30 Aralık 2013 Pazartesi

~.~

Yeni yıl, kış, kar falan denildiğinde aklıma HP geliyor hep :)

  Yıllar geçiyor yaşamlarımız değişiyor, kendimize pek çok iyi şey kattığımız gibi kaybettiğimiz şeyler de oluyor. En önemlisi de zamanı kaybetmeyi engellemenin bir yolunun olmaması, bu nedenle, sevdiklerinize onları sevdiğinizi söylemeyi asla ertelemeyin.

  Yeni yılda özellikle yazın yapmayı istediğim pek çok şey var.

  Bol bol resim çekmek istiyorum mesela

  Bir de sesli günlük tutmak istiyorum. Bir gün şimdiki sesimi dinlemek, olayları kendi sesimle o andaki duyguyla dinlemek nasıl olacak merak ediyorum. Sevdiklerime de sesli mesajlar kaydedeceğim zaman zaman, ileride bir gün dinlerler. İnsan hafızası çok tuhaf, anılar sadece fotoğraf gibi kısa görüntülerle kalıyor, konuşulanlar ise bilgi gibi kalıyor akılda, sesler zamanla kayboluyor tümüyle. İnsan sevdiği birinin sesini unutunca işte o zaman tümüyle kaybettiğini hissediyor. Ne kadar çabalasam da yıllar öncesinden kalan bir sesi artık tamamen unuttum. Bu nedenle sevdiklerime sesli mesajlar kaydedeceğim.

  Resim kursuna da gitmek istiyorum, bakalım.

  Bir de müziğe taktım kafayı bir enstrüman çalmayı öğreneceğim :)

  Başka başka bir sürü şey var ama şimdi bahsetmek istemiyorum :)

  2013 her anlamda karmakarışık bir yıl oldu. Yeni yıl hepimiz için harika bir yıl olur, bir sürü güzellik katar umarım.

  2014 süper bir yıl olsun, bol bol eğlenelim, bir sürü kitap okuyalım film izleyelim, yeni müzikler keşfedelim, arkadaşlarımız dostlarımız sevdiklerimiz hep yanımızda olsun. Huzurlu bir yıl olsun. Bir dee ülkemizde bol bol k-pop konseri görelim :D Bigbang gelsin hatta, ah gelsin n'oluur :)

  Bunlar dışında geçen seneki dileklerimi tekrar diliyorum :)

  Sevgiyle kalın,

 Not: Çok alakasız ama bunu yayınlamadan geçemedim :) normalde dans performansı izlemeyi pek sevmem ama bu cidden harika olmamış mı? :)



S..

27 Aralık 2013 Cuma

~ Gülümse ~


  "Seni sürekli gülümseten ve bir an bile kötü hissetmene engel olan arkadaşların varsa, ruhun yaratıldığı sırada şans perilerinin tılsımlı bakışlarıyla yıkanmış olmalı. Harika insanlarla karşılaşmanı sağlayan müthiş bir sihir yapmışlar sana."


(Alıntı-msı bir şey)
S..

26 Aralık 2013 Perşembe

-_~


  25 dedi.. Yirmi beş yaşında diye tekrarladı. Öleceksin.. Yirmi beş yaşımda öleceğim diye içimden tekrar ettim. Aslında bir onaylama ya da kabul etme gibiydi. Kimdi, neden böyle bir şey söyledi bilmiyordum. Bunu neden zaten bilinen bir şeymiş gibi kabullendiğimi de anlamıyordum. Uyandığımda aklımda kalan tek şey buydu.

  Dediklerine göre ömrümü uzatmışım, o nasıl oluyorsa. Ya da o yıl hayatımda önemli bir şey olabilirmiş. Belki de tamamen bilinçaltımın saçmalamasıymış. Bilinçaltıma bunu söyletecek ne atmış olabilirim diye düşündüm, bir şey bulamadım. Zaten bulabileceğim kadar basit olsaydı böyle bir şey saçmalamazdı sanırım.


  İlginç bulduğum rüyalarımı kaydediyorum bu da onlardan biri işte. Not düşmek istedim. Sanırım bir kötü rüya yakalayıcısı yapmalıyım. Kendin yaparsan daha etkili oluyorlarmış. İşin esprisi tabii.
:)

S..

23 Aralık 2013 Pazartesi

Biraz Saçmalamaca :)

Le Petit Prince et Le Docteur

bu resmi pek sevdim profil fotoğrafı yapasım var :)

  Hayat bazen çok bazen bilog..

  Neden böyle bir şey dedim ki şimdi onu da bilmiyorum. Böyle bi depresiflik böyle bi küstüm senle konuşma benle havası, bi can sıkıntısı var gibi. Ama yok da aslında. Yani can sıkacak bir durum yok ama varmış gibi de bir hava var. Evet havadan dolayı kesin. Gerçi bu gün de güneşli ama ters tepki yaptı herhalde, kaç gündür dört elektrik direğini yerinden sökercesine şiddetli bir fırtınaya alıştı bünye tabii. Hani havasız bir ortamdan dışarı çıkınca çarpılır ya insan başı döner, hatta durum vahimse şöyle bi gider gelir şalterler kapanıp açılır birkaç saniye. Öyle işte..

  Her yere kar yağıyor bir de arkadaş, gelecek kış ya memlekete gideceğim ya da Zonguldak Ereğli'ye teyzemlerin yanına, gerçi oraya da pek yağmıyormuş galiba, yağıyormuş da tutmuyormuş kar. Bir kardan adam yapasım boynuna papyon takasım bir de fes giydiresim var, evet bu aralar çok doctor who izlemeceli günler. Matt de gidiyor zaten, David giderken de üzülmüştüm, hep alıştırıyorlar kendilerine sonra da gidiyorlar bu nasıl iş böyle ya. Moffat'ı kaçırıp eziyet etmeliyiz bence hak ediyor. Aslında onun da suçu yok ki dizi böyle. Doctor hep rejenerasyon geçirir yanında hep yeni bir arkadaşı olur, eskiler şanslıysalar kendi rızalarıyla ayrılmışlardır mavi kulübeden, arkadaşları olsa da hep bir gün yalnız kalır, aslında hep bi başınadır, daima insanlığı kurtarır bazen de insanlardan başka uygarlıkları kurtarır. Ama bilmediği bir şey var tabii, whowianlar onu asla bırakmaz her ne kadar o mavi kulübenin anahtarı bizde olmasa olayların dışında kalsak da yalnız değilsin hepimizin hayali arkadaşısın işte. Orada bir yerlerdesin biliyoruz yani.

  İyice saçmalamaya başladım..

  Bu arada sanırım gözlerimi bozmayı başardım aferin banaa! Birinci suçlu kitaplar, ikinci suçlu dizi ve animeler. Güneş ışığı rahatsız ediyor gözlerimi öyle böyle değil, sabahları pencereden içeri vuran güneş var ya nasıl tatlıdır nasıl severim kendisini normalde ama şu sıralar öyle bir ortamın tadını çıkartamıyorum gözlerim sulanıyor ve resmen acı çekiyorlar. Akşamları da ışıklar açık oturamıyorum gözlerimin ağrısını geçtim başımı da ağrıtıyor suni ışık. Geçen gece pek zekice bi çözüm buldum gibi buna, güneş gözlüğü taktım evin içinde gece gece.. Bir süre göz yoracak şeylerden uzak dursam düzelirler mi acaba?

  Akşama ağlak bi film mi izlesem yoksa yine ve yeniden HP serisine mi başlasam karar veremedim. Belki yeni bir film izlemek daha iyi olur, eskiler güzel ama yeni bir film izlemeyeli uzun zaman oldu. Bu arada görünüşe göre ben bu gözleri dinlendiremem bu gidişle. Bi de son bir şey daha diyeyim gidiyorum, Jiyong'un şu klibi çok hoşuma gitti siz de izleyin bakalım sevecek misiniz:



  Bu çocuğun gülümsemesi insanı neşelendiriyor ya :) İyi geldi bu :)

  Tamam anlık saçmalamalarım bu kadardı saygılar sevgiler herkeslere :) Bu arada ne zormuş şu kelimeyi yazmak: saçmalamalalamalarımlarım... :D

S..

