30 Aralık 2013 Pazartesi

~.~

Yeni yıl, kış, kar falan denildiğinde aklıma HP geliyor hep :)

  Yıllar geçiyor yaşamlarımız değişiyor, kendimize pek çok iyi şey kattığımız gibi kaybettiğimiz şeyler de oluyor. En önemlisi de zamanı kaybetmeyi engellemenin bir yolunun olmaması, bu nedenle, sevdiklerinize onları sevdiğinizi söylemeyi asla ertelemeyin.

  Yeni yılda özellikle yazın yapmayı istediğim pek çok şey var.

  Bol bol resim çekmek istiyorum mesela

  Bir de sesli günlük tutmak istiyorum. Bir gün şimdiki sesimi dinlemek, olayları kendi sesimle o andaki duyguyla dinlemek nasıl olacak merak ediyorum. Sevdiklerime de sesli mesajlar kaydedeceğim zaman zaman, ileride bir gün dinlerler. İnsan hafızası çok tuhaf, anılar sadece fotoğraf gibi kısa görüntülerle kalıyor, konuşulanlar ise bilgi gibi kalıyor akılda, sesler zamanla kayboluyor tümüyle. İnsan sevdiği birinin sesini unutunca işte o zaman tümüyle kaybettiğini hissediyor. Ne kadar çabalasam da yıllar öncesinden kalan bir sesi artık tamamen unuttum. Bu nedenle sevdiklerime sesli mesajlar kaydedeceğim.

  Resim kursuna da gitmek istiyorum, bakalım.

  Bir de müziğe taktım kafayı bir enstrüman çalmayı öğreneceğim :)

  Başka başka bir sürü şey var ama şimdi bahsetmek istemiyorum :)

  2013 her anlamda karmakarışık bir yıl oldu. Yeni yıl hepimiz için harika bir yıl olur, bir sürü güzellik katar umarım.

  2014 süper bir yıl olsun, bol bol eğlenelim, bir sürü kitap okuyalım film izleyelim, yeni müzikler keşfedelim, arkadaşlarımız dostlarımız sevdiklerimiz hep yanımızda olsun. Huzurlu bir yıl olsun. Bir dee ülkemizde bol bol k-pop konseri görelim :D Bigbang gelsin hatta, ah gelsin n'oluur :)

  Bunlar dışında geçen seneki dileklerimi tekrar diliyorum :)

  Sevgiyle kalın,

 Not: Çok alakasız ama bunu yayınlamadan geçemedim :) normalde dans performansı izlemeyi pek sevmem ama bu cidden harika olmamış mı? :)



S..

27 Aralık 2013 Cuma

~ Gülümse ~


  "Seni sürekli gülümseten ve bir an bile kötü hissetmene engel olan arkadaşların varsa, ruhun yaratıldığı sırada şans perilerinin tılsımlı bakışlarıyla yıkanmış olmalı. Harika insanlarla karşılaşmanı sağlayan müthiş bir sihir yapmışlar sana."


(Alıntı-msı bir şey)
S..

26 Aralık 2013 Perşembe

-_~


  25 dedi.. Yirmi beş yaşında diye tekrarladı. Öleceksin.. Yirmi beş yaşımda öleceğim diye içimden tekrar ettim. Aslında bir onaylama ya da kabul etme gibiydi. Kimdi, neden böyle bir şey söyledi bilmiyordum. Bunu neden zaten bilinen bir şeymiş gibi kabullendiğimi de anlamıyordum. Uyandığımda aklımda kalan tek şey buydu.

  Dediklerine göre ömrümü uzatmışım, o nasıl oluyorsa. Ya da o yıl hayatımda önemli bir şey olabilirmiş. Belki de tamamen bilinçaltımın saçmalamasıymış. Bilinçaltıma bunu söyletecek ne atmış olabilirim diye düşündüm, bir şey bulamadım. Zaten bulabileceğim kadar basit olsaydı böyle bir şey saçmalamazdı sanırım.


  İlginç bulduğum rüyalarımı kaydediyorum bu da onlardan biri işte. Not düşmek istedim. Sanırım bir kötü rüya yakalayıcısı yapmalıyım. Kendin yaparsan daha etkili oluyorlarmış. İşin esprisi tabii.
:)

S..

23 Aralık 2013 Pazartesi

Biraz Saçmalamaca :)

Le Petit Prince et Le Docteur

bu resmi pek sevdim profil fotoğrafı yapasım var :)

  Hayat bazen çok bazen bilog..

