Sayfalar
▼
15 Ağustos 2012 Çarşamba
~Yoronuminchari Kınyeedorika~
Güneşte hayat ne kadar zordur şimdi. Biz bir damla ışığına tahammül edemezken Güneşinsanları onun derinliklerinde yaşıyorlar. Gerçi öyle bir yerde olduklarına göre biyolojik yapıları bizden çok farklı olarak bulundukları lav koşullarına göre gelişmiştir; fakat, yine de bir nebze serinliği hayal ettiklerinden eminim. Arada bir, başka yıldız ve gezegenlere gidip tatil yapıyorlar mı diye merek ediyorum. Tatil için İnsanların gezegenine gitseler onlara göre çok soğuk olacağından evlerine hasta bir şekilde dönerlerdi herhalde.
Marslılar da ayrı bir alem. Olimposlular ve Marinerisliler büyük bir savaş başlatmışlar. Nedenleri de zaten az olan sıvı suyu ve kutup buzlarını paylaşamamalarıymış. Bana sorarsanız asıl sebep bilinen en yüksek rakıma sahip olan Olimpos'da yaşayan Marslıların, yine bilinen en büyük kanyon olan Marineris Vadisi'nde yaşayanları küçük görüp sömürmek istemeleridir. İnce atmosferlerinde soludukları demir oksit de yeterli değilmiş aldığım haberlere göre. Bu güne kadar Marslıların aşırı zeki olabileceklerini düşünüp durdular. Fakat şu işe bakın ki karbondioksidi işleyerek yeterli buz üretmeyi akıl edememişler henüz.
İşin komik tarafı onların ne suya ne de buza ihtiyaçlarının olmaması. İnsan bilim adamları yaşam için suyun şart olduğuna inanırlardı bir de. Fakat Marslıların biyolojik yapısının su yerine metana ihtiyaç duyduğunu keşfedince çok şaşırdılar. Dedim ya bu Marslılar ayrı bir alem, suyu ve buzu ihtiyaç sebebiyle değil de geliştirmeye çalıştıkları su silahları ve inşa ettikleri eşsiz saray ve şatolarında kullanmak için istiyorlarmış. İşleri çok zor doğrusu...
Bu arada Sirius yıldızları arasında plazma savaşları çıkmış. Kardeş yıldızların kardeş halkları olmalarına rağmen birbirlerine bu kadar yakın olunca yıldızlarında yakıt olarak kullandıkları plazmayı paylaşamaz olmuşlar. Üstelik paylaşamadıkları plazmayı kullanarak savaşıyorlarmış! Yorgan gitti kavga bitti hesabı olacak onlarınki anlaşılan.
Geçenlerde iki büyük karadeliğin prens ve prensesleri evliliklerini hükümdarlıklarını birleştirerek kutladılar. İki karadelik de tek bir krallık altında birleştirildi. Kutlamalar şahaneydi, ortaya çok güzel bir ışık gösterisi çıkmıştı. Fakat tören sona erince yine soğuk hallerine geri dönen halk ve yaşadıkları yeni ve büyük karadelik, her zamanki doğal davranışlarıyla evrende karanlık ve sessiz bir şekilde süzülmeye başladılar. Şimdi, kibirli bir şekilde, önlerine çıkanı yutuyorlar.
Jüpiterlilere acıdığım kadar kimseye acımıyorum sanırım. Yazık gerçekten. Yaşadıkları gezegenin şartları nedeniyle çok karışık bir solunum sitemleri var. Bu nedenle aşırı hassas ve alerjik birer bünyeye sahipler. Kendi gezegenleri dışında hiçbir yerde yaşayamıyorlar. Mavi gezegende yaşamaya çalışan bir koloninin tamamı oksijen zehirlenmesi ve grip virüsü nedeniyle ağır hastalıklar sonucu hayatını kaybetmişti. Bunun sonucunda başka bir göç olayına girişmeye cesaret edemediler hiçbir zaman.
Şimdi dursunlar durdukları yerde, kocaman gezegen, neyini beğenmiyorlar diyenler var tabii. Fakat Jüpiter'de öyle korkunç ve karanlık iki yaşam formu daha var ki akıllara zarar. Lavtromozoruslar ve Prinhameteromlar.. İki ırk da etçil ve vahşiler. Jüpiterlilerin onda dokuzu onlara yem olarak hayatını kaybediyor.
Lavtromozoruslar, Dünya gezegeninde bir zamanlar yaşamış olan dinozor ırkına benziyor. Damarlarında kan yerine lav akar ve derileri de neredeyse taş kadar serttir. Kendi aralarında iki türleri var. İlk türün genel özelliği sürü oluşturmamaları ve bir Jüpiterliyi çiğnemeden yutacak kadar büyük olmaları. İkinci tür ise o kadar küçük ki Mavi gezegendeki çekirgelere benziyorlar. Bunların genel özellikleri ise sürü halinde yaşamaları ve saldırdıkları canlıyı beş dakika içinde yiyip bitirmeleri. Lavtromozorusların iki türü de geceleri avlanırlar ve bir Jüpiter yılı boyunca aç kalsalar da yaşayabilirler.
