Sayfalar
▼
25 Eylül 2012 Salı
Vincent Konağı ve Biraz da Bigbang... Aigooo! ~
Nasılsınız kavanozdan blogun biricik sakinleri? Ben şu sıralar pek bi telaşlıyım doğrusu. Yine bir rüyanın ardından yeni bir romansıyı yazmaya başlamıştım. Evet, ilham perilerim söz dinlemeye başlamış sanırım :) Yine Mahzen gibi fantastik bilim kurgu türünde. Tam da eş zamanlı olarak şans mı desem, bir işaret mi bilemedim ama bir yarışma çıktı karşıma. Blogda yazmak çok rahat ve özgürce olduğundan hikayelerimi burada yayınlamak konusunda fazla tereddüt etmemiştim ama bir yarışmaya katılmak.. Aigooo! Topluluk önünde konuşmak gibi korkutucu! İlk yarışmaya katılmamıştım, o zaman biraz geç kalmıştım ve yazacak bir şeyim yoktu ama kaderin bir oyunu olmalı ki ikinci yarışmanın başlamasından önce bu yeni romansının kurgusunu çoktan oluşturmuştum. Ne kadar korksam da en sonunda katılmaya karar verdim. İlk iki bölüm yayınlandı bile..
Tefrikaları bilir misiniz? Charles Dickens'tan Yaşar Kemal'e bir çok dünya yazarının ilk eserlerini yayınladıkları Tefrika Roman geleneğini? İşte o yeniden yaşatılıyor..
Hayal Kahvem'in bir yazısı var bu konuyla ilgili bakmak isterseniz TıK Tık..
Yaklaşık yirmi gündür bununla uğraşıyorum ve hala da devamını yazıp yetiştirmeye çalışmakla meşgulüm. Burada hemen haber vermek istememiştim çünkü kurallara aykırı bir şey yapıyor olmaktan korkmuştum. Ama yakınlarıma ve çevreme haber verebileceğimi söylediler. Ben de vakit kaybetmeden kavanozdan bloga koşturdum işte ^.^
Çok korkuyorum chingudeul, hem panik hem de telaş içerisindeyim! Burada yayınlıyor olsaydım bu kadar klostrofobik hissetmezdim.. Belli bir sürede yeni bölümü yetiştirmek zorundayım, en zor olan kısım bu işte. Kurallar var ve ben bu güne kadar ne kadar yeteneğim olursa olsun kurallarla sınırlı ne bir resim ödevinde ne de kompozisyonda başarılı oldum. Yazarken, çizerken rahat ve özgür olmalıyım. Ottokehajooo! Neyse işte öyle bir şeyler.. Bu arada ismi Vincent Konağı.. Yayına ulaşmak için Tık Tık lütfen :) Orada biraz düzensiz duruyor bu biraz canımı sıktı ama bir şey söylemedim. Paragraf boşlukları kaybolmuş falan. Ama diğer yarışmacılar da aynı durumda olduğu için sesimi çıkarmadım işte..
Eh, kazanır mıyım bilmiyorum ama zaten katılmaktaki tek amacım kazanmak değildi. Yazmak konusunda ne kadar başarılı veya ne kadar başarısız olduğumu test etmek istedim. İyi ya da kötü, sonuç ne olursa olsun bir şeyler öğreneceğimi umuyorum. Ve unutmadan, olumlu ya da olumsuz, tefrikam orada eleştirilerinizi bekliyor ^.^
Bu arada süre dolmadan yeni bölümü yetiştireyim derken biricik liderimiz G Dragon'un yeni çıkan solo albümünü de gözden kaçırmadım ;) GD yine yaptı yapacağını, farkını ortaya koydu ve yepyeni melodilerle "One of a kind!" müzik dünyasında gündeme bomba gibi düştü :) Lider bu albümde pek çok sanatçıyla beraber çalıştı. Yavaş yavaş alışmaya başlıyorum ama çıkış parçası beklediğim gibi değildi. Bunun dışında geriye kalan bütün parçalar harika ^.^ Düetlerin bu kadar şahane olacağını elbette tahmin etmiştim ama bir VIP olarak alışkın olmama rağmen yine de şaşırdım :) Fighting GD!