  Neden böyle bir şey dedim ki şimdi onu da bilmiyorum. Böyle bi depresiflik böyle bi küstüm senle konuşma benle havası, bi can sıkıntısı var gibi. Ama yok da aslında. Yani can sıkacak bir durum yok ama varmış gibi de bir hava var. Evet havadan dolayı kesin. Gerçi bu gün de güneşli ama ters tepki yaptı herhalde, kaç gündür dört elektrik direğini yerinden sökercesine şiddetli bir fırtınaya alıştı bünye tabii. Hani havasız bir ortamdan dışarı çıkınca çarpılır ya insan başı döner, hatta durum vahimse şöyle bi gider gelir şalterler kapanıp açılır birkaç saniye. Öyle işte..

  Her yere kar yağıyor bir de arkadaş, gelecek kış ya memlekete gideceğim ya da Zonguldak Ereğli'ye teyzemlerin yanına, gerçi oraya da pek yağmıyormuş galiba, yağıyormuş da tutmuyormuş kar. Bir kardan adam yapasım boynuna papyon takasım bir de fes giydiresim var, evet bu aralar çok doctor who izlemeceli günler. Matt de gidiyor zaten, David giderken de üzülmüştüm, hep alıştırıyorlar kendilerine sonra da gidiyorlar bu nasıl iş böyle ya. Moffat'ı kaçırıp eziyet etmeliyiz bence hak ediyor. Aslında onun da suçu yok ki dizi böyle. Doctor hep rejenerasyon geçirir yanında hep yeni bir arkadaşı olur, eskiler şanslıysalar kendi rızalarıyla ayrılmışlardır mavi kulübeden, arkadaşları olsa da hep bir gün yalnız kalır, aslında hep bi başınadır, daima insanlığı kurtarır bazen de insanlardan başka uygarlıkları kurtarır. Ama bilmediği bir şey var tabii, whowianlar onu asla bırakmaz her ne kadar o mavi kulübenin anahtarı bizde olmasa olayların dışında kalsak da yalnız değilsin hepimizin hayali arkadaşısın işte. Orada bir yerlerdesin biliyoruz yani.

  İyice saçmalamaya başladım..

  Bu arada sanırım gözlerimi bozmayı başardım aferin banaa! Birinci suçlu kitaplar, ikinci suçlu dizi ve animeler. Güneş ışığı rahatsız ediyor gözlerimi öyle böyle değil, sabahları pencereden içeri vuran güneş var ya nasıl tatlıdır nasıl severim kendisini normalde ama şu sıralar öyle bir ortamın tadını çıkartamıyorum gözlerim sulanıyor ve resmen acı çekiyorlar. Akşamları da ışıklar açık oturamıyorum gözlerimin ağrısını geçtim başımı da ağrıtıyor suni ışık. Geçen gece pek zekice bi çözüm buldum gibi buna, güneş gözlüğü taktım evin içinde gece gece.. Bir süre göz yoracak şeylerden uzak dursam düzelirler mi acaba?

  Akşama ağlak bi film mi izlesem yoksa yine ve yeniden HP serisine mi başlasam karar veremedim. Belki yeni bir film izlemek daha iyi olur, eskiler güzel ama yeni bir film izlemeyeli uzun zaman oldu. Bu arada görünüşe göre ben bu gözleri dinlendiremem bu gidişle. Bi de son bir şey daha diyeyim gidiyorum, Jiyong'un şu klibi çok hoşuma gitti siz de izleyin bakalım sevecek misiniz:



  Bu çocuğun gülümsemesi insanı neşelendiriyor ya :) İyi geldi bu :)

  Tamam anlık saçmalamalarım bu kadardı saygılar sevgiler herkeslere :) Bu arada ne zormuş şu kelimeyi yazmak: saçmalamalalamalarımlarım... :D

S..

17 Aralık 2013 Salı

?


Soru 1: İzleyici aracına ne oldu?
Soru 2: Takip ettiğim blogların hepsi kumanda panelinden nasıl oldu da kayboldu?

Cidden neler oluyor ey blog?

