Sayfalar

4 Ocak 2021 Pazartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 72

 

  En son ne zaman ağaç ev yazdığımı hatırlamıyorum. Zaman çok hızlı geçiyor ve ben buna yetişemiyorum. Üstelik tek yaptığım evde oturup ders çalışmak :D Sohbetlerin bu haftaki konusu sevgili Kedi Mırıltısı'ndan geldi. Dünyalılar olarak çok önemsememiz gereken -çünkü Marslıları ilgilendirmiyor, onlar kendi atmosfer ve su sorununu çözsün- ama yeterince ilgilenilmeyen ve gözardı edilen bir mesele bu. Arada yine berbat bir espri yaptığıma göre soruya geçelim :)

  • Hepimizin fark ettiği gibi iklim hissedilir derece değişti. Peki sizce bu değişimin ülkemizde ya da sizin yaşadığınız alanda/şehirde yarattığı en büyük etki ne? Bu saatten sonra geri dönüş olur mu?

  Hepimiz ilkokuldan beri çeşitli derslerde küresel ısınma ve sonuçları hakkında ufak ufak bilgiler edinmişizdir. Dünya ısınırsa buzullar yok olacak ve kuraklık yaşanacak ardından da su savaşları olacak diye öğretilirdi. O zamanlar buzulların eridiğini hayal edemezdim. Buzul araştırmacısı olmak isterdim. Hep hayal kurardım zaten. Buzların arasında araştırmalar yapan ve acayip şeyler bulan bir bilim insanı olacaktım. Buzullar erirse yaşadığım şehrin de sular altında kalacağını ve Atlantis gibi bir şehre dönüşeceğini hayal ederdim ve seçilmiş prenses olarak sihirli bir takım şeyler yapıp şehri kurtarırdım bu düşlerde. Çocukluk işte. Su savaşları olan macera hayalleri de kurardım ve kuraklık yaşanan Afrika'da çocukları kurtarmaya giden, onlara farklı tarım yöntemleri öğreten ve çölü ağaçlandırıp cennete dönüştüren öğretmen doktor karışımı biri olduğumu düşlerdim. Sonraları işin korkunç yanlarını daha iyi öğrendim tabi herkes gibi. Anlamadığım bir şey vardı daha o yaşta. Biz bunları görürken nice eğitimlerden geçtiğini, nice bilge düşüncelere sahip olduğunu sandığım yöneticiler bunları görmüyor mu bilmiyor muydu? Küçükken fazla hayalci olduğum için bir gün dünyayı kurtaran bir lider olduğumu da hayal ederdim. Dünyayı cennete çeviren, savaşları bitiren, çevreyi koruyan ve kendini bilime adamış liderler olamıyorsak o zaman bu konuları daha çok konuşarak, farkındalık yaratarak ve bizi yönetenlerden taleplerde bulunarak küçük de olsa bir şeyleri yine de değiştirebiliriz diye düşünüyorum.

  Herkesin hemfikir olduğu en büyük etkilerinden birisi sanırım tarım üzerindeki etkisi, diğeri de hava olayları. Çocukluğumun bir kısmı anneannemin yanında geçti. Andırın diye çoğu kişinin bilmediği dağların tepesinde bir ilçe. İlkokulda oradan bahsettiğim zaman beni yabancı sanırlardı :) En son kar yağışını 2003 senesinde orada görmüştüm. Gece usul usul başlayıp da sarı ışıklı bahçe lambasıyla oyunlar oynayan kar, sabaha dek pencerelerin tepesine kadar yağmıştı. Evden dışarı çıkabilmek için tünel kazmıştık. Bahçeye tüneller açarak bir labirent yapmıştık. Yani dayım yapmıştı. Benim dışarı çıkıp karla oyun oynamama izin vermemişlerdi hiçbir kış. Akciğerimden ameliyatlı olduğum için karların içine yatmam veya dokunmam korkunç bir şeydi bizimkiler için. Ama kendisi de o zaman çocuk olan dayım bana kar topu getirirdi ve sobanın yanında eriyene kadar onu izlerdim. Bir defasında da kılıç kadar uzun bir sarkıt getirmişti onu yemiştik beraber :D Allah'tan hasta olmadım da dayımı çok azarlamadılar. Benim için bahçede bir kardan denizkızı yapmıştı ve saç olarak da vileda kullanmıştı. Pencereden onu izlerdim :D Yola çıkan dar geçitteki merdivenler buz tutardı mesela o zaman da merdivene ve evlerin arasındaki geçitlere tuz dökerlerdi kimse kayıp düşmesin diye. Neyse demek istediğim şu ki artık oraya kar yağmıyor. Hiç yağmıyor kaç yıldır. Anneannemi her aradığımda kar yağdı mı diye soruyorum. O da artık ezberledi beni, daha sormadan yağmadı diyor. Belki bunun birkaç sene önce yapılan barajla ilgisi vardır. Toplanan suyun havayı yumuşattığını, iklimi etkilediğini söylediler.

