Saklandığı köşeden etrafı kolaçan etti. Peşindekileri sahiden atlatmış gibi görünüyordu. Uzun kuleler halindeki binaların arasında çok az görünebilen havanın kahverengi ve kızıl görüntüsünden güneşin batmak üzere olduğu belliydi. Artık gökyüzü gündüzleri sarı ve bazen de turuncu olurdu çünkü hava kalitesi berbat durumdaydı. Geceleri ise ay soluk bir turuncu olurdu bazense görmek zorlaşırdı ve yıldızların pek çoğu hiç görünmez olmuştu. Söylentilere göre kuzeyde bir yerde gökyüzünün maviye yakın olduğu bir yer vardı ama buna kimse inanmıyordu. Şehirlerde artık binalar en az yüz elli kattan oluşuyordu ve sokaklar o kadar dardı ki bir parça gökyüzü görmek bazen gerçekten mucizeydi. Hatta bazı sokaklara günün belli saatinden başka gün ışığı giremezdi. Binaların tümünün dışı yeni keşfedilen bir madenden oluşuyordu. Bu maden sayesinde binanın kendisi sanki bir aküymüş gibi gün ışığından elektrik depolayabiliyor ayrıca dış yüzeylerde duran asansörler mıknatıs etkisiyle sağa sola aşağı ve yukarı istenen yönde hareket edebiliyordu. Konutlar için artık elektrik üretmeye gerek kalmamıştı. Bununla birlikte Şehirlerde her yeri devasa kablolar elektrot benzeri yapılar jeneratörler ve dev bir robotun üzerinde yaşadıklarını hissettirecek türden başka şeyler sarmıştı. Bu devreler binalardan çıkıp yolu da kaplıyordu. Arabalar da tıpkı asansörler gibi havada kayarak ilerliyor ve manyetik alanları sayesinde bir şeye çarpmıyorlardı. Robot teknolojisi de bir zamanlar imkansız gibi görünenden daha gelişmiş durumdaydı. Hatta bakanlar, diplomatlar ve güvenlik güçleri arasında bile robotlar vardı. Artık onlar hayatın bir parçasıydı. Haklarını koruyan dernekleri ve sosyal örgütleri bile vardı. Yeni olan başka bir şey vardı ki o da biyonik insanlardı. Kendisi de tıpkı bu kablolar ve elektrot yığınlarıyla dolu şehir gibiydi. Vücudunun bazı parçaları robotlaştırılmıştı. İnsan ömrü bu şekilde uzatılıyordu. Fakat bazıları bunu lanetlemişti. Doğaya aykırı her şey gibi bu da şeytani bir durum olarak görülebiliyordu. Yine de kimse değişimin önünde duramıyordu.
Sokağı baştan başa hava kaykayı ile geçen bir grup çocuğun gitmesini bekledi. Ardından kimsenin görmediğinden emin olunca rögar kapağını kaldırdı ve kanalizasyona sızdı. Bu zamanda hayatta kalmak için kimsenin bilmediği yolları bilmek, lazım olabilecek bütün kaçış noktalarını ezberlemek gerekiyordu. Bu da onlardan biriydi. Kanalizasyonun içinde artık pek fazla kimsenin bilmediği gizli geçitlerden ilerledi. En sonunda yolu kapatan yuvarlak ve ağır bir metal kapıya ulaştı. Yan tarafta bir tuşa basıp bekledi. İçeride bir zil çalmış olmalıydı ama ses bu yana geçmiyordu. Birkaç saniye sonra metal yığının içinden bazı tıkırtılar ve sürtünme sesleri duyuldu. Ardından kapı yavaşça açıldı.
