Sayfalar

30 Ocak 2021 Cumartesi

KELİME OYUNU 9

Kelime oyunu bu hafta sevgili MinikMini'nin kelimeleriyle devam ediyor :) Hikaye uydurmayı sevdiğim için ben de her hafta derslerin arasında yazmaya çalışıyorum umarım keyif alarak okuyorsunuzdur :)

Bu haftanın kelimeleri: Melek Tütsü Ritüel Yazar Gül

27 Ocak 2021 Çarşamba

Blogları Canlandırma Projesi - Ocak

  Herkese selamlaar taptaze bir etkinlikle karşınızdayım :) Eski blogculardan ama benim yeni tanıdığım sevgili Okurix ve fightiing birkaç arkadaşımızla birlikte bir etkinlik tasarlamış, ben de Okurix'in duyurusuyla haberdar oldum, onun yazısını okumak için şuraya tıklayın :) vee Fighting için şuraya lütfen :)

  Kurallar basit. Her ay bir tema seçilecek ve bizler de o ayın temasına uygun film, dizi izleyip kitap okuyacağız. Ve bunlardan sadece birini bile yapsak yeterli oluyor. Böylece oldukça serbest ve kuralsız, rahat bir etkinlikle blogları biraz daha canlandırmış olacağız. Ve birbirimizden aynı tema kapsamında farklı filmler, diziler, kitaplar öğrenmiş olacağız. Siz de etkinliğe katılmak için arkadaşımıza gidip söyleyebilirsiniz. Katıldığınızda duyuruları blogdan ve bunun için kurulmuş instagram grubundan takip edebilirsiniz. Blog duyuruları ve İnstagram hakkında bilgi alıp katılmak için yukarıdaki bağlantılardan arkadaşlarımıza ulaşabilirsiniz. 

  Bu ayın teması Umut-Başarı olarak seçilmiş. Başlangıç için ve yeni yıl düşüncesiyle çok uygun bir seçim olmuş. Ben de tema kapsamında bir kitap ve bir film değerlendirmeye karar verdim. Aslında pek film, kitap, dizi yazısı yazamıyorum çok nadir böyle paylaşımlarım vardır ve hep doğru düzgün bir eleştiri tanıtım yazısı yazmak istiyordum. Bu etkinlik bana bu alışkanlığı kazandırabilir diye düşünüyorum :)



Mandalina ve Umut

My Everything

Katie Marsh

Olimpos Yayınları
Çeviri: Belgin Selen Haktanır
s.440


Bu kitabı sırf limon, mandalina sevdamdan dolayı ve kapağı çok sevimli olduğu için okumaya başlamıştım itiraf edeyim. Hatta arkadaşım her seferinde hangi kitabı okuyorsun diye sorduğunda ismini unutup unutup limonlu kitabı okuyorum diye bahsettim durdum :) Tabi ki mandalinayla yakından uzaktan alakası yok kitabın ama ben bazen sevdiğim şeylere olan duygularımı renklerle ve meyvelerle ifade etmeyi severim. O açıdan düşünürsek evet bence tam da mandalina gibi bir kitap bu :)

Bir öğretmen olan Hannah, çalıştığı okuldan pek de memnun değildir ve hayalleri bambaşka bir yerde onu beklemektedir. Beklediği iş teklifinin gelmesiyle yürümeyen evliliğini bitirme kararı alır. Tam da o dramatik konuşmayı yapmaya karar verdiği gece artık kendisini sevmediğine inandığı için kırgın olduğu eşi Tom'u felç geçirmiş halde bulur ve her şey sarpa sarar. Hannah geçmişin anıları ve şimdinin karmaşık olayları arasında Tom'a hala aşık olduğunu keşfederken iyileşene kadar onun yanında kalmaya karar verir. Tom ise Hannah'ın özgür kalmasını ve hayallerinin peşinden koşmasını istemekte bir yandan da yeni durumuyla başa çıkmaya çalışırken Hannah'yı bu zor durumdan uzak tutmak ve onu kendisinden korumak istemektedir. Aralarında artık konuşulmayan hiçbir şey kalmaz. İtiraflar edilir, özürler dilenir... Peki ama bütün bunlar evliliklerini ve aşklarını kurtarmaya yetecek midir? Felçli bir insanın psikolojisini ve yaşadığı zorlukları biraz da olsa yakından görebildiğimiz bu hikayede iki tarafın da yaşadıkları oldukça zor ve ağır. Yine de umut hep oralarda bir yerlerde saklanmaktadır. Gerçek aşkın, sadakatin, dostluğun, yeniden var olmanın, umudun tıpkı mandalina tadında hikayesi bu kitap sizi bazen gözyaşlarına bazen de kahkahalara boğacak.

