31 Mayıs 2012 Perşembe
~Masalsı~
Oturma odasında yalnızca bir pencere açıktı. Rüzgar usul usul içeriye süzülürken beyaz tülü hafifçe dalgalandırıyordu. Henüz sabahın erken saatleri olduğu için dışarıda gereksiz araba gürültüleri yoktu, aksine sakin bir sabah melodisi duyuluyordu. Benimse bunları umursayacak halim yoktu. Bir şey canımı çok sıkmıştı, tüm dikkatim o gri düşüncelere odaklanmıştı. Sanki duvarlardan gizlice, kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime, diye usulca süzülen bir hüzün zihnimde yankılanıyordu.
Pencere tam açılmayıp dikey bir şekilde durduğu için karşıdaki binaların yansımaları görülebiliyordu. Birden, karşı binanın pencerelerinden birinin üstündeki çıkıntıda bir serçenin bana bakarak zıplayıp durduğunu ve neşeli neşeli öttüğünü fark ettim. Dışarıdaki tüm kuşların sesinden farklı bir sesi vardı. Diğerleri telaşlı ve renksiz öterken o gayet mutlu ve renkli bir şekilde şakıyordu. Tam da karamsarlığın dibine vurmuşken bu küçük serçeyi görmek tüm düşüncelerimi durdurdu. O sırada saksıdaki menekşeler, görecek günler var daha aldırma gönül aldırma, diyordu sanki.
Pencerenin yansımasından tüm zihnimi ele geçiren serçe, üzüldüğüm her ne ise gerçekten unutmamı sağladı. Karamsarlığım eriyip yok oldu. Merak ettim, onu görebildiğim gibi o da benim yansımamı görebiliyor muydu, bu tesadüfün farkında mıydı? Hüznümü hissedip gerçekten beni neşelendirmek için mi ötüyor, çırpınıyordu? Bir süre onu öylece izledim. Beni üzen düşünceleri birden bir kenara bırakabilmeme şaşıyordum. Gerçekten bu kadar kolay kurtulabilinecek kadar güçsüz grilikler miydi onlar?
İçeri süzülen rüzgar The Rasmus'un İn The Shadows'unu mırıldanmaya başlamıştı. Serçe beni etkilediğini biliyormuşçasına bulunduğu çıkıntıdan aşağıya atladı, sonra bir kavis çizip göklere yükseldi. Dönüp dolaşıp son kez pencerenin önünden süzülüp geçerken geriye hafif bir tebessüm bırakmıştı. Hayat anomalilerle doluydu, neşeliyken birden üzülmene sebep olabiliyordu ya da üzüntülüysen bir anda mutlu olmana neden olabiliyordu...
Şimdi tüm pencereleri açtım. Dışarıda araba gürültülerine karışan kuş sesleri var. Onu göremesem de diğerlerinin arasında serçenin sesini ayırt edebiliyorum. Halen neşeli ve renkli bir şekilde ötüyor. Dışarının tüm gürültüsüne karışan rüzgar şimdi de Bigbang fırtınası estiriyor. Bu masal da burada bitiyor...
~Sessizgemi~
Etiketler:
Aldırma Gönül Aldırma,
Anomali,
Bigbang,
Gri,
Hikaye,
Hüzün,
İn The Shadows,
Kimseye Etmem Şikayet,
Masal,
Neşe,
Rüzgar,
Serçe,
Tebessüm,
The Rasmus,
Zihin
28 Mayıs 2012 Pazartesi
~Bana Benzese Gökyüzü~
Yağmurlar dökse bulutlar üzerime;
Damla damla,
Haykırışlarla dolu.
Kimsesiz ve biçare olsa,
Bana benzese gökyüzü.
Hayata tutunmaya çalışırken
Kanayan, parçalanan tırnaklarımı
Benim yerime söküp alsalar,
Dünyanın derinliklerine gömseler de
Ruhumu acıdan kurtarsalar.
Günlerce ağlasam,
Toprak, matemimle çamurlara karışsa.
