27 Kasım 2012 Salı

Maya Uygarlığı 1~


  Selamlar olsun kavanozdan blogun kuantum kıvılcımları :) Nasılsınız bakalım? İyisinizdir umarım :) Nihayet buralarda olabilmek ne güzel.. Yavaş yavaş dönüyorum artık blog alemine :)

  Eh, bu kısacık merhabanın ardından bu gün yaptığım araştırmalar sonucu ortaya çıkan bu güzel postla baş başa bırakıyorum sizi ;)

   Bu ve bundan sonraki birkaç postta Maya uygarlığı, Maya takvimi, Kehanet ve daha fazlasından bahsetmeyi düşünüyorum...

Chichén Itzá'daki Kukulkán (okunuşuyla Kukuul Kaan) Piramidi'nin kuzey cephesi. Mayalar bu piramidi astronomi ve matematik bilgilerini ortaya koymak istercesine belirli bir sistemle inşa etmişlerdir. Örneğin piramidin dört cephesinin her birinde 91 basamak yer alır. Böylece 4x91’le bulduğumuz 364 sayısına en tepedeki düzlüğü de +1 olarak eklediğimizde yıldaki günlerin sayısı olan 365’i buluruz. Ayrıca, piramidi yönlendirme ve inşa etme tercihleri sayesinde, ilkbahar ve sonbaharda ekinokslarıngerçekleştiği anlarda, güneş ışınları, piramidin çıkıntıları sayesinde, merdiven basamaklarının dibinde bulunan iki yılan başı yontusunun "S’ler çizen bir gövde uzantısı" oluşacak şekilde bir gölge oluşturmasını sağlar. (İki başlı yılan) Bu yılan, piramidin tepesindeki bir tüylü yılan oymasından anlaşılabileceği gibi, Kukulkan adıyla bilinen ilah tüylü yılandır.[1] (Yılanın, vücudunun gökcisimlerinin yörüngelerinin şeklini alabilmesi yani S'ler çizebilmesi özelliğinden ötürü Mayalar’da göksel bir sembol olarak seçilmiş olduğu düşünülür.)

  Maya uygarlığı Maya halkları tarafından kurulan Kolomb öncesi Amerika uygarlıklarından biridir. Bir Orta Amerika uygarlığı olan Maya uygarlığı binlerce yıl boyunca Meksika'nın güneydoğusundan, Honduras, El Salvador ve Guatemala'ya kadar uzanan bölgede hüküm sürmüş. Tarihleri boyunca yüzlerce lehçe üretmişler ve bu lehçelerden bazıları günümüzde halen konuşulan 21-44 Maya dilinin oluşumunu sağlamış. Bu uygarlık M.Ö. 600 yıllarında yükselişe geçmiş, M.S. 3. yüzyılda altın çağına adım atmış, kent-devletlerinin siyasi kargaşalar nedeniyle çöktüğü M.S. 900'e dek geniş bir alanda varlığını sürdürmüş ve İspanyol işgaliyle de sona erme sürecine girmiş. Son Maya devleti 1901'de başkentinin (Chan Santa Cruz) Meksika tarafından işgaliyle ortadan kalkmış.

  Maya uygarlığı birçok bakımdan sona ermişse de yaygın inanışın aksine Mayalar yok olmamışlardır. Halen o ülkelerde yaşamakta ve Maya dillerinden bazılarını konuşmaktadırlar. Eski Mayalar astronomi, matematik, mimari ve sanat alanlarında oldukça ileri düzey bir topluluktu. Özellikle olağanüstü yapılar inşa eden Mayaların en ilgi çekici anıtları dinsel merkezlerdeki piramitlerdir.

  Eski uygarlıklar arasında Eski Mısırlılardan sonra en çok ilgimi çekenler Mayalardır..

  Mayaların yönetici sarayları, duvar resimleri, soylu kişilerin yaşadığı sıvayla süslü konutları, yöneticilerinin şecerelerinin ve askeri zaferlerinin betimlendiği tetun (Ağaç-Taş) adını verdikleri dikili taşlar da ilgi çekici anıtlar arasında yer alır. Mayalar ticaret için ve manevi olarak Ön-Türkler gibi yeşim taşına özel bir önem verirlermiş..

