16 Haziran 2020 Salı
Çakıl
Çakıl, benim minik çakıltaşım olmaya başlayalı dokuz yıl geçti. Belki bize gelmeden önce de bir yaşına varmış olabilir yani bu yıl dokuz veya on yaş olmalı. Her hayvanın karakterinin farklı olduğunu, hepsinin sevdiği veya nefret edebileceği şeyler olduğunu, kendilerince bir kişilikleri olduğunu hayvanlara biraz ilgi duyan onları seven herkes bilir. Bu güne kadar pek çok kez annesi tarafından terk edilip beni bulan kedi yavrularını da büyüttüm. Hepsi kendiliğinden kapımıza gelip beni buluyordu. Hepsi de bambaşka kişiliklere sahipti ve onları dışarı hayatından kopartmadığım için canları istediği zaman beni terk ediyorlardı. Mahallenin maskotu oluyorlardı onları herkes başka bir isimle çağırıyordu. Çakıl'dan önce çook minnakken aynı anda on beş tane muhabbet kuşumuz vardı. Onları babam büyütüyordu ve içlerinden sadece sarı olan ismini söylemeyi öğrenmişti "Çıtır Çıtır" diyip duruyordu. Daima benim kafama tüner benimle beraber dolaşırdı. O zaman dört veya beş yaşındaydım. Sonra onlara ne olduğunu bilmiyorum. Ortaokula giderken aralıklı zamanlarda üç tane muhabbet kuşum olmuştu. Onları uzun yaşatamamıştık ve o zamanlar henüz bir kuşa yarenlik etmenin inceliklerini bilmiyordum ve vakit geçiremediğimden dolayı çok bağlı değildim. Onlarla ailem ilgileniyordu. Fakat Çakıl benim gerçekten çok çok yalnız olduğum bir dönemde benim can yoldaşım olmaya gelmişti.
Çok hareketli, çapkın, neşeli, yaramaz bir şey. Minnacık bedeninde gözleri mücevher gibi, parlak zeka dolu bakışları... Böyle bir şeyi kuş işte iki tane kanadı ve tüyleri var diyip nasıl geçebilir insan... İlk günler onunla uyudum onunla uyandım. Kafesine sarılarak uyuyordum beni sevsin bana alışsın diye. Hem uyanıkken de yanımdan hiç ayırmıyordum. Ders çalışırken sesli çalışıp ona okuma yapıyordum. Sesimi seviyordu. Şarkı söylememe, ninni söylememe bayılırdı.
"Çakıl.. Çakıııl!" diye diye hiç bıkmadan aynı tonda tekrar ede ede ona adını öğrettim. İsmini söylediğimde tüneğinin üzerinde pıtı pıtı koşarak olduğum tarafa gelip tellere zıplayıp beni öpmeye çalışırdı. Israrlı tekrarlarımdan sonra kendisi de konuşmayı öğrendi. Bir defa konuşmanın yolunu anlayınca diğer kelimeleri öğrenmesi daha kolay oldu. "Çakıııl, Aşkıım, Canım, Bebeğim, Çalıkuşu, Çarşı karşı, Çarşı kuşu, Okasa, Aayy!, Gel buraya, Bak!, Cici bebeğiiim, Aç kapıyı, Hahahaa!, Oy oy oyy!, I love you, Aaaa!" gibi bir sürü kelime ve nida öğrenmişti. Bunları da canı nasıl isterse uzatarak veya melodik şekilde söylüyordu. Hatta bazen sessizliğin içinde bir anda bağırır gibi sesini yükselterek "Aşkıım!" diye beni çağırmayı öğrenmişti. Öyle çağırdığında benden hemen cevap geleceğini biliyordu. Öğrenip unuttukları da oldu ve bunların yanında bir de poşet sesini taklit ediyordu. Bu en sevdiği seslerdendi çünkü ona göre tüm poşetlerde yem vardı, lezzetli bir sesti onun için. Poşeti duyduğu anda o da başlardı. Hapşırmamızı ve öksürmemizi de taklit eder biz öksürünce tekrar ederdi. Ve bir de benim gülmemi taklit ediyordu, ben güldükçe o gülüyordu o güldükçe ben gülüyordum. "Hııı?" diye soru sorar gibi nidalar yapardı. Özellikle uykusu olduğunda kafasını geriye çevirip tüylerinin arasına gömdüğünde kendi kendine söylenirdi ama ben ninni söylersem susup dalıncaya kadar beni dinlerdi. Kuşlar uyurken güvende olma duygusundan dolayı sevdiklerini dinlemek istermiş.