Her hıçkırıkla,
Ciğerlerimi ezen taşlardan kurtulsam.
Nefes alsam, alabilsem yeniden...
Ey dünyadaki tüm kedere inat gülümseyen güneş!
Son nefesime dek savaşsam,
Kanayan ellerime inat sarılsam hayata;
O zaman bir tebessümünü hak eder miyim,
Gözlerimi sonsuzluğa kapatmamın
Saniyeler öncesinde...
~Sessizgemi~
Son nefesime dek savaşsam,
Kanayan ellerime inat sarılsam hayata;
O zaman bir tebessümünü hak eder miyim,
Gözlerimi sonsuzluğa kapatmamın
Saniyeler öncesinde...
~Sessizgemi~
26 Mayıs 2012 Cumartesi
~Rüzgar Gibi~
Rüzgar Gibi
Yalnızlığı tattım bir şarap gibi
Yıllandıkça tadı değişti
Ama güzel miydi çirkin mi
Anlayamadım...
Sessizliği dinledim rüzgar gibi
Ardından yağmur geldi
Damlalar mı ıslaktı gözlerim mi
Bilemedim...
Yorgunluk ruhumu aldı esir gibi
Gün geçtikçe çürüdü gitti
Hayallerim mi soldu ben mi
Göremedim...
~Sessizgemi~
19 Mayıs 2012 Cumartesi
~ Korku Filmi Gibi ~
Oldukça güzel görünüyor fakat orada olmak istemem! |
Bugün saat sabahın 5'inde kedim YooRin'in üzerime zıplaması ve odada deli gibi koşturmasıyla uyandım. N'oluyo yaa.. dememe fırsat kalmadan pencereye tıkır tıkır çarpan yağmurun sesini işitmem ve de bunun ne olduğunu idrak etmem sadece 6 saniye sürmüştür.. Üstelik ne yağmur! Resmen kışın ortasında zannettim kendimi. Öyle bir fırtına var ki o anki durumu tam anlamıyla aktarmam mümkün değil. Şimşekler çaktıkça oda aydınlanıyor, uzayan veya kısalan gölgeler bir şeyler saklarcasına sırıtıyor ve pencereye çarpan yağmur ardında ürkütücü fısıltılar bırakıyordu..
Eskiden beri kış günleri uykular bana haram olmuştur. Yağmuru normalde çok sevmeme rağmen geceleri patlak veren fırtınalar, odayı aydınlatan yıldırımlar ve uğultulu rüzgarlar her zaman kabusum olmaya devam etmiştir. Yağmura olan sevgim gece başka, gündüz başkadır tıpkı Fiona gibi :) Yağmur ve fırtına bitene kadar ne başıma kadar çektiğim örtüyü bir santim aralayabilir ne de kıpırdayabilirdim. Yağmur hafifleyene ya da gün ışığı odayı aydınlatana kadar rahat edemezdim.
Bu da çok güzel ama yine de.. |
Her neyse, işte bu sabah YooRin tarafından uyandırılınca böyle bir ortamda tekrar uyuyamadım, tabii bir de fırtınadan korkan kedimi sakinleştirmekle uğraştım. Neyse ki hava hafiften aydınlıktı da mevsimlerin şaşırması sonucunda uyuyor numarası yapmak zorunda kalmadım, oturdum yağmuru izledim.
Manyak şey ön patilerini cama dayıyor iki dakika yağmuru izliyor, şimşek çakınca da odada koşturmaya başlıyordu :) mobilyaların tepelerine çıkıyor, sığabileceği her şeyin altına giriyor, etrafta dört dönüyordu. Bunu yaparken de kendini oradan oraya fırlatmaktan hiç çekinmiyordu. Bebeklerine bir şey olacak diye korkup azarlayınca da gidip mamasını yedi ve bir şey olmamış gibi bir köşeye çekilip uyudu hain yaramaz..