  Mayaların klasik-öncesi dönemi hakkında bir tartışma sürmekte. Arkeologlar tarafından pek rağbet görmeyen bir görüş James Churchward tarafından ortaya atılmış. Churchward'a göre Mayalar yaklaşık 12000 yıl önce Büyük Okyanusun sularına gömülmüş efsanevi Mu kıtasından göç etmiş bir halkın torunlarıdır. Tezini Mexico City yakınlarında bir kazı alanında bulunan 2600 tablete, Maya el yazmalarına ve Uxmal Tapınağı ile Xochicalo Piramiti yazıtlarına dayandıran Churchward, Asya ve Amerika halkları arasındaki benzerlikleri her iki kıtaya da Mu kıtasından göç edildiğini ileri sürerek açıklamaya çalışır. (Ona göre Mu'nun batışından itibaren dünya uygarlıklarında bir ilerleme değil, bir çöküş, yani yüksek bir uygarlık düzeyinden gerileme yaşanmıştır... bknz. gezegenlerin keşfedilmeden önce de biliniyor olmaları gibi pek çok garip şey var.. Bir de bu Mu efsanesi bana Atlantis'i anımsatıyor fakat ikisi de farklı yerlerde bulunan iki ayrı kıta..) Söz konusu benzerlikler için ortaya atılan bir başka görüş de göçün Asya'dan Amerika'ya Bering Boğazı yoluyla yapılmış olabileceğini varsayar. Bir de Amerindiyen dil ailesindekilerle Sibirya'da yaşayanların bir zamanlar aynı dili konuştukları söyleniyor ki o da ayrı bir tartışma konusu..



  Arkeolojik bulgular Mayaların yaklaşık 3000 yıl önce törensel yapılar inşa ettiklerini göstermektedir. En eski anıtların tümülüs tarzı yığma mezarlar olduğu, daha sonra ilksel piramitlerin inşa edildikleri sanılmaktadır. Orta Amerikanın pek çok halkının onların temel özelliklerini alıp kendi kültürlerine katmış oldukları söyleniyor (ölüler kültü, mimari, anıtsal heykeltıraşlık, ateş ve su ilahları kültü vs.)

  Maya uygarlığının M.S. 250 ile M.S 900 yılları arası klasik dönem olarak geçer. Bununla birlikte bu dönemde siyasi gücün dinsel grupların elinde bulunması, tüm ekonomik, kültürel ve sosyal yaşamın dini eksen alarak gelişmesinden dolayı bu döneme teokratik dönem de denir. Din adamı grupları bu dönem Maya devletlerinin yönetimi üzerinde, yani yöneticileri üzerinde, daima önemli bir nüfuz gücüne sahip olmuşlar. Din adamları yönetim üzerinde etkili olmakla birlikte asla yönetici olmamışlardır.

  Maya kentlerinden Palenque’de, Palenque Harabeleri arasında “Yazıt Tapınağı” diye bilinen bir tapınak bulunmakta. 65 metre yüksekliğindeki Merdiven Piramidi’nin üzerinde duran bu yapının geniş taş tabakalar halinde yapılmış bir tabanı vardır. 1952’de bu tabakların altında eksiksiz bozulmamış bir mezar keşfedi. Mezarın içindeki çürümüş cesedin yüzünü çok zarif mozaik bir yeşim maske kaplamaktaydı. Ceset, tahta 12 yaşında çıkan ve M.S. 683 yılında 80 yaşında ölen, Güneş Lordu Pacal isimli Mayalar tarafından çok sevilen bir krala aitti. Bu hazinenin ender güzelliği yanı sıra daha şaşırtıcı olan diğer keşif, mezarın kapağıydı. İsviçreli yazar Erich von Daniken kapağın ortasındaki figürün uzay gemisini yöneten bir uzaylıyı temsil ettiği teorisini ortaya atmış.

Savaşçılar (komutanlar) Tapınağı, Chichén Itzá.