Özellikle içlerinden birini seçecek olsam bu Missing You olurdu. Fakat yine de hepsi sonsuza dek bıkmadan dinlenesi (: Albüm kapaklarını hiç sevmedim. İki farklı şekilde çıkarılmış albüm ama neredeyse birbirlerinden bir fakları yok. Ne gerek vardı anlamadım. That xx'e sözlerinden dolayı +19 yaş ibaresi konulmuş belki bu nedenle albümlerden birinde bazı sözler sansürlü olarak diğerinde sansürsüz olarak sunulmuş olabilir, bilemiyorum.
Bir de yeni öğrendim T.O.P "Alumnus" filminin çekimleri sırasında yaralanmış. Bir sahnede kırık camların arasında çekim yapılıyormuş ve camlar yüzünden elinden yaralanmış. Kesik küçük olmadığı için de ameliyat edilmiş. Hala hastanede dinleniyor mu yoksa taburcu edildi mi bilmiyorum. Kendisi için değil de çekimler aksadığı için ve Bigbang'in program sürecine zarar vereceğinden yana endişeleniyormuş. İyileşmesi için 2-3 hafta geçmesi gerekse de yine de dünya turuna katılabileceği açıklanmış. Haber doğru mu diye nette araştırma yaptım biraz, sanırım doğru.. Geçmiş olsun T.O.P shii!...
Eh, bu da böyle bir yazı oluverdi.. Kendinize iyi davranın kavanozdan blogun yağmur damlaları.. Şimdi defterimin başına dönmem lazım.. Fakat önce sorarım size; bu gün gökyüzüne hiç baktınız mı, ha?
~Sessizgemi~
21 Eylül 2012 Cuma
~Balmorhea~
Dün bir şey araştırırken bu müziği buldum ve takıldım kaldım.. İnsanın ruhuna dokunan türde..
Sesi aç, gözlerini kapat ve sadece sonuna kadar dinle...
Balmorhea - Remembrance
Grup hakkında hemen araştırma yaptım: 2006 yılında Austin Teksas'ta kurulmuş. Country motifleriyle süslü post rock tarzında etkileyici sounduyla dikkat çeken bir grup. Kendi adlarını taşıyan ilk albümleri 2007 yılında yayınlan ve hala aktif olan Balmorhea, kliplerindeki görsel etkileyicilikle de dikkat çeken, son dönemin önemli post rock ve indie gruplarından..
Haklarında öğrendiklerim bunlar.. Sadece bu müzik bile diğerlerinin dinlenmesi için ikna edici derecede etkileyici.. Bakalım, belki sevdiğim grupların arasında yerlerini alırlar..
~Sessizgemi~
18 Eylül 2012 Salı
Mim (Bu mimin İsmi ne bu arada?)
Çakıl taşım, kalbi güzel arkadaşım sevgili Çalıkuşu mimledi beni. Teşekkür ederim çinguu ^^ Dün yapacaktım ama misafir yağmuruna tutulduk :) Şimdi cevaplıyorum o nedenle (:
Sevgili Asiruh da mimlemiş beni, sonradan gördüm jeongmal bianhe.. Ayrıca teşekkür ederim :)
Sevgili Asiruh da mimlemiş beni, sonradan gördüm jeongmal bianhe.. Ayrıca teşekkür ederim :)
1)Günün nasıl geçti?
Bu gün henüz bitmedi o nedenle bu soruyu ve benzerlerini düne göre cevaplayacağım. Günüm stresli ve panik doluydu. Bir örümcekle saatlerce bakıştık durduk. O gitmemekte inat etti ben de ona dokunmamakta. O yer değiştirdikçe ben yer değiştirdim. En sonunda kayboldu. Ama gitmesi daha da panik bir ortam yarattı. Şimdi nereden çıkıp önüme fırlayacağını bilemiyorum!