16 Aralık 2013 Pazartesi

Korkunçlu Bir Şey


  On-on beş kişilik bir grupla birlikte kocaman bir adada bilimsel araştırmalar yapılan bir tesisteyiz. Burası 10 ya da 15 katlı piramit benzeri yapısı olan ve içinde 27 büyük laboratuvar, 3500 görevliyi barındıracak sayıda daire, araştırmalarda kullanılmak üzere suni ışıklandırmayla geliştirilmiş bir ormanımsı alan, deneklerin gözlemlendiği sayamadığım kadar çok gözlem ve habitat odaları, böyle bir yerde ruh sağlığını korumak adına sinema ve spor salonları, mükemmel işleyen bir siber kütüphane sistemi, iki gözlem kulesi, Olağanüstü Maddeleri Sınıflandırma ve İnceleme bölümü, Simbiyoz Canlılar ve Gen Aktarımı ile Yeni Türler programı, ve ve daha ne olduklarını anlayamadığım pek çok şeyle dolu olan büyük bir yer. Bu ters piramidin sadece en üst katı ve gözlem kuleleri yer üstünde.

  Burada ne işimiz olduğunu hiç bilmiyorum, ayrıca grubumdaki diğer kişileri de tanımıyorum. Bize rehberlik eden Jenn adında bir kadındı ve anlaşılan pek mühim şeylerin olduğu bu yerde sıradan birisi değildi. Bize tesisi tanıtırken fark ettim ki etrafta bizden başka kimsecikler yok, üstelik ışıklar sinir bozucu bir şekilde gidip geliyor ve bazı yerler zifiri karanlık. Birkaç kişi de benim gibi tedirgin olup çevreye daha dikkatli bakmaya ve Jenn'i süzmeye başlıyor. Ondan hoşlanmadığımıza karar veriyoruz içten içe. Bizi loş ışıkla aydınlanmış geniş bir bekleme salonuna getiriyor ve bir süre beklememizi isteyip yanımızdan ayrılıyor. Birkaçımız rahat görünen kanepelere geçip beklemeye başlarken benim de içinde bulunduğum diğer grup çevreyi incelemeye ve mümkün olan her şeyi kurcalamaya başlıyor.



  Bilgisayarlar açık ama gerektiği gibi çalışmıyorlar, telefonlar sessiz, kendi cep telefonlarımız da sinyal bulamıyor. Köşede bir yerde büyükçe bir saksıda daha önce hiç görmediğim çiçekli bir bitki dikkatimi çekiyor, koklamak ve daha yakından bakmak istiyorum. Ama yaklaştığım zaman bitki hareketleniyor, çiçek bükük boynunu yavaşça düzeltiyor, dikenli bir ağızımsı yapı ortaya çıkıyor, hemen uzaklaşıyorum. Yiyecek ve içecek otomatları çalışmıyor. Salona bağlı iki ofisin kapıları açılmıyor ve birinin pencerelerinden içeriye bakınca içgüdülerimiz karanlıkta dolaşan bir şeyler olduğunu söylüyor. Ofislerden uzak duruyoruz. Salonun bir duvarı tamamen camdan yapılma, dışarıda koyu bir gece var. Bahçedeki büyük havuz hareketsiz. Ağaçlar hareketsiz. Ama yine de bize gözlerimizi çevirdiğimiz anda harekete geçen bir şeyler varmış gibi geliyor.

  Bir süre sonra Jenn geri gelip bize onu takip etmemizi söylüyor. 7. seviyeden olağanüstü maddelerin incelendiği laboratuvarda görmemiz gereken bir şey varmış. Yer altına, 4. kata iniyoruz. Manzara daha da karanlık bir hal alıyor. Her anlamda karanlık. Bu katta duvarlar yakın bir zamanda tahrip edilmiş, sanki Wolverine öfkeden kendi kaybedip sinirini duvarları çizerek çıkarmış. Bazı yerlerde çıkan bir yangının izleri var ve kokusu da hala duruyor. Ve bazı bölgelerde hiç ışık olmadığı için el fenerlerini kapatmadan ilerliyoruz. Neden hala Jenn'i takip ediyoruz anlamıyorum. Kimse de çıkıp buraya ne olmuş diye sormuyor, sanki burada olan anormallikler normalmiş gibi. Belki de her katın kendine göre bir konsepti vardır diye düşünüyor olabilirler. Peki ben niye bu hiç tanımadığım insanların arasında böylesine saçma sapan bir yerdeyim? Hafızamı mı kaybettim nedir..



  Bir yandan düşünerek bir yandan gruptan geri kalmamaya çalışarak ilerliyorum. En sonunda insanların steril edilerek binanın diğer bölümüne geçtiği camlı iki kapıdan oluşan gereksiz bir yerden geçiyoruz. Sonra bir anda tamamen karanlıkta kalıyoruz. Herkesin el feneri aynı anda çalışmamaya başlıyor. Kimi açma kapama tuşunu kurcalıyor kimi avucunun içine vuruyor. Neyse ki birkaçını tekrar çalıştırmayı başarıyoruz ama o da ne, rehberimiz yok ortalıkta. Kalıyoruz öyle bir başımıza. Herkes birbirinin sırtına koluna yapışıyor korkudan, hep birlikte kaybolan rehberimizi bulmak umuduyla koridor koridor dolaşıyoruz.