İşin tuhafı... neredeyse yaz geldi, bu fırtınanın bulutsuz bir gecenin sabahında ne işi var... Bu yağmurların Mart ve Nisan'da yağıp bitmesi gerekmiyor muydu? Belki de yanlış biliyorumdur Mayıs'ta da yağması gerekiyordur. Fakat yine de düşünmeden edemedim. Dünyayı mahvettik ve buna devam ediyoruz. İnsan bedeni ve dünya birbirinden çok da farklı değil. Bedenimiz de dünya da her zaman kendini yenilemeye ve tedavi etmeye programlanmış. Öyle bir düzeni var ki doğanın, kimse dokunmasa kendi kendini düzelterek sakince varlığını sürdürebilir. Lakin biz dünyanın kendini tamir etmesine izin vermediğimiz gibi onu mahvetmeye devam ediyoruz. Düşünün, bir adamın yaralarına tuz serperseniz ne olur? Yaralarının iyileşmesine yetecek gücü bulamaz, acı çeker, saldırganlaşır... Ve bu duruma devam edersek... işte o zaman adam gözlerini sonsuza dek kapatır..
Bedenlerimizde bir hasar oluştuğunda tedavi etmenin yollarını bulabiliyoruz fakat kocaman gezegeni geri dönüşü olmayan uçurumlara itmeye devam edersek korkarım onu oradan çıkarmanın yolunu bulmamız mümkün görünmüyor...
Ağlama sahip olduğumuz tek gezen Dünya, en azından yalnız ölmeyeceksin!
~Sessizgemi~
15 Mayıs 2012 Salı
~Bazı Günlerin Bir Rengi Vardır~
Bu günün rengini sarı ilan ediyorum! Gün ışığı, parşömen kokusu, dökülen Mallorn yaprakları, limonlu dondurma, SüngerBob KareŞort, Korelilerin sarı saç merakı, Western tozu, gizemli çöller, günebakanlar, eskimiş mektuplar, anneannemin hala sakladığı eski gaz lambaları, altın serçeler, fırlatılınca çıtır çıtır seslerle yağan havai fişekler, uçsuz bucaksız tarlalar, Despicable Me filmindeki sarı yaratıklar, sessiz bir kumsal, Yaz konserleri...
Biraz eskimiş, biraz yıpranmış.
Belki biraz da uçuk kaçık..
Anıların yüküyle ağırlaşmış belki.
Ya da dertsiz tasasız, deli dolu, özgürce..
Uzak, oldukça uzak bir şehrin anıları gibi.
Yeri geldiğinde derli toplu,
Yeri geldiğinde darmadağınık.
Pejmürde biraz.
Biraz da karmakarışık..
Alıp başımı gidesim geldi yine. Bir çantam bir güneş gözlüğüm bir de ben, güneş tepede sırıtırken dolaşsam tüm dünyayı şu sarı yaz günlerinde...
~Sessizgemi~
14 Mayıs 2012 Pazartesi
Silmeden
Sevgili deeptone çok farklı bir mim yollamış bana. Teşekkürler Deep :) İlginç bir konu doğrusu. Soru yok, yalnızca o anda aklınıza ne gelirse onu yazıyorsunuz, silmeden. İlk aklıma gelen arkadaşım Hikaruivy'i mimliyorum. Fakat seven herkes bu mimi yapabilir.
"Silmeden içimizden geldiği gibi bir yazı yazıyoruz. O anda aklımıza ne gelirse.. düzeltmeden, en dürüst halimizle. Silmeden, üzerinde oynama yapmadan işte."
Şuan aklımda kahve içmek var. Boş boş oturup gittikçe kabaran bulutları izlemek istiyorum. Fakat yapmam gereken bir yığın iş olduğu için bunu yapamam. Silmeden yazmak ne zormuş ya... Ben normalde yüz kere siler yeniden yazarım herhalde. Annemle temizlik yaparken Bigbang dinliyorduk, temizlik bitti hala dinliyoruz.