Gözlerimi kapattığımda gözlerini kapatırdı, çok kez bu şekilde onu kandırıp uyuttuğum olmuştu. Dudaklarımı öpücük atar gibi yaptığımda o da gagasını aynı şekilde oynatır ve öpücük sesi yapardı. Kafamı hafif sallayıp dans etmemi severdi. Hemen kendisi de dans ederdi kafasını sağa sola aşağı yukarı sallarken heyecana kapılıp hızla daire çizmeye başlardı. Piyano ve gitar sesine bayılırdı. Hemen neşelenirdi müzik dinlerken. Kalabalık ve yüksek seslerden hoşlanmazdı. İçine su konunca kuş sesi çıkartan toprak kuş şekilli düdükler vardır onların sesini taklit ederdi. Dans etmek en sevdiği şeydi. Bir de öpmek. Lakabı Spaydi idi çünkü tepesi aşağı örümcek adam gibi durup öyle öpüşürdü. Annemin köpeği Nazlı ile birbirlerini kıskanırlardı en çok sevilmek için yarışırlardı. Doğranan bir salatalığın kokusunu salondan bile alır, heyecanlanırdı. Heyecanlanınca göz bebekleri küçülür etrafındaki beyaz halka belirginleşir ve daha da heyecanlanırsa kanat çırpardı. İstediği bir şey olduğu zaman kafesin tavanından ters sallanır ve kanat çırpardı. Sofraya oturduğumuzda onun hakkını vermezsek salatalık için kafesteki yemliği bile yerinden söker, tepesi aşağı devirir, isyan ederdi. İstediği her şeyi anlatmasını bilirdi. Önceleri uçmayı çok severdi ama son yıllarda kafesten çıkmaktan hoşlanmıyordu. Kırmızı renkten nefret ederdi, beyazı çok severdi. Gagasını burnuma dayayarak öyle durmaktan hoşlanırdı. Ayaklarına dokunulmasından en başından beri nefret ederdi bu yüzden elimize asla alamazdık. Ama o isterse omzumuza gelir dururdu. Yanlışlıkla elimize gelse sanki biz tutmuşuz gibi bize sinirlenirdi. Ama parmağımla güreşmekten hoşlanırdı.
Kapıyı pencereyi aynı anda hiç açmazdım rüzgarda kalmasın diye. Geceleri ışık kapalı otururdum uykusunu alsın diye. Tv veya laptop sesini çok açmazdım rahatsız olmasın diye. Zaten rahatsız olunca sinirlenirdi söylenirdi bıcır bıcır bir şeyler mırıldanır homurdanırdı. Küçük prensimdi benim. Ders çalışırken sessiz olmam gerekse bile onun için piyano sesi açardım ya da tvde bir şeyler açıp kısık sesle dinlemesini sağlardım. Radyo 45lik dinlerdik beraber. Teoman ve Şebnem Ferah'ın seslerine bayılırdı. Pop müzik de severdi. Hayatımın her alanında yeri vardı. Annemlerin evine gelirken ardımda bırakmaz yanımda getirirdim. Mutfağa yemek yapmaya giderken benimle gelirdi. Yediğim her meyveden önce ona verirdim...
