya, söylemeye derman bulamadım kendimde. Günler boyu olanları takip edip birilerine yardım edebilir miyim diye uğraşmak dışında bir şey yapamadım. İnsanlar acı çekerken ısınmaya utandığımız bir şey yemeye çekindiğimiz gibi bir şeyler yazmak konuşmak da gelmiyor insanın içinden. Hepimiz öyleydik eminim. Çünkü bizler deprem bölgesinde olmasak da hepimizin bir yakını bir dostu bir tanıdığı oradaydı ki öyle olmasa bile insani duyguları yerinde olan herkesin yüreği orada düşen her bir taşın altında, ağlayan acı çeken her bir insanın gözyaşındaydı. Uzun uzun akrabalarımın tanıdıklarımın neler yaşadığını burada anlatmayacağım çünkü bütün ülke zaten aynı feci olayın içindeydik. Bu yaşanan felaket yalnızca bir deprem olayı değildi büyük bir çürümüşlüğün, ihmalkarlığın, disiplinsizlik, ahlaksızlık ve vicdansızlığın üzerimize çöktüğü bir düzenin içinde yaşamaya çalıştığımızı ortaya koyan bir olaydı. Çok üzgün ve öfkeliyim. Ağlayan her bir insanın her bir gözyaşı kadar öfkeli ve üzgünüm. 

Aslında biraz kendime gelip ruhsal açıdan güçlü durmak, blogla meşgul olup bcp yazmak istiyordum ama içimdekileri söylemeden geçemezdim. Umarım bir daha böyle felaketler yaşanmaz yaşatılmaz. Bu konuda da gereken şeyler yapılır umarım. Daha fazla bu yazıyı uzatmak istemiyorum. Tekrar görüşünceye dek kendinize dikkat edin. Bu arada şuanda laptobum yanımda olmadığı için yorumlarınıza bakamıyorum bunun için üzgünüm. 








5 Şubat 2023 Pazar

Blogları Canlandırma Projesi - Ocak

 


Herkese yeni yılın ilk yazısından selamlar. Yine kayboldum uzun süre. Kendim bile kendimi bulamadım. Az biraz depresyon az biraz okul ve hayat işleri güçleri derken kendi karmaşamdan çıkamadım. BCP de olmasa herhalde uzun süre daha bloğun yüzüne bakamayacaktım. Bazen yazmayı unutmuşum gibi hissediyorum. Aklımda dönüp duran onca şeyi kelimelere dökmek zorlaşmış gibi. Herhalde herkese bazen olur bu. Geçer de. Hikaye yazmayı özledim. Şiir yazmayı. Bir şeyler çizmeyi. Tam bir hevessizlik içindeyim. Aralık ortasından beri bir türlü iyileşmeyen bir yanıkla uğraşıyorum o da biraz can sıkıcı. İki haftadır da gribim. Şimdi düşündüm de yeni yıla hiç iyi başlamamışım. Ama bundan sonrasının gayet hoş geçmesi için çabalayacağım. Kendime söz olsun. Bcp bölümlerini de kaçırmamayı planlıyorum. Ve elbette sizleri okumayı da özledim. Burası insana iyi geliyor. Hepinizi okumayı, sizleri özledim umarım iyisinizdir.

BCP yeni yıl takvimi için Okurix'i ziyaret edebilirsiniz Diğer blogger arkadaşlar da takvimi paylaşmış ve etkinliği bilmeyenler için duyurusunu yapmışlardı. Ocak ayı konusu "Biyografi ve Gerçeğe Dayanan Olaylar" olarak belirlenmişti. Biraz geç kaldım ancak sonunda bir film seçip izlemeyi başardım. Umarım siz de seversiniz. Ben biyografi tarzını çoğu zaman sevemiyorum o yüzden zor bir seçim oldu ve sevdiğim türlere yakın bir film seçmeyi başardım. 

The Good Nurse

Yönetmen: Tobias Lindholm

Amerika / 2022

Seri katil hemşire Charles Cullen ve onun yakalanmasını sağlayan mesai arkadaşı Amy Loughren'ın gerçek hikâyesini anlatıyor. New Jersey'de 16 yıl boyunca hemşirelik yapan Charles Cullen, kariyeri boyunca sorumlu olduğu hastaların serumlarına ilaç vererek ölümlerine neden olmuştur. Cullen, 40 cinayeti itiraf etmiş olsa da toplamda 400'den fazla ölümden sorumlu olduğu düşünülüyor. Olay ile ilgili bir de roman varmış yanlış anlamadıysam dilimize çevirisi de yapılmış. Filmde aşırı duygusallık veya abartılı aksiyon yok her şey dozunda işlenmiş. 

Filmi izlerken ABD sağlık sistemi ve hastanelerin olayların üzerini kapatan yozlaşmış sistemleri hakkında da bir fikir elde etmiş oluyoruz. Söz konusu hemşire ile ilgili yaklaşık on yıl önce bir takım haberler gördüğümü de hatırlıyorum ama aynı hemşire miydi yoksa benzeri miydi emin değilim. Belki siz de aynı haberleri görmüşsünüzdür. Gerçekten inanılmaz bir olay insan hastanelerden zaten korkarken böyle bir şeyin yaşanmış olması ürkütücü. 

Bu olayda dikkat edilmesi gereken asıl nokta adamın ruh hastası bir katil oluşu mu yoksa ilaçlara bu kadar kolay erişip sorgulanmadan hastalara bunları vermesi ve bunu anlayan hastanelerin adamı işten atması ancak yeni bir yerde çalışmasına engel olmamaları mı tartışılır. Bu olaydan bütün sağlık sistemi sorumlu tutulmalı bana kalırsa. Cullen'ın ruhsal problemleri olduğu aslında ergenlik döneminden beri bilinen bir şeymiş. Askerde de bir takım olaylar yaşamış. Bu durum biliniyor olmasına rağmen nasıl denetlenmeden hemşire olabilmiş orası da ayrı konu.