Birkaç alıntı:

"Nasıl hissediyorsan öyledir dünya. Mutluyken cennet, mutsuzken cehennemdir."

"Sözcüklerin bir faydası yoktu. Bunlar sadece kaybedilenleri vurguluyordu."

"Tom'un eli soğuktu. Ağırdı. Tıpkı sorumluluk gibi."

"Umutlanman gayet doğal; herkes eskiden olduğu gibi olmak ister. Ama bazen bu... Mümkün olmaz."

"Ne güzel bir gün. Güneş bile senin için parıldıyor."

"Onlar bulutlu bir günü güneşli bir güne, karanlığı aydınlığa dönüştürebilirler."

"Kahkahaları geçmişlerini silip onları bekleyen geleceklerinin kapılarını ardına dek açtı."

Küçük Gün Işığım

Little Miss Sunshine

2006-ABD

Yönetmen: Valerie Faris, Jonathan Dayton

Bir yol komedisi olan bu filmde küçük kızlarının hayali için umutla yola düşen bir aileyi izliyoruz. Hoover ailesi dışarıdan bakınca sıradan bir aile gibi görünse de her biri diğerinden çılgın ve değişik kişiliğe sahip aile üyelerinin en büyük sorunu iletişim. Birbirlerinden tamamen zıt ve çatışma halindeki aile bir gün küçük kızlarının hayalini gerçekleştirmek için sonunda bir araya gelebiliyor. Yol boyunca başlarına çeşitli olaylar gelirken birbirlerini sanki ilk defa bu kadar yakından tanıyor ve dinlemeye başlıyor gibiler. Başarılı olmaya ve hep kazanmaya odaklanmış işkolik ama biraz da başarısız bir baba, ailesini ve evliliğini bir arada tutmaya çalısan anne, savaş pilotu olana dek sessizlik yemini etmiş ve Nietzsche hayranı olan abi, intihara teşebbüs etmiş sorunları olan dayı ve bağımlı bir dededen oluşan ekip meydana gelen kötü olaylara rağmen insanın yüzünde bir gülümseme bırakıyor. 

Bir amerikan filmi olduğu için fazla bir beklentiyle izlemedim başta ama izlediğime de sevindim çünkü zevkli bir yolculuk ve aile hikayesiydi. Bağımsız sinema ürünü olduğu için film maddi yetersizliklerden dolayı beş yılda tamamlanmış ve ortaya gerçekten de ilgiyi hak eden bir şey çıkmış ve de çokça ödül almış. Basit, naif, sevimli ve içinde gün ışığı taşıyan bir hikaye bu. Umarım siz de seversiniz :) 

“Gerçek kaybeden, kazanmayan değildir. Gerçek kaybeden; kaybetmekten o kadar korkar ki kazanmayı denemez bile.”

"Mutlu geçirdiğin zamanlar sana birşey katmaz acılarsa seni olgunlaştırır."

Bonus:

The Letter Writer

2011-ABD

Yönetmen:Christian Vuissa

Aslında güzel tanıtamayacağımı düşündüğüm için yazmamaya karar vermiştim bu filmi çünkü güzel tanıtamazsam yazık ederim diye düşünmüştüm. Çünkü o kadar o kadar sevdim kii sonunda ağlarken iyi ki izledim dediim :)

Nereden geldiği ilk başta bilinmeyen eski bir mektupla Maggy Fuller yazarı bulmak için yola koyulur ve bu hayatını sonsuza dek değiştirir. Duygusal, umutlu, sıcacık, naif, hoş bir film.. Daha fazla bir şey söyleyemem yazar ve Maggy arasındaki iletişim ve o son beni gerçekten hüngür hüngür ağlattı lütfen siz de izleyin ve yanınıza peçete almayı unutmayın :)

Bir sonraki ay neler ekleyeceğim bakalım umarım önerilerimi sevmişsinizdir, görüşmek üzere :) Kelime oyunu için hikayem yarın gelecek bu arada :) 

25 Ocak 2021 Pazartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 75


Herkese selamlar, sohbetlerin bu haftasında yine ben misafir ediyorum sizleri. Umarım hepiniz geçen haftanın sorusundan memnun kalmışsınızdır ve bu haftayı da seversiniz. Bu hafta geçmişten değil daha güncel bir şeylerden konuşalım istedim. Malum evlerde canımız sıkıldıkça yeni bir şeyler keşfediyor ve merak ediyoruz biraz bunlar hakkında konuşalım hadi :)