2) İsim vermeden bahset.
Bazı şeyler için zamanın kısıtlı ve hatta eksik olduğunu biliyorsun. Yinede her şeyi zamana bırakıyorsun. Harekete geçmekten mi korkuyorsun bilmiyorum ama sen bir şeyler yapmadıkça evren ne kadar anlayışlı olsa boş. Çaba göstermedikçe dualardan sonuç almayı bekleyemezsin. Bu yanlış ve aptalca olur. Yıllar yitip gitti. Gelecek günlerin kaybolmasına izin verme. Çakıl taşlarından inşa edilen umudun ve inancın küflü bir sandığa kapatılıp ölmesine razı mısın? Tek bir şey istiyorum senden: İstediğim zaman toprağa dokunabilmem ve istediğim zaman bir ağaca tırmanabilmem için bana bir şans ver. Zaman yıkılıp parçalanmadan önce bir şeyler yap..
3) Neden hep cam kenarı?
Cam kenarını sevdiğimi nereden biliyor bu mim anlamadım :) Neyse cidden cam kenarı bana aittir. Birinci nedeni kapalı alanlar beni boğuyor. İkincisi, özellikle uzun bir yolculuktaysam, her ne kadar kitap okumak güzel olacak olsa da ben yolu izlemeyi daha zevkli buluyorum. Yolu izlerken, gelip geçen şeylerin izlerine takılırken düşünmeyi severim. Üçüncü nedenim, tanımadığım insanlarla yüz yüze gelmeyi falan sevmiyorum, özellikle uzun yolculukta uğraşacak bir şey olmayınca yabancılarla bakışıp durmayı hiç istemem. Bu nedenle camdan dışarıya bakıp oyalanmak ve orada yokmuşum gibi davranmak oldukça rahattır.
4) Bu gün kendin için ne yaptın?
Bir an aklıma hiçbir şey gelmedi, dedim kendim için bir şey yapmıyor muymuşum ben? Ama yok yapmışım canım :) Aslında farklı bir açıdan düşünürsek insanın yaptığı her şey kendisi içindir diye bir çıkarımda bulunabiliriz. Başkaları için yaptığı şeyler bile. Şöyle ki, başkaları için yapılan iyilikler onları mutlu eder ve bunun sonucunda biz de mutlu oluruz, öyleyse dolaylı yollardan amacı farklı olsa da kendimiz için bir şey yapmış oluruz. Neyse anlatmaya çalışırken kendi kafamı da karıştırdım. Bu tür şeyler dışında.. Tam bir dondurma delisi olarak mevsimi geçmeden evde dondurma yaptım ve ayıptır söylemesi yemeye doyamadım :) Evde yapılan dondurmanın tadı bir başka oluyor ^^ Bir dee çok sevdiğim bir arkadaşımdan sonunda mail aldım ve onu cevapladım :)
5) Twitter ana sayfanı aç, gözüne ilk takılan?
Taeyang covers - Chris Brown (Don't Judge) Aigoo! Sorunun amacını anlamadım ama gözüme ilk Taeyang çarpıyor ^.^ Ottukee!
6) Düşün ki, o bunu okuyacak?
Hayatın kumla dolu bir çuval olduğunu ve onu sırtına yüklendiğini düşünüyorsun. Bir de her şeyin imkansız ve zor olduğunu. Böyle düşünmeye devam edersen kendi kendine acı çektirmene kimse engel olamaz. Karanlığı görebildiğin kadar ışığı da görmelisin. Ve aslında karanlıktan hiç de korkmamalısın. Unutma, yıldızların parlayabilmeleri için biraz da olsa karanlığa ihtiyaçları vardır. Eğer cesur olursan, korkularının seni hapsetmesine izin vermezsen ve umutlarından ilk aldığın darbede hemen vazgeçmeyerek onlara daha sıkı tutunursan, dalgaların o kadar da kuvvetli olmadığını görebilirsin.
