Selam canım blog ailesi umarım hepiniz iyisinizdir. Son günlerde pek aktif değilim çünkü bu ayın son günü yökdil sınavım var. Bir de ailevi bazı üzücü olaylar yaşadık aslında burada bundan bahsetmiştim yazıyı günler önce yazarken o ruh haliyle ama şimdi değiştirmek istedim. Bir bahsedip bir silmiş oldum ama bahsetmek iyi gelmedi. Sınava odaklanmaya dikkatimi buna vermeye çalışıyorum. Hala pes etmeden inatla deniyorum bir şeyler hayırlısı bakalım. Bu yazıyı da önceden ayarlıyorum şimdi. Biraz kafamı dağıtmak için yazmaya başladım. Muhtemelen ben soru çözmeye dalmışken kendi kendine yayınlanmış olur ve sizleri de elbette sınavdan sonra ziyaret edeceğim. Son günlerde yetişemediğim çok şeyi düşünüyorum hayat kısa, çok çok kısa ve son günlerde bunu derinden hissediyorum ve bunu düşündükçe daralıyorum. Siz siz olun hiçbir işinizi yarım bırakmayın ve sevdiklerinize onları sevdiğinizi söylemeyi ihmal etmeyin çünkü davranışlarla bunu belli ettiğimizi düşünsek de bazen bunu dile getirmek de gereklidir, bazen çok geç olabilir. Gidin sevdiklerinize sarılın saçını okşayın bir çiçek filan verin iyi ki varsın diyin..
Neyse ne diyordum..
Kamu spotu ve günlük tarzı bir giriş yaptıktan sonra gelelim asıl konuya.
Geçen ay başlayan etkinliğimiz tüm hızıyla devam ediyor katılımcı sayımız da arttı diye biliyorum ve artmaya da devam edecek gibi çünkü oldukça kolay ve rahat, pek fazla da kuralı olmayan bir etkinlik bu. Önemli olan katılan herkesin birbirini ziyaret etmesi çünkü etkinliğin amacı bloglar arası etkileşimi artırmak aslında yoksa kendi kendimize de çalar söyleriz yani :) Geçen ay herkes muhteşem filmler kitaplar tanıttı hepsi de nefisti valla. Bu ay neler çıkacak ortaya merak ediyorum. Detaylar için ve geçen ay nelerden bahsettiğimi görmek için şuraya tıklayabilirsiniz. Ayrıca etkinliği başlatıp yöneten ve tüm katılımcıların liselerini tutan sevgili Okurix ve Fighting arkadaşlarımızı ziyaret etmeyi unutmayın :)
Bu ayın teması Uzak Doğu seçildi. Uzak Doğu ülkelerine ait film, dizi, kitap, anime, manga, webtoon veya bir şiir falan her şey geçerli. Bununla birlikte başka ülkelere ait olsa da konusu Uzak Doğu ile alakalıysa kabulümüz denildi. Bakalım bakalım benim seçimlerim bu ay için neler olmuş.
Wa Pei 2
Painted Skin Resurrection - Boyalı Yüz 2
2012 - ÇİN / 131dk.
Yönetmen: Wuershan
Film ilk olarak 2008'de başka bir yönetmen fakat aynı oyuncular ile çekilmiş ve çok sevildiği için biraz değiştirilerek yeniden yapılmış. Türkçeye de ismi Ölümcül Güzellik diye çevrilmiş aslında. İnsan olmak isteyen bir Gumiho yani tilki ruhu bu arzusundan dolayı buza hapsedilerek cezalandırılmıştır. Film onun buzdan kurtuluşuyla başlıyor. Ölümsüz ve şeytani bir ruh olan Gumiho kurtuluşunun ardından insan olmak için elinden geleni yapmaya devam eder. Anlaşmalar yaparak insanlarla yer değiştirebilmektedir ve bunun için deri değişimi yaparlar. (Bu sahneler oldukça sanatsal ve etkileyiciydi) Erkeklerin kalplerini arzular ve onları yer. Aslında bunun sebebi bir erkek kendi arzusu ile kalbini ona sunarsa gerçekten bir insana dönüşebilecek olmasıdır. Tek arzusu insan olup rüzgarı hissedebilmek, çiçeklerin kokusunu duyabilmek ve yediği şeylerin tadını alabilmektir.