  Sonra yine kapkaranlık bir koridorda ilerlerken içeriden ışık süzülen bir oda buluyoruz ve yavaşça yaklaşırken, Jenn'in sinsice içeriden çıkıp koşa koşa uzaklaştığını görüyoruz. Arkasından sesleniyoruz ama umursamıyor bile. Işıklı odaya giriyoruz, açık bir bilgisayar buluyoruz, Jenn sisteme girip bir şeyleri aktif etmiş başka bir şeyleri kapatmış, komut satırına benzer bir ekranda tehlike uyarısı yanıp sönüyor. Sonra başka bir ekranda şifreli bir mesaj görüntüleniyor, bilgisayar çözmüş tabi şifreyi okuyabiliyoruz o yüzden, mesaj nato denizaltısından gelmiş, ne alakaysa, uzun zamandır gönderilmeyen bir raporun hesabını soruyorlar, eğer hala cevap alamazlarsa önceden belirlenen protokoller uygulanacakmış. Ben de mesaja cevap yazıyorum, böyle böyle şöyle şöyle tüm sorumluluk Jenn bilmem ne adındaki profesöre ait, o bir hain, kaçmaya çalışıyor lütfen yardım edin diyorum.

  Sonra koridordan uğultulu bir ses yankılanıyor. Ne olduğuna bakmak için dışarı çıkıyoruz ve vee.. Tüm derisi yanık gibi ama yanmamış bir adamımsı yaratıkla karşılaşıyoruz, sırtından çıkan iki kemikli uzantıyı bize saldırmak için kullanıp rastgele savuruyor, ayrıca gözlerinin olması gereken yer de boş. Kaçıyoruz. Epeyce koşup kendimizi başka bir koridorda buluyoruz. İleride küçük bir kız çocuğu olduğunu görüp yanımıza alıp korumak istiyoruz ama ona yaklaştığımızda korkunç bir kükremeyle saldırmaya başlıyor. Yakından bakınca neye benzediğini anlatamayacağım. Yine kaçıyoruz. Eski bir tuvalete gelip kapıyı kilitliyoruz buradaki ışıklardan biri çalışıyor. Sonra geriye sadece dört kişi kaldığımızı görüyoruz. Bir şey kükreyerek ve çığlıklar atarak kapıyı zorluyor. Tavandaki bir yeri açıp yukarı tırmanıyoruz. Sürünerek ve ses çıkarmadan ilerliyoruz. Pek çok yerden geçip nasıl oluyorsa kendimizi sahilde buluyoruz. İki denizaltı gelmiş. Yardım isteyerek onlara doğru yüzüyoruz. Ama ben bir türlü yüzemiyorum. Suyun içinde bir şey bileğimden tutuyor..


Not: Bunun hepsi bir rüya o nedenle saçmalıklar ve mantıksızlıklar korunarak yazılmıştır.
:)

S..

~~



  "Şöyle havadaki boşluğa bir pencere açıp
seni görebilsem 
ya da 
o pencereden atlayıp yanına gelebilsem şimdi "


S..

10 Aralık 2013 Salı

Nostaljik


 23 yıllık bir müzik seti, belki daha da yaşlıdır ama o kendini bildiğinden beri bu evde hiç değişmeyen belli başlı şeylerden biri de buydu. Hala çalışır haldeydi, gerçi uzun zamandır kaset ve cd kısımları kullanılmıyordu ama biraz ilgi görse küçük yaramaz bir çocuk gibi önce nazlanıp sonra şımaracağından ve güzelce çalışacağından emindi. Son ses çalıştırıldığında o devasa kolonlar camları titretirdi. Bazen onları bilgisayara bağlayıp filmleri öyle izlerdi. Zaman zaman yıllar geçtikçe sayısı azalan plakların tozunu alma bahanesiyle pikabı açar, eski ezgilerin evde yankılanmasını dinlerdi. Plakların muhafaza edildiği alt bölümün cam kapağı artık yoktu, uzun zaman önce kırılmıştı. Aslında bir gece fırtına çıkıp elektrikler kesildiğinde çarpıp o kırmıştı. Nasıl üzülmüştü o zaman. Şimdi yine yağmur yağarken radyoyu çalıştırdı ve beğendiği bir frekansa gelince dışarıyı izlemeye başladı.