7) Kahkaha atmana sebep olan karikatürler?
İtiraf ediyorum karikatürlere daha yeni alıştım ve öyle çok kahkaha attığım olmadı.
8) Klavyeye bakmadan bir şeyler yaz.
Bunun aöacını anlamadım. Ne yampam gerekşyor kş? (Ancak bu kadar yazabildim :D ) Tercümesi: Bunun amacını anlamadım. Ne yapmam gerekiyor ki?
9) CTRL + V yap..
Sorular hep damdan düşme olunca ilk ne yapacağımı bilemiyorum, hep Çalıkuşu'nun nasıl cevap verdiğine bakıp kopya çektim ^^
http://www.youtube.com/watch?v=t3ULhmadHkg&feature=relmfu G Dragon omo! Bunu görmeden önce aklımda başka bir link vardı onu da paylaşayım ben..
http://www.youtube.com/watch?v=qekxOibNUlg My Girl Ost Never Say Goodbye...
Bu mimi kimler yaptı bilmiyorum gerçekten. Ama ben Madam Patapuff ve Kuulumsu çingularıma gönderiyorum.. Tabii yapmak isteyen herkes de yapabilir :)
~Sessizgemi~
17 Eylül 2012 Pazartesi
Favori
Yine yepyeni bir mimle karşınızdayım kavanozdan blogun biricik sakinleri :) Aslında bu mimi alalı uzun zaman oldu ancak şimdi cevaplayabiliyorum bu yüzden mimi gönderen Pembe Evren'e hem teşekkür eder hem de özürlerimi sunarım. Bianee!
Mim yine soru cevap usulü geleneksel bir tarzda :)
İşte başlıyoruz...
1) Favori rengin? : Mavi en sevdiğim renktir. Bilimsel özellikleri ve manevi açıdan olduğu kadar, kendi fikirlerime en yakın bulduğum renk mavidir. Gökyüzünü renginden dolayı mı yoksa maviyi gökyüzünden dolayı mı seviyorum? İşte bu bir paradoks olabilir :) Diğer renkleri de severim fakat hepsinin olması gereken ve olmaması gereken yerler var, mavi ise her şeyde güzel :)
2) Favori hayvanın? : Hayvan sever olduğum bir gerçek. Tahminleriniz de doğru kediler en sevdiğim hayvan türüdür. Fakat aynı zamanda tam bir Husky hastasıyım :) Bunun dışında böcekler ve kemirgenler hariç hepsini severim :)
3) Favori sayın? : Tabii ki de 5 ve 10. Nedenini bilmiyorum. Ama iyi şeyler başıma hep ya ayın 5 ve 10. günlerinde gelir ya da iyi şeylerin bu sayılarla alakası olur. Gerçekten sebebini bilmiyorum.
4) Favori içeceğin? : Nescafe, kakaolu süt, vişneli soda, meyve suyu, nar ekşisi şerbeti, su :)
5) Facebook? - Twitter? : İkisini de kullanıyorum ama bağımlısı değilim..
6) Tutkunuz? : Öğrenmek.. Bilime meraklıyım, zaman zaman uzayla ilgili araştırmalar yaparım. Ayrıca yazmak en büyük tutkum. Okumak, yazmak, öğrenmek... Ahh, bir de müzik dinlemek ama en çok Bigbang :)
7) Hediye almak mı vermek mi? : İkisi de.. Hediyeden anladığım şey hep maddi şeyler değildir ama benim. Birini mutlu etmek veya mutlu olmak da benim için hediyedir.
8) Favori gün? : Pazartesi sendromu falan nedir bilmem ben. Bütün günleri severim, hiçbiriyle bir sorunum yok. Ama genel olarak en sevdiğim günler ailenin hep bir arada olduğu günlerdir. İş güç derdi olmadan zaman geçirdiğimiz günler en sevdiğim günlerdir.