Yolculuğu sırasında krallığını kaybetmek üzere olan bir prensesle karşılaşır. Prensesin yüzünde çocukken ona saldıran bir ayı yüzünden derin yaralar vardır ve bunu hep saklayarak yaşamıştır. Ayrıca onu bu saldırıdan kurtarmış olan generale aşıktır ama gururundan ve konumundan dolayı belli edemez. Ayrıca yüzünün durumundan da utanmaktadır. Onun aksine Gumiho cezbedici güzelliktedir. Gumiho ile aralarında anlaşıp arada bir yer değiştirirler ve olaylar daha karmaşık bir hal alır. Prenses sevdiği adamı Gumiho'nun çalacağından endişe etmektedir bu sırada da krallığa saldıran düşman askerleri de prensesin peşindedir ve liderleri onunla evlenmek ister. Herkesin mutlu olabilmesi ve bu savaştan korunmanın bir yolu var mıdır? Gumiho insan olabilecek mi ve prenses sevdiği adama kavuşacak mı? Tüm sorularla birlikte final harikaydı ve görüntüler ödüllere layık derecede güzeldi. Yani bu film konusunu bir kenara koysak bile görsel bir şölen gibi muhteşem bir tablonun içinde dans eder gibiydi. Yani o efektler o dans eder gibi süzülen hareketler beni çok etkiledi. Bir de müzikler tabi :)
Love in Time
Hong Kong
9 Bölüm
Öncelikle sanırım bu dizinin devamı da var ama henüz bulamadım bakmadım yani. İzlerken başta klişe gelse de çok komik ve tatlı bir diziydi. Pek gerilim aksiyon olmadan hiç karanlık taraflara çekilmeden günlük lise hayatı gibi ilerleyen bir vampir dizisi. Roy adındaki vampirimiz 200 yaşında bir liseli. Klasik Edward Cullen ama ondan da biraz farklı elbette :) Çinli Bella'mız bir karate ustası olma yolunda ilerleyen bir liseli. İkisi okulda tanışıyorlar ve önce birbirlerinden nefret etseler de bu nefretten bir aşk doğuyor. Yan karakterlerimizden birisi bir Gumiho. Ama bu kez kötü rolde değil tatlı saf ve deli bir aşık kadın. 200 yıldır aşık olduğu adamı arayıp durmuş o da Roy'un abisi elbette. Bir de kötü vampir çocuk var olmazsa olmaz zaten. O da bir görünüp bir kayboluyor ve hepinizi mahvedeceğim mesajları veriyor fakat bu sırada bizimkiler pikniğe, restorana, lulaparka, güneş tutulmasını izlemeye gitmekten geri kalmıyor. Hani bunlar vampir olmasa bildiğiniz liseli genç saf aşık insanlar işte :) Bazı göndermeler filan komikti, Alaca Karanlık serisindeki bazı sahneleri epey komediye vuran yerler vardı ve bölüm sayısı az olduğundan hemencecik de bitti :) Sadece sonunu biraz eksik bulmuştum ben ama kafa dağıtmak ve biraz eğlenmek için güzel dizi :)
Mübarek Toprak
The Good Earth
Pearl S. Buck
Cem Yayınevi
Çeviri: Nihal Yeğinobalı
389s.
Bu kitabı yıllar önce orta okula giderken okumuştum ama konusu uygun olunca paylaşmak istedim. Yirminci yüzyılın başında Çin'in kırsal kesiminde bir rençber olan Wang Lung'un başından geçen olayları okuyoruz romanda. Artık evlenmesi gerektiğine karar verdiğinde bir konakta köle olan O-Lan isimli güçlü karakterli bir kızla evlilik yapmasıyla başlıyor hikaye. O-lan yüzünde çiçek hastalığından kalma küçük bir iz olmasına rağmen aslında güzel ve çok güçlü, taşı sıksa suyunu çıkartan, ekmeğini alın teriyle kazanan ve yoklukla mücadele etmesini bilen bir kız. Kitap o zamanın sosyal yapısını da gözler önüne seriyor ve kadınların yeterince bir konuma sahip olmadığını görebiliyoruz. Wang Lung ailesinin hikaye boyunca hiçlikten toprak sahipliğine yükselişleri ve bu sırada yaşanan, açlık, yoksulluk, felaketler, kıtlık zamanları, hastalıklar, doğumlar, ölümler, zenginliğin getirdiği rehavet ve aldatıcı şeylere düşkünlükler, huzurlu huzursuz geçen günler, aile üyeleri ve çevredeki insanlarla ilişkiler ve zorluklarla mücadele vererek geçen tüm bir yaşamını içeren bir hikaye bu. Ayrıca kişilerin sosyolojik konumları, değişen statüler ve başlarına gelen her olay karşısında yaşanan psikolojik durumlar da iyi aktarılmış.