Bu yıla kadar hiç ama hiç hastalanmadı. Belki ufak üşütmesi hapşırması olmuştur. Ama öyle güçlü dinç bir kuştu ki asla hastalık kabul etmezdi. Annemler onun hapşırmasını ayırt edemezdi ötüyor sanırlardı ama ben anlardım. Onu en halsiz gördüğümde sadece sessiz kalıp tüylerini kabartmış olurdu. O zaman bilirdim ki üşümüş. Hemen sıcak tutardım. Hemen kendine gelirdi. Geçen aylarda evimi sel bastığını anlatmıştım. O zaman hayatında ilk defa çok kötü hastalandı. Veterinere götürdük. Veteriner kuşlardan anlamıyordu ama antibiyotik ve vitamin verdi. İlacı kendi içirememişti çünkü Çakıl el ile tutulmaktan nefret eder kaçardı. Panik atak geçirirdi tutulmak istemediği için. İlacı benim içirmenin bir yolunu bulmam gerekiyordu. En sevdiği şey ekmek, yumurta ve salatalıktı. Onlara damlatarak ilacı kandırarak yedirdim ona. Sıcak tuttum. Üç dört gün başında bekledim. Su içmesi için uğraştım. Parmağımı suya batırıp parmağımdaki damlaları içmesini sağladım. Yem yiyemediği için yumurta haşladım. Minik minik parmağımın ucuna yumurta koyup bir anne kuş gibi yedirdim ona. İlaçtan önce kusuyordu çok kötüydü. çok çok kötüydü. Ama toparlanmayı başardı. Virüs salgınından önce annemlere gelirken yanımda getirdim keyfi çok yerindeydi. Ama bir kez daha hastalandı. Daha çok vakit geçmemişti bile. Aynı süreci yine yaşadık. Yine toparlandı.
Ama geçtiğimiz perşembe günü yani ayın 11inde bir şeyler ters gitti. Sabah çok neşeliydi. Sabahları etraf aydınlık ve perdeler açık kalmışsa gün ışığıyla neşesini bulur ve beni uyandırana kadar konuşurdu. Ben uyandıktan sonraysa o tekrar uyurdu. Dışarıdaki kuşlara laf yetiştirirdi. Yine öyleydi. Dışarıdaki kuşlarla yarışıyordu. Ben uyanınca sakinleşti ve kahvaltı hazırlığında heyecanlandı. Salatalığını verdik ona da. Kahvaltıdan sonra sessizleşti. Sonra kustuğunu duydum. Kursağındaki yemleri kusarken etrafa fırlatıyordu. Panikle hemen yanıma aldım. Birkaç gündür ruh halim zaten kötüydü. Kabuslar görüyordum alakasız şeyler hakkında. Onu öyle görünce içimdeki sıkıntı bu yüzdendi demek dedim. Bu sefer daha kötü olduğunu anlamıştım. Çünkü.. Çünkü bu kez ilk defa tüneğinden düştü. Bir kuşun tüneğinden düşmesi kötüye işarettir. Bir kuşun kafesin dibinde dolaştığını görmeniz için onun deli olması lazım bundan nefret ederler. Kafesin dibine indiğini yalnızca düşen bir meyvenin peşindeyse görebilirsiniz ya da çok korkmuşsa. Çakıl bir meyvenin peşinde olsa bile kafesin kenarına tutunur kafasını uzatabildiği kadar uzatır meyveyi öyle alırdı asla yere dokunmazdı.
Çok korkmuştum. Elimize gelmekten nefret ederdi ama başka çarem yoktu onu elime aldım. Hiç kendinde değildi. Elimde onu ısıttım. Vitamin vermeye çalıştım, su vermeye çalıştım, kustuğu için bir şeyler yesin diye uğraştım ama bu kez hiçbir şeyi kabul etmedi. Nazlı da çok endişelenmişti gelip gidip onu izliyor kontrol ediyordu. Sonradan düşündüm de sanırım felç geçiriyordu. Önce midesi mahvoldu. Sonra ayakları tutmaz oldu. Sonra elimin içinde sanki bir kalp tutuyordum. Kalbi pıtır pıtır atıyordu. Korkmasın diye ona ninni söyledim. Sakinleştirdim. Yavru bir kuşun annesini çağırması gibi iki üç kez ses çıkartabildi. Sonra kalbi durdu. Melek oldu benim minik prensim. Nazlı onun gittiğini hemen anladı. Nasıl anladı bilmiyorum ondan bir anda korkup geriye doğru sıçradı ve panikle havlamaya başladı. Çakıl'ı bir prens gibi erik ağacının altına gömdük.
