Herkese selamlaar taptaze bir etkinlikle karşınızdayım :) Eski blogculardan ama benim yeni tanıdığım sevgili Okurix ve fightiing birkaç arkadaşımızla birlikte bir etkinlik tasarlamış, ben de Okurix'in duyurusuyla haberdar oldum, onun yazısını okumak için şuraya tıklayın :) vee Fighting için şuraya lütfen :)
Kurallar basit. Her ay bir tema seçilecek ve bizler de o ayın temasına uygun film, dizi izleyip kitap okuyacağız. Ve bunlardan sadece birini bile yapsak yeterli oluyor. Böylece oldukça serbest ve kuralsız, rahat bir etkinlikle blogları biraz daha canlandırmış olacağız. Ve birbirimizden aynı tema kapsamında farklı filmler, diziler, kitaplar öğrenmiş olacağız. Siz de etkinliğe katılmak için arkadaşımıza gidip söyleyebilirsiniz. Katıldığınızda duyuruları blogdan ve bunun için kurulmuş instagram grubundan takip edebilirsiniz. Blog duyuruları ve İnstagram hakkında bilgi alıp katılmak için yukarıdaki bağlantılardan arkadaşlarımıza ulaşabilirsiniz.
Bu ayın teması Umut-Başarı olarak seçilmiş. Başlangıç için ve yeni yıl düşüncesiyle çok uygun bir seçim olmuş. Ben de tema kapsamında bir kitap ve bir film değerlendirmeye karar verdim. Aslında pek film, kitap, dizi yazısı yazamıyorum çok nadir böyle paylaşımlarım vardır ve hep doğru düzgün bir eleştiri tanıtım yazısı yazmak istiyordum. Bu etkinlik bana bu alışkanlığı kazandırabilir diye düşünüyorum :)
Mandalina ve Umut
My Everything
Katie Marsh
Olimpos Yayınları
Çeviri: Belgin Selen Haktanır
s.440
Bu kitabı sırf limon, mandalina sevdamdan dolayı ve kapağı çok sevimli olduğu için okumaya başlamıştım itiraf edeyim. Hatta arkadaşım her seferinde hangi kitabı okuyorsun diye sorduğunda ismini unutup unutup limonlu kitabı okuyorum diye bahsettim durdum :) Tabi ki mandalinayla yakından uzaktan alakası yok kitabın ama ben bazen sevdiğim şeylere olan duygularımı renklerle ve meyvelerle ifade etmeyi severim. O açıdan düşünürsek evet bence tam da mandalina gibi bir kitap bu :)
Bir öğretmen olan Hannah, çalıştığı okuldan pek de memnun değildir ve hayalleri bambaşka bir yerde onu beklemektedir. Beklediği iş teklifinin gelmesiyle yürümeyen evliliğini bitirme kararı alır. Tam da o dramatik konuşmayı yapmaya karar verdiği gece artık kendisini sevmediğine inandığı için kırgın olduğu eşi Tom'u felç geçirmiş halde bulur ve her şey sarpa sarar. Hannah geçmişin anıları ve şimdinin karmaşık olayları arasında Tom'a hala aşık olduğunu keşfederken iyileşene kadar onun yanında kalmaya karar verir. Tom ise Hannah'ın özgür kalmasını ve hayallerinin peşinden koşmasını istemekte bir yandan da yeni durumuyla başa çıkmaya çalışırken Hannah'yı bu zor durumdan uzak tutmak ve onu kendisinden korumak istemektedir. Aralarında artık konuşulmayan hiçbir şey kalmaz. İtiraflar edilir, özürler dilenir... Peki ama bütün bunlar evliliklerini ve aşklarını kurtarmaya yetecek midir? Felçli bir insanın psikolojisini ve yaşadığı zorlukları biraz da olsa yakından görebildiğimiz bu hikayede iki tarafın da yaşadıkları oldukça zor ve ağır. Yine de umut hep oralarda bir yerlerde saklanmaktadır. Gerçek aşkın, sadakatin, dostluğun, yeniden var olmanın, umudun tıpkı mandalina tadında hikayesi bu kitap sizi bazen gözyaşlarına bazen de kahkahalara boğacak.