  İşte bunun gibi pek çok bölgede kar artık yağmıyor. Veya geç yağıyor. Bu da tarımı etkiliyor. Çünkü kar suyuyla beslenecek şeyler susuz kalıyor. Veya tam filizlenmişken sonradan yağan kar ürünleri dondurup yok ediyor. Zirvesinde hep kar olan dağlar artık çıplak kalıyor. Oysa yazları zirvelerde yavaşça eriyen karın pek çok dereyi beslemesi gerekir. Zamana yayılarak yağması gereken yağmur bir anda hunharca yağınca seller oluyor. Çiçeklenme zamanını şaşıran ağaçlar meyve tutamadan dolu veya kar yüzünden çiçek döküyor veya meyve tuttuktan sonra bir anda şiddetli dolular yağıp meyveleri yok ediyor. Ürünlerin bir çoğu böyle sebeplerden yok olunca çiftçi zor durumda kalıyor ve fiyatlar artıyor. Her şey pahalandıkça daha çok pahalılık geliyor bir zincir gibi. Daha bir iki hafta önce Antalya yine sel içinde kaldı ve bu salı günü de aynısı yaşandı. Pek çok sera mahvoldu. Bir önceki kış mevsiminde şehrin göbeğindeki evimi sel bastı diz boyu ve bütün eşyalarım mahvoldu. O sırada ameliyat geçirdiğim için yerimden kıpırdayamıyordum itfaiye gelip beni kurtardı. 9 yaşındaki canım muhabbet kuşum Çakıl selin etkilerine ve sonrasındaki sürece dayanamayıp hastalandı ve onu kurtaramadım. Neyse konuya devam edeyim.

  Yanlış sulamaya devam eden bir çok tarım arazisi de var. Özellikle Konya Ovası'nda bunu daha çok fark ediyoruz zemin yapısından dolayı. Yeraltından çekilen su yerine dolmadığı için boşluklar kalıyor ve bunlar da zamanla çöküyor. Bu yüzden de verimli tarım arazileri obruklarla doluyor. Hatta bu obruklar mahallelerde de ortaya çıkıyor. Evinizin önünde yüzlerce metre derinliğinde bir obruk düşünün ne kadar korkunç. Küçükken obruklar hakkında bir şeyler okuduğumda kabuslar görmüştüm evim bir obruğa düşecek diye. Geçen gün deepsinin de bahsettiği gibi karayollarından birinin altında bir obruk oluştuğunu ve bunu tespit ettikleri için yolu obruğun yanına doğru taşıdıklarını söyleyen bir haber okudum. Fark edilmediğini ve üzerinde seyahat ederken obruğun çöktüğünü düşünsenize felaket resmen. Gerçi bir obruğun çökmesi böyle aniden oluyor mu bilmiyorum ama hayal gücüm muazzam şeyler söylemekte bana bu konuda. Hatta geçen yıl başka bir haber okumuştum bir köyü taşıdılar obruklar nedeniyle tehlike altında diye. Onun nerede olduğunu unutmuştum şimdi baktım da Çankırı'daymış.

  Göller barajlar kuruyor. Susuz kalacağız evet. Aynı zamanda bu suların kendi ekosistemi de yok oluyor. Bu da geri dönülemez başka sorunlar yaratıyor. Bir göl, bir nehir, bir sulak alan kendi ekosistemine sahiptir. İçinde ve çevresinde birçok canlı vardır. Dünyadaki oksijenin en büyük kaynaklarından biri de sudaki bitkiler ve alglerdir. Bunu pek düşünmüyoruz mesela. Ama yosunlar, algler dünyada en büyük oksijen kaynağıdır aslında. Göllerde ve nehirlerde sular azaldıkça yaşamımızın başka bir kaynağını yok etmiş oluyoruz. Yani bu sadece o suda yaşayan balıkların sorunu değil. Hem su hem oksijen kaybediyoruz. Endemik bitkiler ve hayvanlar yok oluyor ve onları geri getirmenin bir yolu yok. Sadece çevrelerini koruyarak onları hayatta tutabiliriz.