9) Favori çiçeğin? : Küpe çiçeği, hanımeli, zambak, kiraz çiçeği, papatya ve gül. Hepsi ayrı güzel.
Böylelikle bir mimin daha sonlarına gelmiş bulunmaktayız. Yayında ve yapımda emeği geçen - saçmaladım yine değil mi- Neyse işte öyle bir şey.. Dur bi dakika neyi unuttum diyordum, mimi göndermek lazım şimdi. Bu aralar kimler bloglarının başında kimler değil bilemiyorum, sonbahar dönemi etraf darmaduman oldu herkesin işi gücü var. Efenim bu mimi Deeptone, Çalıkuşu, Pabuç, BirgaripŞeyma, Asiruh, Hoi Hoi ve yapmak isteyen herkese gönderiyorum. Bu mim uzun zamandır vardı, aranızdan daha önce yapan var mı bilmiyorum çingular, o nedenle bianee ;)
~Sessizgemi~
12 Eylül 2012 Çarşamba
~Blogum Seslendi, Sosyal Bir Proje~
Omo! Bu tuhaf ses de ne böyle?
Evveet, yine bendeniz uçuk kaçık insan, evrene kenarından köşesinden bakan ama yerinde duramayıp Kuasarlarda keşfe çıkan, nerede ilginç bir şey var orada olan, çok düşünen az konuşan, bilimkurgu delisi, Whovian olduğu kadar VIP, bir hüzünlü bir neşeli, dünyayı anlamayan kişi... Sessizgemi'den selamlar olsun kavanozdan blogun çakıl taşları..
Kavanozdan blogu açtığımdan beri, hatta aslında daha öncesinden beri, kitap seslendirmeleri ve hatta blogumdaki yazıların seslendirilmesi gibi, okuma problemi çeken insanlara faydalı olacak şeyler yapmanın yollarını düşünürdüm. Fakat bir şeyler yapmaya cesaret edemezdim..
Ama artık..
Yakın zamanda birkaç gönüllü blogger arkadaşımız sayesinde Bloglar Listesi'ne ve Bizim Bloglar Mahalle Muhtarlığı'na kavuştuk. Bu sayfalar sayesinde pek çok blog keşfettik, blogumuz keşfedildi, teknik konularda destek aldık. Bütün bloglar ve bloggerlar tek bir ortamda toplanmış oldu ve toplanmaya devam ediliyor. Mahalleyi de geçti sanki büyük bir blogger şehri kuruldu. Bu projelerde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Konumuza dönersek eğer.. Bizim Bloglar Mahallesi okuma yazması olmayan, hasta, yaşlı, okuma tembeli ya da görme engelli kişiler için sosyal bir proje başlattı. Blogum Seslendi Kampanyası.. Etkinlik çok geçmeden yayıldı ve benimsendi. Üstelik faydalı olmak dışında hiçbir amaç gütmüyor. Ayrıca onların da dediği gibi, yolda yürürken, yolculukta, yemek, spor, ev işi vs.. ile uğraşırken arkadaşlarımızın postlarını dinlemek güzel olur..
Yapmayı isteyip de cesaret edemediğim bir şeydi. Ama şimdi bu sosyal proje sayesinde en azından denemeye karar verdim. Sesim berbat, yaşımla alakası yok çocuk gibi çıkıyor, hiç sevmiyorum. Fakat gerçekten faydalı bir şeyler yapmak istiyorum o nedenle en azından denemeleyim.
Bu arada ilgili sayfalara buralardan ulaşabilirsiniz:
http://mahallemizinsakinleri.blogspot.com/ -
http://bloglarmahallesi.com/ -
http://etkinlikler.bloglarmahallesi.com/SESlenenbloglar.html - http://etkinlikler.bloglarmahallesi.com/seslipostlar.html - http://etkinlikler.bloglarmahallesi.com/bbmkampanyalari.html -
Bu projeye siz de katılabilir ya da seslendirilen blog postlarını onların arşivinden dinleyebilirsiniz.