Prinhameteromlar ise yine Dünya'da yaşayan piranalara benziyor. Fakat onlardan farklı olarak hem uçabiliyor, hem karada yaşayabiliyorlar. 3orn (Dünyada kullanılan 5 metreye denk gelir) genişliğindeki kafatasları çok serttir ve gelişmiş bir zekaya sahiplerdir. Sürü halinde yaşar ve sürü halinde saldırırlar. Dişleri çok büyük ve zehirli, sonradan evrimleşmiş pençeleri ise 10seon (Dünyada kullanılan 100 ton) kuvvetinde güç uygulayabilir.
Bu şartlar altında Jüpiterlilere acımadan edemiyorum. Umarım bir an önce kendilerini savunmanın bir yolunu bulurlar veya kendilerine uygun bir gezegen keşfederler. Onlardan önce bizimkiler keşfetse bile yardım etmek için onların göç etmesine öncelik vermeyi amaçlıyoruz.
Mavi gezegenden laf arasında bu kadar bahsetmişken oradan da biraz havadis vereyim bari. İnsanlar en başından beri kör olmaya o kadar meraklı ki anlatamam. Yıllarca evrende yalnız olmadıklarına inanan sağduyularıyla birlikte kendi ilkel yöntemleriyle uzayı araştırıp durdular. Daha önce de değim gibi bir yaşam formunun olabilmesi için suyun şart olduğuna inanıyor ve bu nedenle pek çok ayrıntıyı kaçırıyorlardı. Dünyaya giden Jüpiter kolonisinin gizliliği deşifre olmasaydı daha arayıp da bulamamaya devam ederlerdi kesinlikle.
İlk kez uzaylıların varlığını kesinlikle kanıtlayan deliller buldular ya, bir de şanssızlık üzeri koloniye karışan bir Marslıyı ölmeden önce konuşturmayı başardılar ya şimdi tüm dikkatleriyle Jüpiter ve Marsa yoğunlaştılar. Bir de öyle bir korkuyorlar ki kendi dilimde bunu ifade edebilecek bir sözcük yok, sanki Jüpiterliler ve Marslılar gelip hepsini akşam yemeği yapacak. Cık, cık, cık.. Bu huylarını sevmiyorum işte. Ama Jüpiter'e gitmeyi başarırlarsa ve bir Lavtromozorus veya Prinhameteromla karşılaşırlarsa görürüm ben onları. Canavar öyle değil böyle olur diye mesaj gönderirim o zaman hepsine hahahaa..
Kaç seferdir yanımızdan geçiyorlar daha varlığımızı fark edemediler yahu.. Bir de topraklarımızdan örnek alıp kendi laboratuvarlarında inceliyorlar. Aman, fark etmesinler zaten. Biz uzaylı türleri kendi aramızda yeterince kalabalığız, ayrıca bin yılda bir olan savaşlar dışında huzurumuz yerinde. Şimdi onlarla iletişim kurmaya başlarsak huzur falan kalmaz kimsede. Kendi yaşam alanlarını mahvettikleri gibi bizimkini de çürütürler neme lazım! Evrendeki en zeki yaratık olduklarını düşünerek kibirlendikleri yetmiyor gibi buna tezat bir şekilde gezegenlerini öldürmeye devam ediyorlar. Sanki ellerinde bir yedeği varmış gibi. Lavtromozoruslarla evimi paylaşırım da onlarla paylaşmam, hah şuraya yazıyorum!
Ya, hadi her şeyi geçtim de, bir de öyle unutkanlar ki.. Ateşi Güneşinsanlarından öğrendiler, birbirinden eşsiz yüksek binalar yapmayı Marslılardan, yazı yazmayı Jüpiterliler ve bir zamanlar çok büyük krallıkları olan Venüslülerden öğrendiler. Venüslüler geçen milyar yıl önce toplu göçlerle Samanyolu'nun diğer tarafında başka bir gezegene taşınmışlardı. Şimdi ana gezegenleri bomboş duruyor. Bir kısmı da İo'ya taşınarak bize komşu oldular. Nerede kalmıştım? Hah, hatırladım! Bizden de astronomiyi ve denizciliği öğrendiler ama hatırlayan nerdee... Öyle garip bir ırk ki şu insanoğlu bunca şeyi nereden öğrendiklerini hatırlamadıkları gibi tanışmayı çok istedikleri uzaylılarla bir zamanlar haşır neşir olduklarını da unutmuşlar. İçlerinden bazısını çok sevsem ve birkaç bilim insanıyla düzenli olarak iletişim kursam da geriye kalanını sevmiyorum. İletişim kurduklarım da harbi karakterli kişilikler doğrusu. Bana ve halkıma bu güne kadar ihanet etmediler ve varlığımızı gizlememize çoğu zaman yardımcı bile oluyorlar.