Silmek denince aklıma Şebnem Ferah-Sil Baştan geldi. Güzel şarkı. Tanıdıklarım sesimi Şebneme benzetir, ben söylerken ona vokal yapıyormuşum gibi oluyor (ahahahaa kendimi de övdüm arada :D ) Şuan bütün işi gücü bırakıp sahile gitmek istiyorum. Herkes iki aydır denize gidiyor sezonu erken açtılar burada. Ben daha sahilin kumunu görmedim be! İşte aklıma gelenler bunlar.
hmm.. bir de aklıma ne geldi bak birden bire... İnsan çok uykusuz olduğunda uyuklarken böyle bir yığın cümlecikler geçer durur ya aklından, ne gariptir dimi o. Sanki birden bire beyninizle konuşur durumuna düşersiniz, gelip geçen cümleleri anlayamadan bir yığını daha geçmiştir aklınızdan. Böyle boş boş düşündüğüm her şeyi yazınca bu cümlecik treni geldi aklıma :) Neyse ben susayım artık daha yemek yapacam, çok işim var çook... Bak arada imla hatası da oldu ama düzeltmiyorum mim gereği (:
Kendinize iyi bakın, görüşürüz...
~Sessizgemi~
"Silmeden içimizden geldiği gibi bir yazı yazıyoruz. O anda aklımıza ne gelirse.. düzeltmeden, en dürüst halimizle. Silmeden, üzerinde oynama yapmadan işte."
Şuan aklımda kahve içmek var. Boş boş oturup gittikçe kabaran bulutları izlemek istiyorum. Fakat yapmam gereken bir yığın iş olduğu için bunu yapamam. Silmeden yazmak ne zormuş ya... Ben normalde yüz kere siler yeniden yazarım herhalde. Annemle temizlik yaparken Bigbang dinliyorduk, temizlik bitti hala dinliyoruz.
Silmek denince aklıma Şebnem Ferah-Sil Baştan geldi. Güzel şarkı. Tanıdıklarım sesimi Şebneme benzetir, ben söylerken ona vokal yapıyormuşum gibi oluyor (ahahahaa kendimi de övdüm arada :D ) Şuan bütün işi gücü bırakıp sahile gitmek istiyorum. Herkes iki aydır denize gidiyor sezonu erken açtılar burada. Ben daha sahilin kumunu görmedim be! İşte aklıma gelenler bunlar.
hmm.. bir de aklıma ne geldi bak birden bire... İnsan çok uykusuz olduğunda uyuklarken böyle bir yığın cümlecikler geçer durur ya aklından, ne gariptir dimi o. Sanki birden bire beyninizle konuşur durumuna düşersiniz, gelip geçen cümleleri anlayamadan bir yığını daha geçmiştir aklınızdan. Böyle boş boş düşündüğüm her şeyi yazınca bu cümlecik treni geldi aklıma :) Neyse ben susayım artık daha yemek yapacam, çok işim var çook... Bak arada imla hatası da oldu ama düzeltmiyorum mim gereği (:
Kendinize iyi bakın, görüşürüz...
~Sessizgemi~
Etiketler:
Mim
9 Mayıs 2012 Çarşamba
~ Mahzen Bölüm 8 ~
Öneri: Bu hikâyeyi okuduktan sonra, karanlıkta arkanızı kollayın…
Esin kaynağı: Bir rüya :)
Mahzen
Bölüm 8:
~Okurken Dinle~
GameplayMusicscape18 & Kevin Macleod Nervous Piano & Christopher Young The Exorcism of Emily Rose & Bjorn Lynne The Freeze
Uyanalı beş dakika olmuştu
ama henüz gözlerimi açmamıştım. Bir ev taşıyıp yerleştirmenin bu kadar zor
olduğunu ancak bu sabah uyanmakta zorlandığım zaman anlamıştım. Ayaklarımı
rahat yatağımın kenarından sarkıtarak oturduğumda gördüğüm tuhaf rüyayı
düşünüyordum. Gözlerimi kısarak mermer çerçeveli geniş pencereden dışarıya
baktım. Pembe ve altın rengi gökyüzünde ince bir sis asılı duruyordu. Artık
uyandığım için kuşların şamatası sırasında nasıl olup da uyuyabildiğimi
anlayamıyordum.