Seslendirmelerim için ayrı bir blog açmayacağım hepsi burada olacak. Bütün yayınlarımı seslendirebileceğimi sanmıyorum ama elimden geleni yapacağım. Umarım faydalı olabilirim..
Sevgiyle kalın...
~Sessizgemi~
8 Eylül 2012 Cumartesi
~ Düşünseli ~
Fark ettim de bu gün dünya pek bir nostaljik kokuyor. Dün yağmur dansı yaptım, sahi söylüyorum ya yaptım gerçekten. Dün hiç bir işaret olmamasına rağmen bu gün gökyüzü bembeyaz. Kabarık bulutlar yağmur dansımı duyup toplaşıp gelmişler bir gecede. Ama yağmur için hala çok erken. Bu bulut kolonisi bu gün kamp kurar buraya ama yarın yola devam edip dağılırlar muhtemelen.
O değil de dediğim gibi bu gün pek bir nostaljik kokuyor hava. Uyanınca gökyüzünü kapalı, güneşi küskün görünce kışın ortasında okula gitmemek için uyanmak istemediğimiz günler geldi aklıma. Gri günler, okula varıncaya kadar hala uyuklamak, sobada demlenen çay kokusu, odun ateşinin çıtırtısı, fırtınalı yağmurlu elektriğin kesildiği ürkütücü geceler, karanlıkta korku hikayesi uydurmacalar, kışın vazgeçilmezi Tirşik, çam kokusu..
Burada iki mevsim var yalnızca. Bu yüzden özlediğimiz kış bir süre sonra çekilmez oluyor, özlediğimiz yaz bir süre sonra adamı canından bezdiriyor. Burada kış yok, ilkbahar yok.. Kışın yerine, sonbahar ile kışın arasında ne olduğu bilinmeyen bir mevsim yaşıyoruz. Sonra ilkbahar yüzünü gösteriyor ama çok sürmüyor belki bir ay tam anlamıyla ilkbaharı yaşıyoruz, daha tadını çıkaramadan güneş kavuruyor, yaz başlıyor.. Sonbaharın olması gereken zamanda bile yaz devam ediyor, sonra yine kış olması gereken sonbahardan bozma o mevsime ulaşıyoruz. Buranın mevsimleri pek bi dengesiz yani.
Derler ki, bir on ya da on beş yıl içerisinde buralar iyice çöl iklimine dönecekmiş. Ülkenin kuzeyi ise yağmur ormanlarıyla kaplanacakmış. Oralarda seller, bir anda başlayan yağmurlar, yani tam anlamıyla yağmur ormanlarının iklimi olurken, buralar kuraklıkla baş edecekmiş. Ne kadar doğru bilmiyorum. Ama mantıklı olduğunu düşünüyorum.
Doğa acı çekiyor, çoğumuz hissetmiyor, duymuyor ve görmüyoruz bunu.. Uzun zamandır aktif olmayan volkanlardan sesler geliyor, fay hatları artık çok dengesiz. Dünya kalp krizinin eşiğinde. Nabzı olması gerektiği gibi atmıyor, kan basıncındaki artış zihnine vuruyor, beyni zonkluyor. Ve biz, tüm insanlar, onu itip kakmaya devam ediyoruz. Daha ne kadar dayanacak?
Felaket tellallığı gibi bir niyetim yok. Sadece bildiklerimi yazıyorum. Ani iklim değişikliği bekleniyor. Ne zaman olacağını tahmin etmek zor fakat bilim insanları olacağına kesin gözüyle bakıyor. Bu yeni bir şey değil, tarih tekerrürlere gebe. Geçmişte ani iklim değişiklikleri yaşandı ve pek çok gelişmiş uygarlık uyum sağlayamayıp yok oldu. Şimdi bilim insanları endişe içinde..