  Bu saatten sonra geri dönüş elbette olur. Dünya kendini her zaman iyileştirmeyi başarmış. Buna yeteneği var. Ama şuan bizim ona verdiğimiz zarar onun iyileşme hızından daha fazla. Ona biraz zaman vermeliyiz. Ona verdiğimiz zararları azaltmalıyız. Sera gazı üretmeyi bırakmalıyız. Plastik atık üretmeyi bırakmalıyız. Çevreyi temiz tutmalıyız. Fabrika bacalarından zararlı gazların filtrelenmesini sağlamalı ve atık sularının derelere dökülmesine engel olmalıyız. Daha çok yeşil alan yaratmalıyız. Temizlikte su israfını önlemeliyiz. Güneş ve rüzgar enerjilerini kullanmak için en verimli ülkelerden biriyiz, artık bunun kıymetini bilmemiz lazım. Mesela bazı ülkelerde evlerin güneş paneli kullanması için devlet destek veriyor böylece her ev kendi elektriğini üretiyor hatta fazla olanı devlete satabiliyor. Hatta dalgalardan da enerji üretebiliriz. Denizden tatlı su elde edebiliriz. Böylece zarar verici yakıtlara ve enerji kaynaklarına gerek kalmaz. Her yere baraj yapmak bir çözüm değil mevcut kaynakları tasarruflu kullanmak ve korumak önemli. Barajların bir çoğu da akan suyu elektriğe dönüştüren sisteme sahip değilmiş bu nasıl bi saçmalık onu da anlamadım yani. Tarımda da akıllı sulama yöntemleri kullanılırsa su israfının önüne geçilebilir bir nebze de olsa. Hem zaten fazla ve yanlış sulama tarım toprağını da öldürüyor. 

  Evlerde temizlikte suyu tasarruflu kullanmalı, merdiven yıkamak yerine mümkünse silmeliyiz. Arabaları şarıl şarıl yıkamak yerine bir kova su ile temızleyebılırız. Etrafa çöp atmamalı, gördüklerimizi de toplamalıyız. Aşırı tüketim hastalığına kapılmamalı ve ihtiyaca yönelik alışveriş yaparak gereksiz israfı durdurmalıyız.

  Daha fazla şey söylenebilir bu konuda ama çok uzatmayayım zaten arada baya hayal alemimden bahsedip yordum tatlı gözlerinizi :) Yine başka bir yazıda buluşuruz elbet..

  S..

17 yorum:

  1. O değilde seni o güzelim karda oynatmamaları nedense içime oturdu. Tamam bende anneyim evladıma birşey olur diye çok şeyi kısıtlıyorum da ne bilim, gözümde canlandı o halin. Benim çocuklarda çok meraklı kara. Ama daha oynamaya çıkamadık. Yağsa da oynayalım diye dua ediyorum bildiğin. Sanırım onların o istek ve heyecanlarını sana imgeledim ondan.
    Neyse konuya gelirsek
    Inşaallah halimiz daha iyi olur.
    Inşaallah

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uyuşuk Hayalperest, benim de hep içimde kaldı karlarda yuvarlanmak :) Ama o zamanlar bizimkiler haklıydı ağır bir ameliyat geçirmiştim ve grip olursam nefesim yetmiyor acile kaldırılıp oksijen desteği alıyordum öksürmeyi bile başaramıyordum birkaç kış böyle geçti yaramazlık yapma hakkım pek yoktu sonra da antalyaya gelince kar nedir unuttuk :)
      Kar yağarsa benim yerime de bol bol oynayın minik kardan adamlar filan yapın :)
      Her şey güzel olacak inanıyorum ben geçecek bu günler :)

      Sil
  2. Ne yazık ki nasıl beceriyorsak her güzel şeyi tüketmeyi başarıyoruz.
    Yenilenebilir enerji kaynaklarına daha çok yönelsek, dediğiniz gibi ülkemiz bu yönden çok verimli. Umarım doğaya biraz daha iyi davranmayı öğrenebiliriz. Sevgiler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gülsüm Tahmazoğlu, Ülkemiz konum olarak çok şanslı eskiden her şeyi kendimiz üretir hatta dışarıya satardık ama şimdilerde işler tersine dönmüş durumda. Umarım biraz daha zekice davranmaya başlar ve elimizdekinin değerini biliriz çok geçmeden :) Çok teşekkür ederim sevgiler çok çok :)

      Sil
  3. ayyyy yaaa atlantisli prenses çocuk kurtarıcısı savaşçıııı :) andırın dırın dırın anıları çokoş yaa, tünel mii ooo film gibi, dayın da film kahramanııı :)