17 Aralık 2013 Salı

?


Soru 1: İzleyici aracına ne oldu?
Soru 2: Takip ettiğim blogların hepsi kumanda panelinden nasıl oldu da kayboldu?

Cidden neler oluyor ey blog?

16 Aralık 2013 Pazartesi

Korkunçlu Bir Şey


  On-on beş kişilik bir grupla birlikte kocaman bir adada bilimsel araştırmalar yapılan bir tesisteyiz. Burası 10 ya da 15 katlı piramit benzeri yapısı olan ve içinde 27 büyük laboratuvar, 3500 görevliyi barındıracak sayıda daire, araştırmalarda kullanılmak üzere suni ışıklandırmayla geliştirilmiş bir ormanımsı alan, deneklerin gözlemlendiği sayamadığım kadar çok gözlem ve habitat odaları, böyle bir yerde ruh sağlığını korumak adına sinema ve spor salonları, mükemmel işleyen bir siber kütüphane sistemi, iki gözlem kulesi, Olağanüstü Maddeleri Sınıflandırma ve İnceleme bölümü, Simbiyoz Canlılar ve Gen Aktarımı ile Yeni Türler programı, ve ve daha ne olduklarını anlayamadığım pek çok şeyle dolu olan büyük bir yer. Bu ters piramidin sadece en üst katı ve gözlem kuleleri yer üstünde.

  Burada ne işimiz olduğunu hiç bilmiyorum, ayrıca grubumdaki diğer kişileri de tanımıyorum. Bize rehberlik eden Jenn adında bir kadındı ve anlaşılan pek mühim şeylerin olduğu bu yerde sıradan birisi değildi. Bize tesisi tanıtırken fark ettim ki etrafta bizden başka kimsecikler yok, üstelik ışıklar sinir bozucu bir şekilde gidip geliyor ve bazı yerler zifiri karanlık. Birkaç kişi de benim gibi tedirgin olup çevreye daha dikkatli bakmaya ve Jenn'i süzmeye başlıyor. Ondan hoşlanmadığımıza karar veriyoruz içten içe. Bizi loş ışıkla aydınlanmış geniş bir bekleme salonuna getiriyor ve bir süre beklememizi isteyip yanımızdan ayrılıyor. Birkaçımız rahat görünen kanepelere geçip beklemeye başlarken benim de içinde bulunduğum diğer grup çevreyi incelemeye ve mümkün olan her şeyi kurcalamaya başlıyor.



  Bilgisayarlar açık ama gerektiği gibi çalışmıyorlar, telefonlar sessiz, kendi cep telefonlarımız da sinyal bulamıyor. Köşede bir yerde büyükçe bir saksıda daha önce hiç görmediğim çiçekli bir bitki dikkatimi çekiyor, koklamak ve daha yakından bakmak istiyorum. Ama yaklaştığım zaman bitki hareketleniyor, çiçek bükük boynunu yavaşça düzeltiyor, dikenli bir ağızımsı yapı ortaya çıkıyor, hemen uzaklaşıyorum. Yiyecek ve içecek otomatları çalışmıyor. Salona bağlı iki ofisin kapıları açılmıyor ve birinin pencerelerinden içeriye bakınca içgüdülerimiz karanlıkta dolaşan bir şeyler olduğunu söylüyor. Ofislerden uzak duruyoruz. Salonun bir duvarı tamamen camdan yapılma, dışarıda koyu bir gece var. Bahçedeki büyük havuz hareketsiz. Ağaçlar hareketsiz. Ama yine de bize gözlerimizi çevirdiğimiz anda harekete geçen bir şeyler varmış gibi geliyor.

  Bir süre sonra Jenn geri gelip bize onu takip etmemizi söylüyor. 7. seviyeden olağanüstü maddelerin incelendiği laboratuvarda görmemiz gereken bir şey varmış. Yer altına, 4. kata iniyoruz. Manzara daha da karanlık bir hal alıyor. Her anlamda karanlık. Bu katta duvarlar yakın bir zamanda tahrip edilmiş, sanki Wolverine öfkeden kendi kaybedip sinirini duvarları çizerek çıkarmış. Bazı yerlerde çıkan bir yangının izleri var ve kokusu da hala duruyor. Ve bazı bölgelerde hiç ışık olmadığı için el fenerlerini kapatmadan ilerliyoruz. Neden hala Jenn'i takip ediyoruz anlamıyorum. Kimse de çıkıp buraya ne olmuş diye sormuyor, sanki burada olan anormallikler normalmiş gibi. Belki de her katın kendine göre bir konsepti vardır diye düşünüyor olabilirler. Peki ben niye bu hiç tanımadığım insanların arasında böylesine saçma sapan bir yerdeyim? Hafızamı mı kaybettim nedir..



  Bir yandan düşünerek bir yandan gruptan geri kalmamaya çalışarak ilerliyorum. En sonunda insanların steril edilerek binanın diğer bölümüne geçtiği camlı iki kapıdan oluşan gereksiz bir yerden geçiyoruz. Sonra bir anda tamamen karanlıkta kalıyoruz. Herkesin el feneri aynı anda çalışmamaya başlıyor. Kimi açma kapama tuşunu kurcalıyor kimi avucunun içine vuruyor. Neyse ki birkaçını tekrar çalıştırmayı başarıyoruz ama o da ne, rehberimiz yok ortalıkta. Kalıyoruz öyle bir başımıza. Herkes birbirinin sırtına koluna yapışıyor korkudan, hep birlikte kaybolan rehberimizi bulmak umuduyla koridor koridor dolaşıyoruz.

  Sonra yine kapkaranlık bir koridorda ilerlerken içeriden ışık süzülen bir oda buluyoruz ve yavaşça yaklaşırken, Jenn'in sinsice içeriden çıkıp koşa koşa uzaklaştığını görüyoruz. Arkasından sesleniyoruz ama umursamıyor bile. Işıklı odaya giriyoruz, açık bir bilgisayar buluyoruz, Jenn sisteme girip bir şeyleri aktif etmiş başka bir şeyleri kapatmış, komut satırına benzer bir ekranda tehlike uyarısı yanıp sönüyor. Sonra başka bir ekranda şifreli bir mesaj görüntüleniyor, bilgisayar çözmüş tabi şifreyi okuyabiliyoruz o yüzden, mesaj nato denizaltısından gelmiş, ne alakaysa, uzun zamandır gönderilmeyen bir raporun hesabını soruyorlar, eğer hala cevap alamazlarsa önceden belirlenen protokoller uygulanacakmış. Ben de mesaja cevap yazıyorum, böyle böyle şöyle şöyle tüm sorumluluk Jenn bilmem ne adındaki profesöre ait, o bir hain, kaçmaya çalışıyor lütfen yardım edin diyorum.

  Sonra koridordan uğultulu bir ses yankılanıyor. Ne olduğuna bakmak için dışarı çıkıyoruz ve vee.. Tüm derisi yanık gibi ama yanmamış bir adamımsı yaratıkla karşılaşıyoruz, sırtından çıkan iki kemikli uzantıyı bize saldırmak için kullanıp rastgele savuruyor, ayrıca gözlerinin olması gereken yer de boş. Kaçıyoruz. Epeyce koşup kendimizi başka bir koridorda buluyoruz. İleride küçük bir kız çocuğu olduğunu görüp yanımıza alıp korumak istiyoruz ama ona yaklaştığımızda korkunç bir kükremeyle saldırmaya başlıyor. Yakından bakınca neye benzediğini anlatamayacağım. Yine kaçıyoruz. Eski bir tuvalete gelip kapıyı kilitliyoruz buradaki ışıklardan biri çalışıyor. Sonra geriye sadece dört kişi kaldığımızı görüyoruz. Bir şey kükreyerek ve çığlıklar atarak kapıyı zorluyor. Tavandaki bir yeri açıp yukarı tırmanıyoruz. Sürünerek ve ses çıkarmadan ilerliyoruz. Pek çok yerden geçip nasıl oluyorsa kendimizi sahilde buluyoruz. İki denizaltı gelmiş. Yardım isteyerek onlara doğru yüzüyoruz. Ama ben bir türlü yüzemiyorum. Suyun içinde bir şey bileğimden tutuyor..


