Sayfalar

15 Ekim 2019 Salı

Asta


  Bir fotoğraf karesinin içine düşmüş gibiydim. Birkaç dakikadır aklımın havuzundan tüm balıklar yitip gitmiş gibi boş, zifiri karanlık ve bomboş bir kuyunun içinden dışarıya bakarcasına öylece durmuş, baktığımı görmüyor, gördüğümü anlamıyordum. Benimle birlikte içinde bulunduğum zaman durmuştu. Duran zamanla birlikte tüm lahzaları avucumun içine alıp tek tek sayabilir, sayıp etrafa darmadağın bilyeler gibi fırlatabilirdim adeta. Atmosfer durmuştu. Havanın en ince zerrecikleri bile donup boşlukta asılı kalmıştı. Çevremdeki tüm bitkiler ve her türden bin bir çeşit yaratığın benimle birlikte soluğunu tuttuğunu hissedebiliyordum. Bir süredir göklerden denizlere yakılan bir ağıt gibi canhıraş inen yağmur taneleri bile... onlar bile oyunbaz bir perinin bakışlarından saçılan parlak gün ışığıyla dolu nazarlar gibi havada asılı kalmıştı... onlar bile aklımı kaçırmanın eşiğinde olduğumu yüzüme haykırıyordu... Sonra nefes aldım. Soluğum bir çığlık gibi kulaklarımda yankılandı. Atmosfer ondan çaldığım bu derin ve soğuk bir yudum oksijene içerlemiş olacak ki az önce kıpırtısız duran her şey bir anda alevlenen bir güçle müthiş derecede baş döndüren süreğen bir devinim kazandı. Dünya başıma yıkıldı deyiminin fiziksel halini yaşıyordum adeta.
Çevremde aldığım nefesle patlak veren hareketliliğin yarattığı gürültü önce kulaklarımda sonra da zihnimin en karanlık köşelerinde müthiş bir sancıya ve basınca sebep oldu. Tenime düşen her yağmur tanesi birer dolu etkisi yaratmıştı. Bütün ağaçların, bütün yaprakların ve tüm canlıların nefes aldığını hissedebiliyordum. Atmosferden çaldığım o derin, o soğuk bir yudum oksijenin bedeli toprağın ayaklarımın altından kaymasına sebep olan bir acı ve baş dönmesi oldu. Nefesim kesik kesik devam ederken dizlerimin üzerine düştüm. Etrafımda bütün hareketliliği ve canlılığıyla dönüp duran dünya fotoğraf karesinden bir kabusa evrilmişti. İşin en kötüsü de nereden geldiğimi, nereye gittiğimi ve kim olduğumu bilmiyordum.
Yere devrilip başımı çarpmadan ve karanlıkla buluşmadan önce ellerimden birinde bir kağıt parçasını sımsıkı tuttuğumu fark ettim. Kağıt parmaklarımın arasında buruş buruş olmuştu. İçinde uzun bir metnin yazılı olduğu belliydi fakat o anda biri dışında başka hiçbir kelimeyi okuyamadım. Asta yazıyordu. Bu ne demekti bilmiyordum. Toprağın soğuğunu yüzümde hissederken gözlerim kapanmadan önce akşamın gölgelerine bürünen ağaçların arasında dolaşan bir el feneri ışığı gördüm. Çoğu zaman böyle bir şey yardıma işaret edebilirdi. Fakat ben.. Yatağının altından canavarlar çıkacağını sanan minik bir çocuk gibi, zihnim gecenin içinde yuvarlanıp uykuya dalarken, bundan müthiş bir korku duydum...



Not: Henüz karar vermedim ama devamı olacağını düşünüyorum bunun ;)


Bu gif benim birkaç haftadır ruh halim resmen, nasıl düştü yaa kıyamam :)
S..

14 yorum:

  1. devam eder bence de :)
    sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mert,
      Bana da öyle geliyor bakalım :)
      sevgiler :)

      Sil
  2. sondaki gif miyazaki'den değil mi? Çok severiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. N.Narda,
      eveet komşum totoro bayılırım :)

      Sil
  3. ben de bazen yorulana kadar koşmak koşmak sonra toprağa kapaklanmak istiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. burcu,
      ben çimenlere kapaklanmak isterdim :)

      Sil
  4. anneeee astaaaa ne kiiii karanlık bişiler gelcek galpağğ :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. deepsiii :)
      asta yıldız demek belki bir isim olabiler :D bakalım bakalıım :)

      Sil
  5. Çaresizliği içinde bulunduğun ama o an için yaşadığın birçok insanın aslında hergün ızdırab çektigi hali çok güzel resmetmişsiniz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim yorumunuz için beğendiğinize sevindim :)

      Sil
  6. benim fikrimce de devam eder :) sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arsel'in Okyanusu,
      Öyle umuyorum bakalım bakalım :) Sevgiler :)

      Sil

Öyle okuyup kaçmak olmaz sevgili okur, fikrini belirt, bir selam et, bir ses ver, çekinme :)

Not: Yorum yaparken lütfen Türkçemizi koruyalım.

^.^