Kitap dili çok sade ve akıcı ayrıca her şeyi o kadar yalın anlatmış ki dramatize edilmeyen bir ölüm karşısında bile insanın boğazına bir şeyler takılıyor. Kitabın ilk yarısında akıllıca adımlar atan Wang Lung'a sonrasında çok kızdım. Wang Lung'un hayatında verdiği en iyi karar O-Lan'ı eş seçmesiydi bence. Fakat adamın asıl aşkı toprak. Ne zaman kendini huzursuz ve kötü hissetse toprağına sarılır tarlasıyla ilgilenir. Hiç yorulmadan toprağı işler ve o da ona karşılığını verir. O-lan ise eşine derinden bağlı, onu mutlu etmek evini korkumak ve yönetmek için elinden geleni yapan ama bir türlü yüzü gülmeyen bir kadın ve kocasının başarılarının ardındaki gizli yürek o aslıda. Kitap boyunca aynı zamanda Çin kültüründen çarpıcı şeyler öğreniyoruz ve kadına bakış açılarını görüyoruz. Aslında bu kitabın kahramanı Wang Lung gibi gösterilse de asıl kahraman O-lan.
Kitap yazara Pulitzer ödülünü kazandırmış ayrıca bir öğretmen olan yazar Amerika'da Nobel Edebiyat Ödülü alan ilk kadın yazarmış. Çin kültürüne hakimiyeti de orada yaşadığı yıllara dayanıyormuş.
Sanırım şuanda bu kitabı bulmak zor ama sahaflarda ve kütüphanelerde bulabilirsiniz diye düşünüyorum mutlaka okumalısınız. Ayrıca 1000 kitap uygulamasında yapılan alıntılara da bakarsanız ne etkileyici bir yaşam hikayesi olduğunu görebilirsiniz. Ben çok uzatmamak için alıntı koymayacağım bu kez.
BLAME!
Mangaka: Tsutomu Nihei
1998 - 2003
10 Cilt
2003 yılında 6 bölüm artı bir Ova'dan oluşan anime serisi de çekilmiş olan BLAME! kimileri tarafından karanlık, postapokaliptik, cyberpunk ve megalofobik olarak tanımlanan muhteşem bir bilim kurgu ve müthiş bir hayal gücü ürünü. Gökyüzü, yeryüzü, deniz ve hiçbir yönün olmadığı ve Megastructure adı verilen sonsuz yapılardan oluşan bir gezegende geçiyor konu. Aslında bu yapı nüfus artışından dolayı insanların yaşaması amacıyla inşa edilmeye başlamış ve sonunda iş çığrından çıkarak dünyayı bir kabuk bir küre gibi kaplayana dek büyümüş fakat yeterli olmayınca üzerine başka katlar eklenmeye devam etmiş ve rivayet odur ki Ay'a kadar ulaşmış ve onu da içine almış. En sonunda da tüm uygarlığın enerji ihtiyacı için bir Dyson küresi inşa etmişler.
Karakterimiz Killy kirlenmemiş genetik koda sahip insanı aramaktadır. Çünkü değişime uğramamış bir şey kalmamış bu dünyada sürekli devam eden inşaatı ve insanları öldüren güvenlik sistemini durdurmanın tek yolu bu. Çünkü sistemi sadece saf kan bir insan kullanabilir. İnsanlardan geriye sadece insansı, bozulmuş canlılar kalmış ve geçmişlerine dair bir bellekleri yok. Bu sırada sonsuz yapı da genişlemeye devam etmekte. Onu genişleten ve geliştiren inşaatçılar diye bilinen robotlar var. Katlar her yöne ve karmakarışık labirentler gibi büyümekte. Her kat gökyüzü gibi bir yükseklikten sonra geliyor ve bir sonraki kata çıkan merdivenleri tırmanmak on gün gibi bir süre alıyor. Yapılar yok edilemez bir maddeden inşa ediliyor ve bunu yok edebilen tek silah yerçekimi lazeri denen bir şey. Her kat kilometrelerce yüksek, karmaşık ve matıksız binalardan oluşuyor. Her katın zemini yine aynı malzemeden yapılan dayanıklı bir zemin ama aynı zamanda kendinden bir önceki kat için güneş ışığı, gökyüzü işlevi görüyor. Katlar arasında dolaşmak zor ve tehlikeli.