  Maya teokratik merkezlerinin çöküşü ve ortadan kayboluşu hakkında pek çok varsayım ortaya atılmıştır, ki bunlar çöküş ve kayboluş tarihlerine ilişkin olarak genellikle 750 ile 900 yılları arasını işaret eder. Bu çöküşü açıklamak üzere ekolojiyle ve iklim değişiklikleriyle ilgili çeşitli varsayımlar ortaya atılmıştır. Bir varsayım Mayaların tarım ürünleriyle ormanı tahrip etmelerinin ardından yaşanan ekolojik çöküşün dine veya dinsel merkeze etkilerde bulunmuş olabileceğini kabul ederken, bir başka varsayım nüfusun aşırı artmasının toprak ve besin üretimi üzerinde aşırı baskı yaratmış olabileceğini savunur. Mayaların 200 yıl süren bir kuraklık dönemi geçirmiş olabileceği de söylenir. Bu varsayımlar muhtemelen doğru olsalar da teokratik merkezlerin yok oluşunu açıklamaya yeterli görülmemektedir. Törensel merkezlerin boşaltılmasının ardından yaklaşık yüz yıl boyunca Maya merkezleri çeşitli krizlere düşmüşler, boşalmışlar ve orman tarafından istila edilmişler. Klasik dönemin sonlarına doğru Meksika unsurlarının bölgeye sızmasının arttığı görülmektedir..

Tikal: Üç gövdeli, tepesi üç tüy biçiminde yapılmış piramidal tapınak

  Maya geleneğine göre yeryüzündeki canlılar bugüne dek her biri çok uzun zaman dilimlerini kapsayan ve tufan benzeri yıkımlarla sona eren dört çağ ya da dört devir geçirmiştir. Mayaların kutsal kitabı Popol-Vuh'a göre çok eski çağlarda devler yaşarmış ve yarı ilahlar devleri öldürerek "devler çağı"nı bitirmişler. (Çook eski çağlarda insanların üç metre boyunda falan olduklarından söz edilir ne kadar doğru bilemem tabii aklıma geldi birden) Şimdi beşinci çağda bulunmaktaymışız.

  Mayalara göre ölüm...

  "Ölmek" sözcüğü Popol-Vuh kitabını yazanların torunları olan Chorti kızılderililerinde aynı zamanda "Yolculuk" anlamına gelir. Chortiler ölen kimsenin öte aleme, ucu Tanrı'nın elinde olan bir iple çekilerek götürüldüğüne inanırlar. Astral beden kavramı Mayalar'da da mevcuttu. Bireyin ruhuna, ikinci benliğine ya da eş varlığına way adını verirlerdi.

  Mayalara göre ölüm olayından sonra way adı verilen ruh transtaki şamanların yolculuğu gibi kutsal bir yolculuk yapar. Önce Xibalba (Yeraltı alemi) yolunu tutar, oradaki bekçi köpeğin yardımıyla bir ırmağı geçmesi gerekir. Gök katlarından birinde, hak edebilmiş olan ruhsal varlıkların ulaşabileceği, mutlu olunan bir cennet vardır. (Mayalarda bu cennete ulaşabilmek için şehit olma arzusu yöneticilerce kendi çıkarları için kullanılmıştır.) Mayalarda ruh göçü olup olmadığı konusunda farklı görüşler vardır.

Bu arada ne kadar top oyunu varsa hepsini bu insanlar icat etmiş :)
  Mayalar hakkında söylenecek daha pek çok şey var fakat bu post oldukça uzun oldu. Bir de tarih dersi veriyormuşum gibi pek bi ciddi hissettim, neyse sıkılmadınız umarım. Daha ilginç şeylerle daha iyi postlar hazırlayacağım ama onlardan önce ön bilgi olarak bu post yazılmalıydı.. Bu günlük bu kadar yeterli, bir sonraki yazıda görüşmek üzere ;)