Not: Bunun hepsi bir rüya o nedenle saçmalıklar ve mantıksızlıklar korunarak yazılmıştır.
:)

S..

~~



  "Şöyle havadaki boşluğa bir pencere açıp
seni görebilsem 
ya da 
o pencereden atlayıp yanına gelebilsem şimdi "


S..

10 Aralık 2013 Salı

Nostaljik


 23 yıllık bir müzik seti, belki daha da yaşlıdır ama o kendini bildiğinden beri bu evde hiç değişmeyen belli başlı şeylerden biri de buydu. Hala çalışır haldeydi, gerçi uzun zamandır kaset ve cd kısımları kullanılmıyordu ama biraz ilgi görse küçük yaramaz bir çocuk gibi önce nazlanıp sonra şımaracağından ve güzelce çalışacağından emindi. Son ses çalıştırıldığında o devasa kolonlar camları titretirdi. Bazen onları bilgisayara bağlayıp filmleri öyle izlerdi. Zaman zaman yıllar geçtikçe sayısı azalan plakların tozunu alma bahanesiyle pikabı açar, eski ezgilerin evde yankılanmasını dinlerdi. Plakların muhafaza edildiği alt bölümün cam kapağı artık yoktu, uzun zaman önce kırılmıştı. Aslında bir gece fırtına çıkıp elektrikler kesildiğinde çarpıp o kırmıştı. Nasıl üzülmüştü o zaman. Şimdi yine yağmur yağarken radyoyu çalıştırdı ve beğendiği bir frekansa gelince dışarıyı izlemeye başladı.

  Bazı şeyler hiç değişmez. Bazı şeylerin değişmesi istenmez. Antik çağlardan beri insanlar bazı eşyaların farklı bir enerjisi olduğuna inanırlar. Bu da öyle nesnelerden biriydi işte. Her şey değişse de o olduğu gibi baş köşede durmaya devam ederdi ve anlaşılan devam edecekti. Sevdiğin birinin omzuna yaslanabilmek gibi güven verici bir enerjisi vardı, geçmişin ezgilerini bu güne taşıyor, ruhunu ısıtıyordu..

  S..

5 Aralık 2013 Perşembe

Mim


  Öncelikle mim için tekrar teşekkürler Sui :)

  Mim yazmayı seviyorum bazıları çok hoş oluyor, biraz gecikmeli de olsa sonunda yazıyorum bakalım :)

  Hayatınızda mucize olarak nitelendirebileceğiniz bir olay yaşadınız mı?

  Pek çok kere yaşadım. Hatta sadece olaylar değil çevremdeki insanlardan birkaçının dünyaya gönderilmiş en güzel mucizeler olduklarına inanırım :)

  Almayı düşünüp de alamadığınız şey ne?

  Husky istiyorum o sayılır mı? :)

  Kıyafet konusunda takıntılarınız var mı?

  Allı pullu, çok dekolteli, ışıl ışıl kıyafetleri sevmiyorum. Bir de kısa boylu insanların uzun çizmeler giymesini anlamıyorum.

  Nefret ettiğiniz huylar ve insanlar?

  Nefret etmekten nefret ederim :) Buna benzer bir soruyu cevaplamıştım daha önce. Hangi mimdi unuttum şimdi. Neyse. Tekrar cevaplamaya üşendim ama bunları yazıncaya kadar yazabilirdim de :)

  Sizi en net tanımlayan kelime?

  Beni en net tanımlayan kelime.. Bilmem ki.. Bence beni tanıyanlara sormalı bunu.

  Hayata yeniden gelme şansınız olsa nerede doğmak istersiniz?

  Yine ben olmak isterdim. Aynı ailede, aynı kardeşlere sahip, aynı anne babanın evladı. Eskiden de sorsalar bu cevabı verirdim, gelecekte de değişmez cevabım.

  Tek başına bir insan keyiflenmek için ne yapabilir?

  Film izleyebilir, müzik dinler, pcde oyun oynar, kitap okur, sevdiği grubun ya da sanatçının katıldığı programları izleyebilir (mesela Bigbang'in katıldığı programlar çok keyifli, ayrıca Strong Heart da başlı başına çok eğlenceli bir program) ne bileyim işte insan neşelenmek istiyorsa neşelenir, istemiyorsa zaten bunun için bir şey yapmaz.

  Nikah masasında evleneceğiniz insandan hayır cevabı alsanız ne yapardınız?

  Hayır diyecektiyse zaten ne işimiz var ki nikah masasında. En baştan bırakıp gideceğini belli etmiştir ki zaten o, o yüzden hayır denecekse ben derim hiç zahmet etmesin. :) Soruya dönersek, elimdeki çiçeği kendisine bir güzel yedirir sonra da bir daha yüzüne bakmam, bu arada yurt dışına falan kaçması hayrına olur zira akrabaların gazabından ben sorumlu değilim :)

  İnsan kaderini mi yaşar, kaderini mi yazar?

  Kadere inanırım. Ama bence insan kendi kaderini yazar. Yani bazı şeyler belirlidir ama seçimler o şeyleri etkiler. İnsan başına gelen her şeyi kabullenip kaderim buymuş dememeli, değiştirmek için çabalamalı. Kim karbondioksit veya besin zehirlenmesi geçirip kaderim buymuş der ki hemen hastaneye koşar bir şeyler yapar yani tamam kötü bir örnek oldu ama demek istediğim anlaşıldı bence :)

  Aklınıza gelen ilk İngilizce kelime?

  Why?

  İnternette sahip olduğunuz ilk nickname?

  Çok yaratıcı değilmişim ben ya bu güne kadar iki mail adresim oldu ikisinde de kendi ismimi kullandım. Sitelerden bir şey indirmek için üye olmak zorunda kaldığımda da hep asdf falan yaparım kullanıcı adını :)

  Mimi yapmak isteyen herkes yapabilir, kimler yaptı kimler yapmadı tam olarak bilemiyorum :)

Sevgiyle kalın :)

S..

22 Kasım 2013 Cuma

Dizi Değil Efsane :)


  Aaaahh çok heyecanlıyım yarın Doctor Who'nun 50. yıl özel bölümü yayınlanacak, hem de tüm dünyada aynı anda! Bu diziye ba-yı-lı-yo-rum arkadaş! Yarınki bölüm cidden çok özel olacak. Ne söyleyeceğimi bilemiyorum. Merakla yarın olmasını bekliyorum. Diziyi ilk izlediğim günü hatırladım da bu ne ki böyle demiştim, cidden buna bilim kurgu mu diyorlar, ecik bücük yaratıklar falan hiç gerçekçi değil diye burun kıvırmıştım :) Ama şimdi her yeni bölümü gözümü kırpmadan izliyorum olur da bir şey kaçırırım diye :D Sezon tekrarlarını bile tekrar izliyorum, zaman vorteksinde aklımı kaçırmış olmalıyım!

  Yarınki bölüm İngiltere'de sinemalarda da gösterime girecek cidden harika :) Bu dizi hiç bitmesin istiyorum. İşte 50. yıl özel bölümü fragmanı:





ve güzel bir tanıtım daha 





OWEEEEOOOOO Uuuu uuuu uuuu...!

Açılış müziğine de bayılıyorum yaa :D

S..

