Sayfalar

19 Haziran 2012 Salı

Buyur Buradan Tanı (Ya da Takıntılar)



  Sevgili deeptone takıntılarla ilgili bir mim gönderdi bana ama sıcaktan eriyen klavyeden uzak durmak zorunda kaldığım için ancak şimdi cevaplayabiliyorum. Mim için teşekkürler deep :) Şimdi mime başlayalım, bakalım nasıl bir saçmalığım dökülecek posta :D


Mim: Buyur buradan tanı...

Takıntıların var mı yoksa kim takar takıntıları sallamışım dünyayı modunda mı yaşarsın hayatı..


  Sanırım herkes aynı fikirde. Takıntısız insan yoktur, takıntısı yok zannediyorsa bile vardır..
Bu takıntı konusunu da vaktiyle çok düşünmüştüm. Google'dan sonra her şeyi araştırdığım değerli bilgi kaynağım sevgili Vikipedi konuyla ilgili "Takıntı - Obsesyon (obsession) sözcüğü Latince’de “rahatsız etme” anlamında kullanılan “ obsideratum” ya da “obsidere” sözcüğünden türetilmiştir." der.. 

  Bilimsel olarak takıntılar aşırı derecede rahatsız edici durumdaysa bu psikolojik bir rahatsızlık olarak görülüyor. Fakat bizim bahsettiğimiz ufak tefek takıntılar -ki aslında bunların yalnızca alışkanlık olduklarını düşünüyorum- sinir bozucu olabiliteleri varsa da zararsızdırlar...

  Neyse gelelim benim takıntılarıma...

   Yiyecekler konusunda çok titizim. Sofraya konulan reçel gibi şeylerin ağzı kapalı durmalıdır, değilse bir iki seferden sonra o değiştirilinceye kadar yemem asla..

  Simetri ve eşitlik konusunda aşırı olmasa da takıntılıyım...

  Köşeler konusunda da takıntım var. Mesela çalışma masasında keskin köşeler olmalı ama yemek masasında köşe olmamalı. Bir de cep telefonları ve bilgisayar kasaları gibi elektronik eşyaların hepsinin köşeleri hafif yuvarlak gibi olmalı keskin bir 90 derece olmamalı. Anlatamadım ama işte öyle bir şey :)

  Uyuduğum odada ayna, biblo, dini kitaplar ve aklıma gelmeyen birkaç şey daha asla ama asla bulunmamalı...

  Otobüs yolculuklarında uyuyamam, tanımadığım onca insanın içinde uyumak rahatsız eder beni bir de yolu izlemeyi severim bunun da etkisi var sanırım. Fakat arabayla yolculuk ediyorsam uyumak çok zevkli olur. Ben daha bir veya iki yaşındayken uyumam için bizimkiler arabayla gezdirirlermiş beni, arka planda da Orhan Gencebay kaseti çalarmış hemen uyurmuşum, komedi :D 

  Eskiden yürüdüğümde adımlarımın sayısının eşit olması da takıntımdı. Ayaklarım eşit derecede adım atmalıydı. Ve yerde kareler varsa asla çizgilere basmazdım ya da tam tersi sadece çizgilere basardım, nasıl başladıysa öyle devam etmeliydi. Sanki çizgiden yürürken karenin ortasına bassam yer gök yıkılacak :P

  Gündüzleri hayatta uyuyamam. Tabii aşırı derecede gripsem durum belki değişebilir. Gündüz ben uyurken çevremde bir şeylerin değişme ihtimali ve olan biten önemli de olsa önemsiz de olsa ne varsa habersiz kalmak düşüncesi gündüz uykularını benden uzak tutuyor..

  Beni oyalayan bir işim yoksa ve boş boş oturuyorsam, özellikle evden dışarıdayken gördüğüm bütün yazıları okurum. Bunu neden yaptığımı bilmiyorum, üstelik gereksiz reklam yazıları, ilanlar, vs. çok sıkıcıdır ve bir süreden sonra baş ağrısı da yapar, ardından gördüğüm yazıları okumamaya çalışırım..