  • Bir gün denemeliyim dediğiniz, merak ettiğiniz ve belki bir gün ben de yaparım diye düşündüğünüz bir şey var mı? Belki bir spor, bir dans, bir çeşit gezi türü, bir yaşam stili, bir yemek, bir araç veya cihaz, belki bir oyun.. Yani aklınıza gelebilecek her şey olur. Sadece düşünün bakalım bir gün ben bunu yapmak isterim, yapmalıyım dediğiniz ve size ilginç gelen o şey nedir?
Not: Daha önce benzer iki konu işlendi farkındayım. Fakat bu sefer ölmeden önce mutlaka yapılacak listenizi kastetmiyorum. Daha sıradan şeyler. Mesela bir yerde bir şey gördünüz "aaa ben de bunu denemek isterim, ben de bunu yapsam nasıl olur acaba?" diye düşündüğünüz şeyleri merak ediyorum. Yani bu paletlerden balkona divan yapmak gibi bir şey de olabilir. Bir paletle neler neler yapabiliyor insanlar valla görünce şaşırıyorum ve evet ben de bunu denemek isterdim :D Benim bu konuda listem bir roman olacak uzunlukta olurdu herhalde gördüğüm her şeyi merak ediyorum. Ama paletler dışında belli başlı birkaç tane daha sayıp sizi yormayacağım ve ben araya birkaç tane de hep yapmak istediğim şeylerden yazmak istedim siz bana takılmayın ve siz de istediğiniz gibi yazın :)

  • Karavanlı çadırlı bir gezi turu. Bu denemeyi en çok istediğim şeylerden birisi. Yapabilirim ya da yapamam diye düşünmedim sadece denemek istiyorum karavan hayatı nasıl olur merak ediyorum.
  • Bir gün kendi evim olursa güneş panelleriyle elektriği kendim üretip kullanabilmeyi denemek istiyorum.
  • Kurumuş büyük ağaç köklerinden yüzeyine cam kullanarak bir masa veya sehpa yapmak ve aynı şekilde ağaç köklerinden avize yapmak. Bunları görünce gidip de satın almaya gerek duymuyorum ama ilginç olduğu için kendim de yapabilmeyi denemeyi isterim.
  • Reçine kullanarak çok ilginç şeyler yapıyorlar. İçerisine çiçekler veya minik nesneler koyarak kolyeler veya gece lambaları yapıyorlar çok ilginç bence. Bunu da denemek isterim.
  • Gezmesini bilen, kayboluruz diye korkmadan ya da bir engelle karşılaşsak bile beraber aşabiliriz diye güvenerek yanında gidebileceğim bir arkadaşla yurt dışı turu en olmadı bir kıyı kentleri gezisi denemek isterim.
  • Dalışı bir kez daha deneyip bu sefer başarılı olmak istiyorum.
  • Milli okçu olmayı denemek isterdim ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum :D Kısa bir okçuluk deneyimim oldu ve çok hoşuma gitmişti sonra kendimi bir sporcu olarak hayal ettim :) Nasıl bilmem ama neden olmasın yaa :)
  • Dönmedolaba binmeyi denemek isterim.
  • Bir gemi seyahati denemek isterim.
  • Bir defa bisiklete, bir defa motora binmiştim bir defa da jetski denemek isterim.
  • Ayy bir ata binmek isteriiim :)
  • Yenilebilir yabani bitkiler ve şifalı otları öğrenmek isterim eskilerin gizemli sırları bunlar. Eskiden antibiyotik mi varmış ağrı kesici mi varmış hıı? Hepsini ağaçlardan otlardan yapabiliyorlarmış, merak ediyorum bunları :)
  • Annemle yamaç paraşütü denemek istiyoruz. Gerçi ben atladıktan bir dakika sonra bayılırım :D
  • Balkabaklı pasta varmış nasıl yapılıyor bilmiyorum ama bunu da denemek istiyorum :)
  • En az iki kişilik bir ekip kurarak Geocaching oyununu oynamayı isterim. Hala oynayan var mı bilmiyorum ama.
  • Beş altı kişinin aynı oturakta sallanabildiği bir salıncak kurup denemek istiyorum. Bir yerde gördüm hoşuma gitti. Şu bahçelerde olup da banka veya kanepeye benzeyenlerden değil, upuzun halatlar ve büyük bir kalasla çam ağaçlarına asılı bir şey. Tamam pek ergonomik olmaz belki ama sırf muziplik benimkisi :)
  • Ceviz kabuğu veya palamutlar ile minik figürler yapıp belki de led ışıklarla süslemek isterim buna benzer bir şey görünce hoşuma gitmişti.
  • Meksika, İtalyan, Japon ve Kore yemeklerini öğrenip yapmak ve denemek istiyorum.
  • İnsanlar motor veya karavan toplulukları oluşturup yılın belli zamanlarında ülke boyunca veya uluslararası gezi düzenliyorlar bunu bir gelenek gibi festival tadında yapıyorlar. Ben de antik kent sevenlerle her yıl bir gezi maratonu düzenlemek isterdim. Yani günübirlik bir gezi değil söylemek istediğim. Mesela grup bir yerde toplanacak ve bir ay boyunca hiç dağılmadan yeri geldiğinde çadırda kalarak yeri geldiğinde bir köye misafir olarak büyük bir rotayı takip edecek ve her yıl bu turu tekrar edecek. Ayy ne güzel olurdu ama çoğu insan bir veya iki ay boyunca evinden ve işinden uzak kalamaz bizim ülkede. Ve her şey o kadar pahalandı ki bunun için bütçe de ayıramaz çoğu insan. Böyle şeyler başka ülkelerde çok kolay olur sanırım.
  • Bir bilgisayar oyunu senaryosu yazmayı denemek isterim ama bunun nasıl yapıldığını bile bilmiyorum sadece düşündüm de çok keyifli olurdu :)
Neyse durayım burada. Düşündükçe alakalı alakasız bir sürü şey yazasım geliyor :) Umarım keyif alarak cevaplarsınız hepinizin neler söyleyeceğini merak ediyorum :)