14 Kasım 2013 Perşembe

Ringa Linga Baby :)


  Şimdi defterimin başında olmam lazım aslında ama dayanamadım bahsetmezsem içimde kalacak :) BigBang'in harikalarından Taeyang'ın dönüşü muhteşem oldu! 2010'da çıkan Solar albümünden sonra ne single ne de albüm çıkarmıştı. Geçen yaz yeni bir albüm hazırlığı olduğu söylentileri dolaşmaya başlamıştı ama YG fanlara işkence etmeyi seviyor işte, bekle bekle VIP, bekle hep bekle.. Neyse beklediğimize değdi çingu, Ringa Linga harika olmuş, ba-yıl-dım!

  Bigbang'in her bir üyesinin işi cidden zor. Kaliteli işler yapıyorlar gerçekten kaliteli ve her seferinde bunu daha da arttırıyorlar. Harika bir albümden sonra gelecek albüm her zaman tehlikelidir, insanlar hep daha iyisini ister çünkü.

  Ji Yong'un Coup D'Etat albümü ve Crooked parçası da güzeldi bahsetme fırsatım olmamıştı. Sonra Seungri'nin ve Daesung'un Japonca albümleri de çok iyiydi. Bu yıl VIP'ler için beklemelerle dolu olsa da güzel bi yıl oldu diye düşünüyorum.

  İşte muhteşem single Ringa Linga baby :)


  GD'nin sahneler de harika :) Ama en çok gün batımı kısmını sevdim :)

  Bununla birlikte en yakın zamanda bir Bigbang albümü de istiyorum özledim canlarım sizi :)

Not: yazım hatalarım olabilir çok hızlı ve heyecanlı yazdım çünkü (:

Not 2: Bumerang sms oylaması sonlanmış, kavanozdan blogu oylayan herkese teşekkür ederiz efenim, kalbinize sağlık ruhunuz hep güneşli olsun (:

S..

31 Ekim 2013 Perşembe

Hayallerinle Gel


  Hayallerinle gel okuyucu :)

  Bu güzel mim için sevgili Deep ve Şeyma çinguya teşekkür ediyorum öncelikle. Mimin konusu hayaller :) Herhalde hayal kurmayı sevmeyenlerin sayısı pek fazla değildir. Evet, sevmeyenler de var, bana çok ilginç geliyor doğrusu. Oysa hayaller yaşamın başka bir penceresidir ve gerçek dünya hayallerle beslenir, gelişir, güzelleşir.. Hem şuan çevremizde bulunan her şey bir zamanlar birilerinin hayaliydi, kimse hayal etmemiş olsaydı en basitinden bir radyomuz, bir bilgisayarımız bile olmayabilirdi.. Uçaklar icat edilmemiş uzay istasyonu diye bir şey hiç duyulmamış olurdu..

  Gerçekimsi, olabilecek hayaller de kurarım her insan gibi ama ben fantastik hayalleri daha bi seviyorum. Adı üstünde hayal bu yani neden insan en azından orada kendi dünyasını yönetmesin ki?




  Hayaller hakkında düşününce aklıma Avatar filmi geldi. Ne güzel bir dünya Navi'lerin Pandora'sı. Çevre ve canlılar o kadar güzel o kadar büyüleyici ki film gerçek olsa keşke diyor insan. Çok iyi kurgulanmış, ayrıntılara çok önem verilmiş ve belli ki inanılmaz bir hayal gücü ile işlenmiş. Pandora'yı öyle çok sevdim ki oyununu birkaç kez baştan oynadım, görevleri yerine getirmekten çok çevrede dolaşmakla ilgilendim tabii, her ayrıntıyı dikkatlice incelemişimdir. Aslında vaktim olsa pcye yükleyip yeniden oynayabilirim :) 

  Pandoradaki gibi doğaüstü güçlere sahip olmak ne ilginç olurdu. Mesela şarkı söyleyerek ve inanarak hastaları iyileştirebilseydik, doğada var olan enerjiyi hissedip yönlendirebilseydik harika olmaz mıydı? 

  Neyse mime dönelim :)



  Seslerin renklerini görebildiğin, duyguların kokusunu alabildiğin bir dünya düşün. Ama bu özellikleri sadece istediğin zaman ortaya çıkarıyorsun yoksa her şey çok karmaşık olurdu :P Mesela şarkılardaki tınıların renklerini görmek, mutluluğun çikolata gibi kokusunu duymak ne güzel olurdu :) 

  Yeni bir gezegen keşfedilmiş mesela ve insanlar teleportla oraya gitmeyi başarmışlar, ben de ilk giden kolonideymişim, özel güçlerim ortaya çıkmış o gezegende, düşünce gücüyle nesneleri hareket ettirmek ya da suyu, havayı kontrol etmek gibi ^^ Güçlerimi insanlar yine her şeyi mahvetmesin daha iyi bir dünya kurulsun diye kullanıyormuşum. 

  Yıldızlar bir gün ölürler ya hani, kendi içlerine çöküp patlarlar, sönerler falan.. Aslında öyle değilmiş o, yani öyleymiş ama başka şeyler varmış işin içinde. Bir insan doğduğu zaman bir yıldızın ruhu onu koruyan periye dönüşürmüş. Yaa işte öylee :)

  Bir de mesela virüslere ve bakterilere göre insanlar ve dünya ne kadar da büyük değil mi? Bizim de kendimizi onlar gibi minicik hissedeceğimiz dünyalar ve canlılar varmışmış. Olabilirmiş miş :)

  Bir de her şeyin benzeri ve çoğulu var bu evrende, mesela gezegenlerin dizilişi atom modeline benzer, sonra gezegen sistemleri de galaksi merkezi etrafında döner, galaksiler de başka şeylerin etrafında döner, o halde uzayın da bir şeylerin etrafında döndüğünü ve başka uzaylar olduğunu da hayal edebiliriz.

  Dünya dışı canlıların da iyisi kötüsü varmış bir de. İnsanlar gibi. Ama iki taraf da dünyadan ve bizden uzak duruyormuş çünkü uzay kanunlarına göre biz henüz gelişmemiş genç bir canlı türüymüşüz, onların dünyasını anlamayacağımız için felaketlere yol açabilirmişiz, gelişmemizi bekliyorlarmış.

   Tauri diye bi gezegen varmış, T-Tauri yıldızlarından almış adını. Orada yetişen ağaçları neyle sularsan meyvesi o oluyormuş. Mesela bir fidana ilk can suyu olarak puding verirsen ağaç büyüyünce puding üretiyormuş :) Su üretmiyormuş ama denemişler olmamış. Meyve suyu, kahve, çikolata.. hatta şekerpare ve baklava bile oluyormuş ağacın yapraklarından. 

  İnsanların ruhları farklı özelliklere sahiptir. Mesela benim ruhum ay ve güneş göklerde aynı anda göründüğünde onların ışıklarıyla yapılmış. O yüzden enerjisi yüksekmiş. Bu dünyaya gelmeden önce iyi bir okçuymuş kötülüklere karşı savaşırmış. Şifacıymış aynı zamanda ve doğanın sesini duyabilirmiş. İnsanların ruh özellikleri şimdiki yaşamlarına da etki ediyormuş ayrıca.

  


  
  Bir cihaz icat edilmiş, elektrotlarla dolu olan bir çeşit manyetik rezonans makinesine benziyormuş. İnsanlar bu cihazı kullanıp sanal bir dünyaya geçiş yapıyorlarmış. Cihazın içinde uyurken zihinleri o sanal dünyada uyanıyormuş yani. Aslında bu ileri teknoloji bir oyun platformuymuş. İnsanlar o platforma geçiş yapıp oyun oynuyorlarmış. Ama bu bağımlılık yapmış ve herkes tekrar uyanmayı unutmuş o dünyada sıkışıp kalmışlar, bedenleri cihazdan ayrılsa bile zihinleriyle tamamen sanal dünyaya bağlı kalıyorlarmış. Cihaz yasaklanmış ve orada kaybolan insanları kurtarmanın bir yolunu aramaya başlamışlar. Ama kaybolanlar yalnızca kendi çabalarıyla kurtulabilirmiş başka hiç kimse onlara yardım edemezmiş. Kaybolanlar içinde bulundukları evreni gerçek sanmaya başlayıp her şeyi unutmuş. Zihinlerinin yanılsaması ve platformun gerçekliği sayesinde onlar için yıllar geçmiş büyümüş ve yaşlanmışlar. Sadece bazen sanal dünyada uyuduklarında gördükleri rüyalar sayesinde gerçekleri hatırlar gibi oluyorlarmış. Gerçekten hatırlamayı başaranlar da nihayet gerçekten uyanıp o dünyadan kurtuluyormuş ve cihazda geçen 60 yılın dünyada 1 aya denk geldiğini görüyormuş.