Biz mi?
Biz Europalılarız. Jüpiter'in etrafında dönen bir uydu olsa da dünyamızda oradaki gibi korkunç yaratıklar yok. Buz kaplı yüzeyin altındaki kocaman okyanusta yaşasak da bazı günler yüzeye çıkıp başka gezegenlerden geziye gelen kampçılar ile iletişim kuruyoruz. Konuşmaya yarayan ağızlarımız yok fakat bunun yerine çok işlevsel bir yeteneğimiz var. Hangi dilde olursa olsun düşünceleri duyabiliyor, anlıyor ve zihinlerimizle cevap verebiliyoruz. Bu aralar çoğumuz karma ırklardan oluşan ve bu yüzden iletişimsizlik sorunu yaşayan gezegenlere tercümanlık işleri için göç ediyoruz. Bir de manyetik alanları kontrol edebilen evcil Minyontrelelallerimiz ile zaman zaman Samanyolu'nun merkezindeki terk edilmiş karadeliği kontrole gidiyoruz. Oranın halkı karadeliği terk ettiğinden beri kontrol altında tutma görevi halkıma devredildi çünkü diğer ırklarda bunu yapabilecek bir teknoloji bulunmuyor.
Ben gezegenlerarası iletişim görevlisiyim. Bu günlerde çok değer gören bir meslek. Pek çok gezegeni ve yıldızı dolaşıyor ve pek çok önemli kişiyle iletişim kuruyorum. Bütün ırklar insanoğlundan uzak durmamız konusunda hemfikir. Tabii ben meslek alışkanlığı olarak gizliliği ön planda tutup daha önce de söylediğim gibi birkaç Dünyalı ile görüşmeye devam ediyorum. Halkımın ortalama ömrünün iki milyar yıl olduğunu söylemiş miydim? Tabii buna oranla bir bebeğin dünyaya gelme süresi de çeyrek milyar yıl sürüyor. Böylece uzun yıllar yaşayıp da zamanında Einstein gibi dehalarla tanıştığım için şanslıyım. İnsanoğlunun gerçekten çok kısa bir ömrü var. Yazık ki değerini bilmiyorlar.
Her neyse, daha bahsedecek çok şey var fakat artık başka sefere. Şimdi anne tarafımdan on ikinci dereceden kuzenim ve onun yeğeni ile Andromeda'da bir gezegene ve oradan sonra da Sombrero galaksisine ve sonra da Hoag'ın merkezine birkaç araştırma gezisine gideceğiz, tabii bu arada küçük bir tatil planımız da var. Oralarda çok sayıda bulunan ve rahatsız edilmedikçe saldırmayan Çimakamabolar tarafından ısırılıp iğnelerinde bulunan enzime karşı olan alerjimden ölmeden dönebilirsem, geriye kalan evren dolusu şeyden de bahsedeceğim. Haydi bakalım; Pika pika, yoronuminchari kınyeedorika... Soomasdenuri kapushauiyondekimika zenite aui hichikomonarabootastanayoo! (Güle güle, huzur başınıza taç olsun... Dilerim insanların zulüm dolu merakları değişmeden bizi bulmazlar!)
~Sessizgemi~
ölmesin ölmesin anlatsın daha bol bol:))
YanıtlaSilsüper olmuş yahu hayal dünyan gerçekten çok geniiş ve güzeeel:))
Belki anlatır :)
SilBeğendiğine sevindim, komik olmasını bekliyordum bu yazının ama biraz sıkıcı olmuş sanki bilemedim :)
sıkıcı olmamış bence okurken hiç zorlanmadım çünkü eğlenceli de geldi bir yerden sonra aldı götürdü:))
SilSevindim :)
Silheeey bak işte bu senin yönlerinden birisi değil mi. bilimkurgu ve hayal. çingu kadar sevdiğin diğer şey. bir de normal gündelik yaşam öykülerin var. gezegenler ve orlarda yaşayanlar ve yaşananlarla iyi dalga geçmişsin. bu tebisi bir bilimkurgu mizah yazısı.
YanıtlaSilşimdiii, burdaki bilgilerin çoğu gerçek ama sen gülünçlü olsun diye biraz değiştirdin gibi sanki. yani bilmediğim şeyler var tabi.
bi de en sondaki neceydi.