  Bazı şeyler hiç değişmez. Bazı şeylerin değişmesi istenmez. Antik çağlardan beri insanlar bazı eşyaların farklı bir enerjisi olduğuna inanırlar. Bu da öyle nesnelerden biriydi işte. Her şey değişse de o olduğu gibi baş köşede durmaya devam ederdi ve anlaşılan devam edecekti. Sevdiğin birinin omzuna yaslanabilmek gibi güven verici bir enerjisi vardı, geçmişin ezgilerini bu güne taşıyor, ruhunu ısıtıyordu..

  S..

5 Aralık 2013 Perşembe

Mim


  Öncelikle mim için tekrar teşekkürler Sui :)

  Mim yazmayı seviyorum bazıları çok hoş oluyor, biraz gecikmeli de olsa sonunda yazıyorum bakalım :)

  Hayatınızda mucize olarak nitelendirebileceğiniz bir olay yaşadınız mı?

  Pek çok kere yaşadım. Hatta sadece olaylar değil çevremdeki insanlardan birkaçının dünyaya gönderilmiş en güzel mucizeler olduklarına inanırım :)

  Almayı düşünüp de alamadığınız şey ne?

  Husky istiyorum o sayılır mı? :)

  Kıyafet konusunda takıntılarınız var mı?

  Allı pullu, çok dekolteli, ışıl ışıl kıyafetleri sevmiyorum. Bir de kısa boylu insanların uzun çizmeler giymesini anlamıyorum.

  Nefret ettiğiniz huylar ve insanlar?

  Nefret etmekten nefret ederim :) Buna benzer bir soruyu cevaplamıştım daha önce. Hangi mimdi unuttum şimdi. Neyse. Tekrar cevaplamaya üşendim ama bunları yazıncaya kadar yazabilirdim de :)

  Sizi en net tanımlayan kelime?

  Beni en net tanımlayan kelime.. Bilmem ki.. Bence beni tanıyanlara sormalı bunu.

  Hayata yeniden gelme şansınız olsa nerede doğmak istersiniz?

  Yine ben olmak isterdim. Aynı ailede, aynı kardeşlere sahip, aynı anne babanın evladı. Eskiden de sorsalar bu cevabı verirdim, gelecekte de değişmez cevabım.

  Tek başına bir insan keyiflenmek için ne yapabilir?

  Film izleyebilir, müzik dinler, pcde oyun oynar, kitap okur, sevdiği grubun ya da sanatçının katıldığı programları izleyebilir (mesela Bigbang'in katıldığı programlar çok keyifli, ayrıca Strong Heart da başlı başına çok eğlenceli bir program) ne bileyim işte insan neşelenmek istiyorsa neşelenir, istemiyorsa zaten bunun için bir şey yapmaz.

  Nikah masasında evleneceğiniz insandan hayır cevabı alsanız ne yapardınız?

  Hayır diyecektiyse zaten ne işimiz var ki nikah masasında. En baştan bırakıp gideceğini belli etmiştir ki zaten o, o yüzden hayır denecekse ben derim hiç zahmet etmesin. :) Soruya dönersek, elimdeki çiçeği kendisine bir güzel yedirir sonra da bir daha yüzüne bakmam, bu arada yurt dışına falan kaçması hayrına olur zira akrabaların gazabından ben sorumlu değilim :)

  İnsan kaderini mi yaşar, kaderini mi yazar?

  Kadere inanırım. Ama bence insan kendi kaderini yazar. Yani bazı şeyler belirlidir ama seçimler o şeyleri etkiler. İnsan başına gelen her şeyi kabullenip kaderim buymuş dememeli, değiştirmek için çabalamalı. Kim karbondioksit veya besin zehirlenmesi geçirip kaderim buymuş der ki hemen hastaneye koşar bir şeyler yapar yani tamam kötü bir örnek oldu ama demek istediğim anlaşıldı bence :)

  Aklınıza gelen ilk İngilizce kelime?

  Why?

  İnternette sahip olduğunuz ilk nickname?

  Çok yaratıcı değilmişim ben ya bu güne kadar iki mail adresim oldu ikisinde de kendi ismimi kullandım. Sitelerden bir şey indirmek için üye olmak zorunda kaldığımda da hep asdf falan yaparım kullanıcı adını :)

  Mimi yapmak isteyen herkes yapabilir, kimler yaptı kimler yapmadı tam olarak bilemiyorum :)

Sevgiyle kalın :)

S..