Çocukken ettiğim duaların çoğunu hatırlıyorum. Zaten hepsini standart bir şablona oturtmuş ve uzun süre bu şablonu takip ederek benzer dualarda bulunmuş ve ekstra isteklerimi en sona saklamıştım daima. Dualarım o kadar uzun olurdu ki uyumam bir saati bulurdu. Ordan alışkanlık kalmış olmalı artık dua etmediğim zamanlarda bile uyumak iki saatimi alabiliyor. Hayatımda var olan herkes için bir dileğim vardı ve büyük bir bölümünün gerçekleşmiş olması içimi ferahlatıyor. Kendim için en çok yalnız bir ömür sürmemeyi dilediğimi hatırlıyorum ancak kendi dileğime korkuyu çok karıştırdım muhtemelen. İnsanın başına korktuğu gelir derler. Yine de dilekleri tutan bir insan olduğuma inancım büyük olduğu için hâlâ yaşamım üzerinde gerçekleşecek olumlu değişiklikler konusunda beklentim iyi yönde. Cümlemin içindeki ihtimal yoğunluğu tedbirli oluşumun bir yansıması adeta. Çünkü eskiler fazla iyi de fazla kötü de konuşmanın etkileri üzerine tez yazacak kadar hurafelik mottoları empoze ettikleri için insanda bir ihtiyatlı olma eğilimi yaratıyor.
Kavanozdaki Beyin
~Pandorica'dan Arda Kalanlar~
26 Şubat 2024 Pazartesi
24 Şubat 2024 Cumartesi
O da Neymişse
Yıllar birbiri ardına gelip geçerken ve geceler birbirini kovalarken bazen ışıksız kaldığı anlarda insan durup vay be diyor ne kadar da hızlıydı geçmiş. Sanki bütün biten dakikalarım bütün ömrüm daha az önce gibi... Oysa ne kadar da eski şimdiki zamanı ören taşlarım... Hayretleri şaşıyor durup da bir düşünenin. Bir zamanlar ayak uçlu yatarken uykuya dalmak için masallar uydurduğu kardeşleriyle bile ayrı şehirlere düşeli daha dündü belki. Belki de sarılmadan geçen günler birer asır olmuştu çoktan. Günler ve işler ipe dizilmiş mısır taneleri gibi güneşin altında yorgun rüzgarla dans ederken ertelenen özlemlere karışan konuşulmamış şeyler birikir de birikir... biriktikçe daha bir ağır olur susmak. Hayatta insanın başına pek çok şey gelir ve bunların yarısından fazlası kendi seçimi değildir yine de bunlar iyi şeyler olabildiği gibi genelde kötü şeylerdir çünkü iyi şeyler için hep daha çok çaba gerekir. Her neyse ne, insan iyisinde de kötüsünde de yalnız bir varlık olmanın gerçekliği ile yüzleşirken anlar yetişkinlerin gözlerinde gülerlerken bile gizlenen donuk göz yaşlarının sebebini. Bir delirme halinin farkındalığıyla aydınlanır zihni alev alev bir çılgınlıktır bu yaşamak sanatı. İyisiyle de kötüsüyle de birbirini kovalayan günler ve geceler içinde sessiz bir monolog gibi çık işin içinden çıkabilirsen. O da neymişse...
6 Şubat 2024 Salı
Blogları Canlandırma Projesi -24 / Ocak
BCP katılımcı sayısı azalmış olsa da bu yıl da devam ediyor ve son aylarda yine bloğa bakmakta zorlansam da ben de katılmaya devam etmeyi planlıyorum. Hayatın bizi kendi hızında sürüklemesine karşın bir şeyleri düzenli ve istikrarlı takip edebilmek kaosun içinde durup dinlenecek bir an yaratabiliyor. Tam bir yıl önce bugün ülkemizde büyük bir felaket yaşandı ve buna doğal afet diyerek geçmek adaletsiz, yetersiz ve vicdansızca geliyorken, söyleyecek bir şey bulmak imkansızken tıpkı o gün ve sonraki günlerdeki gibi uyumak mümkün değilken kendimi oyalayacak bir şey bulmak istedim ve ne zamandır yüzüne bakmadığım bloğumda aldım nefesi. Kafamı dağıtmak için en iyi yol her zaman yazmak oluyor. Bu yüzden geciken BCP yazımı yazmak istedim.
Ocak ayı teması Komedi, Mizah, Müzik olarak belirlenmiş. Bildiğiniz üzere bu temalardan birini veya birkaçını seçerek bir şeyler izleyebiliyor, okuyabiliyor, dinleyebiliyoruz ve bunları yorumlayarak birbirimizle bu etkinlik altında paylaşıyor ve birbirimizin paylaştıklarından yeni şeyler öğreniyoruz. Ben genelde bir şeyler izleyerek katılmış olsam da yanlış hatırlamıyorsam kitap yorumladığım da olmuştu. Ay yanlış hatırlıyor da olabilirim gecenin 4ündeki hafızama güvenmeyin. Neyse. Bu kez müzik temasını görünce bir şey dinlemek istedim.
Ve hayatın son bir yıldır beni otuz yaş yaşlandırdığını göz önünde tutarak uzun zamandır keyifle bir müzik dinlemediğimi ve şarkı söylemediğimi fark ettim. Ben şarkı söylemeyi çok severim bazen neden müzik okumadığımı merak ediyorum. Sonra bir dinozor edasıyla yutupta eskiden sevdiğim müzikler arasında nostaljik şekilde zaman geçirirken ne hakkında yazmak istediğime karar vermeye çalıştım. Ben 90lar çocuğuyum ama daha öncesine de ilgim var ama günümüz müziklerinden çok azı bana hitap edebiliyor.
Sonra lisanstayken bahar şenliklerinin ortadan kaldırılmasından bir yıl önce o son şenlikte okulumuza geldiğinde en önden canlı dinleme fırsatı bulabildiğim ve bir hayalime kavuştuğum canım Şebnem'in bir konser kaydını sizinle paylaşmaya karar verdim. Bazen tez yazarken bile Miyazaki yapımlarında çalan müziklere ara verip son ses bunu dinleyip duruyorum. Bu kadın tam bir kraliçe. Kendi şarkılarını söylerken nasıl oluyor da ağlamıyor hayret ediyorum. Sesinin tınısı, temiz tonları, yükselişleri ve bir anda alçalırken bir an için bile gücünden bir şey kaybetmeyişi ve bu da yetmez gibi o sözler insanı derdi olmasa bile ağlatabilirken bu kaotik dünya düzeninde gözler şelale olabiliyor. Çok şey söylemeye gerek yok kulaklığınızı takıp şu konseri son ses sonuna kadar dinleyin, dinlerken izleyin ve Şebnem'in sesine, orkestranın ahengine ve o muhteşem seyircinin coşkusuna oradaymışçasına katılın.
NOT: Biliyorum çok fazla beklettim yorumlarınızı bütün yorumlara ve beni merak eden herkese teşekkür ederim yakında hepsini yanıtlayacağım :)