Kaç gündür kendimi yeni toparlayabildim. Belki bir kuş için üzülmek çoğu kişiye anlamsız gelebilir ama o benim bebeğimdi. Kahvaltıda salatalık yerken onun artık olmadığını unutup yanlışlıkla onun için ayırıyorum veya pencereden rüzgar girdiğinde üşür diye tam düşünecekken artık olmadığı aklıma geliyor. Dışarıda kuşlar öterken cevap vermesini bekliyorum fark etmeden kafesinin olduğu yere dönüp bakıyorum.. Sesini özledim. Resimlerine bakamıyordum bugün bakabildim. Onu hep mutlu yaşatmaya çalıştım. Daima yanımda olup bana arkadaşlık etti. Bu yazıyı da onu hatırlamak ve unutmamak için yazıyorum..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Yaa çok üzüldüm Çakıl'a :( Bizim de bir muhabbet kuşumuz vardı. Adını kardeşim maviş koymuştu. Aldığımızda yeni doğmuştu. Doğru düzgün ötemiyor ve uçamıyordu. Konuşturmak istemiştik ama hiç konuşmadı. Bizim maviş 8 yıl bizimle beraber yaşadı. Sonra bir gün babam balkonun kapısını açık bırakmış ve kaçtı balkondan. Çok bekledik gelsin diye gelmedi. Hep birinin evine girmiş olsun birileri sahiplensin diye umduk :(
YanıtlaSilYankım ve Gölgem, minicik de olsalar hayatımızın büyük bir parçası oluyorlar. maviş de çok mutlu yaşamıştır yanınızda, en azından mutlu yaşadıkları için içimiz rahat olabilir sanırım
Silçok üzüldüm ... inanın ... benimde mimin bir dostum var çünkü , ve dost kaybetmek zordur .
YanıtlaSilDilek, teşekkür ederim ki çok, ve çok çok uzun yıllar mutlu bir şekilde yanında olmasını dilerim minnoşun
Silİnan çok üzüldüm canımm..ben de bizim daha önce baktığımız kuşların ölümünü hatırladım.çok duygulandım...
YanıtlaSilkitaplık kedisi, atlatması zor bir şey insanın bebeği gibi oluyorlar uzun süre tekrar bir kuşa veya kediye filan bağlanmaktan korkacağım sanırım
SilInan gözlerim doldu şuan.
YanıtlaSilBıraksam akar yaşlar da niyeyse tutuyorum, çocuklardan dolayı galiba.
Öyle güzel kıskalınası bir bağ kurmuşsunuz ki.
9 yıl dile kolay.
Bende çok meraklı idim. Ama hepsi bir şekilde kaçtı. Biri öldü. Unutmuştum bak. Sabaha karşı inleye inleye can vermişti. Yumurtası sıkışmıştı. Zaten öyle çok yumurtlardı ki...
Şimdi annemlerde var 4 tane. Birini kısa süre aldık ama çocuktan bakamayınca geri verdik.
Geçen o baktığımız nasıl olduysa kafesten kaçmayı başarmış. :)
Onlara bakmak keyif, seven biri için.
Kaybetmek de bir o kadar üzücü.
Uyuşuk Hayalperest, anlayabiliyorum ki seni,
Silah yaa dişi kuşlarda öyle olduğunu duymuştum kıyamam.
Belki çocuklar büyüyünce onlara sorumluluk kazandırmak için alırsınız bir tane arkadaş olurlar çocukların gelişimi için çok iyi oluyormuş ve hayvan sevgisi kazanmaları için. Çok ilgi istiyorlar çünkü tek dünyaları biz oluyoruz.
Hiç anlamsız gelmedi, aksine çok iyi bildiğim duyguları okudum, başlarda ay çok şirin derken, kendi hayvanlarımı düşünürken, yazının ortasında "di" ekini fark edince anladım, içim buruk buruk burnum sızlayarak devam ettim. Son paragrafta da seninle ağladım :( Hayvan dostluğu başkadır, bunu herkes bilemez de duyamaz da. Biz duyabilen şanslı kesimiz. Giden her hayvan dostumun ardından senin gibi ben de yazdım, bazısının yasını çok uzun sürelerce yaşadım yaşıyorum, çok zor. Yazabilmene sevindim çünkü böylelikle biz de tanımış olduk Çakıl Bey'i :) Biz de sevdik.. Bizim de gri kıvrımlarımızda bir yer edindi..