Diğer tarafta baraj manzaralı geniş bir oda bulunuyordu. Aslında burası yağmur suyunun eskiden baraja döküldüğü yerdi ama artık su başka yere yönlendirildiği için kullanım dışıydı ve Furara burayı gizli bir sığınağa çevirmişti. Barajı gören açıklık boydan boya dayanıklı cam ile kapatılmıştı. Köşede istenildiği zaman hava almak için kapanıp açılabilen bir balkon tasarlanmıştı. Furara bu tür şeylerden çok iyi anlar ve neyi nerede bulabileceğini ve nasıl elde edeceğini bilirdi. Odaya başka iki kapı daha açılıyordu onların gerisinde atölye olarak kullandığı alanlar vardı. Köşede bir sürü devreye ve güç kaynağına bağlı bilgisayarlar ve ekranlar yığını duruyordu. Bir başka köşede mini bir mutfak vardı. Duvarlardaki raflarda her türden eşya ve robotik malzeme sıralanmıştı. Odanın ortasında tavandaki ısıtıcının ışığında serilip rahatlamış bir Collie duruyordu fakat zilin çaldığı andan itibaren kapıya odaklanmıştı. İçeri girenin tanıdık olduğunu görünce kuyruğunu hızla yere vurmaya başlamış dilini sarkıtmış ve heyecanlanmıştı. Adını duymayı bekliyordu ve "Sushi!" demeye kalmadan daha ilk iki harfi işitince yerinden fırlayıp onun üzerine atıldı. "Üzgünüm evlat bu kez yanımda sana göre bir şey getiremedim."
Furara o içeriye girince kapıyı yeniden kapatmıştı. Onun hareketsiz sarkan kolunu ve sızıp duran ilyoyu fark etmesi uzun sürmedi. Doğruca raflardan birine gidip geniş bir kutuyu karıştırdı ve içinden cımbıza benzeyen tuhaf bir iki alet aldı. Başka bir köşede de bir teneke ilyo duruyordu. Onu da alıp hepsini kanepenin arkasındaki bir masaya bıraktı ve oturmasını işaret etti. Bu sırada "Şu kapıdan içeri ne zaman elinde bir pizzayla geleceğini ve sadece havatopu izleyeceğimizi merak ediyorum Reen. Daima başın belada ve sanatımı mahvetmekte üstüne yok. Biraz daha dikkatli ol artık kendini incitmene katlanamıyorum." diye söylendi.
Reen bir sandalye çekip otururken sevgilisine kısa bir öpücük verdi. "Havatopu gibi sporlardan ne anladığını anlamıyorum ve bunu sevmediğimi biliyorsun. Bir topun peşinde onlarca adam uçup duruyor. Ne manasız bir olay. Ayrıca bugün olanlar benim hatam değildi. Birkaç nadide parça için çıkmıştım biliyorsun fakat satmaya gelen adam aslında kaçakçıymış. Olaya federaller dahil olunca ellerinden kaçmak biraz zor oldu. Neyse ki bir çöp konteynerine atlayıp binadan kaçmayı başardım." diye yanıtlayıp Furara'nın şok mu olsam yoksa dehşete kapılıp öfkelensem mi arasında kalan bakışlarını yumuşatmak için ekledi "Ayrıca benim için endişelenmen çok tatlı." Bunu söylerken gülümseyip karşısındaki adamın yanağını hareket ettirebildiği tek eliyle çekiştirerek tek taraflı yamuk bir gülümseme oluşturmasını sağladı. Furara daha dikkatli olacağına söz vermesini isterken biraz daha söylendi ve bir yandan da hasarlı kolu ameliyat etmeye başladı. Masada duran bir lambanın ışığını devreleri daha iyi görebilmek için koluna doğru eğmişlerdi. Furara bir gözüne büyüteçli gözlük takmış ve yüzünü garip bir açıyla aydınlatan soluk beyaz ışık ile üzerindeki tamirat önlüğüyle deli bir doktora benzemişti. Reen onun alnına düşen bir iki saçı parmağıyla kenara çekerken her zaman onunla uğraşırken yaptığı gibi muzipçe gülümsüyordu. Furara "Dikkatimi dağıtırsan bu kolu toparlayamayız." diyince Reen teslim olur gibi elini havaya kaldırdı. Sushi ağzında oyuncak ayı ve sallanıp duran kuyruğu ile oyun oynamak için hazırda beklerken ikisini seyrediyordu.
Son.
Herkese yeni bir Kelime Oyunundan selamlar. Bu hafta deep işleri nedeniyle yoğun olduğu için haftanın kelimelerini ben veriyorum. Umarım hikayeyi sevmişsinizdir. Devam edip etmeyeceğimi düşünmedim ama yazarken gittikçe sevdim bu hikayeyi. Sizin hikayeleri okumaya da geleceğim inşallah fakat hem gribim devam ediyor hem de dedem ve anneannem covid olduğu için moralim iyi değil. Aklım onlarda. Yorumlarınızı da geciktiriyorum ama döneceğim.