~Sessizgemi~


9 Kasım 2012 Cuma

Unutulmayan İlkler~


  Uzun bir aradan sonra yine buralardayım, herhalde galiba sanırsam.. Blogu çok yalnız bıraktım ne zamandır farkındayım ve bu durum hiç hoşuma gitmiyor.. Sevdiğim blogları da hiç ziyaret edemez oldum çok üzgünüm.. Ama bu durumu yakında düzelteceğim inşallah. Neyse, bana bu mimi gönderip sessizliğimden kurtaran Gülsüm'e teşekkür ettikten sonra artık tam benlik olan bu mime geçelim :)

Mim yine klasik soru cevap usullü ve dizilerle filmlerle alakalı ^^

  1) Dizi ya da filmlerde unutamadığınız karakterler/tiplemeler?



  Böyle bir soru duyunca aklıma hep Joo Yoo Rin geliyor, elimde değil :) Ustalıkla yalan söyleyen, yalanlarına kendini bile inandırabilen ve çoğu zaman insanı gülmekten öldürebilen bir karakter.. Başkasının mandalina bahçesine dalıp sonra oradan yürüttüklerini tekrar sahibine satacak kadar da beceriklidir aynı zamanda :D


  Uçuk kaçık hayalleriyle, harika mimikleriyle gerçekten unutulmaz bir karakterdi. Hele o ağlaması yok mu.. Ben zaten ağlayan birini gördüğümde dayanamam ama o ağladığında öyle böyle değil daha sesi titremeye başlayınca izleyici de onunla beraber başlar ağlamaya.. Belki de benim abartım çünkü gerçekten ağlayana dayanamam..

Dizide unutamadıklarım: Her kar yağdığında Joo Yoo Rin'in doğum günü olması,
63. Bina'nın efsanevi hikayesi, Yoo Rin'in batıl inançları, yalanları, tatlı tatlı şarkı söylemesi, Seol Gong Chan'ı iki de bir işletip sonra gözlerinin içine baka baka kahkahalarla gülmesi... Hele Gong Chan'ın Yoo Rin'e inanıp asansörde nefesini tutması ve yaya geçidinde çizgilere basmamaya çalışması falan ^^

  My Girl televizyonda yayınlananlar dışında izlediğim ilk Kore dizisidir. Tvde yayınlananlar hep tarihi dizi olduğu için farklı türde ilk bu diziyi izledim. Romantik komediden nefret ederdim bir de öncesinde.

  Unutulmaz kötü karakterlerimin başında Muhteşem Kraliçe'den Mühürdar Mishil geliyor.. Tarihte önemli bir karakter olan Mishil, dizide gerçekte ölümünden sonra olmuş birkaç olayda yer almış.
Mishil: "Ben bir şeyi çok istersem alırım. Bunun için kaç kere başarısız olursam olayım defalarca yeniden başlarım. Beni Mishil yapan da bu!"
...
"Sadece dudağının kıyısıyla gülümsersen daha güçlü görünürsün."

 Gerçekten inanılmaz bir karakterdi, ben onun kadar güçlü ve asil birini görmedim. Kraliçe olabilmek için elinden gelen her şeyi yaptı ve aslında bana göre onda bir ülkeyi yönetebilecek güç, zeka ve cesaret vardı.
Mishil:"Yeterince güçlüysen savaşırsın, savaşamazsan savunmaya geçersin, savunamazsan teslim olursun, teslim olamadığın zaman da yürür ve ölüme doğru gidersin."

   Deokman hükümdar olmayı bir yerde doğmadan önce bile savaştığı Mishil'a borçluydu.. Mishil'ın ölümü de kendisi kadar etkileyiciydi bence. Elbette onun tarafını tutmuyordum yaptığı kötülükler affedilmezdi, insan hayatıyla oynamak ona göre pek mühim bir şey değildi. Ama sonuna kadar savaşıp en sonunda kaybettiğine karar verince ölümü seçmesi ve olaylara onun tarafından bakılınca aslında kendince haklı olması sarsıcıydı. Bence o saygı duyulmayı hak eden bir kötü karakterdi..