YanıtlaSilAyrılık zor ama bu ayrıntılar unutulmuyor, sevgi hep baki kalıyor... Sabır dilerim..
Sadece C. Teşekkür ederim çok, yazmak iyi geldi sahiden. Hepsi birer bebek o kadar narin ve güzeller ki..
Silbenim de on altı yıldır beraber yaşadığım köpeğim var, yaşlandı hastalıkları arttı. insanlar kendimi hazırlamamı söylüyor ama bunu yapmıyorum. bi dostun gidişine hazırlanabilir mi insan, çakıl çok şanslı bi kuşmuş. çok sevilmiş, mutlu yılları olmuş. şimdi uykuların en güzelinde. unutulmayacağına eminim, üzüntünü paylaşıyorum.
YanıtlaSilBurcu, bana da önceki iki hastalığında vakti geldi artık diyenler oldu ama insan böyle bir şeye nasıl hazırlansın mümkün değil. olabileceklerin farkındaydım ama asla kabullenemedim. gittiğini bile kabullenemedim başta. hala bazen sanki varmış gibi geliyor unutuyorum olmadığını. blogunda görüyorum çok şirin senin minnoş da daha uzun uzuun yıllar yanında olsun inşallah. teşekkür ederim çok çok
Silonbeş kuş muuuuu çıtır çıtır mıııı :) ay çakıl yaaa baksana nasıl arkadaş olmuşsunuz yaaa, konuşması öpücüğü aşkıııım demesi yaa ne çok güzel anın var onunla hepsi tatlı anılar ki. mutfağa gitmeniz birlikte, onu kandırıp uyutman, nazlı ile sevgi yarışmasııı. unutulmaz ki o en şirin en tatlı en minnoş en ponçik oooo onu çok seviyoooz :)
YanıtlaSildeepsii, eveet babam çok meraklıydı kuşlara :)
Silbiriciğimiz çakıl unutulmaz ki hiç bebekliğinden beri biliyosun onu sen de. sesi kulaklarımda hala
bizim de bir muhabbet kuşumuz var, adı fıstık. 1 aydır bizimle, yavru daha. çok ürkek, uçmayı bile bilmiyor. hep çok mutsuz olduğunu düşünüyorum. sevmek ilgilenmek istiyorum ama nasıl sevebileceğimi bilmiyorum,sevemiyorum. arada yanına gidip fıstık fıstık diyorum, benden ne kadar korktuğunu fark ediyorum. sadece üzülüyorum onun adına, bizim ailenin kuşu olduğu için. çakıl çok şanslı bir kuşmuş.
YanıtlaSilKılıçlı Voyvoda, henüz daha bebekmiş o eğer yanında olursan sana alışır. internette de nasıl alıştıracağına dair pek çok video var. vaktin varsa onu ihmal etme lütfen. şuan senden veya herhangi bir şeyden korkması normal. herhangi bir kuşun yeni ortama ve insanlara alışması için vakit gerekir. eve ve sana alışacak ve senden zarar gelmediğini öğrenecek. bak ona elinle parmağının ucuyla yem sun böylece daha kolay alışır. vitamini ve ek gıdaları nasıl vereceğini öğren böylece çok sağlıklı şekilde büyür ona çok güzel bakarsın eminim çünkü sözlerinden onu nasıl önemsediğin belli zaten
Silbaşınız sağ olsun çok üzüldüm gerçekten de:( onlar bir süre sonra evladımız oluyor çünkü
YanıtlaSilLerzan Karadan, teşekkür ederim, evet hepsi bebek gibi evlat gibi oluyor
Silminik dostunu kaybetmene üzüldüm ama sen elinden gelen herşeyi fazlasıyla yapmışsın son anına kadar..birçok güzel anı kalmış şimdi o melekten...
YanıtlaSilbenim de kuşlarım vardı yumi ve bıdı,oğlum sevinsin diye almıştım sonra onlar aniden gittiklerinde biz de çok üzülmüştük, üzüntünü anlıyorum o yüzden...