  Bir defter varmış, altın yapraklı ağaçların gümüş gövdelerinden yapılmış kalın bir defter. Ona yazılan ve çizilen her şey gerçek oluyormuş bu yüzden çok dikkatli olmak lazımmış. Defteri kullanabilmek herkesin sahip olabileceği şey değilmiş. Sadece yüreğinde hiçbir kötülük taşımayanlar eğer saklandığı yeri bulabilirlerse yalnızca tek bir sefer kullanabiliyormuş. Bir gün defterden ve onun gücünden haberi olmayan birisi kristal ormanlarında dolaşırken onu bulmuş ve güzel göründüğü için yanına almış. Bu kişi bir mangakaymış. Bir gün çizim yaptığı kağıtları bulamamış ve aklındaki doğaüstü karakteri çizmek için gümüş defteri kullanmış. Tek seferlik hak bittiği için defter yok olurken onun yerinde çizilen karakter canlanmış. Neyse ki kötü bir karakter değilmiş de feci şeyler olmamış. Ama olabilirdi de.

  Oy oy ne yazdım yaa :) Mim amacına ulaştı mı bilmiyorum açıkçası, çok farklı yazmayı planlıyordum, tek bir hayal tasarlayacaktım ama böyle oldu nasıl olduysa :) 

  Herkes yapmış sanırım bu mimi o yüzden kime göndereyim bilmiyorum. Dileyen herkes yapabilir :)

  Sevgiyle kalın :)
  
  S..
  

23 Ekim 2013 Çarşamba

İşte Öyle Bir Şey :)


  Selamlar kavanozdan blogun gün ışıkları :) Tatil dönüşü herkes tatile ihtiyacı olduğunu düşünüyor ve tabii ne çabuk bittiğine hayret ediyoruz hep birlikte evet evet.. Umarım iyi bir bayram geçirmişsinizdir :) Bu aşağıdaki fotoğraf benim bayramda çektiğim amatörce denemelerimden biri, pek iyi bir fotoğraf olmadı araçlar olmayaydı iyiydi :) Tatil bahane deniz şahane bilog ^.^! Fotoğrafı çekmeden birkaç dakika önce deniz öyle güzel bir maviydi ki anlatamam..



BBM hediyelerinin fotosunu çekmeyi başardım bu arada :)


  Aaa bi de malum bumerang ödülleri başlamış katılmayı düşünmüyordum ama mail üstüne mail, efendim ondan sonra bumerangdan katılmazsan olmaz illa bekleriz ısrarları üzerine e hadi katılayım bari dedim :) Hangi kategoride katılacağıma karar veremeyince de e en tarz olsun o halde diyerek bu işe de bulaşmış oldum :) Blog tasarımından da öyle pek anladığım yok, genelde hızlı açılsın sayfalar, donmasın ve karman çorman olmayan bir tasarım olsun diye uğraşıyorum, bir de kodlarla çok oynayamıyorum ama işte maksat eğlence olsun ^^ Oylama işinde ücretsiz olsa da sms tipi oylama olması hoşuma gitmedi, yani bir enter tuşuna basmaya alışmış internet kullanıcısı olarak kim üşenmez ki sms ile uğraşmaya? Neyse işte adet yerini bulsun diyerek ben de sms oylamasına katılıp destekleyebileceğiniz linkimi veriyorum :)


Bumerang Ödülleri Oy Ver!

  S..

10 Ekim 2013 Perşembe

İşte Öyle Bir Gün


  Hani şöyle insanın kafasını dinlediği, sakinleştiği günlerden biriydi. Tanıdığı herkes daha sezon açılmadan ya ülke dışına tatile ya da arkadaşlarıyla kampa gitmiş, o ise büyükannesinden kalma bu eve bir süreliğine yerleşip zaman geçirmeyi tercih etmişti. Zihninin arka fonunda yazı anımsatan sakin bir piyano solosu vardı. Masanın üzerine vuran güneşe uzanıp miskinleşen gri kedi gibi o da başını kollarına dayayıp gözlerini kapadı. Dışarıdan kuş sesleri geliyordu. Yakınlarda bir yerden geçen nehrin şırıltısı ve havaya karışan tazeliği huzur vericiydi. Pencerenin önünde oyalanarak içecek nektar arayan bir arı kedinin dikkatini çektiyse de onu kımıldatmaya yetecek kadar ilginç değildi. Rüzgar ince tülleri oynatıyor, yukarı doğru sürgülenip açılmış ahşap pencereden içeriye bazen minik bir yaprak süzülüyor bazen de turunç kokuları taşıyordu.

  Göz kapaklarının güneşten kızıla dönmesini izledi. Biraz sonra gözlerini açtığında zihni kırmızıyı algılamayı bıraktığı için her yeri yeşil görüyordu. Bunun gözlerine zarar verip vermeyeceğini düşündüyse de kafasına takmadı, bu minik oyunu hep sevmişti. Küçükken de bahçede minderlerden bir krallık kurup güneş ışığını izlemek en büyük eğlencesiydi. Yaprakların arasından süzülen huzmelerin içinden geçen toz zerrelerini izler, kollarına çarpan ışığı incelerdi. Güneş ışığının her bir zerresini görebildiğine inanırdı. Yani öyle etrafın aydınlık olmasını görmek gibi değil de sanki akan bir suyu görür gibi, avuçlarına dökülen altın renkli ışınları gördüğüne inanırdı.

  Böyle anlarda hayatında yarım bırakmak zorunda kaldığı şeylerin eksik parçalarını bulurdu hep. Bir şiirin yarım mısrası ya da eksik bir nota gibi. Düşünmeyi bırakıp sadece dinlendiği zamanlarda birdenbire açığa çıkarlardı istemsiz. Yine böyle bir şeyi buluvermişti işte. Gülümseyerek masanın başından kalktı ve arka odalardan birinde bıraktığı defteri alıp karalamaya başladı. Sonra da çalışmak için zar zor bu yere taşıttığı piyanonun başına geçti. Solo tamamlanmıştı..

S..

9 Ekim 2013 Çarşamba

Duygulu mim


  Tatlı mı tatlı insan Deep çingu ve neşesini sevdiklerimden Sıla chan duygulu bi mim göndermişler teşekkür ederim çok çok :) Konumuz duygular. Zor sorular..

1) En çok kırıldığın, incindiğin kelime?

Sanırım kimse beni kırmamış bu güne kadar. Cidden yok öyle bir şey bulamıyorum. Ama hayatta en kırıcı bulduğum kelime/cümle her neyse "ne halin varsa gör, umurumda değilsin.." bence çok kırıcı, bu yüzden kimseye karşı söylemedim bunları, umarım söylemem de.

2) Herkesin kullandığı bir kelime olur, ama senin için bir insan olur, o özel insan o kelimeyi kullanınca "alınırsın" ne düşünüyorsun?

Şimdi açık söylemek gerekirse soru bilmece gibi pek anlamadım o yüzden cevaplardan anladığım kadarıyla devam edeceğim, sorry :) Bir halim diğer halimi tutmaz ki benim ne desem yalan olur şimdi, şakaya vurup içten içe küsebilirim, ya da kırgınlığımı belli edebilirim o anki ruh halime bakar bu. Ama görmezden gelemem kesinlikle bir süre sonra çıkartırım acısını. Gerçi ben bana o tür kelimeler kullanılmasına en baştan izin vermem ya neyse.