:)
Bilim kurgu ve hayal evveet :) Çingu kadar seviyorum evet ^^
SilKomik olmuş mu sahi? Ben bin kere okuyunca bana etki etmez olmuştu hahaha :D
Hmm evet gerçekleri kullandım, biraz uydurdum ve hikayeleştirdim :)
Uydurmacaydı hahaha, Elfçe diye bir şey uyduruluyor da ben uyduramaz mıyım yani :) Uydurmaca dili pek bi severim Mahzen'deki büyüler de uydurmacaydı mesela :)
"Hangi dilde olursa olsun düşünceleri duyabiliyor, anlıyor ve zihinlerimizle cevap verebiliyoruz." şey, ben de istiyorum da ondan, nasıl edinebilirim :) mavi gezegendekilere verilmiyor sanırım ondan :)
YanıtlaSilbenim bir kitabım vardı, sanırım 8 ya da 9. yaş günü hediyem: uzaylı kız tiraydı kitabın adı. Allah'ım, kaç kere okudum o kitabı kimbilir. gece bir uzaylı kız geliyor ve çocuğu uzaya götürüyor. pencereden uçuyorlar böyle. uzun süre bunu hayal ettim ben, valla bak :) sen yazınca aklıma geldi :)
gülümseten bir yazı olmuş, ayrıca mesaj da veriyor :) fantastik yazıları iyi yazıyorsun sen, mahzen dizisini de okuyorum yavaş yavaş :)
O bir tek usta Elflere ve Europalılara özgü bir yetenek, biz de yok maalesef :)
SilAa bilmiyorum ben o kitabı ne güzelmiş :) Severim ben böyle hikayeleri :)
Mahzen'i okuyor musun, çok sevindim o benim ilk uzun soluklu hikayem :) Eksikleri var ama ben çok seviyorum onu :)
Beğendiğine sevindim çingum teşekkür ederim ^^
Sessizgemi çok kabiliyetlisin.
YanıtlaSilBu kabiliyetini bir roman yazarak kullanırsan emini çok güzel şeyler çıkar ortaya..
Sevgiler..
Nursalkımı, teşekkür ederim :)
SilRoman tasarılarım var ama daha yazma aşamasına geçemedim, hazır hissetmiyorum ama kitap yazmak en büyük hayallerimden :)
Sevgiler..
Nerden aklına gelir böyle şeyler bilmem ki çingu. :D
YanıtlaSilBen çok eğlendim okurken, bence eğlenceli sıkıcı değil, sadece birazcık uzun ama insan bu farklı hikayenin sonunda ne olucak diye bir solukta okuyor. :D
Ellerine sağlık canım. :D
Fantastik şeylere bayılıyorum çingum ne yapayım :D
SilBeğendiğine sevindim çingum çok teşekkür ederim ^^
Senin olayın bilim kurgu ve fantastik olmalı. Hakim olmasam da biraz bilgim var, gerçek bilgilerle haya dünyan dans etmiş ve müzikleri de mizah... Başarılı olmuş Sessizgemi. Seri kokusu da aldım ama ay da, yıl da bir olan türden. Sen o uydurma dile kesin Korece, Japonca bir şeyler katıştırmışsındır :D
YanıtlaSilTeşekkür ederim Watson, evet bilim kurgu fantastik benim dünyam :) Korece Japonca karıştırmadım tamamen benim uydurmam :)
SilSeri yapmayı düşünüyorum ama evet ayda yılda bir kere olabilir öyle hemen hemen uğraşılacak bir konu değil :)
Bu ne ya böyle. Nasıl bir beyin yapın var bilmiyorum ama sanırım farkındalığın sayesinde etrafta hemen fark edildiğinden eminim en azından yazdıklarınla öylesin. Hoş bir yazı olmuş.
YanıtlaSilYorumun en başı biraz korkutucu geldi ama teşekkür ederim :)
SilHayal gücü diye buna denir işte :) Oldukça eğlenceli ve esprili bi yazı yazmışsın tebrikler.
YanıtlaSilTeşekkür ederim, çok sevindim ;)
SilMerhaba, blog unuzu çok beğendim ve hemen takipçiniz oldum. Sizi de kendi blog umda takipçi olmaya beklerim :)
YanıtlaSilhttp://momsblognote.blogspot.com/
Merhaba hoş geldiniz Beril :)
SilBlogunuza baktım genelde bebeklerle ilgili paylaşımlar var sanırım, tanıdıklarım için güzel bilgiler bulabilirim, takibe alıyorum..
Bu yazıyı okuyup çok beğenmiştim ama yorum yapmamışım geç olsun güç olmasın kalemine sağlık diyorum :)
YanıtlaSilAlielle :)
YanıtlaSilYanıtla butonuna bir şey olmuş o yüzden ayrı kutuda yanıtlıyorum.
Beğendiğine çok sevindim gerçekten teşekkür ederim :)