  İlaç içmeyi sevmem. Beynim patlayacak derecede ağrımadığı sürece asla ağrı kesici almam. Grip olsam bile kendi kendime atlatmaya çalışırım. Aşılar ve çok gerekli durumlar dışında ilaçların insan bedenini yok yere mahvettiğini düşünüyorum. Fakat şu ninelerimizin alternatif tıp olayını destekliyorum :)

  Eşyalarımın benim koyduğum şekilde benim bıraktığım yerde olması şarttır. Kimse yerlerini değiştiremez ve özellikle kitaplarıma ve defterlerime benden habersiz dokunamaz, bir de kalemlerime tabii..

  Yazdığım her şeyi en az bir defa kontrol etmezsem içim rahat etmez..

Bu liste böyle uzar gider ama aklıma gelenler sadece bunlar. Tabii sıcaktan kaçıp geceyi bekleyince yazmak için, beyin uyku diye ısrar ediyor, düşünmüyor adam gibi..

Dayatılanla Yaşayan, Winpohu, Uyuşuk Hayalperest, ve Nini Bu mim sizlere gelsin öyleyse :) 

~Sessizgemi~

18 yorum:

  1. hepsi bir yana da şu eşyaların yerlerinin değişmesi durumu var ya eğer değişmişse bi şekilde samimiyetle gözlerim dönüyor, irademi kaybedebiliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haha :D Sanırım her 10 kişiden 8inde görülen bir takıntı bu :)

      Sil
  2. ayaklarım eşit derecede adım atmalıydı dedin ya, uuuv takıntıya gel dedim yani :) ben de seni mimlemiştim aklımca ama geç kalmışım, of! :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Artık öyle bir takıntım yok, kurtuldum sanırım :) O çoğu kez bana da oluyor yine de teşekkürler düşündüğün için :)

      Sil
  3. Köşe takıntısı ilginçmiş. Simetri takıntısı olan insanlar hep sataşasım gelir :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :D Ben de kendi kendime sataşıyorum o konuda, simetriden kurtulma çabalarım sürüyor :) Bir de simetrinin evrenin her yerinde var olduğunu düşünüyorum, uyumsuzluklar sinir bozucu olabiliyor ^^

      Sil
    2. Sen baya simetri hastası çıktın :D

      Sil
  4. ha ha köşeler ve çizgiler ilginçmiş.
    :)
    ay ilaç ben de içmem hiç.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) ilginç ama bazen yorucu oluyor :)
      İlaçların yararından çok zararı var ( tabii tedavi dışında kullanılıyorsa, özellikle antibiyotikler ve ağrı kesiciler )

      Sil
  5. Ne diyebilirim ki aynı takıntılar bende de mevcut, bir tanesi bile eksik değil hepsi var yani, sadece dereceleri farklı biraz. :)) Sonunda kendim gibi birini bulduğuma sevindim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de sevindim :) Bu arada hoş geldin (:

      Sil
    2. Hoşbuldum. :) Kabul edersen bir adet mimin var bende :)

      Sil
    3. Kitaplar süper, teşekkür ederim :) En kısa zamanda yapacağım ^^

      Sil
  6. Nasıl lüzumsuz biriysem hiç takıntım yok benim..Benim bir takıntım bile olmadı doktor bey :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Lüzumsuzluk değil ki o, ne güzel huzurlu huzurlu yaşıyorsun işte :) Ama bir düşün bakalım bence fark etmediğin bir takıntın vardır ;)

      Sil
  7. Olursa buraya da yazacam söz :)

    YanıtlaSil

Öyle okuyup kaçmak olmaz sevgili okur, fikrini belirt, bir selam et, bir ses ver, çekinme :)

Not: Yorum yaparken lütfen Türkçemizi koruyalım.

^.^