S..

20 Ocak 2021 Çarşamba

Kelime Oyunu 8


Selamlar herkesee :) Bu haftanın kelimelerini sevgili Andromeda verdi, en zorlandığım kelime bir balo ortamına uydurmaya çalıştığım için "roman" oldu :)
  • Roman, İbiza, Çiçek, Maske, Bahar
Çiçek Baharı

"Ah limon çiçeğim... Nedir bu üzerindeki hazan yaprakları, bakışlarındaki çiğ taneleri.. Yine mi bana kırgın gönlün sakladı güneşleri.. Bak hadi gülümse biraz bahar gelsin, yaprakların rüzgarla dans etsin, kuşlar bir Akdeniz şarkısı söylesin.."

"Bir şiir yeniden yazılamaz mı bir kalp defalarca onarılırken?"

"Güller ve menekşeler kıskanır gülüşlerini, hadi artık kırma bu böğürtlen perisinin kalbini."

Limon çiçeği okuduğu notlara bir süre bakakaldı. O kadar komik gelmişti ki kızgınlığı uçuvermişti. Notları hafifçe yukarı kıvrılan dudaklarının eşliğinde üst üste koyarak katladı ve minik çantasının içine koydu. "Bana sadece çikolata getirsen de olurdu ama şiir yazmaya çalışman da etkileyici." dedi katıla katıla gülmemek için kendini tutarken. "Ama hadi birinci not tamam, sonuncusu da gayet başarılı da ikinci nottan bir şey anlamadım, sürekli kırılan bir kalbin neresi iyi akıllım!" diye eklerken bu defa bir kahkaha kopardı. Beraber partiye gitmek konusunda sözleşmişlerdi ama arkadaşı birkaç dakikaya geliyorum dedikten sonra iki buçuk belki de üç saattir onu bekletmişti. Saçlarında ve üstü başındaki bütün çiçekler solmaya başlamıştı bile. O kadar ki az daha geldiği gibi geri dönüp ağacında bir kış uykusuna dalacaktı. Karşısındaki melek elini uzatmış onu bekliyordu. Oturduğu yerden ayağa kalkarken uzatılan eli tuttu. "Yine de çikolata isterim." demeyi unutmadı. İbiza'da bir maskeli baloda her şey olması gerektiği kadar normal olması gerektiği kadar da komikti. Yılın bu zamanında insanlar ortada yokken diğerleri böyle bir fırsatı kaçırmayıp insanların kılığına girer ve onlar gibi bir parti düzenlerdi. Güneyden vampirler, kuzeyden zombiler, doğunun hayaletleri ve batının böcürtleri hepsi de istisnasız buradaydı. Bununla birlikte birçok çiçek, börtü böcek ve başka periler de vardı. Beraber bembeyaz taş basamaklardan inip aşağıdaki kumsala kurulan dans pistine gittiler. İkisi de dans etmeyi bilmiyordu ama bir limon çiçeği ve bir melekten de normal bir şey beklenemezdi. Saçma sapan zıplayıp dans ettiler. Her an kollarıyla dirsekleriyle birilerine vurabilirlerdi. Neyse ki öyle bir talihsizlik yaşanmadı. Etraftaki vampirler, kurabiyeler, vikingler, kızılderililer, böğürtlen çalıları, zombiler ve dahası da normal ve sakin danslarını bırakıp onlara katılınca ortalık fantastik bir kreşe döndü. İşte yılın bu günü İbiza sahillerinde bir örneği daha olmayan, romanlara yakışır bir maskeli balo olarak hatırlanacaktı. 