3) Seni en çok duygulandıran şarkı?

İkinizin cevaplarını da çok sevdim öncelikle onu söyleyeyim :) Benim seçeceğim belli bir şarkı yok aslında, ben her an duygulanmaya eğilimli bir ruha sahibim zaten. O yüzden geçtim bu soruyu :)

4) Daha önce seni bırakan birisi geldi, senden ikinci bir şans istedi, sen de verdin o şansı ama buna rağmen yine bırakıp gitti.. Şimdi yine pişman! Ne yaparsın, ne hissedersin?

o.O Şimdi önce soruya cevap vereyim sonra asıl düşüncemi söyleyeyim.  İkinci kez pişman olup gelmiş öyle mi? Elime geçen en sert cismi kafasına atarım. Başka da sözüm yok. Bir kere dengesiz falan olsa gerek ne ki bu canım bi gidiyor bi geliyor, hiç çekemem. Ayrıca iki kez bırakıp gitmişse bir daha aynı şey olmayacağına dair kendi canı üzerine yemin etse de inanmak aptallık olur. Kendi düşünceme gelirsek, ikinci bir şans hatta ilk şans hiç olmayacağına göre üçüncüsü de olmaz anlatabildim sanırım.

5) Nefret mi aşk mı?

Nefret insanın kendi kendisini çürüten, pis çirkin bir şey. Nefret olmasın hiç istemem.

6) Birinin kalbini kırdığında nasıl gönlünü alırsın?

Gider açık açık özür dilerim cidden hatalı davranmışsam, ama onun hatası yüzünden kırmışsam da konuşurum böyle böyle derim. Neyse o evreden sonra da hala kırgınsa şirinlik yaparım ne bileyim kedilerin baktığı gibi yalvaran gözlerle bakarım affetsin diye, kekler poğaçalar yaparım, yaparım işte bir şeyler :) Hatalı olmadığım halde kırılmışsa bazen beklemek daha iyi oluyor tabii, insan kırgınken mantıklı düşünemez. Ama kimseyi kırmamak için de elimden geleni yaparım, kırgınlık güzel bir şey değil hiç.

7) Nasıl ağlarsın? Bağırarak mı, içine akıtarak mı?

Sessiz ağlarım ben. İçine akıtmak nasıl bişi onu hiç bilmiyorum ama. Bazen de tutamam kendimi sesli ağlarım ama bazen, nadiren işte.

8) En korktuğun şey?

Palyaçolar, tavşanlar, altı ya da sekiz bacaklılar. Bi de karanlıkta dolaşmak, merdivenler, evde tek başıma odalar arasında dolaşamam o yüzden evcil hayvan beslemeden duramam canlarım benim onlar. Boğulmaktan da korkarım, nefes alamama düşüncesi bile çok kötü. Sonra sanırım bir nebze klostrofobim var, küçük ve kapalı yerlerde duramıyorum. Bir de kuklalar ve maskelerden korkarım, hele karanlıkta. Bir de aynalardan korkarım geceleri.

9) Ruhun sıkıldığında ne yapmayı seversin? Kendini nasıl sakinleştirirsin/dinlendirirsin?

Müzik dinlerim yüksek ses. Eşlik ederim müziğe. Başka da yazı yazarım, genelde şiir yazarım öyle zamanlarda sanırım, ya da tek bölümlük hikayemsiler. Ya da çizgi film izlerim, genelde anime. Bir de sade ve derin diye bir başucu kitabı var onu okurum iyi gelir hemen :)

10) Bazen kızılmasından hoşlanırsın, peki en çok ne için kızılmasını seversin?

Şakacıktan kızılması hoş iyi de ben ciddiye alıyorum bazen bozuluyorum sonra dalga geçiyorlar :)

11) Şiir/müzik/öykü/deneme?

Hepsi ama en çok hatta çok çok pek çok müzik :)

12) En son ne için ağladın?

Kitap ve filmlerde ağladım en son. Çocuklar ağlayınca incinince ağlarım hemen. Bir de kendi kendime diziyi pek eleştiriyorum değiştirdikleri için ama Çalıkuşu'nun ilk bölümünde ağladım.

13) Birinde hemen etkilendiğin özellik?

İnsanların ruhu ve kalbi etkiler beni. Sakin, neşeli, tatlı dilli olması. güzel bir kalbi ve ruhu olması. İnsan olması bi de, bazı insanlar hiç insan değil mesela.

14) Dayanamadığın şey?

Bir dediği öteki dediğini tutmayan insanlar, nerede durduğunu bilmeyen yolun bir sağında bir solunda olanlar. Anlatamadım ama öyle işte. Bir de çabalayıp başarabileceği şeyler varken öylece oturup zamanla hallolur her şey diyerek her şey için geç kalıp insanı çileden çıkarmaları. Bir de karşısındakinin ne düşüneceğini nasıl hissedeceğini hiç düşünmeden en ufak hatasını ukala bir tavırla yüzüne vuranlar, nefret ederim öylelerinden, hayır adam akıllı gidip söyle ne diye azarlayıp bir de ukalalık ediyorsun ki? daha var da bu kadar yeterli sanırım :)

15) En sevdiğin duygu?

Mutluluk, sevgi, kardeşlik bağı, heyecan, huzur.. ne bileyim işte öyle :)

Duygulu bir mimin sonuna geldik böylece, sorular zordu cidden. Ben de bu mimi Çalıkuşu'na, LoverK, Alielle ve Suzy'e bir de bizi uzun zamandır yazılarından mahrum eden ama neyse ki geri dönüp sevindiren Hoi Hoi çinguya gönderiyorum :)

27 Eylül 2013 Cuma

Çakıl Taşları


Ay küstüğünde geceye,
Rüzgar sustuğunda,
Ve tüm ışıklar söndüğünde,
Gölgeler sararsa toprağı,
Üşürse çakıl taşları,
Ağlar okyanuslar mavi...

S..

25 Eylül 2013 Çarşamba

~


  Ziyaret etmeyi sevdiğim bir ağaç vardı, az önce kardeşimden öğrendim, kesmişler ağacımı. Üzüldüm.. Her ziyaret ettiğimde biraz çakıl taşı bırakırdım köklerinin üzerine ama onlar da yok olmuş.

  Bu arada muhabbet kuşum hasta, geceleri artık üstünü örtmeliyim sanırım üşütmüş, arada bir öksürük hapşırık arası bir krize giriyor, vitamin aldım umarım işe yarar.

  Yakında grip salgınları başlar hava değişiyor, bazı yerlerde yağmurlar başladı bile, burası hala yazdan kalma günlerini geçiriyor ama tedbirli olmak lazım. Gribe eskiden ciğerlerimden yakalanırdım öyle ki uyurken öksürük krizlerim olurdu, tıkanırdım, bir keresinde bronşlarım iltihaplanmıştı hatta, ilaç işe yaramazdı bende, bu yüzden ilaç yerine andız pekmezi içerdim her sabah ve akşam. O zamanlarda işe yaramakla kalmadı bir daha ciğerlerimden hastalanmadım. On yıl önce içtiğim andız pekmezi hala etkisini sürdürüyor çok hafif geçiriyorum artık gribi, sizin de aklınızda bulunsun, hastalanınca zor iyileşiyorsanız deneyin.

  Bir de BBM'den sürpriz hediyelerim gelmişti bir asır geçti üzerinden bahsedemedim mahcubum. Fotoğraf makinem bozuk bu yüzden resim ekleyemiyorum. İki tane çok şirin Afrika enstrümanı, ve tavus kuşu işlemeli bir pano, aslında pano mu deniyor bilmiyorum ama çok şirin :) Teşekkür ederim tekrardan BBM :)

  Bir çakıl taşı ya da dal parçası, doğaya ait bir şey alın ve bir nehre, boğaza, denize ne bileyim öyle bir yere atıp dilek tutun, her şeyi bırakıp en azından on beş dakika böyle sakin bir vakit geçirin.