Pek çok işaret var.. Dünyanın atmosfer bileşimini insanoğlu hızla değiştiriyor, fosil yakıtlarla. Ozon tabakasını bilmeyen yok. Kutuplarda yok olan buz dağları var. İklimlerde uzun dönemli görülen bir ısınma var. Ulaşılmaz, buzlarla kaplı dünyalarında yenilmez, ulu ve eşsiz dağların zirvelerinde artık meralar kurulabiliyor. Okyanus akıntı sistemleri tehlikede, bu da iklimleri doğrudan tehdit ediyor.
Bütün bunları düzeltmek hala elimizde. Yaptığımız her şey bir şekilde doğayı etkiliyor. Mantıklı kararlar almalıyız. İsrafı önlemeli ve gereksiz tüketim yapmamalıyız. Özellikle çevre kirliliğini durdurmalıyız. En başta kendimizi düzeltmeli sonra diğerlerini uyarmalıyız. Zaten herkes kendine çeki düzen verse, herkes doğayı koruyacak şekilde yaşasa, herkes elindeki çöpü denize ya da yola atmak yerine çöp tenekelerini kullansa ve benzeri şeylerde duyarlı davransa, kimsenin kimseyi uyarması gerekmez. Zaten sorun da zamanla ortadan kalkar veya hafifler böylece.
Yıllardır söylüyorlar: "Evlerinizde gereksiz ışık açık bırakmayın. Elektronik eşyaları kumandadan kapatmak yetmez, gidin iki adım yürüyün ve düğmesinden kapatın. Güneş enerjisini kullanın. Ormanlarda, piknik alanlarında çöp bırakmayın. Ağaç dikin, bu en önemli şey. Plastik poşetleri mümkün olduğunca az kullanın. İki adımlık yola arabayla gitmeyin.." Hep söylüyorlar, söylemeye devam ediyorlar.. Çöpleri türlerine göre atmalıyız bir de ama ülkemizde böyle bir uygulama varsa bile her şehirde uygulanmıyor nedense. Gerçi öyle bir uygulamanın olduğundan da emin değilim ya neyse.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeliyiz. Biz bunu talep etmezsek kimse hizmete geçmez benden söylemesi. Ev yaptıran kişilere ya da ev sahiplerine sesleniyorum; gidin güneş panelleri taktırın çatıya, bunu yapmak çok mu zor? Ben ev yaptırırsam bir gün, güneş paneli olmazsa olmazlardan. Herkes yapsa bunu, ülkede enerji sorunu olmaz. Düşünün kışın bile güneş enerjisini depolayabiliyor o kadar verimli bir şey, neden kullanmayalım? Bir şeyi yapmak için önünüze getirilmesini beklemeyin, onlar hizmete geçsin diye bekleyip zaman kaybetmeyin, bazı şeyleri talep etmek gerekir. Harekete geçin, tasarruf edebilecek pek çok yöntem var. Ve şiddetle söylüyorum şu güneş panellerinin farkına varın artık..!
Artık sussam iyi olacak, çünkü sanırım sinirlenmeye başladım. Yalnızca biraz daha duyarlı olmak zorundayız, hiç zor bir şey değil. Gözlerimiz var, bakıyoruz ama görmüyoruz. Kulaklarımız var, dinliyoruz ama duymuyoruz. Aklımız var ama ne işe yaradığını çözmüş değiliz. Hayatın bir anlamı var, yaşıyoruz ama anlamıyoruz. Sadece biraz farkındalığımızın artması gerek, biraz düşünmek gerek..
~Sessizgemi~
6 Eylül 2012 Perşembe
Biraz Yağmur Noğğluur!
Artık post başlıklarında da yağmur dansı yapıyorum. Her yere yağdı, biz başka gezegende falan mı yaşıyoruz bir bu topraklara düşmedi damlalar böhüüeee '(
Neyse sakinim ben..