Son

:)

S..

17 Ocak 2021 Pazar

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 74


74. haftadan herkese selamlaar :) Ağaç ev sohbetlerinin bu haftaki konusu bendee, umarım seversiniz :) Sizleri biraz tatlı çocukluk anılarına götürmek ve evlerde bunaldığımız şu günlerde geçmişe doğru bir yolculuğa çıkartmak istedim :) 

  • Çocukluğunuzda yetişkinlerin veya sizden büyüklerin sizi korkutmak amacıyla veya gerçekten inanarak anlattığı öcü, cadı, hayalet vs hikayeleri var mıydı? Bununla ilgili anılarınızı anlatır mısınız?

15 Ocak 2021 Cuma

KELİME OYUNU 7

 


Bu haftanın kelimelerini sevgili Mükemmelis seçti :)

  • Kırmızı Elma, Şemsiye, Gömlek, Ayna, Fotoğraf

Gelecek haftanın kelimeleri sevgili Andromeda'da :)

...

  Tripodun üzerine fotoğraf makinemi dikkatle yerleştirip açıyı kontrol ettim. Görüntü için ayarlamalar tamam gibiydi. Doğru ışığı yakalamak için gün batımını beklemiştim. İkinci çekimleri de gün doğarken yapacaktım. Şansıma gökyüzü ışığın sertliğini kıracak ince ve komik bulutlarla doluydu ama açık olan minik kısımlarda batan güneşin etkisiyle mor, pembe ve mavinin değişik tonlarına dönüştüğünü görebiliyordum. Birkaç metre ileride bir nymphaion kalıntısının ortasındaki havuzun içinde yetişen kırmızı, beyaz ve mavi renkli çiçeklerin ve yemyeşil otların arasında sükun içinde duran Aphrodite Arles, sanki ona bakmadığım sıralarda beni gözetliyormuş hissine kapılmama neden oluyordu. Bir efsaneye göre onlara bakmadığınız sırada bazı heykeller canlanabilir ve peşinize düşebilirdi. Uyuduğunuz anı kollayıp sizi bir kabusa sürükleyebilirlerdi. "Bu düşünce hakkında sizin fikriniz nedir leydim, taçlı dağ lalelerinin ve güllerin kraliçesi?" diye seslendim. Bir cevap gelebilirmiş gibi bir an duraksadım. Çevrede rüzgardan ve kuşlardan başka ses ve benden başka da kimse yoktu.

14 Ocak 2021 Perşembe

Kades

 

İlgili link: Kades-EGM

  Kadına şiddet konusunda gördüklerimiz duyduklarımız öğrendiklerimiz her geçen gün hepimizin gönlüne birer ateş gibi düşüyor. Bir daha olmasın, tekrar böyle bir haber duymayalım dedikçe hiçbir şeyin değişmemesi ruhlarımızı yıpratıyor. Korku içinde ve güvensiz yaşam yoruyor hepimizi. Bu konuda konuşacak çok konu söyleyecek çok söz var ama şimdi size bir uygulamadan bahsetmek istiyorum. Aranızda belki bilen vardır. Ama amacım bilmeyenlere de ulaştıralım ki faydalı olabilsin. 

9 Ocak 2021 Cumartesi

Mavi Saçlı Peri


  Her yıl olduğu gibi denizde yine bir curcuna, yine bir heyecan hakimdi. Herkes telaşla koşturuyor son dakikalara yetişmeye çalışıyordu. Dalgalar sakin, gökyüzü açık maviydi. Güneş şımarık bir çocuk gibi gülümsüyordu. "Acele et Lia, az kaldı!" diye bağırdı kaplumbağa. Onun sesiyle elindeki kabukları düşürdü. Zaten çok telaşlı olması yetmiyor gibi şimdi de içine yetişemeyeceğine dair bir kaygı düşmüştü. Kabuklar cüsselerinden beklenmeyecek bir hızla düşerken güneşin ulaşamadığı yerlere doğru yol aldı. Bekleyip arkalarından el sallayacak hali yoktu. O da peşlerinden süzüldü. Kuyruğuna kuvvet, elinden geldiğince hızlandı. Suyun içinde dalgalanan saçlarının arasında inciler parıldıyordu.