  Kavanozdan blog seviyor hepinizi..

S..

7 Eylül 2013 Cumartesi

Music Bank :)


  Bu gün k-pop severler için gerçekten önemli bir gün :) Uzun zamandır hayalini kurduğumuz bir şey sonunda gerçekleşmeye başladı! Kore grupları ülkemizde konser verecekler hem de bu gün İstanbul'da :) Daha önce bahsetmeliydim aslında ama o kadar inanılmazdı ki ve ben de zaten son zamanlarda bilgisayarda çok vakit geçiremiyordum. Music Bank konseri Ülker Arenada akşam 7'de başlayacak. Üstelik birkaçı da sevdiğim gruplar :)

Suju pek tanımıyorum sadece bir iki şarkısını dinlerim. Miss A de öyle sadece bir iki şarkı dinlerim pek tanımıyorum. Beast severim. MBLAQ arada bir dinlerim. FT Island Bigbang kadar sevdiğim bir grup :) Ailee de dinlemeyi severim :)

  Konsere katılabilecek olanlar cidden çok şanslı, umarım doğru düzgün fancam olur da sonradan da olsa izleyebiliriz :) Tvde canlı yayın olur diye ummuştum ama olumsuz açıklama gelmiş, belki youtube üzerinden yayınlanır bilmiyorum, belki de fanlar ustream üzerinden falan yayınlamayı başarır. Dün havaalanına indiklerinde pek kaliteli olmasa da biraz izlemiştim bu şekilde :) K-pop konserleri inanılmaz güzel oluyor gerçekten, ben internetten konser izlemeyi sevmem ama o kadar güzel oluyorlar ki Cnblue, Bigbang, 2ne1, FT Island konserlerini indirip izliyorum, şimdi İstanbul'da olmak vardı :)

  Eğer Bigbang gelseydi gidemediğim için gerçekten oturup ağlayabilirdim. Şuan biraz kıskanıyor olsam da çok mutluyum. Çünkü biliyorum ki bu kadarla kalmayacak zamanla daha çok konser göreceğiz ülkemizde ve bir gün Bigbang de gelecek ^^ Sonraları sadece İstanbul değil diğer büyük şehirlerimizde de olur belki :) Ülkemize gelmeleri bile hayaldi, şimdi konser veriyorlar :) Dünden beri sürekli gülümsüyorum, durumdan haberi olmayanlar deli olduğumu düşünecekler :D

  Kısaca bundan bahsetmek istedim :) Birazdan twitterı açayım fanlardan takip edeyim konseri. Ailee çatlayana kadar kebap yiyeceğini söylemiş gelmeden önce Miss A'den Jia da İstanbul'u geziyormuş :) Canlı yayın linkleri olursa konserden kaçırmamalıyım. Görüşmek üzere :)

Musmutlu Sessizgemi :)

2 Eylül 2013 Pazartesi

FT Island :)


  Selamlar kavanozdan blogun yağmur damlaları :) Ahh yazmayı özlemişim, çok uzak kaldım blogumdan ve blog okumaktan.. Neyse düzelecek bu durum :)

  Geçen gün Alielle FT Island tavsiyesi istemiş benden, blogdan uzak kaldığım için çok geç gördüm yorumunu ve telafi edebilmek için bu postu hazırlıyorum, aslında ne zamandır bu grubun sevdiğim şarkılarını bir yazıda listelemek istiyordum iyi oldu :) Seçtiğim parçalar Korece, Japonca, hareketli ve sakin. Karışık olacaklar yani. Umarım Sevilirler :)

  Hazır mıyız Hongki'nin o tatlı sesine? :)

1) 결혼해줘 Gyeolhonhaejwo



2) 천사와 나무꾼 Cheonsa wa Namuggun



3) 첫눈에 알아 Cheotnune Ala



4) Bing Bing Bing (빙빙빙)



5) Boom Boom Boom



6) Flower Rock  Not: Tiplere bak klipteki :D



7)  I'm Going To Confess (고백합니다)



8) 보내주기 Letting You Go



9) Missing You + Bad Woman (Bunlar da canlı performans olsun)



10) I'm Going To Have You (널 갖겠다)




11) Itsuka (いつか)



12) Hello Hello



13) So today


14) Sunshine Girl


15) I Hope



16) I Wish


17) Girls Don't Know



18) 지독하게 (Severely)



19) Like The Birds(새들처럼)



20) Love Love Love 사랑 사랑 사랑



21) Stay



Uvv daha çok var da bu kadar yeterli şimdilik :) Mesela  Moonlight angel ve music life da dinlenmeli ama buraya eklemeyeyim artık :)

Keyifli dinlemeler herkese ^^

S.

11 Ağustos 2013 Pazar

Bye Bye Sea


  Bye Bye Sea (Korece: Annyeong Bada) yeni keşfettiğim bir grup. K-pop, indie ve rock türünde çalıyorlar. Benim çok hoşuma gitti parçaları. Belki alakasız ama CN Blue ve Nell'e benzettim fakat aynı zamanda tamamen farklılar.

  Biraz tanıtacak olursam Fluxus Müsic şirketindeler. Namu (Gerçek adı Kim Seon Kook'muş): Vokal ve gitar, Myung Je: Bass, Joon Hyuk: Bateri, Dae Hyun: Programlayıcı ve klavye.. 2009'da çıkış yapmışlar. Bazı resimlerde 5 kişi görünüyorlar bazı resimlerde 4 kişi, olayı tam çözemedim henüz ama öğreniriz zamanla :) Hem müzik hem oyunculuk yapıyorlar sanırım emin değilim bundan da :) Namu'nun sesi çok tatlıymış FT Island'dan Hong Gi'yi andırıyor biraz ^^







Diğer şarkıları nasıl bilmiyorum yeni keşfettim grubu çünkü. Ama bunları sevdim. İşte öyle :) Sizin fikriniz nedir?


S.

31 Temmuz 2013 Çarşamba

Kang Seung Yoon


  YG Entertainment'in Lee Hi'den sonra yeni sanatçısı Kang Seung Yoon.. Tarzını sevdim sanırım, yeniliklerin peşini bırakma YG fighting!



S.

30 Temmuz 2013 Salı

Gidiyorum işte...


Çanlar çalıyor gözlerim kapalı.
Ciğerlerimde tuzlu bir deniz dalgası.
Taş sokaklarda ağır ve düzensiz ayak seslerim.
Adımlarım karışık, gidiyorum..
Siz, pejmürde görünüşlü Bayım,
Evet siz..
Zamana esir olmak nedir bilir misiniz?
Beyhude bir çırpınışla,
Saniyeleri kavanozlara kapattınız mı hiç?
Asla durmadılar, durmazlar,
Bilemezsiniz..
Tutamıyorum kum tanelerini,
Saatin narin camı çatladı bir kere,
Engel olamıyorum parçalanıp dökülmesine.
Bir yaşam daha akıp gidiyor işte böyle.
Çanlar çalıyor bakışlarım karanlık.
Adımlarım duruyor sebepsiz,
Yığılıyor bedenim olduğu yere,
Serin bir yağmur düşüyor üzerime.
Katilim kim, söyler misiniz?
Sessizlik bir şiir olup çöküyor üzerime.
Tutamıyorum zamanı.
Gidiyorum işte..