Birkaç gündür buralardayım nihayet fakat yazmaya fırsatım olmadı bir türlü. Söylenecek pek çok kelimem, üzerine yazılacak pek çok şey birikti. Şimdi ne söylenmeli ne yazılmalı, önce ne yapılmalı bilemiyorum. Öncelikle sormalıyım; nasılsınız kavanozdan blogun biricik sakinleri? Umarım hepiniz iyisinizdir..
Bu gün pek bi neşeliyim, tahtaya vurun aman nazar değmesin :) Ne zamandır Türkçe müzik dinlemediğimi fark ettim, açtım bin küsür şarkılık listemi dinliyorum, eski yeni karışık, K-pop, J-pop, İngilizce, Türkçe, başka dillerde bir sürü şarkı. Yeni derken bir iki yıllık şarkılar çoğu. Son zamanlarda düzgün şarkı yaptı mı kimse bilmiyorum, müzik kanallarının hepsini sildim çünkü. Hepsi reklam dolu, sevmiyorum. Yalnız liste karışık, hüzünlü olsun, neşeli olsun, dans etmelik olsun, oturup ağlamalık olsun her telden var. Ama açtığımdan beri karışık çalan her şarkı pek bir hüzünlü çıktı yahu, Korelimlerime geri mi dönsem ne yapsam bilemedim o.O
Öyle ki'de başladı bu arada (Öyle bir geçer zaman ki..) İzlemeyecektim, kanalları değiştirip duruyordum ama sonuna bakayım bari dedim açtım. Bitmiş ve tekrarı başlamıştı. Oturdum izledim böylece. Sıkılacağımı düşünüyordum çünkü önceki sezon biraz "bitsin artık" dedirtmişti. Sonraki bölümü merak etmiyorum öyle bir etkisi olmadı ama sevdim bir şekilde yeniden.. Son sahneler çok etkileyici olmuştu. Dizinin devamı ne olur bilmiyorum ama ilk bölüm güzeldi, sezonu güzel açtılar. Açıkçası diziyi çok severken neden böyle soğuduğumu da anlamıyorum, sanırım entrikalar biraz fazla geldi, bir de ne olursa olsun şu Berrin'e gıcık olmaktan kendimi alamıyorum. Hakan'ı hiç sevmezdim ama şimdi çok üzülüyorum ona, adam hala Cemile'ye anne diyor, gerçek annesi gibi seviyor..
Yeni karakterleri merak ediyorum daha çok, tatlı bir kız var ya adını da öğrenemedim bir türlü.. Bale öğretmeniymiş hani.. Diziyle alakasını çözmeye çalışıyorum onun.. Soner ve Deniz'le bağlantısı olacakmış sanırım..
Bu sabah da Red Kit Batıya Hücum vardı tvde, gülmekten öldüm çok güzeldi :) Neşelenmek için izlenesi bir animasyon.
Neyse işte.. Daha çok şey yazabilirim şu an ama yazıyı kısa tutmaya çalışıyorum.. Şimdi Blog okuyacağım biraz. Ama önce..
Listemde çalan şarkılardan ekleyeyim dinleyin siz de.. Hep K-Pop yayınlıyordum, bu gün de farklı olsun :)
Yok bu böyle olmaz biraz neşelenmek lazım yeniden..
Dinlettiğim kimse sevmedi bu şarkıyı ama ben çok seviyorum bakalım siz nasıl bulacaksınız.. 2007 de dağılmış sanırım bu grup tam bilmiyorum. Japon rock ve pop grubu Charcoal Filter..
İşte şarkımıız :)
Ahahaha :D Çok seviyorum bunu dinlemeyi ^^ Sözlerin anlamlarını bilmiyorum, nette de bulamadım ama çok neşeli değil mi :)
Bir daha dinleyin bir daha ^^
Neyse çok daldan dala bir post oldu bu yine.. Yerinde duramayıp J-Pop'a devam eden bendeniz kendinize iyi bakmanızı diliyorum ;)
Görüşürüz ki ^^
~Sessizgemi~