Hızlandıkça biraz da karanlık korkusundan kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu. Neyse ki bir fener balığı onun halini görünce yanına koşturup yolunu aydınlattı da çok geçmeden yıl boyunca özenle topladığı kabukları yakaladı. Burada pek fazla oksijen yoktu. Kendinden geçmeden önce onları yakaladığı için şanslıydı. Başını yukarıya çevirir çevirmez karanlığın onu takip ettiğine dair o tedirgin edici hissi görmezden gelmeye çalışarak ve tekrar aşağıya bakmadan usulca ilerledi. 

  Yüzeye yaklaştığında koloniye katıldı. Hala yeterince vakit vardı. Söylenecek şarkıyı ezberlediğinden emin olmak ve tonlamaları hatırlamak için içinden tekrar ediyor arada bir de farkında olmadan mırıldanıyordu. Herkes az önceki telaşla ve şamatayla yola devam ediyordu. Kaplumbağalar, kedi balıkarı, yunuslar, jelibonlar, ahududu ve çilek balıkları... Gerçi bir kısmının ismi doğru değildi ama o öyle söylemeyi seviyordu. Kendisi gibi denizkızlarıyla beraber kayıklarıyla gelen vampirler ve martılarla süzülen periler de vardı. Hepsi aynı tarafa doğru ilerliyordu. Hepsi de kendi hediyelerini taşıyordu. Güneş yavaş yavaş alçalırken günün sihriyle yatışan dalgaların minik sırtlarında altın renkli ışıltılar yaratıyordu ve en sonunda yerini dolunaya bıraktı. Gece tüm ihtişamıyla yıldızları süslenmişti. Okyanus bir ayna gibi gökteki her bir zerreyi yansıtıyordu. Güneşin yakıcılığı kalmadığı için artık su yüzüne çıkarak yola öyle devam edebiliyorlardı. 


  En sonunda dalları okyanusların merkezinden başka evrenlere uzanan gümüş renkli yıldız ışıltılı kutsal ağaca ulaşmayı başardılar. Kökleri hiçbir canlının ulaşamayacağı kadar derinlere uzanıyordu. Dalları ve tüm yaprakları bir karahindiba gibiydi ve çiçekleri kiraz çiçeğine benziyordu. Kokusu en tatlı meyvelerden bile hoştu. Gövdesi o kadar uluydu ki yanına yaklaştıkça bir sıradağın eteklerinde gibi hissetmek mümkündü. Lia, sıra kendisine geldiğinde ağacın gövdesindeki merdivenlere ilerledi. Okyanusun suları merdivene çarpıp beyaz köpükler çıkartıyordu. Kendini sudan dışarıya çekip merdivene oturdu. Kuyruğu ağacın sihriyle bir çift bacağa dönüştü ve ayağa kalktı. Sonra basamakları usul usul çıktı. Yol ağacın gövdesinin derinlerine ilerliyor, gittikçe etrafında yükselen duvarlar nedeniyle ardında bile görecek bir şey kalmıyordu. Yine de korkmadan ilerledi. Ateşböcekleri yolunu
aydınlatıyordu.
Elinde taşıdığı kabuklar şarkısının ve dileklerinin sihriyle parıldıyordu. Yolun sonuna geldiğinde dairesel boş bir alana ulaştı. Alanın ortasında ağacın özünü oluşturan bir ışık sütunu vardı ve tıpkı ağacın dalları gibi gökyüzüne ve evrenin derinliklerine doğru uzanıyordu. Bu özün nereden başlayıp nerede bittiğini kimse bilmiyordu. Bütün evreni dolaşırken içindeki sihri taşıyor olmalıydı. Bu sihir yaşayan her şey için mucizeler yaratan kaynaktı. Lia, elindeki kabukları ışığın içine bıraktı. Bu bir doğum günü hediyesiydi. Bugün hepsinden daha fazla sihre, neşeye ve umuda sahip mavi saçlı bir peri doğmuştu. Bütün bu telaşe bundandı. Lia kabukları bıraktıktan sonra başını yukarıya kaldırıp ışık sütununun etrafında salınan dalları, çiçekleri ve kuşları seyretti.

...

  "Eee sonra ne oldu?" diye sızlandı mavi saçlı küçük peri. Devamını merak ediyordu. Ama uyku vakti gelmişti. Gece lambasının önünde duran kabuklara baktı. Onları bugün sahile vurmuş şekilde bulmuştu. Bunlar onlar mıydı? "Devamını sonra düşünür anlatırım. Bu gece yeterince şımardın." dedi denizkızı saçlarındaki incileri düzelterek. Sonra "İyi ki doğdun, mavi saçlı peri..." diye tekrar etti.

