Evrenin tüm ağırlığını avuçlarında hissediyordu o an. Oysa ki ne dönmeyi unutan bir elektrondu şimdi ne de gök kubbeyi taşıyan Atlas ile bir akrabalığı vardı. Yoksa Zeus bir hiç uğruna onu da mı cezalandırmıştı? Nerede hata yaptığını düşünürken bir şeyin ensesinden tutup onu derinlere sürüklediğini hissetti. Karanlık ama aynı zamanda şeffaf bir sıvı onu yutuyordu sanki. Boğulmuyordu fakat aldığı her nefesin sesi onbin elektrikli süpürgenin sesine eşdeğerdi.
Bir çeşit korku, yüreğinin yerinden fırlayacak derecede şiddetli atmasına neden oluyordu. Fakat neyin korkusuydu bu? Hiçbir fikri yoktu. O an gözlerini açık tutabildiği kadar görüyor, işitebildiği kadar duyuyordu ama zihninde çalışan küçük adamlar aldıkları verilere yabancı gibi tepkisiz kalıyorlardı.
Gözlerini kapatıp her açtığında tıpkı bir slayt gibi farklı bir sahneyle karşılaşıyordu. Birkaç insan yüzü... Bir aracın tavanı.. Kızgın güneşin altında dalgalanan mavi bir gökyüzü, ah gözleri de kamaştı işte... Uğultulu bir yerde şekilsiz bir tavan ve sayamadığı kadar çok insan.. Nereye götürüldüğü hakkında bir fikri yoktu ve bedeninin peşinden sürükleniyormuş gibi tuhaf hissediyordu fakat paniklemesi gerekirken bunu bile düşünemeyecek durumdaydı.
Bir tahttaydı şimdi. Ama garip bir tahttı bu. Üzerinde oturmuyor, yatıyordu. Hareket ediyordu taht. Zeus onu bir kraliçeye dönüştürüp rüzgarın hükümdarlığını mı vermişti yoksa? Soluk pembe kıyafetler içinde insanlar vardı şimdi yanında. Sonra onlara beyazlar içinde birileri daha katıldı. Kaç kişi olduklarını saymak istedi ama sanki rakamlar da ağırlaşmıştı kendisi gibi, sayamadı. Yoksa bir taç giyme töreninde miydi? İçlerinden biri Herakles olmalıydı, Zeus'un elçiliğini yapmak için buradaydı herhalde, bir heykel gibi kusursuz bir yüze sahipti ama biraz yaşlıydı, hayal kırıklığı.. Herakles olmasa bile muhakkak o dünyaya ait birisiydi. Fakat anlaşılan kötü kalpliydi çünkü bir kraliçe olmasına aldırmadan canını acıtarak koluna bir serum bağlamıştı.
Ah, bu durumda hastanede olmalıydı. Zeus'un ne zaman ne ceza vereceği hiç belli olmuyordu. "Genç hanım, fazla sıvı kaybına uğramışsınız ama endişelenmeyin serumdan sonra bir şeyiniz kalmayacak..." diyordu Herakles'imsi orta yaşlı adam. "Ah, tamam.. Fakat ben bir kraliçeyim, lütfen saygı gösterin, genç hanım yerine majestereleri daha uygun.." diye cevap verdi. Evet sahiden de komik bir şekilde 'majestereleri' demişti..
Bunlar da Rüzgar Şatoları olmalı :) |
~Sessizgemi~
Bende pek bilmem ama beğendim yazıyı.
YanıtlaSilSerum demişken, nedense korkuyorum ben serum yemekten. :) Dün akşam 5 yaşındaki yeğenime takılmıştı.
Teşekkür ederim :)
SilBen iğneden korkmam, ama bir keresinde serum yanlışlıkla devrilmişti tabi damardan içeri gireceği yerde dışarıya çıktı kıpkırmızı nasıl korkmuştum :)
Ah, neyi var geçmiş olsun, sıcak çarpması mı?
Tek bölümlük... Bu da güzel :)
YanıtlaSilBiraz tuhaf bir hikaye oldu ama ben de sevdim, teşekkür ederim Watson :)
SilMitoloji'yi severim ama bende çok derinlemesine bilmem. :) Severek okudum hikayeyi, yine çok güzel yazmışsın, ellerine sağlık. :D :D
YanıtlaSilAma devamı gelecek mi? :)
Beğendiğine sevindim çingum :) Aynen ben de severim ama derinlemesine bilmem (:
SilHayır, tek bölümlük hikayelerden bu da devamı yok çingum :)
allam ya nası yazdı bu şeyi derkeeeeeen ne sevimli bir bitiş öyle.
YanıtlaSil:)
meğerse hepsi halüsinasyunmuş ha ha ha.
:)
Değil mi :) Azcık mitoloji bilsem iyi hikaye çıkardı ortaya ama bilmiyorum işte ancak bu kadar oldu :)
SilEvet halüsinasyon hahah :D
kaç gündür inatlaşıyorum bu yazıyla okuycam yaa diyorum başlıyorum yarım kalıyo mitolojiyi hiç bilmem gözüm korktu heralde sonunda ben kazandım okuduuum:))
YanıtlaSilve çok güzel olmuş çok sevdim iyiki okudum:))
Kazandığına sevindim Şeyma oluyor öyle arada hele yazı uzunsa off nasıl korkuyor insan başlamaya ama sonra güzel yazılarla karşılaşılabiliyor :)
SilBeğendiğine sevindim, bence de iyi ki okudun çok mutlu oldum :))
çok güzel bir öykü ve çok tatlı bir son :)
YanıtlaSilgenç hanım sıvı kaybına dikkat etsin ama.
Teşekkür ederim :)
SilEvet akıllandı artık dikkat ediyor o konuda :)