Tam on beş dakika boyunca
pencereden dışarıyı izleyerek gördüğüm rüyayı düşündüm. O kadar canlı ve
gerçekçiydi ki rüya görüp görmediğimden bile emin olamıyordum. İki kişiyi öldürmek
zorunda kaldığım, kâbusa dönüşen kanlı bir rüyaydı. Bunu düşününce refleks
olarak ellerime bakmak istediğimde gördüğüm şey kısa bir şok atlatmama neden
oldu. Avuçlarımda kar tanesine benzeyen simsiyah bir işleme, bir mühür vardı…
8 Mayıs 2012 Salı
~ BlogStar Seçmeleri ~
Severek takip ettiğim blogger arkadaşlarımdan Dayatılanla Yaşayan Bloglar arası dostluğu arttırmak ve farklı blogların keşfedilmesini sağlamak amacıyla enteresan, keyifli ve farklı bir blog anketi tasarlamış ve blogunda bir BlogStar seçmesi düzenlemiş. Kategoriler de öyle bilindik türden değil hani, bence böyle gerçekten adil ve mantıklı olmuş, çok hoş :) Ziyaret ettiğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız. Seçmeye katılmak ve oy vermek için Dayatmalarda Kayboluş bloguna gidip sol üst köşede yer alan BlogStar afişine tıklamanız ve seçtiklerinizi yorum olarak belirtmeniz gerekiyor. Oylarınızı 10 üzerinden veriyorsunuz detaylar için Tık Tık ^^ ~Dayatmalarda Kayboluş Blog~
Bu güzel ve eğlenceli ankete davetlisiniz efendim. Ve ayrıca isterseniz bu anketi kendi blogunuzda duyurabilir ve daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayabilirsiniz^^
Hmm.. Bu konuda bana fazla söz düşmez sanırım o nedenle vakit kaybetmeden anketle ilgili makaleyi inceleseniz iyi olur :)
Kendi seçimlerinizi blogunuzda yayınlamak gibi bir zorunluluğunuz yok fakat isteyenler bunu da yapabilirler. Ben açıklamak istemiyorum. Zaten belli başlı okuduğum ve takip ettiğim bloglar var herkes kimlere oy vereceğimi tahmin edebilir.
;) ahahaa bu arada bana da oy vermeyi unutmayın sakın :P şaka şaka^^
Dayatılanla Yaşayan'a Bu güzel etkinliği düzenlediği için teşekkürlerimi sunarım..
Herkese neşeli, eğlenceli ve gerçekten dostane blog kardeşliği dilerim..
Şimdi gidip ben de oylarımı vermeliyim :)
2 Mayıs 2012 Çarşamba
~ Karanlık Çöküyor ~
Zamanı geri çevirebilir misin?
Unuttuklarımı bana geri verebilir misin?
Dikenlerle kaplı yarayı
iyileştirebilir misin?
Kaybettiklerimi bulabilir misin?
Acıyı dindirebilir misin?
Ölümü durdurabilir misin?
Her şeyden önce..
İhtiyacım olduğunda neredesin?
Hani bir sorun olduğunda
Sen hep orada olacaktın ya
Şimdi ne değişti söyler misin?
Gri bulutlarda balıklar yüzüyor.
Günebakanlar güneşi özlüyor.
Hüma Kuşu ağlıyor.
Kafdağı yerle bir olmuş.
Zaman geçiyor..
Kaybediyorum..
Unutuyorum..
Ölüyorum..
Karanlık çöküyor üzerime..
Şimdi..
Bana yardım edebilir misin?
İki saniye gözlerimi dinlendireyim demiştim rüya bile gördüm de hatırlamıyorum :)
Uyanırken bunları söylüyordum unutmadan yazayım dedim^^
~Sessizgemi~
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)