    YanıtlaSil
  4. ay yaaa atlantisli prenses afrika çocukları kurtarıcısıııı :) andırın anıları çokoş yaaa, karlar, dayın, tünel, film gibiymiş, frozen filmisi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deepsiiuu ponçik jedi perisi :) dırın dırın andırın iki dükkan bi fırın ama şimdi üniversite bile varmış içinde valla :D atlantisli ay savaşçısı kar prensesi ben eveey :D

      Sil
  5. Bu değişim beni gerçekten korkutuyor, burada da bir baraj kurudu. Normalde sulama için kullanılıyordu, sonra başka şehre su verilmiş ve şu an hiç su kalmamış. Umarım bu kış biraz kar yağar, susuz kalma düşüncesi beni çok endişelendiriyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kağıt Salıncak, Baraj kurmak önemli bir mesele doğru strateji uygulanmazsa çevreye zarar verici etkileri olabiliyor. İklimi etkiliyor, daha aşağısındaki alanların su rejimini etkiliyor bir sürü ayrıntısı olan bir durum ve mühendis veya iklim konusunda uzman olmadığım için sadece bu kadarını anlayabiliyorum bu işle alakalı insanların biraz daha çevreci olması gerekli. Umarım kar yağar artık yakında yağacağı söyleniyor bazı yerlere. Yabancı ülkelerde karayollarının bile altına su tünelleri yapılıyormuş yağan suyu depolarda biriktirmek için, bizim de böyle akıllı çözümler bulmamız lazım.

      Sil
  6. mars esprisine güldüm ama :) kardan denizkızının fotosu olsaydı da baksaydık keşke. vileda saç iyiymiş :) antalyada selde kalman da kötü bir macera olmuş. nasıl olacak bilmiyorum, havalar çok sıcak ya. ben çok üşürüm, ben bile üşümez oldum :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tosbağa Günlüğü, o zamanlar fotoğraf çeken bir cep telefonu yoktu sanırım ya da bizimkiler çekmiyordu telsiz gibi telefonlar vardı duvara atsan parçalanmaz hahah :D Fotoğraf makinesi de özel durumlar dışında kullanılmazdı hep kutusunda dururdu bizimkilerin merağı yoktu fotoğraf çekmeye :D Keşke deniz kızını çekseymişiz sahiden :) Ben de hem sıcağa hem soğuğa dayanamayan bir insanım ikisinde de zor anlar yaşıyorum bahar insanıyım ama kar kış da severim yazın güneşini de sanırım bir mevsim uzayınca tadı kaçıyor :) Yakında kar yağışları olacak deniyor bakalımlıım :)

      Sil
  7. Önemli bir konuya dikkat çekmişsiniz gerçekten de küresel ısınma başımızı bayağı ağrıtacak gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğitim Pınarı, evet çok geçmeden bir şeyleri fark edip çaba sarf etmeliyiz dünya olarak :)

      Sil
  8. Maalesef ki insanoğlu olarak bedelini anında ödemeyeceğimiz şeyleri ciddiye almamak gibi kötü bir huyumuz var. Artık uyanmamiz gerek. Umarım en kısa sürede bilinçleniriz.
    Bu arada Blogları Canlandırma Projesine katılmak istediğini yazmışsın. İsmini listeye ekleyeyim mi? Instagram'da bu proje için grubumuz var. Katılabilirsin. Dilersen sadece bloglardan da takip edebilirsin. Her ay, ayın teması duyurulacak. 😄

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okurix, o kadar doğru ki bu söylediğin, her şeyin ardında bütün bu sorumsuzluğun ardında bu var. Umarım bilinçli davranırız artık eveet
      eveet katıldım :D bu ayın teması da çok güzeel umut başarı :)

      Sil
  9. Şu aralar en çok başımızı ağırtan ve gelecekte hayli bizi meşgul edecek bir konuya değinmişsiniz. gerçekten bir Ankaralı olarak kendimi Antalyalı Adanalı filan gibi hissediyorum. Ocak ayındayız yahu ne bu sıcak diye isyan ediyorum. Hoş güzel haberler Balkanlardan geliyor kardan adam yapabilecekmişiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her Kimse,
      Yazları Antalya'nın halini düşünün bir de :D şaka bir yana mevsimlerin tekrar dengeli hale gelmesini diliyorum bu durum çok yıpratıcı. Bol bol karar görebiliriz insallah yağması gereken yerlerde :)

      Sil

Öyle okuyup kaçmak olmaz sevgili okur, fikrini belirt, bir selam et, bir ses ver, çekinme :)

Not: Yorum yaparken lütfen Türkçemizi koruyalım.

^.^