Bu yapılar birliği varlığının başlangıcında bir otorite tarafından yönetiliyordu fakat inşaatçıların kontrolsüz davranışlarıyla yapı da üçüncü kattan sonra kontrolden çıkmış ve otorite gücünü kaybetmiş. Artık her şey başıboş anlamsız ve rastgele. Yapı içinde güvenliği sağlayan ve bozulmuş insanların müdahalesine karşı tetikte olan varlıklar da var ve bunlar da kontrolden çıkmış durumda. Başlangıçta sadece bozulmuş olan insanlara karşı savaşmaları gerekirken artık tüm insanlara karşı savaşıyorlar. Killy bu sonsuz ve karmaşık yapıda yönünü bulmaya çalışırken onun gibi bozulmamış genin peşinde olan silikon yaratıklarla karşılaşıp mücadele ediyor. Mangaka bu seriden önce NOiSE adında bir ön seri yazmış ve BLAME!'ın temellerini atmış. Ama onu henüz okumadım ben.
Güvenliğin, iletişimin, robotların sisteminin ve insanların genlerinin bozulması da aslında bir suç örgütünün sisteme sızması sonunda olmuş. Her şeyi bozan ve modifiye eden bir mikroorganizma yaratmışlar. İnsanlara daha uzun ve kaliteli hayat diye sundukları silikon bazlı bedenler felaketlerin başlangıcı olmuş. İşte bu da üçüncü kat zamanına denk geliyormuş. Güvenlik sistemi de başta bu genetiği değişen insanlar ile normal insanları ayırt edebilirken sonraları sistemdeki bir açık yüzünden tüm insanlara saldırması sağlanmış. İşte Killy bu kaotik gelecekte yolculuk etmekte.
Konu daha da uzun aslında genetiği bozulmuş insanların yaşaması için güvenli alanlar inşa edilmiş, normal insanların yaşaması için de başka alanlar inşa edilmiş ama muhtemelen ikisi de başarılı olamamış ve güvenlik sistemi tıpkı vücutta kendi kendine saldıran bağışıklık sistemi gibi önüne çıkan her canlıyı kıyımdan geçirmiş ve bu koca dünyada yaşayan pek fazla kimse bulmak zor hale gelmiş. Bu anlattıklarım sadece bir özet ama okumaya karar verirseniz daha fazlasını öğrenir, daha iyi anlar ve hayran kalırsınız. Bu arada Killy de ilk jenerasyon güvenlik gücünden aslında ama onun kafası bozulmadan kalmış ve sadece görevi için yaşamakta.
Şunu da belirtmeden geçemem çizimler muhteşem. Akıl alır gibi değil yani. O detaylı mimari çizimleri görmeniz lazım bir mimarın elinden çıkmış gibi en minik detayına kadar nakış gibi işlenmiş bir eser. Ben her sayfayı durup bir süre inceleyerek okudum. Ayrıca şuan konuyu hatırlamak için yaptığım arama sayesinde bir netflix fragmanı olduğunu gördüm yönetmeni de Hiroyuki Seshita'ymış yani Gozilla'nın yönetmeni ve bu müthiş bir haber kesinlikle izlenecek listesine alınmalı.
Aaa ne çok konuşmuşum ama sanırım bir veya birkaç şey daha önereceğim :)
Ya da düşündüm de yoruldum. Size başka bir gün başka şeyler anlatırım. Hatta bunun gibi bir yazı daha yazıp başka manga ve animelerden de bahsedesim geldi. Örneğin Last Exile, Ergo Proxy, Attack on Titan, D-Grayman, My Girlfriend is a Gumiho, Fate Stay Night ve serisi, Final Fantasy serisi... Ben bahsetmeyi unutursam da siz bakın bunlara da :) Şimdi sizi bir fragman ve bir film müziği ile baş başa bırakayım :)