Sayfalar
▼
30 Temmuz 2017 Pazar
Karanlık Dünya Bölüm 2
Fakültenin cam kapıları kapalıydı. Biraz zorlayarak açılmasını sağladım ve geçtikten sonra tekrar kapattım. Arkamdan bir şeyin beni takip etmesini istemiyordum. Burada birilerini bulabileceğimi düşünmüştüm. Ama etrafa dağılmış eşyalar, kağıtlar ve duvara dizili heykellerin kırılmış parçalarını görür görmez umutsuzluk yeniden bedenimi sardı.
Yine de etrafı araştırıp geceyi geçirecek güvenli bir alan ve biraz yiyecek bulmak için ilerledim ve ana merdivenden bir üst kata ulaştım. Her katta iki bölüm iki farklı koridoru paylaşıyordu. Sağa doğru ilerledim. Dört dersliğin de kapıları koridorun bir tarafında saf tutmuştu. Diğer tarafta geceye dönmeye başlayan gökyüzünü içeriye davet eden uzun, cam bir duvar vardı. Yavaşça ilerlerken açık duran kapılardan içerilere göz attım. Derslikler bir zamanlar burada bulunmuş olan öğrencilerden geride kalan birkaç eşya dışında boştu. Bir tanesinin ışıkları açık kalmış fakat bozulmak üzere olduğundan titreşen lambalar etrafı daha da ürkütücü bir hale getirmişti.
İçeri girmek istemedim ve ilerlemeye devam ettim. Öğretim görevlilerinin odalarının bulunduğu kısma geldiğimde bir yazıcıdan çıktığına emin olduğum bir ses işittim. Ses orta sıralardaki bir odadan geliyordu. Oraya ulaşmama bir oda kalmışken ses kesildi. Ve bu kez de bir sürünme sesi duyduğuma inandıktan sonra kapı aniden açıldı. Korkuyla birlikte donakalmıştım. Şaşkınlığımı üzerimden atıp hareket edemiyordum. O anda içeriden çıkan her neyse beni yakalayabilir hatta daha kötüsünü yapabilirdi.
İki buçuk metreden belki biraz daha uzun bir yaratık dışarıya süzüldü. Çin filmlerindeki yaşlı bilgelerin ince uzun bıyıklarına benzeyen fakat dokunacı andıran iki uzantı burunun altından yere doğru sarkıyordu. Baştan aşağı tuhaf bir boz renge sahipti. Kürkü yoktu. Dev bir mürekkep balığı gibiydi. Bir an için bana bakıp umursamadan esnediğinde, ağzını çepeçevre sarmış olan birkaç sıra sivri diş gördüm. Küçücük ve simsiyah gözlerini koruyan bir göz kapağı yoktu ve kare biçimli bir gözlük takıyor olması dört parmaklı ellerinin arasında tuttuğu bir kağıt tomarı kadar tuhaftı.
Nefes bile alamıyordum. Hareket etmezsem beni görmeyebilirmiş gibi çaresiz düşünceler beynimi kemiriyordu. Bana bir kez daha baktı. Ve sonra öylece yanımdan geçip biraz geride bıraktığım bir kapıdan içeri girdi ve çarparak kapattı. Bunu yaparken gövdesinden geride yerde sürünüp kıvrılarak ilerlemesini sağlayan kuyruğunu kullanmıştı.
Bir an önce kendime gelip orada öyle durmamam gerektiğini fark ettim ve az önce yaratığın terk ettiği odaya ilerledim. İçeriden başka ses gelmiyordu fakat dikkatlice göz atmadan odaya giremedim. Onun ne olduğunu gözlerime baktığı sırada anlamıştım. O bu odalardan birinin bir zamanlarki sahibiydi. Bir bilim insanıydı. Artık bir bilim yaratığı olmuştu. Nasıl bu hale geldiğini anlayamıyordum. Geceleri vahşice etrafta dolaşan canlılar gibi kana susamışa benzemiyordu fakat onlarla aynı sebepten değişmiş olmalıydı.
Odada işime yarar bir şey bulamadım. Etraf darmadağındı. Her yerde kağıtlar ve yığınla kitap vardı. Açık duran bilgisayar ekranında kimyasal bir formülün test sonuçları duruyordu fakat bu benim felaketle birlikte yarım kalan eğitimimle anlamadığım bir seviyedeydi. İçgüdüsel olarak az önceki canlıyı bulmam gerektiğine karar verdim. Burada insan dahi bulamazken o, karşılaştığım insan gibi davranan tek yaratıktı ve bir şeyler planlıyor gibi görünüyordu. İletişim kurabilir miydim, bildiği bir şeyler mi vardı ya da çaresizliğim sonucunda aklımı mı oynatıyordum? O sırada hiçbirini düşünmedim. Tek istediğim içine düştüğüm bu kabusa son vermenin bir yolunu bulmaktı...
Bir kabus dizisi bölüm 2...
S..
ah bu hayal gücün ah. bilim adamları böyle oluyo demek kiii. sen de olcan ya onlardan bakalım nasıl olcaaan :)
YanıtlaSilah çingusu bilmiyorum ki bakalım benden olur mu öyle şeyler ^_^ :)
Sil