Mishil: "Yönetme sanatini bilmeyenler Mishil'i kötü ilan etmekte bir an bile tereddüt etmezler...!"
...
"Bir yeşim taşının parçalanması gibi. Dört bir yana. İşte benim ölümsüzlüğüm!"


  Veee... Unutulmaz dörtlü! Ahahha :D Rooftop Prince'i izleyenler eminim aynı fikirdedirler.. Veliaht prensesin ölümünün ardından sarsılan veliaht prens bunu yapan kişileri bulmak ve intikam almak için topladığı üç yetenekli adamla birlikte bir soruşturma başlatır. Ve bu dörtlü gizemli bir şekilde kendilerini 300 yıl sonra günümüzde bulurlar...


  Yeni dünyaya uyum sağlama aşamaları oldukça eğlenceli ve kahkaha dolu olan bu Joseonlu adamlar bir yandan Park Ha'nın eziyetlerine maruz kalırken bir yandan da prensesin ölümünü araştırmaya devam ederler..



  Prens Lee Gak'ın Park Ha'nın saygısızca tavırlarına alışamaması ve kızın bağırıp çağırmalarından korkup da o görmeden duymadan Park Ha için Joseon'a ait işkence yollarını düşünmesi, sonra otobüse binerken geçmişten gelen dörtlümüzün ayakkabılarını çıkarması, arabanın arkasına binmek yerine gidip bagaja yerleşmeleri ve bagaj kapısı açılınca yavru kedi gibi bakmaları,



  Trafik ışığı gibi bir örnek kıyafet giymeleri, asansörde kıyafet değiştirmeye çalışmaları, cep telefonunda ekran büyüyüp küçülebiliyor diye bunu televizyonda da denemeleri, televizyonda bir adamın ok fırlattığını görünce prensi korumak için şekilden şekle girip televizyonu parçalamaları, dokununca konuşan oyuncak ayıyı büyülü falan sanıp kılıçtan geçirmeleri, yeni dünyaya uyum sağlamak için uzun saçlarından kurtulmaları gerekmesi ama ölüme gider gibi saç kestirme muhabbetleri,




Lee Gak'ın çalışma masasını karyolanın üzerine kurması ahahah,  .. Ohoo daha neler neler.. vallahi anlatılmaz izlenir, izleyin izlettirin efenim :)



Son olarak da eklemeden geçemeyeceğim, İtalya'da 40 kusür yıl boyunca sadece eşofman diken bir terzi tarafından tek tek işlenen parlak ve leopar desenli o meşhur eşofmanlarıyla Kim Joo Won da unutulmaz :)


Ahh tamam.. Karakterler hakkında çok konuştum değil mi? Sıradaki soruya geçelim :)

  2) İlk dinlediğiniz/sevdiğiniz OST?

  İlk dinlediğim ost tarihi dizilerden birinin ost'ı olsa gerek ama ben daha o zamanlar ost nedir necidir bilmediğim için saymıyorum onları, yine de tarihi dizilerin ostları genelde harika oluyorlar söylemeden geçemeyeceğim mesela Jumong'un, Sarayın Rüzgarı'nın Deokman'ın falan ostlarını hala dinlerim.. Ama ost neymiş onu öğrendikten sonra bilinçli bir şekilde ilk kez My Girl'ün Never Say Goodbye'ını dinledim.



  En sevdiklerimin Rooftop Prince'e ait ostlar olduğunu daha önce söylemiştim onun dışında şimdi bir de A Gentleman's Dignity ostlarını paylaşmak istiyorum.







  Videoları biraz abarttım sanırım :)

  Neyse size daha fazla eziyet etmeden burada kesiyorum yazıyı :))

  Bu mimi yapmaktan hoşlanacaklarını düşündüğüm Hoi Hoi ve Bir Garip Şeyma çingularıma gönderiyorum :) Aslında yapmak isteyen herkes yapabilir. Ne zamandır buralarda olmadığımdan kimler yaptı bu mimi kimler yapmadı bilmiyorum çongmal biane!

Eh ben şimdi sessizliğime dönmeliyim, ilk fırsatta buralardayım ama :)

~Sessizgemi~