Ve bu hikaye de burada bittii :)

S..


7 Ocak 2021 Perşembe

KELİME OYUNU 6

  Canım deepsinin yönetiminde bu haftanın kelimelerini sevgili Momentos belirledi, ikisi de iç ısıtan tatlı minik hikayeler yazdılar bile. Kelimelerden "kelepçe" oldukça zorlayıcıydı ve klasik bir suçlu hapis hikayesi yazmak yerine önce deep ve momentos gibi bir şey tasarladım sonra içimdeki gizem sevdasını tutamayıp aşağıdaki minik kurguyu yazdım umarım seversiniz :)

  •   Kelimeler: Serçe Bisküvi Islık Kelepçe Mucize

  Islık sesiyle gözlerini açtı. Ne kadar süredir baygın olduğunu bilemiyordu fakat buz kesmiş teni ve başının altındaki soğuk taş zeminle bütünleşmiş bedenindeki acı birkaç saatten daha fazla süredir orada kıpırtısız şekilde yatıyor olduğunu tahmin etmesine yeterdi. Bulunduğu küçük hücreyi aydınlatan tek şey epey yüksekte bulunan minicik bir tavan penceresinden giren ay ışığıydı. Aslında bunun bir pencere olduğundan da emin değildi. Mavi beyaz soluk ışık yerdeki bir parça bisküvinin üzerine düşüyordu. Bu kurtarmaya çalıştığı çocuğun elinde kalan son bir parça kırıntıydı fakat günlerdir aç olan minik bedenini doyurmaya yeterdi. Görünüşe göre onu yemeye bile fırsatı olmamıştı. Çocuk ortalarda görünmüyordu. Kızıl avcılar onu almış olmalıydı. "Ruhunu şeytana satmış vahşiler!" diye düşündü. Belki de o baygınken ufaklıkla bir süre aynı hücrede kalmış olmalıydılar. "Kahretsin!" Biraz daha erken kendine gelebilmiş olsaydı zavallı çocuğu korumayı bir kez daha deneyebilirdi. "Hayır.. hayır.." Ta en başında.. En başında kaçarken o çıkmaz sokağa sapmamalı hatta ondan bile önce kaçmak yerine limanda saklanıp geceyi beklemelerine karar vermeliydi.

4 Ocak 2021 Pazartesi

Mucizeler Yüreklerdedir


27 Eylül 2020
27 Eylül 2020
İstanbul semaları

  Yıl sonu ve yeni yıl yazılarını yazmaya bir türlü elim varmadı. Geçen yıl beni gerçekten mutlu eden ve bir gün hayatımın akışı son bulmadan gerçek olur mu acaba diye merak edip pek umut etmeden dilediğim bir iki güzel şey oldu bu yüzden tamamen karanlık sayamıyorum kendi adıma. O kadar beklemiyordum ki hatta gerçekleştiğinde şaka falan sandım, inanmadım. Düşündükçe gülümserim hep bunu artık. Ama toplum ve dünya için gerçekten berbat bir yıldı. Epey şey yaşadık hem kişisel hayatlarımızda hem sosyal hayatlarımızda hem de dünya yaşamı açısından. Bazen düşünüyorum da şimdi geçmişe bakıp da orta çağ, karanlık çağ, veba yılları, savaş yılları diye hakkında konuştuğumuz o büyük karanlık dönemleri yaşayan insanlar, o anda, o olayların içindeyken "Ha bitti bitecek, yarın daha güzel olacak, bir yıla kalmaz kurtuluruz" demişler midir bizim gibi diye. Sanırım onlar da hep yarını daha güzel hayal etmiştir. İşte böyle düşününce karanlık bir eşiğin ortasında mı duruyoruz acaba diye endişeleniyorum. Çünkü arkeoloji okurken tarihe dokundukça gördüğüm bir şey var ki insanlar pek de değişmemiş ve büyük tarihi olaylar biraz şekil değiştirerek birbirini hep tekrar etmiş. Çünkü kendimizi tüm hayvanlar içinde zeki konumunda bulsak da aptalız. Akıllanmıyoruz toplumsal olarak. Pandemi iki aya biter, üç aya biter, bir yıla biter dedikçe insanların kontrol edilemez keyfe keder davranışları, bencillikleri ve umarsızlıkları yüzünden sandığımızdan daha uzun sürebilir bu süreç.. 

