Dün yine rüyamda geziyordum etraf çok güzeldi. Bir sahil kasabasındaydım. Çok güzel bir koy vardı. Sahilin berisinde, bir baştan bir başa doğru koy boyunca ilerleyen bir yol vardı. U şeklinde bir coğrafyaydı yani. Yolun hemen kenarında da kasaba şekillenmişti. Gerideki ormanın sık ağaçları kasabanın evlerine binalarına karışmıştı. Koyun genişliği dardı. O yüzden karşı taraftan bakınca arada deniz değil de ırmak varmış gibiydi çünkü dar ama uzun bir koydu. Hatta uç kısımlara yakın yerde üzerine metalden gri bir yaya köprüsü yapılmıştı. Sahili dolaşmak yerine oradan geçilebiliyordu diğer uca. Ama köprü çok yüksekti altından tekneler gemiler geçebilsin diye ve merdivenle çıkılıyordu başka bir yolu yoktu. Merdivenden biraz çıktıktan sonra balkon gibi bir sahanlık vardı orada dinlenmek iyi oluyordu sonra merdiven bir kat daha dönüp tırmanmaya devam ediyordu.
Ben koyun ortasına yakın bir yerlerdeydim sahilde. İki uca da uzağım yani. Sahilde voleybol oynayan insanlar vardı. Küçük bir yerleşimdi herkes birbirini tanıyordu. Yeni gelen birisi varmış ben onu tanıyormuşum ama o beni tanımazdan gelmiş. Ben de gizlendiği bir şeyler vardır diye bozuntuya vermedim belki de peşinde FBI falan vardır dedim. Sahilde arkasından gördüm onu benim gittiğim yöne gidiyordu ama sonra kayboldu. Merak etmiyor değildim ama insanları rahatsız etmekten çok çekinirim. Bir iki teyze o kim ki yeni buralarda filan dedi ama ben bilmem dedim uzaklaştım.
Neyse koyun sağ tarafına doğru yürürken hava bozmaya başladı. Bir de artık akşam oluyordu. Binalarda ışıklar yanmaya başladı. Kafelerde ve minik otellerde parlak ışıklarla tabelalar aydınlandı. Onlarla beraber bazı evlerin de pencerelerinden ışıklar süzülüyordu. Çok renkliydi. Mor, mavi, sarı ışıklar vardı her yerde. Yürümeye devam ederken sahil biraz daha limana benzemeye başladı. Ama benim kaldığım ev koyun diğer ucunda kalmıştı. Az daha ilerleyip köprüyle karşıya geçmeyi düşündüm. Yolda ilerlerken boş bir binanın girişinde kuş sesleri duydum. Terk edilmiş bir binaydı. Evin önündeki çit alçaktı ama çitin üzerinde aralıklarla yerleştirilmiş uzun çubuklara asılan iplerden sarkan asma sarmaşığı bir duvar gibi evi çevresinden soyutlamıştı. Asma yaprakları tazecik görünüyordu rüzgarla kıpırdanıyorlardı. Kafesler buldum hemen girişte. Üç dört tane kafes terk edilmişti içlerinde ikişer üçer veya tek duran muhabbet kuşları vardı. Neredeyse açlıktan öleceklermiş. Onları kafesten salsam sokakta veya bu asmanın üzerinde yaşayamazlardı. Yem bulamazlarsa yine açlıktan ölürlerdi. Bir avuç yemleri kalmıştı. Kafamda hemen düşünceler geçti hayal ettim. Yemleri asmanın dibinde yere serpsem belki filizlenir ve kendi bitkisini büyütür ve zamanla daha çok yem üretilirdi. Ama bunun için kuşların zamanı yok diye düşündüm. Hem zaten yem tohumları filizlenmeden onları yerlerdi. Bu hayali bıraktım rüyamda ve ne yapacağıma karar vermeye çalıştım. Onları orada bırakamazdım. Emanet edecek kimse de yoktu. Ben de hepsini şimdilik tek bir kafese koyup yanımda taşımaya karar verdim kaldığım yere götürüp bakacaktım onlara.
Köprüye ulaştım. İlk sahanlığa kadar çıktım merdiveni ama yükseklik korkum var ya benim daha fazla çıkamadım. Köprüye çıksam üzerinde yürürken bayılabilirdim. Bir de çok dar bir köprüydü başım çok az dönse bile denize doğru uçabilirdim. Aşağı nasıl tekrar ineceğimi bile bilmiyordum. Aşağı bakınca içim çekiliyordu. Ağaçlarda tüneyip mahsur kalan kediler gibi korkuluğa yapışmıştım. Ağlayasım gelmişti biri beni buradan indirsin diye. Sonra baygınlık geçire geçire geri inmeyi başardım basamakları. Yürüyerek geri dönmekten başka çarem kalmamıştı. Ne demeye o kadar uzağa geldiysem hava kararacak vakitlerde. Kucağımda kocaman bir kafesle geri yürürken akşam altı veya yedi saatleri olmalı hava çok kararmıştı, denizin sesi çok fazlaydı, insanlar azalmıştı. Sonra yağmur yağmaya başladı. Yerler ıslanınca binaların ışıkları yerde yansıma yapıyordu. İlk başta hafif yağıyordu. Kuşlar üşümüştü, korkmuştu ve şimşekler de vardı arada sırada.