~Sessizgemi~

26 Temmuz 2013 Cuma

Ben Kimim ve Güzeller Güzeli


  Sıcak havada mim yazısı yazmak pek de eğlenceli olmuyormuş be kavanoz :) Buralarda yine yangın çıktı onun sıcağından insanlar hastanelik oldu, biraz önce yine su taşıyan bir helikopter geçti durum ciddi. Hatta şuan aldığım habere göre eve yakın bir yerde yapay şelalede çıkmış yangın. Bir haftadır Antalya'da her yerde büyük küçük yangın çıkıyor bu ne talihsizlik böyle. Yangın yüzünden hava tutuşacak gibi neredeyse.. Öyle işte bu hafta bir türlü sönmeyen sönse de tekrar çıkan yangınlar yüzünden pcye dokunmak bile istemiyor insan ama blogdan daha fazla ayrı kalamadım azmettim yazılacak bu mimler. Aslında iki mimi de ya da benzerlerini daha önce yazdım sanırım pek emin değilim fakat maksat bir şeyle uğraşmak. İlk mim Alielle ve Suzy'den ikincisi de Şeyma çingudan, nomu nomu kamsahamnida çingulaar ^^

  Ben kimim?

  İnsan böyle bir soruyu nasıl cevaplar hiç bilmiyorum. Üç dakika geçti hala bir cevap bulamadım iyi mi :D Tahmin edileceği üzere sessiz biriyim pek konuşkan değilim normalde ama bir iki arkadaşım var ki onlarla bir sohbete başladığımızda saatlerce sıkılmadan hem dinlerim hem konuşurum öyle işte. Bloga yazmak başka ama burada sessizliğimi bozuyorum bazen saçmalıyorum ama o da güzel :) Çok fazla düşünürüm bu büyük bir sorun, zihnim boş kalınca rahatsız hissederim bu yüzden her dakika bir şeyle uğraşırım, yapacak bir şey bulamıyor muyum o zaman kurgu üretirim hayal kurarım ama illa bir şeyle meşgul olurum. Alielle aynalardan bahsedince aklıma geldi de geceleri aynalardan korkarım ben bakamam karanlıkta bir aynaya. Hatta odamda tam dört büyük iki de minik ayna olduğu için gece başımı kaldırıp etrafıma bakamam, kız kardeş tam aksim olduğu için atamıyorum aynaları odadan :/ Doğayı yeşili severim betonlardan ve tozdan nefret ederim. Burcumun elementi ateş ama toprağa daha yakınım ben. Aynı zamanda burcuma inat yakut yerine zümrüt, safir severim ters insanım :) Yine Alielle gibi ben de herkesin yaptığı bir şeyi yapmaktan hoşlanmam kendime farklı bir yol belirlerim. Hatta birisi sırf farklı bir yolu seçtim diye başarısız olacağımı düşünüp eleştirip o şeyi yapamayacağımı vazgeçmemi söylerse inat ederim o şeyi yapıp başarılı olurum. Bu kadar yeter sanırım :)

  Blogunun adı nereden geliyor?

  Aslında tesadüfi olarak buldum bu ismi. Çok düşünmüştüm ne isim versem bloga diye sonra bir şekilde bu ismi buldum birkaç kişiye danıştım nasıl duruyor isim diye onlar da çok beğenince böyle oldu işte. Her geçen gün farklı bir anlam yüklüyorum bu isme. Mesela şişede duran gemileri çok severim ben. Hem blogun ismi hem benim ismim tesadüf olarak uyumlu olmuş :) Bir de Einstein'ın beyni meselesi var biraz ürkütücü ama ilginç. Bir de İki Beyinli Adam filmi var, tavsiye üzerine yakında izleyeceğim :)

  Blogu açmaya nasıl karar verdin?

  Blogu açmadan önce Mahzen'i yazıyordum ve bölüm bölüm bir yerde yayınlanıyordu. Ama daha çok acemiydim düzenli yazamıyordum bölümler gecikince haberim olmadan sayfadan tüm hikayeyi kaldırmışlar ben de çok sinirlendim ve bir daha o sayfaya uğramadım. Sonra ilk başta hikayemin yayınlanmasıyla ilgilenen adminin de sayfadan çoktan ayrılmış olduğunu fark ettim. Daha sonra onun bir blogu olduğunu ve kendi yazılarını orada rahatça yazdığını anladım. Cidden çok güzel bir blogu var. Hikayem konusunda daha önce iyi eleştiride bulunmuştu bundan cesaret alıp blog nasıl açılır bir yazı nasıl yazılır, yazıya resim nasıl eklenir, başka bloglar nasıl takibe alınır çokça başını ağrıtarak ona sorup durdum o da hiç sıkılmadan yanıtladı. Blogu açma hikayem bu, sebebi ise bana ait olan bir yerde rahatça yazabilmek. Çünkü bazen yazmak için var olduğumu düşünüyorum. Eğer onun blogunu fark etmeseydim kavanozdan blog hiç var olmazdı belkide, bu yüzden minnettarım. Bu kadar bahsetmişken link de vermem gerekir sanırım Tık Tık :)

  Neden yaşam blogu?

  Soru şaşırmış herhalde :)

  Kişiliğim?

  hmmm... duygusalım ben.. evet duygusal.. başka... ilk soruda zaten bi ton şey söyledim ama ya :)

  Hoşlandıklarım?

  Film dizi anime izlemek, kitap okumak, müzik dinlemek... ağaçlar.. çakıl taşları. Ben de ben de sevdiğim insanlarla sevdiğim şeyleri yapmaktan hoşlanırım, bir filmi çok seviyorsam onu sevdiğim herkesle tekrar izlemekten keyif alırım. Aklıma başka da bir şey gelmedi ama çok fazla şeyden hoşlanırım ben :)

  Hoşlanmadıklarım?

  Karnıyarık, neden ilk olarak bu geldi aklıma? Çünkü akşam yemekte bu var, aç kaldık iyi mi -_- Yalnız Alielle cevabına bayıldım kopyalasam mı diye düşünüyorum :) Onun dışında sıcak havadan hoşlanmıyorum, ben soğuk memleket insanıyım ne işim var buralarda anlamış değilim, hava hafif soğuk olsun çok değil azıcık soğuk işte benim normal yaşam koşullarım o. Sınırları zorluyoruz burada ooyy oyy :'(

  En çok sevdiğim makyaj malzemem?

  Sorular şekil değiştirdi yalnız :) oje -gerçi oje makyajdan sayılmıyor sanırım- bir de göz kalemi her renk var göz kalemi sıkıntıdan uğraşıp duruyorum. Onun dışında benim de sevip pek kullanmadığım ruj. çok fazla makyajı sevmem, doğal olsun isterim öyle işte..

  Çantamda olmazsa olmazım?

  Bak bu soruyu hatırlıyor gibiyim :) Çantamın içinde küçük çantacıklar var onların içinde de bir sürü şey var ama genel olarak ıslak mendil, kalem falan bir de not defteri, yara bandı yıllardır duruyor bi işe yaramadı daha ama lazım olur dursun, okunacak bir kitap.. başka da gelmedi aklıma şimdi :)

  En son okuduğum kitap?

  Uzun zamandır kitap okuyamadım ama en son İki cami arasında aşk'ı okumuştum ben de.


  Şimdi 2. mime geçelim :)

  Bu mimi pek anlamadım gerçi, Koreli aktörlerin en güzelini seçmemiz gerekiyormuş, nedenini bilmiyorum arkadaşım niye en yakışıklısı değil de en güzeli sormak lazım mimi başlatan kişiye :) Aslında Koreli aktörlerin de çoğunluğu yakışıklılıktan çok şirin tatlı ya da cidden güzel oluyorlar doğruya doğru :) Şimdi Karizma deseydi seçeceğim kişi Choi Seung Hyun namı diyar Bigbang'den tiovpi olurdu :)


Ama mim için ben de Şeyma çingu gibi Ft.Island'ın tatlı sesli ana vokalisti Lee Hong Gi'yi seçiyorum :)

Jeremyyy!

İşte böylee :) Bu arada mimi doğru yaptım mı çingu emin değilim :)

Kime göndersem bilemedim şuan, isteyen herkes yapabilir ikisini de (:

Şuan dinlediğim müziği de ekleyeyim Linkin Park çok severim siz de dinleyin ^^


S.