Birkaç alıntı:
"Nasıl hissediyorsan öyledir dünya. Mutluyken cennet, mutsuzken cehennemdir."
"Sözcüklerin bir faydası yoktu. Bunlar sadece kaybedilenleri vurguluyordu."
"Tom'un eli soğuktu. Ağırdı. Tıpkı sorumluluk gibi."
"Umutlanman gayet doğal; herkes eskiden olduğu gibi olmak ister. Ama bazen bu... Mümkün olmaz."
"Ne güzel bir gün. Güneş bile senin için parıldıyor."
"Onlar bulutlu bir günü güneşli bir güne, karanlığı aydınlığa dönüştürebilirler."
"Kahkahaları geçmişlerini silip onları bekleyen geleceklerinin kapılarını ardına dek açtı."
Küçük Gün Işığım
Little Miss Sunshine
2006-ABD
Yönetmen: Valerie Faris, Jonathan Dayton
Bir yol komedisi olan bu filmde küçük kızlarının hayali için umutla yola düşen bir aileyi izliyoruz. Hoover ailesi dışarıdan bakınca sıradan bir aile gibi görünse de her biri diğerinden çılgın ve değişik kişiliğe sahip aile üyelerinin en büyük sorunu iletişim. Birbirlerinden tamamen zıt ve çatışma halindeki aile bir gün küçük kızlarının hayalini gerçekleştirmek için sonunda bir araya gelebiliyor. Yol boyunca başlarına çeşitli olaylar gelirken birbirlerini sanki ilk defa bu kadar yakından tanıyor ve dinlemeye başlıyor gibiler. Başarılı olmaya ve hep kazanmaya odaklanmış işkolik ama biraz da başarısız bir baba, ailesini ve evliliğini bir arada tutmaya çalısan anne, savaş pilotu olana dek sessizlik yemini etmiş ve Nietzsche hayranı olan abi, intihara teşebbüs etmiş sorunları olan dayı ve bağımlı bir dededen oluşan ekip meydana gelen kötü olaylara rağmen insanın yüzünde bir gülümseme bırakıyor.
Bir amerikan filmi olduğu için fazla bir beklentiyle izlemedim başta ama izlediğime de sevindim çünkü zevkli bir yolculuk ve aile hikayesiydi. Bağımsız sinema ürünü olduğu için film maddi yetersizliklerden dolayı beş yılda tamamlanmış ve ortaya gerçekten de ilgiyi hak eden bir şey çıkmış ve de çokça ödül almış. Basit, naif, sevimli ve içinde gün ışığı taşıyan bir hikaye bu. Umarım siz de seversiniz :)
“Gerçek kaybeden, kazanmayan değildir. Gerçek kaybeden; kaybetmekten o kadar korkar ki kazanmayı denemez bile.”
"Mutlu geçirdiğin zamanlar sana birşey katmaz acılarsa seni olgunlaştırır."
Bonus:
The Letter Writer
2011-ABD
Yönetmen:Christian Vuissa
Aslında güzel tanıtamayacağımı düşündüğüm için yazmamaya karar vermiştim bu filmi çünkü güzel tanıtamazsam yazık ederim diye düşünmüştüm. Çünkü o kadar o kadar sevdim kii sonunda ağlarken iyi ki izledim dediim :)
Nereden geldiği ilk başta bilinmeyen eski bir mektupla Maggy Fuller yazarı bulmak için yola koyulur ve bu hayatını sonsuza dek değiştirir. Duygusal, umutlu, sıcacık, naif, hoş bir film.. Daha fazla bir şey söyleyemem yazar ve Maggy arasındaki iletişim ve o son beni gerçekten hüngür hüngür ağlattı lütfen siz de izleyin ve yanınıza peçete almayı unutmayın :)
Bir sonraki ay neler ekleyeceğim bakalım umarım önerilerimi sevmişsinizdir, görüşmek üzere :) Kelime oyunu için hikayem yarın gelecek bu arada :)