  Eh tabi bu düşüncelere kapılmıyorum. Sadece, geçmişteki olayları düşününce, o insanların gözünden bakmayı deneyince her şey karışıyor bir an için. Tabi ki umutluyum. Baharda güzel şeyler olacağına inanıyorum. Aslında inanmaktan ziyade istiyorum bunu. Hayat bana hep beklemediğim anlarda mucizeler gönderiyor. Bunun bu sefer de öyle olacağına inanıyorum ve bu kez sadece beni değil toplumu ilgilendiriyor. Yeni yılda, çiçek zamanında dışarıda güneşe sırtımı verip rüzgarla kavga edip limonata içip sohbet etmek istiyorum. Gezmek istediğim yerlere gidebilmek istiyorum. İnsanların bencillikten uzaklaşmasını, hoşgörülü, anlayışlı olmasını istiyorum. Ülkemizin iflastan kurtulmasını ve refaha kavuşmamızı ve kimsenin yoksulluk, açlık çekmemesini istiyorum. Bilime kendini adamış ve her zaman mantıklı olana, her zaman toplumun faydası olana ulaşmayı hedefleyen yöneticiler ve toplum istiyorum. Cehaletin kalmadığı aydın bir toplum istiyorum. Adalet peşinde koşmamızı gerektirmeyecek bir adalet sistemi istiyorum. Yaptığı hizmetleri sanki lütufmuş gibi insanların aklı ve duygularıyla oynamak için kullanmayan yöneticiler istiyorum.

  Bencillik ve ego, özgürlük ve güçlü kişilikten ayrı kavramlardır. Hepsi apayrı ve sınırları olan kavramlar. Bunları birbirine karıştırmak ve kendi içlerinde de yanlış anlamlar yükleyip saçmalamak çok büyük hata. Ellerindekinin kıymetini bilmeyen insanlar görüyorum, kişisel hırsları yüzünden etrafını kırıp geçiren insanlar görüyorum, sorumluluğunu başkalarının üzerine yıkıp ondan fayda sağlamaya çalışan insanlar görüyorum... Ve onları kendilerinden başka hiçbir sözün veya davranışın aydınlığa ve huzura kavuşturamayacağını görünce üzülüyorum çünkü kendilerinin farkına varamıyorlar bile. Üstelik sadece kendilerine değil çevrelerine karşı da yıkıcı ve yıpratıcılar. Umarım bu yıl her şey ve herkes için daha iyi bir yıl olur.

  Hayatımda içlerindeki ışıkla yüreğimi aydınlatan ve kendi içimdeki ışığın sönmemesi için attığım adımlarda yanımda olmayı başarıp beni hep gülümseten insanlar iyi ki varlar. Umarım ben de onlara ışık olmayı başarır ve onların benim için anlamlı olduğu kadar onlara anlamlı olmaya devam edebilirim ve yüreklerinden hiç eksilmem. Bu da her yıl tekrar ettiğim dileklerimden birisi.

  Yine neşeli şeyler yazmayı amaçlayıp bir o konuya bir bu konuya atlayıp sonunda da duygu seline bağladığıma göree yazıyı sonlandırsam iyi olur :) Birbirinizi kırmayın. Sevdiğiniz insanlara sevginizi belli edin. Hatta söyleyin. İhmal etmeyin, kalp kırmayın. Bir insanla iletişim kurarken ilgisiz düşüncesiz olmayın dinlemesini bilin. Sizden küçüklere doğruları gösterirken onların dilinden konuşmasını bilin. Sizden büyüklere saygınızı kaybetmeyin. Yüzünüzü her gün gökyüzüne çevirin. Daha bir sürü şey sayabilirim bu şekilde ama en önemlisi neşenizi kaybetmeyin.

Ve önemli bir konudan da bahsetmek istiyordum ama onu ikinci bir yazıya alsam daha iyi olacak artık. Çünkü kadınların güvenliğiyle ilgili önemli bir husus. Görüşmek üzere. Hepinize iyi yıllar dilerim <3

S..

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 72

 

  En son ne zaman ağaç ev yazdığımı hatırlamıyorum. Zaman çok hızlı geçiyor ve ben buna yetişemiyorum. Üstelik tek yaptığım evde oturup ders çalışmak :D Sohbetlerin bu haftaki konusu sevgili Kedi Mırıltısı'ndan geldi. Dünyalılar olarak çok önemsememiz gereken -çünkü Marslıları ilgilendirmiyor, onlar kendi atmosfer ve su sorununu çözsün- ama yeterince ilgilenilmeyen ve gözardı edilen bir mesele bu. Arada yine berbat bir espri yaptığıma göre soruya geçelim :)