Sonra meğerse yabancı kişi de koyun o taraflarında yaşıyormuş. Kasabadan kimseyle konuşmak görüşmek veya onlar tarafından merak edilmek istemediğinden herkesten uzak durduğundan ilk başta yardım etmek istememiş, uzakta kalmış ama ben küt diye ağzımın üstüne düşünce insafa geldi galiba. Rüyamda bile sakarım. Şemsiye gibi bir şey getirmişti rengi siyahtı. Yağmur ona düşerken pıtır pıtır ses çıkartıyordu. Ama ben kuşların üzerine tutmasını söyledim şemsiyeyi. Yağmur çok hızlanmıştı. Şemsiyenin üzerinden kayan yağmur yüzüme yüzüme geliyordu havadan inen yetmiyor gibi. Ama tek derdim kuşlardı. Kuşlar ıslanırsa ölürlerdi ama ben en fazla hasta olurdum. Öyle yüzüme sular çarpa çarpa ilerlerken uyandım. Ay ama renkler ve çevre çok canlıydı çok güzeldi. Kuşlar sarı, mavi, beyaz renklilerdi. En çok sarı olan dikkatimi çekmişti. Çok aç kalmışlardı kıyamam. Haa bi ara da kum fırtınası çıkmıştı bunların hepsinden önce. Bir cadı büyü yapıyordu ama o kısmı silmiş zihnim bulamadım bu kadarını hatırlıyorum.
S..
ha ha gemisel rüyalar :) üç kuş demek, büyülü cadı hee ;) acayip rüyalarım yok benim rüyamda bile ağır abla takılıyorum gemicimm ~>
YanıtlaSilFatoş :)
Silgemisel rüyalar mı hahah :D benim rüyalarda her türlü saçmalık bulunur bir gün uzaylılar bir gün zombiler bazen uzayda boğulurum falan :D ay anlatsana sen de blogunda ilginçli olanlardaan :)
Cadının büyüsü silinmiş aklından. Yani o da aklında kalsaymış güzel bir roman çıkacakmış rüyandan:) Bu kadar uzun metrajlı rüya görebilmen ne güzel.
YanıtlaSilKaystros Tyrha :) eveet hafıza büyüsü yaptıysa demek ki silinmiş haha :) Çoğu yazım hikayelerim filan rüyalarımdan çıkar seviyorum ben de rüya görmeyi, bunu da hiç değiştirmeden gördüğüm gibi yazdım çok detaylı hatırlarım :)
SilMaşallah diyorum. Her insan rüya görür ama gördüğü rüyayı tüm detayları ve renkleriyle bu kadar hatırlayan nadiren bulunur. Rüyada deniz ve yağmur görmek bolluk bereket diye yorumlanır. Kuşlar da var. Onlar da güzel haberlerin sembolü diye bilinir. Hepsinin birleşip harika sürprizlerle gerçeğe dönüşmesini diliyorum;)
YanıtlaSilZeugma :) rüyalara çok odaklanıyorum hikayelerimin çoğunu da onlardan çıkarttığım için gittikçe daha detaylı hatırlıyorum :) bir de uyanır uyanmaz not eder yazarım ben sonra unuturum çünkü. bazen not ettiğim rüyayı unutmuş oluyorum okurken aa ben böyle bir rüya görmüştüm diye hatırlıyorum tekrar ama yazmasam yok olur hepsi :) ne güzel yorumlamışsın rüyamı bolluk bereket ve iyi haberler olacak demek ay öyle olsuun :) pek anlamam rüya tabirinden ama yorumlatmayı severim teşekkür ederim çook :)
SilÇok hoş bir anlatı... :)
YanıtlaSilMert, teşekkür ederim çok :)
Silbazı rüyalar nasıl da gerçekmiş gibi
YanıtlaSilBurcu,
SilEveet bazen uyandığımda anlamıyorum uyandığımı rüya mıydı neredeyim ben şuan diyorum :)
valla yine film gibiii :) yükseklik korkusu, yağmur, kuşlar, sel rüyası bu hihi, kuşlar da çakıl hihihi :) o yabancı kim uzaylı mıı odin mi :) sonu karıştı. atiye gibi olduu, büyü ve fantastik, senin uyku paralel evrenin işteee :)
YanıtlaSildeepsii yeşilçam korku filmisi hahah :D kıyamam kuşlara yaa minnacıklardıı :) bir vampir olmalı o yabancı :D ben atiyeydim paralel evrende göbekli tepeden geçme dediler dinlemedim bu evrene geldim :D
Sil