Düş Tasarımcısı, yumi ve bıdı ne güzelmiş isimleri de. hepsi minicik olmalarına rağmen insanın ruhuna ne de iyi geliyorlar. özlüyorum çok..
SilSonunu okuyamadım gözlerim doldu. Gerçekten çok üzüldüm. Çok zor bir şey. Onlar bizim çocuğumuz gibi oluyor bir süre sonra o yüzden anladım kuşa üzülünür mü diye düşünmedim hiç canım başın sağ olsun
YanıtlaSilEbrar, sağol kuzum sahiden de çocuğum gibi olmuştu o kadar bağlanmışım ki.. sürekli gözlerim onu aradı insan çok sarsılıyor.
SilÇakılla iyi ve güzel beraberlikleriniz olmuş,ölmesi üzücü olmuş..Biz de çok muhabbet kuşu,cennet kuşu beslemiştik ancak hiçbiri uzun yaşayamadı,daha sonra artık kuş beslememeye başladık..Kuşlar çok hassas hayvanlar,onlara bakım çok özen,itina istiyor ama ne kadar özen,itina gösterirseniz gösterin bir şekilde sonunda aramızdan ayrılabiliyorlar maalsef.. :(
YanıtlaSilErtuğrul Yıldırım, sanırım ben de uzun süre bir kuş veya kedi filan alamam bağlanıp tekrar üzülmekten korkuyorum. evet hepsi çok hassas ve narin canlılar ve o kadar güzeller ki..
SilDuygularını ne kadar içten aktarmışsın. Aynı şeyleri biz de yaşadık. Bizimkinin adı Paşa'ydı. Kızıma çok iyi yoldaşlık etmiş, onunla birlikte üniversiteyi bitirmişti. Ders çalışırken, senin yaptığın gibi, konuları hep ona anlatırdı. Bu bakımdan o da bir doktorluk diplomasını çoktan hak etmişti. Şimdi ondan kalan anılarla avunuyoruz:) Sana da sabırlar diliyorum:)
YanıtlaSilKaystros Tyrha, ne güzel yoldaş oluyorlar insana, bakışları bile gönlümüzü ısıtıyor, Çakıl da Paşa da şimdi arkadaş olmuşlardır göklerde belki de :)
SilO sana, sen ona sahip olduğunuz için çok şanslısınız. Ne denir ki.. Çok acı bir kayıp. İnşallah cennet musunuz oldu ..
YanıtlaSilKübra Nur, teşekkür ederim ki çok çok
SilMerhabalar.
YanıtlaSilKendimize alıştırdığımız hayvanları kaybettiğimiz de ne kadar üzüldüğümüzü; çevremde kuş, kedi ve köpekleri olan insanlardan çok iyi biliyorum. Ölen kuşunuza rahmet diler, acınızı paylaşırım. Bisikletle mezarlıktan dönerken onu, korkudan ceviz ağacının ince bir dalına tünemiş bir kuş gibi bulduğum ve oradan kurtararak eve getirdiğim ve adını "fıstık" koyduğumuz bizim de bir kedimiz oldu. Onu eve almadan bahçede büyütüyoruz. Yarın ondan ayrılmak bize de çok zor gelecek. Ama ne yapalım mukadderat, elimizden başka bir şey gelmez.
Selam ve saygılarımla.
Recep Altun, fıstık kıyamam ağaca mı sığınmış ne iyi etmişsiniz eve almasanız da bahçede de bakılabilir elbette. benim de evim zemin katta olduğu için pek çok kedi ziyaret ediyor bahçeyi ve balkonu, sürekli onlara su ve yiyecek veriyorum, komşulukları çok güzel oluyor.
Silçok çok sevgiler ve teşekkürler
Bedeni minik ruhu kocaman olan minik dostun çok güzel bir yere gitti ve üzülme lütfen :). Gözlerim dolu dolu yazıyorum yorumumu
YanıtlaSilArsel'in Okyanusu, onu özlüyorum, güzel bir yere gittiğini düşünüyorum ben de teşekkür ederim ki çok
Sil