İşte haftanın kelimeleri: Atmosfer, Turuncu, Yıldız, Hareket, Dikkat
Kalemine yüreğine sağlık, hikâye çok güzeldi devam etsen iyi olur bence..Anneannen ve deden için çok geçmiş olsun, umarım atlatırlar. Grip salgını da çok kötü gerçekten, iki haftadır öksürüğüm geçmedi. Hepinize çok çok geçmiş olsun..
YanıtlaSilGülten teşekkür ederim sana da çok geçmiş olsun daha iyiler onlar da şükür.
Silbelki devam ederim hikayeye neden olmasın :)
Öncelikle hepinize geçmiş olsun.
YanıtlaSilHikaye oldukça ilgi çekici görünüyor. Bu dünyayı daha fazla tanımak isterdim, belki devamı gelir. Hayal gücün çok iyi, kalemine sağlık. :)
Duygu, teşekkür ederim kii
Silbelki devam edebilirim henüz düşünmedim devamını ama bakalım olabilir çok çok teşekkür ederiim :)
Öncelikle hem sana hem büyüklerine Allah şifa versin
YanıtlaSilBu haftanın kelimelerini çok güzel seçmişsin. Hikaye çok başarılıydı bence. Kalemine sağlık :)
Gamzeli Kız, teşekkür ederim çok çook :)
SilKelime Oyunu bir yılı devirmiş. Maşallah. Ben sanırım 11. veya 12. haftada bırakmıştım yazmayı. Ara sıra karşıma çıkan yazıları okuyorum ama katılma hevesi yok içimde.
YanıtlaSilHikayenizi okudum. Tür olarak hiç sevmiyorum bu konuları. Teknolojiye bu kadar meraklı iken edebiyatın içinde hiç içim ısınmadı bilim-kurgu tarzında yazılara. Ama iyi iş çıkarmışsınız. Devamı getirilebilir. Nesnelerin adını koyarsanız daha güzel olacak gibi. Mesela 'cımbıza benzer bir şey' ifadesini adını koyduktan sonra söyleseniz kusur kaybolur. Havalı bir isim bulunmalı ona. 🙂
Büyüklere geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Bir Edip, ben de düzenli katılamadım ama vakit buldukça katılmayı istiyorum :)
Sileleştiriniz için çok teşekkür ederim nesnelere isim bulma konusunda haklısınız dediğiniz şekilde daha iyi olurdu aklımda tutacağım bunu gelecek yazılarım için :) bu tür hikayeleri sevmemenize rağmen başarılı bulmanız beni mutlu etti çok teşekkür ederim baştan sıkılmadan sonuna kadar da okuduğunuz için, çok sevgiler :)
ilyo mu kaybetmiş o neeee :) he yağ mış anladım komili yudum :) çok pahalı şimdiii :) robot galiba buu, robocop gibi :) gelecekte galiba buuu o zamansa distopya oluyo belkuuu :) anne biyonik insan mııı peki sevgi var mı beşinci element :) hava kaykayı mı oooo :) olimpiyatlara almalı bunu da :) suşi mi oh ne tatlı isim :) lağım rögar mı ayh :) hava topumu ooo ay sevgilisi var ne romantik sahneee robotika :) ayy iyileşti bari oley, replika bu galiba reen :) sana da çok çok geçmiş olsun dedene de anane deee.
YanıtlaSilDeepsii :) hıhıım ilyo şimdilerde çok pahalı hele ikincil kullanımda kızartma yağı haline getiriliyor ama baya kalorili oluyo zenginler pek tercih etmiyo daha çok yerel pazarlarda satılıyo :D biyonik insan :D belki gelecek belki gelmeyecek belki de paralel evren olabilir :D beşinci element olmazsa olmaz onsuz üzümsüz kek gibi olur hayat :D olimpiyatlara katılsın dedim ama dinlemedi beni nerde serserilik orda geziyor işte bakalım nolcak :) robotika yeni nesil romantizm hahah deli :D replika olabilir mi aa tam bir trajedi o zaman orijinali nerdee :D ponçik ^^
Silkomikçiiiii :)
Sildeepsiiuu komikçi sana benzeer booh :)
SilAndromeda, çok teşekkür ederiim
YanıtlaSilbelki devamı olabilir düşüneceğim :) o şekilde hayal ettim ben de yazarken böyle düşünmene sevindim ^^